Yatağan'da 1700 kişilik belde göçe zorlanıyor

Yatağan Termik Santrali'nin kömür ihtiyacını karşılamak için büyük kapsamlı bir istimlak çalışması başlatıldı. Tarihi Menteşeoğulları'na dayanan bin 700 kişilik Yeşilbağcılar Belediyesi, altında yatan kömür rezervlerinin değerlendirilmesi için göçe zorlanıyor.

Özgür Gürbüz / 12 Şubat 2008*

27 yıl önce Muğla'nın Yatağan ilçesinde kurulan termik santral için yeni kömür ocaklarının açılacak olması, bölgede istimlak tartışmalarını başlattı. Termik santralın batısındaki antik Eski Hisar kentinden başlayan yeni kazı alanı, kuzeyde Yeşilbağcılar Belediyesi'ne kadar uzanıyor. 2007 yılında 5 bin dönüme yakın alandaki zeytinlikler ve sayıları 600'ü bulan evlerin istimlak bedelleri belirlendi ve büyük bir bölümünün satın alınması için anlaşma sağlandı. Önümüzdeki 2 yıl içerisinde bin 700 kişinin yaşadığı ve tarihi Menteşeoğulları'na kadar uzanan Yeşilbağcılar Belediyesi tarih olacak ve yerini kömür ocakları alacak.

Uzun yıllardır arızalarla ve çevre sorunlarıyla gündeme gelen Yatağan Santralı'nın, özelleştirme kapsamında rehabilite edilmesi ve kapasitesini yükseltmesi bekleniyor. Bu da daha fazla kömüre ihtiyaç duyulacağı anlamına geliyor. Yeşilbağcılar'da yaşayan halk ise tedirgin ve tepkili. Bir yanda tek geçim kaynağı olan zeytinlikleri elden gidiyor öte yandan doğup büyüdükleri evleri. Yeşilbağcılar Belediye Başkanı Mesut Mavi, TOKİ'nin bölgede 378 yeni konut yapılması için girişimde bulunduğunu, şu ana kadar 4 bin YTL'lik peşinatı yatıran 126 başvurun olduğunu belirtiyor. İstimlak için yapılan değer tespit çalışmalarına karşı çıkan az sayıda kişi olduğunu belirten Mavi, zor bir dönemde görev yapmaya çalıştığını belirterek, “Hayırlısı olsun” diyor. Son nüfus sayımı sonucu belediye olma avantajını da yitirdiklerini belirten Mavi, “Bu işleri takip etmek için birileri gerek. Muhtar olarak bu işin altından kalkmak zor” diyor. Mavi, iki haftadır Ankara'da belediyenin köye dönüşmemesi için çabalıyor.

Depremden daha kötü
Yerli halk başkan kadar rahat değil. Daha önce bu kadar büyük bir özelleştirmeyle karşı karşıya kalmadıklarını belirten Mehmet Öngörü, istimlak için biçilen bedelin de giderek düştüğünü ve bir dönüm için verilen fiyatın 8 bin YTL'den 6 bin YTL'ye kadar gerilediğini söylüyor. Evler içinse henüz bedel belirlenmemiş. İtiraz olmadıkça fiyat düşüyor diyen yöre halkı, evlerine karşılık ev istiyor. Yaş ortalaması 60'a yaklaşan belediyede herkes geçimini zeytincilikten sağlıyor. Ev sorunu hallolsa bile işsiz kalacaklarını söyleyen 65 yaşındaki emekli İrfan Gürbüz, “Bu iş bizim için depremden daha kötü. Deprem olsa tarla yerinde durur” diye yakınıyor. Bölgede bir zeytin ağacı ortalama 30 kilo zeytin veriyor. Kilosu 6 YTL'den alınan zeytin ağaç başına 180 lira gelir getiriyor. Bir dönümde en az 20 ağaç olduğunu söyleyen yöre halkına göre istimlak için verilen paralar 2 yıllık gelire eşit. Öngörü, “İki yıl sonra ne yapacağız. TOKİ'nin vereceği söylenen evlerin taksitlerini nasıl ödeyeceğiz” diye soruyor. Daha önceki istimlak çalışması sırasında biçilen fiyata itiraz eden Kazım Kuzgun ise halkın sessiz kalmasını geçmişte yaşanan tecrübelere bağlıyor. Birkaç yıl önce arazisi için biçilen fiyata itiraz eden Kuzgun'a, itiraz sonucu yapılan değer tespitinde ilk defa önerilenden daha az para teklif edilmiş. Kuzgun, “İtirazdan sonra elime geçen para azalınca, Avukat gelip, 'bir daha itiraz edecek misin' diye sordu” diyor.

