Turizmcilerden madenciye tepki

Çevreciler ve yerel yönetimlerden sonra turizmciler de Kazdağları’nda maden arama çalışmalarına tepki gösteriyor.

Özgür Gürbüz - Sabah / 20 Ekim 2007

Kaz Dağı'nda onlarca şirkete maden arama ruhsatı verilmesine turizmcilerden de tepki geldi. Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği (TÜRSAB) Güney Marmara Bölgesi Başkanı Hasan Erdem, yıllar önce Uludağ'ın zirvesinde yapılan maden arama çalışmalarını anımsatarak, "Uludağ'ın zirvesini tahrip ettiniz. Elimizde Kaz Dağı kaldı, bari Kaz Dağı'na dokunmayın" diye konuştu. Uludağ'ın zirvesinde uzun yıllar açık kalan volfram madeninin terk edilmesinden sonra bölgenin moloz yığınına döndüğünü belirten Erdem, "Bölge molozlar ve atıklarla dolu. Kaz Dağı'nda rehabilitasyon yapmadan bırakıp gidecekleri kesin. Yeraltından çıkartılmış o topraklarda bitki bile yeşermiyor. Durum içler acısı. Kaz Dağı'nda milyonlarca metreküp toprak dışarı çıkarılacak, kullanılan kimyasal maddelerden dolayı bitki örtüsü ve toprak kirlenecek. Böyle bir şey olabilir mi?" dedi. Kaz Dağı'nın bir oksijen deposu olma özelliği dışında tarihiyle de önemli bulunduğunun altını çizen Erdem, Anadolu'nun en büyük medeniyetlerine ev sahipliği yapan bölgede meydana gelecek bir hasarın telafisinin mümkün olmayacağına dikkat çekti. Erdem, "Maden ocakları plansız ve programsız şekilleniyor. Her yerde terk edilmiş mermer, kireç ocakları var. Halbuki Çanakkale bizim için önemli bir turizm bölgesi. Her yıl onlarca İngiliz ve Anzak geliyor. İç turizm açısından da çok önemli. Buraya gelen turistler günlük gezilerle Kaz Dağı'nı geziyor" dedi.

TEMA, Maden Yasası değişsin, izinler iptal edilsin diyor

TEMA Vakfı, Maden Yasası’nın yeniden düzenlenmesi için ilgili tüm kuruluşlara mutabakat çağrısı yaptı. Maden Kanunu’nda 2004 yılında yapılan değişikliklerin maden arama ve işletme ruhsatı talebinde patlamaya neden olduğunu belirten TEMA Vakfı, Enerji Bakanlığı verilerine dikkat çekiyor. Bakanlık verilerine göre 2004 yılında 3.984 izin talebinde bulunulurken, 2005'te 15.149, 2006'da 18.208, 30.09.2007 itibariyle de 13.908 izin başvurusu yapılmış. TEMA Vakfı, bu çarpıcı veriler ışığında hükümetin üstün kamu yararı ve toplumsal uzlaşının sağlanması adına kamuoyundan yükselen sese kulak vermesi gerektiğini söylüyor ve Maden Yasası’nın konu ile ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşleri alınarak yeniden düzenlenmesini istiyor. Vakıf, bu süre zarfında verilen arama ve işletme izinlerinin iptali için de gerekli yasal düzenlemeler yapılmasını istiyor.

Bir alyans için 18 ton toprak siyanürleniyor

Oxfam ve Earthworks adlı kuruluşların hazırladığı madencilik raporuna göre 1 ton bakır elde edilirken 110, 31 gram altın çıkarılırken de geriye 79 ton atık bırakılıyor. Dünyada tüketilen enerjinin yüzde 10’una yakınını da madenler tüketiyor.

Özgür Gürbüz - Sabah / 19 Ekim 2007*

Kazdağları’ndaki maden arama çalışmalarıyla gündeme gelen madencilik tartışmaları sadece Türkiye’de değil tüm dünyada da çok tartışılan bir konu. Dünyaca ünlü kalkınma ve yardım organizasyonu Oxfam’ın ABD’deki şubesi ve ABD’nin en büyük çevre kuruluşlarından Earthworks’ün hazırladığı “Kirli Metaller” adlı rapor madencilik sektörünün çevre ve ekonomik boyutunu tartışmaya açıyor. Rapora göre, madencilik sektörünün atıkları, enerji tüketimi ve gelişmekte olan ülkelerdeki çevre felaketleri çok ciddi boyutlarda. Bugün değerli metallere ulaşmak için daha derinlere inmek ve birçok kimyasal madde kullanmak gerekiyor. Oxfam’ın raporuna göre 1 ons (31 gram) altın elde edilirken 79 ton madensel atık çıkıyor. 1 ton bakır içinse bu rakam 110 ton. Kazılan kaya ve topak da hesaba katıldığında bu rakam 200 tonu buluyor. Bir başka deyişle, 1 alyans üretmek için 18 ton altın cevheri çıkarıp, siyanürle ayrıştırarak işlemek gerekiyor.

