Kazdağları’ndaki yangında sabotaj şüphesi

Kazdağları’ndaki yangında sabotaj şüphesi Çarşamba gecesi başlayan ve dün öğleden sonra kontrol altına alınan Kazdağları’ndaki yangının çıktığı noktada geçen hafta üç farklı yangının daha çıktığı ancak büyümeden söndürüldüğü belirlendi.

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 28 Ağustos 2009*

Balıkesir’in Edremit ilçesinde Çarşamba gecesi başlayan ve 160 hektar ormanlık alanın kül olmasına neden olan yangının çıkışıyla ilgili soru işaretleri sabotaj olasılığını güçlendiriyor. Dünyanın oksijeni en bol bölgelerinden Kazdağları’nda çıkan yangın ile ilgili olarak konuştuğumuz Mehmetalan köyü muhtarı Metin Aktaş, aynı noktada son bir hafta içinde başlayan ve büyümeden söndürülen diğer üç yangına dikkat çekiyor.

Bir haftada dört yangın
Bölgedeki ilk yangın geçtiğimiz perşembe günü Ortaoba ile Mehmetalan köyleri arasındaki zeytinliklerde, son büyük yangının çıktığı noktaya 500 metre uzaklıkta başlamış. Yakındaki ormana sıçramadan söndürülmüş. Ertesi gün aynı yerin 500 metre yukarısında ikinci kez yangın çıkmış, arazörler ve köylülerin yardımıyla bu yangında zeytinliklerden ormana sıçramadan söndürülmüş. Cumartesiyi yangınsız atlattık diyen Aktaş, pazar günü ise ilk yangının 1000 metre üzerinde yangın çıktığını bunu da söndürmeyi başardıklarını belirtiyor. Üç gün sonra çıkan ve 160 hektar ormanlık alanı etkileyen yangın ise ilk yangın yerinin 500 metre aşağısında başlamış. Gece olması nedeniyle hava ekiplerinin desteği olmadan yapılan çalışmalar bu defa yangının büyümesini engelleyememiş. Aktaş, son yangına ilk müdahale eden görgü tanıklarının, yangının üç ayrı noktadan başladığını söylediklerini belirtiyor.

“Köylülerin ormanla bağı koptu”
Balıkesir Valisi Yılmaz Arslan da, yangının çıkış nedenini araştırdıklarını ve sabotaj da dahil olmak üzere her ihtimali araştırdıklarını belirtiyor. Güre Belediye Başkanı Kamil Saka, altın aramak isteyen firmalardan, teröristlere kadar birçok şeyin konuşulduğunu söylüyor ve “Her şey olabilir” diyor. Yangın çıkan Pınarbaşı mevkiinde altın aramak için izin alındığı, altın arama çalışmalarında Milli Park alanı içerisinde kalan ve zeytinliklere yakın olan bölgelerin arama çalışmalarının önündeki en büyük engeller olduğu biliniyor. Saka, ormandan bağı koparılan köylülerin ilgisizliğinden de yakınıyor. “Binlerce yıldır bu ormanlar ayaktaysa bu insanlar sayesinde ayakta. Eskiden sahiplenirlerdi, şimdi kahvede oturuyorlar. Buna bir çözüm bulmak zorundayız. Ormanla iç içe yaşayan insanları ormandan kopardılar. Ekmeğini buradan çıkaran insan buna müsade etmez” diyor. Başka bir ayrıntıya da dikkat çeken Saka, her yıl Ağustos ayında Kazdağları’nda düzenlenen Sarıkız Şenliği’ne bu yıl sınırlı sayıda köylünün katılımına izin verildiğini, diğer girişlerin ise para karşı yapıldığını, bu nedenle de halkın kızgın olduğuna dikkat çekiyor. Sarıkız şenliklerinin binlerce yıllık Alevi-Bektaşi geleneği olduğunu söylüyor.
*tam metin

Desa'da sendikayla anlaşma sağlandı.

Desa'da sendikayla anlaşma sağlandı. Yaklaşık iki yıldır, Deri-İş'e bağlı işçilerle DESA arasında süren anlaşmazlıkta çözüm sağlandı. DESA grevi, türbanlı Emine Arslan adlı işçinin tek başına fabrika kapısında yaptığı grevle kamuoyunun gündemine gelmişti.

