Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Bin Milyar Kere Bin Lombar
Tek bir izin gününüz varsa her şeyi en hızlı bir şekilde yapmaya çalışırsınız. Kitapevinde dolaştığım sırada ben de bunu yapmaya çalışıyordum ki, duyduğum garip sevinç çığlıkları beni ister istemez arka tarafa, çığlıkların geldiği yere götürdü. Elinde tuttuğu genişçe kitabı sağa sola sallayan ve tek ayağının üstünde zıplayan orta yaşlarında bir adam, çılgınlar gibi, “Bin milyar kere bin lombar, İşte Tenten’in aradığım macerası!” diye bağırıyordu. Üzerinde küresel ısınmaya inat olsun diye giyildiğini düşündüğüm kalın boğazlı bir kazak, kalın siyah sakalı ve yine siyah renkte denizci şapkası vardı. Yanında Tenten’in hayvan dostu Milu ve Profesör Turnesol da olsa, kitabevinde gördüğüm adamın Kaptan Haddock olduğuna yemin edebilirdim. Bildiğiniz gibi Tenten onlarsız yapamaz; Dupont ve Dupond kardeşleri de unutmamak lazım tabii.
Kitapevinden çıktığımda elimde Tenten’in ‘Sidney’e 714 Sefer Sayılı Uçuş’ adlı macerası vardı. Uzun yıllar Türkçe’ye Yapı Kredi Yayınları tarafından kazandırılan dünyaca ünlü kahraman Tenten’in maceraları bu defa İnkılap Kitabevi tarafından piyasaya sürüldü. Ela Güntekin tarafından çevrilen bu macera Tenten karakterinin yaratıcısı Belçikalı çizer Herge tarafından 1968 yılında mürekkebe bulanmış. Asıl adı Georges Remi olan çizer 1907 yılında Brüksel’de doğdu. Daha 16 yaşında çizgilerini basılı yayınlara sokmaya başlayan Remi, 1924 yılında kendi imzasını da yarattı. Ad ve soyadının baş harflerinin yerlerini değiştirdi (R.G), ve onların Fransızca telaffuzundan ilham alarak ‘Herge’i kendisine takma ad yaptı. 1926’da Tenten’in atası sayılan Totor karakterini yarattı. 1929’da ‘Tenten ve Karbeyazı’ ortaya çıktı ardından da Tenten’in ilk kitabı olan ‘Gazeteci Tenten, Sovyet Topraklarında’. ‘Sidney’e 714 Sefer Sayılı Uçuş’ macerasında da Tenten uzak diyarlara gidiyor. Düşündüğünüz gibi uçakta geçen bir macera değil bu. Tenten ve arkadaşları, Endenozya’nın gizemli adalarının birinde, şans eseri tanıştıkları ve sinsi bir tuzak sonucu kaçırılan milyoner Carreidas’ı (Hiç gülmeyen adam) kurtarmaya çalışıyor. Tabii, kendilerini de. Her ne kadar bir köpeğin “hayvan herif” diye sinirlenmesine pek anlam veremesem de, Milu’nun bu seride önemli bir rol oynadığını söylemeliyiz. Maceranın sonu Tenten öykülerinin sürpriz sonlarına alışmış olanları bile şaşırtacak türden bir sona sahip. Profesör Turnesol’un Kaptan Haddock ve milyarder Carreidas ile olan söyleşileri ise tam bir klasik. Tenten’in azılı düşmanı Rastapopulos’un başına gelenler de (kelimenin tam anlamıyla) Tenten severleri çok eğlendireceğe benzer.