Arsenik atıklarının yüzde 96’sı metal madenlerinden

Açık maden işletmelerinden çıkan en önemli atıklar ise birçoğu canlılar için ölümcül olabilecek toksik atıklar. 2001 yılındaki verilere göre ABD’de metal madenlerinden çıkan toksik atıkların miktarı 1300 ton. Bu rakam aynı yıl ABD’deki tüm endüstrilerden çıkan toksik atıkların yüzde 46’sına denk geliyor. Aynı zamanda tüm ABD’de çıkan arsenik atıklarının yüzde 96’sı, kurşun atıklarının da yüzde 76’sı metal madenlerinden kaynaklanıyor.

Madencilik sektörüne çevre dışında getirilen en büyük eleştirilerden biri de enerji tüketimiyle ilgili. Bugün dünyada tüketilen enerjinin yüzde 7 ile10’unu tüketiyor. Ağırlıklı olarak fosil yakıt kullanıldığı için küresel ısınmaya katkısının büyük olduğu öne sürülüyor. Yine aynı rapora göre, zengin maden rezervlerine sahip gelişmekte olan ülkelerin bu kaynakları kalkınmalarına yansıtmaları her zaman aynı oranda olmuyor. İhracat gelirlerinin yüzde 67’sini yakıt dışı madenlerden sağlayan Nijer’de halkın yüzde 63’ü hala ülkedeki yoksulluk sınırının altında yaşıyor. İhracat gelirinin yüzde 66’sını yine madenlerden sağlayan Zambia’da durum daha da kötü. Halkın yüzde 86’sı yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Harward Üniversitesi ekonomistlerinden Jeffry Sachs ve Andrew Warner’ın hazırladığı bir başka rapor ise bir ülke ekonomisinin doğal kaynak ihracatına bağımlılığı ne kadar çoksa kişi başına düşen milli gelirdeki artış hızı o kadar yavaş olur diyor. Madenleri ekonomik kalkınmaya dönüştürme konusunda Şili diğerlerinin önünde geliyor. Toplam ihracatın yüzde 43’ü madenlerden gelirken yoksulluk sınırı altında yaşayanların oranı yüzde 21. Buna rağmen Şili’deki madenlerde yaşanan çevre sorunları gerçek ekonomik getirinin ne olduğu konusunda tartışmaları gündeme getirmeye devam ediyor.

* Gazetede yayınlanan metnin genişletilmiş hali

Madencilere karşı Zeytin Yasası kartı

Kaz Dağları'ndaki köylüler, "Zeytinlik alanlara 3 kilometre mesafede hiçbir kimyevi tesis kurulamaz işletilemez" maddesine güveniyor.

Özgür Gürbüz - Sabah / 17 Ekim 2007-11-02

Bergama'nın "Hopdediks" lakaplı Bayram Çavuş'u vardı. Kaz Dağları'nın eteklerindeki Bahçedere köyünde ise bir tabur var. "Yaşamak için hava lazım, altın değil" diyorlar. Çanakkale'nin Küçükkuyu beldesine bağlı Bahçedere köylüsünün üzerine titrediği zeytinlikler sadece gelir kapısı değil aynı zamanda altın madenini durdurmak için ellerindeki en büyük koz. Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılattırılması Yasası'nın 20. maddesi, "Zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 kilometre mesafede zeytinyağı fabrikası hariç; kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez" diyor. Sondaj alanları zeytinlikleriyle burun buruna olan köylüler bu yasaya güveniyor. Maden Yasası'nda yapılan değişikliklerle şirketlere verilen imtiyazlar da korkutuyor. Kaz Dağları'nı Koruma Girişimi altında birleşen maden karşıtları Maden Yasası'nda acilen değişiklik yapılmasını istiyor. Bu konuda Anayasa Mahkemesi'ne üç yıl önce başvuru yapıldı ama henüz sonuçlanmadı. TEMA Vakfı Genel Müdürü Uygar Özemsi de yasanın değişmesinden yana olduklarını belirtiyor ve "Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği"yle ilgili açtıkları davanın Danıştay'da görüşüldüğüne dikkat çekiyor. Özemsi, "Ormanlarımız, madenlerimizden şu aşamada daha önemli. Bu madenler kaçmıyor. Bir gün gelecek doğa dostu yöntemlerle çıkarmayı öğreneceğiz" diyor.

Koza Altın’ın açıklaması
Madenciler ise iddiaların doğru olmadığını söylüyor. Bergama'daki madeni işleten Koza Altın İşletmeleri Ovacık Altın Madeni Genel Müdür Yardımcısı Hayri Öğüt, dünyada çalışır durumda 875 altın madeni olduğunu öne sürüyor. ABD'de 126, Kanada'da 80 ve Avrupa'da 17 madenin aktif olduğunu belirten Öğüt'e göre, önemli olanın çevreye duyarlı bir madencilik anlayışının geliştirilmesi. Öğüt, "Ağaç sorun değil, 1 ağaç yerine 30 ağaç dikilir. Ovacık'ta biz kesilen ve hiçbir ekonomik getirisi olmayan kızılçamların yerine zeytin ve fıstık çamı diktik. Köylüye ek gelir sağladık" diyor. Öğüt, "Bizim birinci sınıf gayrısıhhi müessese işletme ruhsatımız var" diye ekliyor. Ancak bu ruhsat, meskenlerden mutlaka uzak durması gereken işletmelere veriliyor.