Özgür Gürbüz - Gzt. Habertürk Ekonomi /27 Ağustos 2009*

Dünyaca ünlü firmalara tedarikçi olarak çalışan ve aynı zamanda kendi adıyla da satış yapan DESA’yla Deri-İş sendikası arasında iki yıldan sonra anlaşma sağlandı. DESA grevi, kamuoyunda özellikle Sefaköy’deki fabrikanın kapısında tek başına greve çıkan türbanlı işçi Emine Arslan ile gündeme gelmişti. Firma ve sendika arasında anlaşma sağlanamaması yüzünden, Düzce’de 15 ay, Sefaköy’de ise Emine Arslan tek başına 11 ay süren greve çıkmışlardı. Deri-İş’in Avrupa çapında DESA ürün ve ürünleri satan “Marks and Spencer” gibi mağazalara karşı yaptığı kampanya ise işe uluslararası bir boyut kazandırmıştı.

İşveren ve sendika işçilerle toplantı yapacak
DESA ve Deri-İş arasında yapılan protokolle Uluslararası Tekstil Hazır Giyim ve Deri İşçileri Federasyonu (ITGLWF), Avrupa Tekstil Hazır Giyim ve Deri İşçileri Konfederasyonu ve Temiz Giysi Kampanyası adlı sivil toplum örgütünün uluslararası boyutta yürüttüğü kampanya bitmiş oluyor. Protokol uyarınca Desa, işçilere sendika haklarının güvence altına alındığına dair yazılı bir belge dağıtmayı, işten çıkarılan altı sendika üyesiyle birlikte altı üyenin daha işe dönmesini, kesilen siparişlerin geri dönmesiyle bu sayının arttırılmasını garanti ediyor. Deri-İş ile uluslararası kampanyaya destek veren sendika temsilcileri, Sefaköy ve Düzce fabrikalarında işvereninin de katılacağı ortak toplantı yapmayı da kabul etti.

36 yıllık imaj 12 ayda zedelendi
Önümüzdeki günlerde Suudi Arabistan’da mağaza açacak olan DESA Yönetim Kurulu Başkanı Melih Çelet varılan son noktayı, “Mahkeme kararları şirket aleyhine sonuçlanmış tazminat ödenmesiyle konu kapanmıştı. Biz, görüşmelere devam ettik. Sonuçta çalışanların lehine olan bir durum ortaya çıktı” şeklinde özetliyor. Yönetim olarak işçilerin sendikaya girmelerini engelledikleri iddialarını da reddeden Çelet, yapılan protokol gereği işlerin açılması halinde Nisan 2008’deki kadroyu tekrar işe alacaklarını söylüyor. Sendikaya girip girmeme konusunda kararı bundan sonra bin 700 işçinin vereceğini söyleyen Çelet, “36 yıldır yaptığımız her şeyin 12 ay içinde nasıl yok olduğunu gördük. Bunların herkesin yaşadığı tecrübe olmamasını istiyoruz. DESA bir dünya markası. Ülkenin imajını zedeleyecek konuma taşımak yanlış” diyor.

*Orjinal metin

Masadaki balyoz davasında beraat

Kaçak inşaatı protesto etmek için Bodrum eski belediye Başkanı’nın masasına balyoz bırakan Yeşiller Partisi Eş Sözcüsü Bilge Contepe beraat etti. Mahkeme, Ceza Kanunu’nda makam odasındaki masaya balyoz bırakmanın suç olarak tanımlanmadığına hükmetti.

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk/22 Ağustos 2009*

Türkiye’nin çevre hareketi siciline “Balyoz Davası” olarak geçecek olan, Bodrum’daki kaçak inşaat protestosuyla ilgili davadan beraat kararı çıktı. Dava, 2004 yılında dönemin belediye başkanı Mazlum Ağan tarafından, adını sık sık çevresel değerleri korumak için yaptığı protestolarla gündeme getiren Bilge Contepe’ye karşı açılmıştı. Bugün, Yeşiller Partisi’nin eş sözcülüğünü de yapan Contepe, “Diamond of Bodrum” adlı otel hakkında çıkan yıkım kararını, yıkacak alet bulamadığı için uygulayamadığını söyleyen Ağan’ın masasına yıkımda kullanması için balyoz bırakmıştı. O sırada yerinde olmayan eski belediye başkanı daha sonra Contepe’ye dava açmıştı.

Ceza Kanunu’nda tanımı yok
Beş yıl sonra sonuçlanan davada, Contepe’nin suçlu olmadığına karar verdi. Mahkemenin aldığı kararda, makam odasına balyoz bırakmanın Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak tanımlanmadığına dikkat çekmesi de benzer protestolar için ilginç bir emsal dava olma şansı verdi. Mahkeme masraflarının karşılanması da Hazine’ye bırakıldı. Davaya konu olan otelin inşaatı 2002 yılının ortalarında başlamış, Bodrum’daki çevreciler ve Mimarlar Odası’nın tepkilerine neden olmuştu.

