İyi yıllar dünya!

Ağaca, kuşa, börtü böcek, çiçek, bitki ve insana, hepimizi omuzlarında taşıyan dünyamıza; sakin, yavaş ve barış dolu bir yıl geçirmeleri için yardım etme sözü veriyorum.

Özgür

Balinalar intihar mı ediyor?

Yeni Zelanda'da kıyıya vuran 63 balinadan sadece 43 tanesi kurtarılabildi. Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç, balinalarının kıyıya vurmasının intihar olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyor ve gerçek nedenin dört farklı tez içinde aranması gerektiğini söylüyor.

Özgür Gürbüz-Gazete Haberturk / 30 Aralık 2009

Yeni Zelanda'da 63 balinanın kıyıya vurması, balinaların intiharı olarak adlandırılan bu eylemin nedenleri konusunda farklı yorumlara yol açtı. Konunun gizemini koruduğunu öne sürenler olduğu kadar Havacılık Tıbbı Derneği Başkanı Doç. Dr. Muzaffer Çetingüç gibi bilimsel araştırmaların sonuca çok yaklaştığına inananlar da var. Çetingüç, "Balina ve yunusların bu davranışlarının intihar olarak yorumlanması yanlıştır" diyerek kıyıya vurma konusunda 4 farklı nedenin üzerinde durulduğunu belirtiyor.

Dr. Çetingüç, balinaların kıyıya vurmalarının dört olası nedenini şöyle sıralıyor:

  • Lider balinanın dalga, tsunami, bazı patlama veya katil balinalardan korkup kaçarken yönünü kaybetmesiyle sığ sulara girmesi sonucu diğerlerinin de onu takip etmesi. Balinaların sevdikleri mürekkep balıkları sahile yakın sıcak sulara geldikçe, balinaların da onları takip ederek sığ sulara vurma olasılığı üzerinde de duruluyor.
  • Denizaltı depremleri ve tektonik hareketlerle karaların çöküp denize, deniz diplerinin yükselip karalara dönüşmesinin, on binlerce yıl öncesinden balina beyinlerine işlenmiş göç yönü kodlarıyla çeliştiği de ileri sürülüyor. Bu iddiaya göre, içgüdüsel şifrelerine göre açık deniz, boğaz veya geçit olması gereken yerlerde kara parçalarıyla karşılaşan balinalar bunu kabullenemeyip ısrarlı biçimde kıyılara hamle yapmaya devam ediyor.
  • Askeri denizaltıların, deniz dibi haritalarını çıkaran veya petrol arayan sismik gemilerin güçlü sonar cihazlarının yaydığı ultrasonik dalgalar balina ve yunusların içsel pusulalarını (vestibülü) bozmakta, akustik travma yaratmakta veya damarlarında gaz habbecikleri ortaya çıkarmaktadır (dekompresyon hastalığı). Böylece beyin damarlarının tıkanması bilinçlerini bulandırmakta, konfüzyon ve oryantasyon bozukluğu yaratmaktadır. Bu şekilde şaşkınlaşarak sahile vuran balinalardan daha fazlası, muhtemelen derin denizlerde bizim gözlemlerimiz dışında, sessizce ölmektedir.
  • Çok hafif meyilli kumsalları olan denizlerde yüzen balinaların sonarları sahilden yansımadığı için, o bölgenin kara olduğu algılanamamaktadır. Avustralya Quinnstone açıklarında "Ocean Beach"te sahile yakın sularda derinlik açısı 0,5 derecedir. Balinaları şaşkınlığa uğratan bu eko yanılgısı, benzer sularda seyreden Amerikan denizaltıları için de geçerlidir.
***
M.Ö. 350 yılında bile Aristoteles kıyıya vuran deniz hayvanlarından söz ediyor, Romalılar ise balinaların Deniz Tanrısı Neptün'ü kızdırdıkları için bu şekilde cezalandırıldıklarına inanıyorlardı.

Bakanlığın GDO broşürüne 'bilgi kirliliği' suçlaması

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın GDO konusunda halkı bilgilendirmek için hazırlattığı ve 5 milyon kişiye e-posta yoluyla iletmeye başladığı broşür yeni bir tartışma yarattı. GDO'ya Hayır Platformu, broşürün 'bilgi kirliliği' yarattığını söyleyerek bir yanıt hazırladı ve bu sabahtan itibaren onlar da 5 milyon kişiye e-posta ile yanıtlarını göndermeye başladı.

Özgür Gürbüz-Gzt. Haberturk /29 Aralık 2009

Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar’ı (GDO) içeren ürünlerle ilgili düzenlemelerin yapılması için Biyogüvenlik Yasa Tasarısı Meclis gündemine geldi ancak tartışmalar bitmedi. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın GDO konusunda halkı bilgilendirmek için bir broşür hazırladı ve bunu e-posta yoluyla 5 milyon kişiye ulaştıracağını söyledi. Ancak halkı bilgilendirme amacıyla hazırlanan bu broşüre GDO karşıtları, içerdiği bilgilerde hata olduğu gerekçesiyle itiraz ediyor. GDO’ya Hayır Platformu, itiraz ettikleri noktaları içeren bir açıklama hazırladı. Hazırlanan açıklamayı Tarım Bakanlığı gibi e-posta zinciriyle kamuoyuna iletmeye de başladı.