Herge tarafından yaratılan Tenten karakteri, hem çizgi roman kültüründe hem de yakın politik tarih içerisinde önemli bir yere sahip. Genç, akıllı, gözüpek bir gazeteciyle onun sakar ve eğlenceli dostlarından bahsediyoruz. Maceraları, hayal gücünün sınırlarını zorlamakla beraber, sıradan insanların zeka ve becerileriyle kurtarılan hayatlardan, yardımlaşmanın ve şansın yardımıyla çözülen büyük sırlardan oluşuyor. Bu noktada Tenten’in Amerikalı rakiplerinden ayrılarak tam bir Avrupalı tavrı sergilediğini söylemek mümkün. Özellikle son döneme bakıldığında, Amerikan çizerleri tarafından yaratılan kahramanlar, Batman gibi birkaç örnek dışında insanüstü özelliklere sahip olmalarıyla öne çıkıyor. Birçoğunun ‘mutant’ olduğunu belirtmekte de yarar var. Buna karşın tıpkı Tenten’de olduğu gibi Avrupa’nın yarattığı karakterler ‘içimizden biri’ olmaya devam ediyor. Bir anlamda Hollywood ile Avrupa sineması karşılaştırmasına benziyor bu farklılık. Çizgi romana da yansımış olan Avrupalıların gerçek hayattan kahraman çıkarma isteklerine karşın Amerikalılar hep mucizevi yaratıkların kendilerini kurtarmalarını bekliyor. Kahramanların çoğu istem dışı etkilerle ‘süper” oluyor. Avrupa’da ise gelenek daha çok yaratıcılık ve zekayla ‘süper’ olma yolunda. Red Kit ve Tenten'de olduğu gibi. Asteriks’te bile sihirli iksirin arkasında yetenekli bir büyücü var doğaüstü güçler değil. Belki de Avrupa kökenli çizgi romanları farklı kılan bu insani yanları olmalı.
Tenten’in diğer çizgi romanlarından farkı ise hem çizerinin hem de kendisinin zaman zaman politik tartışmalar içerisine çekilmiş olması. Herge, özellikle ilk çizgileri sırasında sık sık Avrupalı olmayan karakterleri aşağıladığı yönünde eleştirilere maruz kaldı. İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin yönetimindeki bir dergide Tenten öykülerini çizmeye devam etmesi ise hiç unutulmadı. En son olarak İngiltere’deki Irksal Eşitlik Komisyonu, Tenten Kongo’da kitabını ırkçılıkla suçlamış, kitabın satışının yasaklanmasını dahi istemişti. Bu suçlamalar karşısında İngiltere’nin iki büyük kitabevi, Borders ve Waterstones kitabın satışını durdurmadı ancak Tenten’in bu macerasını çocuk reyonlarından büyük reyonlarına taşıdı. Tenten’in politikayla olan ilişkisi bu karakterin sol ve sağ partilerce zaman zaman sahiplenmek istemesiyle tekrar kuvvetlendi. Her ne kadar Belçikalı bir çizer tarafından yaratılmış olsa da 1999 yılında Fransız Parlamento’sunda Tenten’in sağcı bir milliyetçi mi yoksa solcu bir yurtsever mi olduğu tartışıldı. Chirac taraftarları, onun Sovyet ve petrol zengini kapitalist ülkelerin karşısında olduğunu savundu. Lionel Jospin’in Sosyalist Partisi’nden Yann Galut ise Tenten’i merkez solda tanımladı. Hatta Fransa’daki 68 öğrenci olaylarının lideri, bugün Avrupa Yeşilleri Eş Başkanı olan ‘Kızıl Dany’ lakaplı Daniel Cohn Bendit’e bile benzetti.1 Aşırı sağcı eğilimiyle bilinen Le Pen’in Tenten’e sahip çıkması da Fransa için ayrı bir olay oldu.
Son olarak Tenten’in Steven Spielberg ve Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin yönetmeni Peter Jackson tarafından beyaz perdeye taşınmak üzere olduğunu da anımsatalım. Spielberg’in Tenten hayranı olduğu ve 25 yıldır onu sinemaya taşımak istediği biliniyor. Kağıt üzerinde durduğu kadar güzel durur mu bilinmez ama 200 milyondan fazla satan ve 50’inin üzerinde dile çevrilen Tenten kitaplarının okurları, meraktan bile olsa filmi izlemeye giderse salonların dolacağı kesin.