İkinci santral yolda
Turgut Belediyesi'ne bağlı Hacıbayramlar Köyü'nde ise istimlak değil ikinci termik santral projesi tartışılıyor. Bölgeye yapılması düşünülen 320 MW gücündeki santral için Turgut'taki sinema salonunda bir bilgilendirme toplantısı yapılmış. Yaklaşık 1000 kişinin katıldığı toplantıda akışkan yatak teknolojisiyle çalıştırılacak bu santralın diğer santral gibi çevre ve sağlık sorunlarına yol açmayacağı belirtilmiş. Buna karşın yöredeki insanların çoğunluğu santralın yapılmasını istemiyor. Daha önce santrala karşı çıkan Hacıbayram köyü muhtarı Ahmet Tavas ise bu defa santralda çalışacak işçi bölgeden alınırsa, verilen sözler tutulursa karşı çıkmayacağını belirtiyor. Aynı köyde yaşayan Hasan Demirel ise ikinci santrale şiddetle karşı çıkıyor. Yörede hemen hemen herkesin kanserden öldüğünü belirten Demirel ise verilen sözlere güvenmediğini belirtiyor. Ant Enerji tarafından yapılacağı öne sürülen santral için henüz EPDK'ye ulaşmış bir lisans başvurusu yok. Bölgede Çalık Enerji'nin bu santralla ilgilendiği söyleniyor.

Tazminat ödemesi durduruldu
Yatağan Termik Santral'ının çevreye verdiği zararlar için köylülere düzenli olarak verilen tazminatların geçtiğimiz yıl takılan filtrelerden sonra durdurulmuş. Buna karşın vatandaşlar, hala zeytin ağaçlarından yeterli verimi alamadıklarını ve tazminatların kesilmesinin haksızlık olduğunu öne sürüyor. 150 dönüm zeytinlik sahibi İsmail Gerek, “Çoktandır istenilen miktarda yağ olmuyor. Filtre takıldı ama verim artmadı. Çiçekler oluyor ama sonra dökülüyor” diyor.

-Antik Kent kül dağlarıyla çevrildi-
Yatağan Termik Santrali'nden Bodrum'a doğru uzanan yolda yer alan Eski Hisar (Stratonikeia) kenti kül dağlarıyla kuşatılmış durumda. 27 yıldır çalışan santralden çıkarılan küllerin arasında kalan ve SİT alanı olarak ilan edilen köyde hala 10 kişi yaşıyor. 45 yıldır köyde yaşayan Hasan ve Müşerref Arık, iki kez yeri değiştirilen köyden maddi nedenlerle taşınmayı reddetmişler ve özel izinle kentte yaşamaya devam ediyorlar. Hasan Arık, 1956 yılında deprem olunca köyü 500 m. yukarıya, kömür madenleri ortaya çıkınca tekrar 1 km batıya taşıdıklarını söylüyor. 71 yaşındaki Arık eşi 68 yaşındaki Müşerref Arık'la birlikte yaşıyor. “Taşınmadık çünkü maddi durumumuz elvermiyor” diyen Hasan Arık, temiz suları olmadığından şikayetçi ve ilgililerden yardım istiyor. 1,5 kilometre uzaktan gelen suyun kaynağında geçtiğimiz yıl zehirlemiş bir domuz bulduklarını ama mecburiyetten suyu içmeye devam ettiklerini söyleyen Arık, çoğu zaman kente gelen turistlerin bile temiz su bulmakta sıkıntı çektiklerini söylüyor.

Kral yolu kömür yolu olacak
Bölge halkı sadece istimlak yüzünden tepkili değil. İstimlak edilecek alan içerisinde tarihi Stratonikeia ve Lagina kentleri arasında kalan kral yolu da var. Birçok kişi bu yolun da kül dağları ve kömür ocaklarının arasında heba olacağını söylüyor.

*yazının kaleme alındığı tarih

Bisiklet yollarının hali içler acısı

İstanbul’da resmi rakamlara göre 23 km. bisiklet yolu var. 1000 kilometrelik yeni yolun yapılması da gündemde ancak mevcut yollarda bisikletten çok otomobil, bank ve çukur var.