Yanlış bilgiler var
GDO’ya Hayır Platformu, öncelikle broşürlerde yer alan, “İspanya, Çek Cumhuriyeti, Romanya, Portekiz, Polonya, Almanya ve Slovakya’da GDO’lu mısır üretilmektedir” açıklamasına itiraz ediyor. GDO karşıtları, Almanya’da Nisan 2009 itibarıyla GDO’lu mısır üretimini yasaklandığını bu nedenle yanlış bilgilendirme yapıldığını öne sürüyor. Platform, tüm Avrupa’da 2005 yılında 165 bin hektar olan GDO ekim alanının 2008 yılında 107 bin hektara gerilediğine de dikkat çekerek üretim alanının birkaç ülkede ve dar bir alanla kısıtlı olduğunu söylüyor.

Hayvansal GDO’lu ürünlerde etiket olacak mı?
Yapılan yazılı açıklamada, Bakanlığın yapılan tüm itirazları değerlendirerek, yasayı geç de olsa gündeme getirmesi, antibiyotik direnç genli GDO’ların yasaklanması olumlu adımlar olarak değerlendiriliyor. Yazılı açıklamada hayvansal GDO’lu ürünlerin etiketlenmesiyle ilgili olarak da şu itiraza yer veriliyor: “Bakanlık broşüründe GDO’ların yemler vasıtasıyla hayvanların etine, sütüne ve yumurtasına geçmediği, Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi’nin (EFSA) bilimsel araştırma sonuçlarının da bu doğrultuda çıktığı için bu tür hayvansal ürünlere GDO etiketi konmadığı belirtilmektedir. EFSA’nın güvenilirliği ve doğruluğu bizzat AB ülkelerinin birçoğunda tartışılırken, bu kurumun görüşlerinin ve yeterince araştırma yapılmamış olan bu yaşamsal konunun doğru kabul edilip bu broşüre eklenmesini Bakanlığın büyük bir sorumluluk altına girmesi şeklinde yorumluyoruz”.

İğneada’da çimento limanına balıkçılar dur dedi

İgneada Körfezi'nde yapımına başlanan çimento ürünleri ihraç edip, kömür tozu ithal edilmek istenen limana karşı hukuki mücadele başlatan İğneadalı balıkçılar ÇED raporunu iptal ettirdi.

Özgür Gürbüz / 24 Aralık 2009

Longoz ormanları ve sakin kumsallarıyla bilinen Kırklareli’nin İğneada’da ilçesinde yapılması düşünülen liman inşaatının ÇED raporu Edirne İdari Mahkemesi tarafından iptal edildi. 2007 yılında liman inşaatının durdurulması için dava açan ve ÇED raporunun iptalini isteyen S.S. Limanköy Balıkçılar Kooperatifi üyeleri sonuçtan memnun. Balıkçılar Kooperatifi Başkanı Numan Sağlam, limanın yerinin doğru şeçilmemiş olduğunu ve İğneada’nın sanayi bölgesi olarak değil turizm bölgesi olarak planlanaması gerektiğini söylüyor. Liman yapılması düşünülen yer için Sağlam, “Orası turistlerin yoğun ilgi gösterdiği, yazın yazlıkçıların geldiği bir yer. Liman yapılırsa bir sürü yük gemisi gelecek ve balıkçı teknelerinin bu gemilere 1,5- 2 milden daha fazla yaklaşmaları engellenecek. Bu da İğneada koyunun balıkçılara kapanması demek” diyor. Bölge sadece İğneadalı balıkçıların değil, Karadenizli balıkçıların da avlanma bölgesi olarak biliniyor.

İğneada’da kooperatife kayıtlı, boyları 6 ile 22 metre arasında değişen 70 civarı tekne var. Balıkçılık bu tekne sahiplerinin tek geçim kaynağı olduğu için, söz konusu liman inşaatının ilçede ekonomik sorun yaratacağına da inanılıyor. Vize’de inşası süren Soyak Grubu’na ait Traçim adlı çimento fabrikasının ürünlerini ihraç edeceği söylenen limanın 60 dönümlük dolgu alanı ve 700 metre boyunca kazıklı yükleme boşaltma iskelesine sahip olacağı söyleniyor. Yazılı açıklama da yapan Kooperatif üyeleri, liman inşaatının yöreyi, yılda 120 bin kamyonun çimento ve kömür tozu taşıyacağı bir sanayi bölgesine dönüştüreceğini, yılda en az 175 adet 3 bin ila 5 bin tonluk geminin giriş çıkış yapacağını öne sürüyor. Sağlam ve arkadaşları, İğneada’nın bir sanayi limanına dönüşmesini, hem doğayı hem de yumuşak turizmin gelişmesiyle yeni geçim kaynakları bulacak insanları perişan edecek bir proje olarak görüyor.