*** Kaptan Haddock’un Sözlüğü
Lombar: Gemi bordalarına, küpeştelerine açılan dörtgen biçiminde delik.
Zırtapozluk: Delişmen, zıpır, hayta.
Karabina: Namlusu genellikle yivli, kısa ve hafif bir tüfek, alaybozan.
Bocurgat: Ağır yükleri çekmek için manivelayla döndürülen ve döndürüldükçe, çekilecek şeyin bağlı bulunduğu urganı kendi üzerine saran çıkrık.
Satrap: Perslerde il yöneticisi, vali.
Kaşalot: (argo) Aptal, budala.
Kaynak: http://www.dildernegi.org.tr/
* Sabah Kitap'ta yazı kötü bir şekilde kısaltılmıştı, burada tamamı var.
1 Tintin on trial, BBC, 4 Şubat 1999
Marmaris’te manganez madenine tekrar yeşil ışık yakıldı
Türkiye’nin çam balı üretiminin yüzde 80’ini yapan Marmaris’teki manganez madenine karşı yapılan uyarılar sonuç vermiş bilirkişi heyeti madenin çalışmalarını incelemek için 7 Mart Cuma günü geçici durdurma kararı almıştı. Marmaris Sulh Hukuk Mahkemesi’nin aldığı bu geçici durdurma kararı dün (10 Mart 2008) kaldırıldı. Maden sahipleri, bilirkişi heyetinin verdiği çalışmalara devam edilebilir kararını sat 14 sularında köy kahvesine asarak yol açma işlemine geri döndü ve 11 Mart sabahı 2’ye kadar çalışmalara devam etti. Alınan karardan rahatsız olan köylüler ve yöre halkı şimdi mahkemenin çalışmalarına son verilmesi dava açmaya hazırlanıyor.
Halk arasında çam balı olarak bilinen Basra balı; Basra denilen böceğin çıkardığı tatlı sıvının arılar tarafından toplanması sonucu oluşuyor. Basra böceği özellikle Muğla bölgesindeki Kızılçamlarda bulunuyor. Doktorlar akciğer, karaciğer hastalıkları ve sarılıktan korunmak için çam balı öneriyor. Nefes açıcı bir etkiye sahip olan çam balı hazım ve uyku sorunlarına da merhem olabiliyor. Dünya çam balı üretiminin yüzde 92’si Türkiye’de yapılıyor ve bu üretimin yüzde 80’e yakını Muğla’nın Basra böceği bulunduran 250’ye yakın köyünde gerçekleştiriliyor.
Marmaris’te maden durdu, çevreciler durmuyor
Madenin izinleri mercek altında
Osmaniye Muhtarı Türköz Deveci’nin köy adına yaptığı şikayeti dikkate alan Sulh Hukuk Mahkemesi, ilk planda şirketin izinlerini ve yapılan yol açma çalışmalarının hukuka uygunluğunu inceleyecek. Neslişah Madencilik’ten gerekli belgeleri kendilerine ibraz etmesini isteyecek olan dört kişilik bilirkişi heyeti, hukuka aykırı bir durum yoksa madene çalışmalara devam izni verecek. Madene karşı çıkan çevrecilerin avukatlığını yapan Necmettin Yankol, Jeoloji, Orman, Ziraat ve bir de Kadastro mühendisinden oluşan heyet olur raporu verirse bu defa da idari mahkemeye iznin iptali için başvuracaklarını söylüyor.
Bilirkişi heyetinin pazartesi ya da salı günü raporunu açıklaması bekleniyor. Madene karşı çıkan sivil toplum örgütleri, çalışmaların başta arıcılık olmak üzere Turunç Belediyesi’nin de suyunu sağlayan kaynaklara, zeytinciliğe, turizme ve doğal güzelliklere zarar vereceğinden şikayetçi. Maden sahipleri ise gerekirse galeri usulü madencilik yaparak çevreye ve tarımsal faaliyetlere zarar vermeyeceklerini öne sürüyor.