Özgür Gürbüz - Sabah / 8 Şubat 2008

Dünyanın büyük metropollerinde bisiklet kullanımı teşvik edilirken, İstanbul’un trafik ve hava kirliliği sorununa çözüm olabilecek yeni bisiklet yolları devreye sokulamadığı gibi olanlar da kullanılmaz halde. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz, kayıtlarda 23 km uzunlukta görünen bisiklet yollarının aslında daha fazla olduğunu ama yetkililerin bile bazı yeni yollardan haberdar olmadığını söylüyor. Suyabatmaz, başta Beylikdüzü olmak üzere yapılmış onlarca bisiklet yolunun işaretlenmediği ve korunmadığı için kullanılamaz halde olduğundan yakınıyor. Bisikleti bir ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin en büyük sorunları arasında, bisiklet yolları üzerine park eden araçlar, yollarda yürüyen yayalar ve bakımsız yollar geliyor. Yeni yapılan yollarda bile çukurlara rastlanıldığını belirten Suyabatmaz, “Toplu ulaşım duraklarına, okullara bisikletle gitmek mümkün olsa, 3 ila 5 km’lik mesafelerde bisiklet kullanımı çok artacak. Elimizde bir sürü anket var. Şartlar uygun olsa bisikleti ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin oranı yüzde 80’lere çıkıyor” açıklamasını yapıyor.

Destek değil köstek
Bisikletseverler, Türkiye’de bisiklete destekten çok köstek olunduğundan yakınıyor. Motorlu araçların giremediği Büyükada’da caddeler bisiklet trafiğine kapatılıyor. İstanbul Deniz Otobüsleri bisikletleri taşımayı reddediyor. Feribotlar bisiklet için yük parası alıyor. İskele ve metro çıkışlarında bisiklet parkları yok. Metrolarda özürlü asansörlerini bisikletçilerin kullanılmasına izin verilmiyor. Tüm bu sorunların bir bisiklet kültürü olmamasından kaynaklandığını belirten Suyabatmaz, “Türkiye’nin ÇEKÜL, TEMA, AKUT gibi büyük sivil toplum örgütleriyle beraber “Bisikletine sahip çık” kampanyası hazırlığı içerisinde olduklarını belirtiyor. Suyabatmaz, “Tüm bunlara rağmen büyük kentlerde ve Anadolu’da bisiklet kullanan esnafa rastlamak mümkün. Kamil Koç firması bisikletlerden ücret almıyor. Küresel ısınma gibi nedenlerden dolayı bir talep patlaması yaşanıyor. Bisikletçiler yedek parça yetiştirmekte zorlanıyor. Bisiklet yollarını toplu taşımaya entegre etsek mucizeler yaratılır ama vizyon eksik” diyor.

Davutpaşa'daki bina yol üstüne yapılmış

Özgür GÜRBÜZ - Sabah / 8 Şubat 2008

İstanbul Davutpaşa’da meydana gelen patlamayla ilgili olay yerinde inceleme yapan Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi, hem binanın sanayi yerleşimine uygun olmadığını hem de binada bulunan kazanların doğru yerleştirilmediğini tespit etti. İlk 2 gün olay yerinde inceleme yapmalarına izin verilmeyen oda yetkilileri, kaçak imalat yapılan binanın Prestij İş Merkezi’nden 1-1,5 metre uzaklıkta, yol güzergahına inşa edilmiş olduğunu, bu nedenle de sanayi yerleşimine uygun olmadığını belirledi. Ayrıca, binada bulunan basınçlı kapların doğru yerleştirilmediği de oda tarafından hazırlanan raporda yer aldı.

Patlamamış maddeler Belediye'ye teslim edildi
Makina Mühendisleri Odası İstanbul Şube başkanı İlter Çelik, “Parlayıcı ve Patlayıcı Maddeler Tüzüğüne göre; bu ve benzeri işyerlerinde kimyasal malzemelerin niteliğine ve miktarına bağlı olarak 1 km.’ye varan emniyet mesafelerinde yerleşim yeri bulunmaması gerekir” diyor. Buna rağmen, bir bodrum, 4 normal ve bir teras kattan oluşan binanın üst katında izinsiz çalıştığı daha önceden tespit edilen maytap atölyesinin yanı sıra kot yıkama atölyeleri de ve daha birçok atölye daha bulunuyordu. Kot yıkama işlemi yapılan yerlerde patlama ile ilgili unsur bulunmadığını belirten Çelik, basınçlı kapların uygun olmayan bir şekilde yerleştirilmiş olduğunun tespit edildiğini belirtiyor. Çelik, “22 kişinin öldüğü ve 100 den fazla kişinin yaralandığı olayda, olay yerinde patlamamış halde bulunan sıvı ve kuru kimyevi maddeler, Zeytinburnu Belediyesine ait mühimmat deposuna aktarılmıştır. Büyükşehir Belediyesi Deprem Risk Yönetimi ve Kentsel İyileştirme Daire Başkanlığı tarafından kimyasal maddelerin envanterinin tarafımıza bildirileceği söylenmiştir” açıklamasını yapıyor.