Otelin imar planlarına aykırı olarak iki değil sekiz kat yükseklikte ve bahçe payı bırakılmadan inşa edilmeye başlanmasına yönelik iddialar mahkemeye taşınmış, çevrecileri haklı bulan yerel mahkemeden yıkım kararı çıkmıştı. Bodrum’un Kumbahçe Mahallesi’nde yapılan otel hakkındaki yıkım kararının uygulanmamasına kızan çevrecilerle birlikte otelin maketini belediye önünde temsili olarak yıktıklarını belirten Contepe balyoz hadisesini, “Biz davalarla uğraşırken otelin kabası bitti. Belediye yazılar yazdık ama gelen cevaplar bizi oyalamaya yönelikti. İki yılda iki dava açtık ve kazandık. Bu arada otel bitmeye başladı. Başkan, ‘ihale ettim, ihaleye yanıt veren firma, alet edevat bulunamadı’ dedi. Ben de yıkım için ana malzeme olan balyozu kendisine vermeye gittim ama yerinde olmadığı için masasına bıraktım” sözleriyle anlatıyor.

*tam metin

Dünyanın durumu parlak değil

Her yıl Worldwatch Enstitüsü tarafından yayımlanan “Dünyanın Durumu” raporu TEMA Vakfı ve Türkiye İş Bankası Kültür yayınları tarafından Türkçeye çevrildi. Hayrettin Karaca’nın tanıtımını yaptığı kitap, küresel ısınmanın durdurulması için fazla zaman kalmadığına işaret ediyor.

Özgür Gürbüz /19 Ağustos 2009

Dünyanın ortalama sıcaklığında meydana gelecek 1,5 ila 2 derecelik bir artış, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yüz milyonlarca insanın su sıkıntısı çekmesine neden olacak. Yetersiz beslenme, ishal, enfeksiyon, kalp damar hastalıkları artacak, sıcak dalgaları, seller ve kuraklıklar ölüm oranlarını arttıracak. Dünyanın ortalama sıcaklığının sanayi devriminden bu yana 0,78 derece arttığı göz önüne alınırsa felaket senaryosunun yukarıdaki tek parçası bile insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyor ama insanları harekete geçirmeye de pek yetmiyor. TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, bu kayıtsızlığı görmüş olacak ki, “Dünyanın Durumu 2009” kitabının tanıtımını bizzat kendi yaptı. Karaca'nın çağrısına Melike Tol adlı İlköğretim öğrencisi de küçük bir konuşmayla destek verdi.

Ucuz otomobil sorunu büyütüyor
“Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) dinlemedik, dinlemeye de niyetimiz yok” diye söze başlayann Karaca, “Geleceğimiz için bu kitabın tanıtılmasında yarar var. Küresel ısınmayı durdurmak için ulusal ve yerel olarak çözeceğimiz sorunlar var. Çözümezsek başımıza geleceği bir Allah biliyor” diyerek durumu özetliyor. IPCC, ortalama sıcaklıktaki artışın 2 dereceyi geçmemesi gerektiğini söylüyor. Küresel ısınmaya yol açan petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıt tüketimine devam edilmesi küresel ısınmayı durdrumayı zorlaştırıyor. Raporda, Hindistan tarafından üretilmeye başlanan ve 2 bin 500 dolardan satılacak Tata marka otomobillerin getireceği ek tüketime, Çin’deki ucuz ürün üretimi sonucu artan seragazı emisyonlarına dikkat çekiliyor.

Dünyanın Durumu 2009’da küresel ısınmayla mücadelede tarımın rolüne de özel bir bölüm ayrılmış. Gübreleme, büyükbaş hayvan yetiştirme ve diğer birçok tarımsal faaliyet alanında kullanılacak değişik tekniklerle seragazı azaltımı konusunda ipuçları verilen bölüm doğal ormanlardaki karbon rezervini korumanın önemine de değiniyor. Tarım konusunda Türkiye’de TEMA Vakfı tarafından yapılan 50’ye yakın kırsal kalkınma çalışmalarını örnek gösteren Karaca, bu projelerin örnek olarak kalmaması ve devlet politikası olması gerektiğini de söylüyor.

****
Nestle’ye boykot kitabı
Konuşması sırasında özellikle aşırı tüketim konusunda uyarılarda bulunan Karaca, çevreci yaşam biçimini gerektiğinden fazla tüketmemek olarak niteliyor. 7 yıldır vejetaryen olduğunu söyleyen Karaca, bebek mamalarını alışkanlaık yapacak şekilde imal eden Nestle’ye karşı boykot çağrısı yapan bir kitabı gazetecilere tavsiye etti. “Çocuk öldürmek istiyorsan kola iç” diyen Karaca, kolaya verilen paraların Afganistan ve Irak’ta silaha dönüştüğünü söyledi.