Bal deposu orman maden tehdidinde
Özgür GÜRBÜZ
Sabah / 5 Mart 2008*
Dünya çam balı üretiminin yüzde 92’si Türkiye’den, Türkiye’deki üretimin yüzde 80’i de Marmaris’ten sağlanıyor. Marmaris’in dünyaca meşhur çam balının sırrı ise halk arasında ‘Basra’ olarak anılan böceğin çıkardığı tatlı sıvıda yatıyor. Marmarisli çevreciler, Turunç Belediyesi’ne bağlı Osmaniye köyünde manganez çıkarmak için açılan madenin hem balı hem turizmi hem de bu mucizevi böcekleri tehdit edeceğini öne sürüyor. 9 Mart Pazar günü büyük bir yürüyüşle madeni protesto etmeye hazırlanan Marmarisli sivil toplum örgütleri çalışmaların biran önce durdurulmasını istiyor.
Marmaris Çevre Gönüllüleri ve Kent Konseyi Çevre Grubu Başkanı Filiz Ertan, Neslişah Madencilik adlı şirketin daha önce de İçmeler’de bir maden açma girişimi olduğunu, orada sonuç alamayınca Osmaniye’de çalışmalara başladıklarını belirtiyor. Köye 30 metre uzakta yer alan maden sahasının köyün ve Turunç Belediyesi’nin içme suyu kaynağına da 200 metre uzaklıkta olduğunu belirten Ertan, “Burası sık çam ormanlarıyla örülü bir yer. Köyde 180 hanede 550 kişi yaşıyor ve herkes balcılıkla geçiniyor. En küçük toz zerresi bile çam balının sırrı olan Basra böceklerine zarar verebilir” şeklinde şikayetini dile getiriyor. Marmaris’in önemli bir turizm bölgesi olduğunun altını çizen Ertan, birkaç gün önce şikayet dilekçelerini Muğla İl Özel İdaresi’ne gönderdiklerini belirtiyor.
Madenden tek şikayetçi olan Marmarisliler değil. Osmaniye Köyü Muhtarı Türköz Deveci de muhtarlık olarak yargı yoluna başvurduklarını belirtiyor. Deveci şikayetini, “Köyümüze sadece bu bölgeden değil, Bingöl’den bile arıcı geliyor. Köyün yüzde 95’i arıcılıkla geçiniyor.Köyde çoğunluk madene karşı. Biz her görüşe açıktık ama gelip bir merhaba bile demediler. Yol açıyorlar, ruhsatımız var deyip gidiyorlar. İnsanlık yönünden hiçbir şey yok” şeklinde dile getiriyor. Deveci, Osmaniye köyünde yılda 55 bin teneke (bir teneke 25-28 kilogram) bal üretildiğini ve geçen yıl yaşanan kuraklık yüzünden teneke fiyatının 230 YTL’ye kadar çıktığını da sözlerine ekliyor.
Halk arasında çam balı olarak bilinen Basra balı; Basra denilen böceğin çıkardığı tatlı sıvının arılar tarafından toplanması sonucu oluşuyor. Basra böceği özellikle Muğla bölgesindeki Kızılçamlarda bulunuyor. Doktorlar akciğer, karaciğer hastalıkları ve sarılıktan korunmak için çam balı öneriyor. Nefes açıcı bir etkiye sahip olan çam balı hazım ve uyku sorunlarına da merhem olabiliyor. Dünya çam balı üretiminin yüzde 92’si Türkiye’de yapılıyor ve bu üretimin yüzde 80’e yakını Muğla’nın Basra böceği bulunduran 250’ye yakın köyünde gerçekleştiriliyor.
*orjinali