Sahil Yolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Sahil Yolu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Temel Reis'in "Taka" İnadı

Karadeniz Sahil Yolu yüzünden kırılan takasının parçalarını iki yıldır saklıyor... 

Karadeniz Sahil Yolu elinden iki sevdalısını birden aldı. Birincisi, neredeyse evinin kapısından başlayıp denize uzanan upuzun kara kumsal, diğeri ise 20 yıllık takası. Ama, Temel Reis pes etmedi. Kırılan takasının parçalarını iki yıldır evinin bahçesinde, yeniden yapacağı takada kullanmak için saklıyor. Denize ulaşmak içinse artık sıcaktan ayaklarını yakan kumsalı değil altı şeritli otobanı geçmek zorunda. 

Özgür Gürbüz - Yeni Aktüel / 24-30 Temmuz 2008 Fotoğraflar: Ergun Candemir 

Eski kayığını anlatırken, bir ton hamsi yakalamış gibi seviniyor Temel Çabuk; nam-ı diğer Temel Reis. “Dokuz metreydi, iki metrelik kamarası da vardı. Bir de araba motoru takmıştım...” diyor. Şimdi takasının omurgası, bulunması zor birkaç parçası ve motoru evinin bahçesinde tekrar biraraya getirilmeyi bekliyor. Yaklaşık iki yıl önce, Karadeniz Sahil Yolu yapılırken kırılmış kayığı. Kayığını deniz kurtlarından korumak için boyadığı sırada yol inşaatı başlamış. Yol, denizle kayığının arasına girmiş bir anlamda. İnşaat bitince kayığı kamyona yükleyip bugünkü balıkçı barınağının olduğu yere, denize geri götürmek farz olmuş. Kamyondan indirmeye çalışırken halatlar kopmuş ve kamyonun kasasından düşen kayığın kritik parçaları kırılmış. Temel Reis almış keseri eline ve o çok sevdiği takasını tüm gece boyunca parçalara ayırmış. Dokuz metrelik omurganın yedi metresini kurtarmış. İşe yarar kısımlar bahçeye, gerisi sahilden yol geçirmek için yığılan dev kayaların üzerine bırakılmış. Bugün hâlâ, kayığın ilk kırıldığı yerde mavi boyalı tahtalara rastlamak mümkün. “Eskiydi ama bakımını yapıyorduk” diyor Temel Reis. Elde “Temel Reis 61” yazılı bir başka taka daha var ama o ancak, olta balıkçılığına ve ailesini denize götürmeye yetiyor. Kayığı kırıldığından bu yana büyük ağını karaya bırakmış, rızkını oltadan çıkarmaya çalışıyor. Bir de takasını tamir için gereken üç bin YTL kadar parayı. Emekli maaşı 700 YTL, üç çocuk babası. Ama ne umudunu yitirmiş, ne de denize olan tutkusunu. 

“Buradan denize kadar kumsaldı”
Trabzon”un Vakfıkebir ilçesinde yaşayan Temel Çabuk 56 yaşında. Sekiz kardeşten denizle bağını kesmeyen tek o var. Elinden birçok iş geliyor, ama o en çok denize yakışıyor. Bugünün deniz tüccarlarından biri kesinlikle değil, gerçek bir denizci; balığın küçüğünü yakaladığında denize bırakanlardan. Sohbetimiz sırasında sık sık trol avcılarından ve balıkları kendilerine çekmek için sonar kullananlardan yakınıyor. “Yaz da, bunları yasaklasınlar, denizde ne var ne yok çekiyorlar. Halbuki bizim dört denizimiz var. Karadeniz, Akdeniz, Ege ve Marmara. Birinde bir yıl avlanma yasağı olsa gelecek yıl balık fışkırır denizden” diyor. Bahçesinde takasının parçalarının üzerinde durduğunda adeta denize açılmış gibi duruyor. Bize tek tek parçaları gösteriyor, ağaçların özelliklerini anlatıyor. İşin sırrı beyaz kestane ağacında ama kuruması bile yıllar alıyormuş. Bahçedeki kazlarının tüyünden oltalarına yem yaptığını anlatıyor. “Burada kaz besleyen tek benim” diyor. Temel Reis diğer balıkçılar gibi tüyleri almak yerine Erzincan'dan kaz getirip beslemeyi tercih etmiş. Hem sesinden hem tüyünden faydalanıyor.


Denize ise daha bir tutkulu bağlanmış. Eviyle denizi arasına girmiş sahil yolu neredeyse konuştuğumuz her Karadenizli gibi onu da çok üzüyor. Bizi balıkçı barınağından evine götürürken yol kenarındaki caminin yanında toprağı eşeliyor; iki avuçtan sonra ellerinde oraya özgü kapkara deniz kumuyla kalakalıyor. “İşte” diyor, “Buradan denize kadar kumsaldı. Denize giderken sıcaktan ayaklarımız yanardı, ortasında durur, toprağı eşeler ayaklarımızı soğuk kumda dinlendirir sonra devam ederdik” diye anlatıyor sahil yolunun altında kalan kumsalı.

Eskiden ayakları yakan kumsalın yerinde bugün can alan bir otoyol var. Açıldığı günün hemen ertesinde karşıdan karşıya geçmeye çalışan biri can vermiş Vakfıkebir’de. Gerçekten yaşlıların, çocukların işi çok zor. Evle deniz arasında birkaç kez karşıdan karşıya geçmeye çalıştık; başı dönüyor insanın, bir sola, bir sağa bakıyorsunuz. Vızır vızır geçen kamyonları otobüsleri atlatıyorsunuz bu sefer de karşınıza eski iki şeritli yol çıkıyor. En çok da buna anlam veremiyorsunuz. Vakfıkebir’in ahalisi, yeni yolu yapanların, sahili doldurmak çok daha fazla para getirdiği için, eski yolun olduğu yerlerde bile olanı kullanmayıp yenisini yaptıklarını söylüyor. Alt geçitlerin bazılarını kum doldurmuş, görece temiz olanları ise korku tüneli gibi. Ne merdivenleri inip çıkmaya nefesiniz yetiyor ne de o karanlık tünele girmeye cesaretiniz. Konuştuğumuz herkes yolun gerekliliği konusunda hemfikir ama keşke sahilden değil de eski Belediye Başkanı Yunus Hacımollaoğlu’nun direttiği gibi arkadan geçseydi diyor. Temel Reis araya girip, “Yolu isteyen birkaç kişi (Temel Reis onlara bir isim de takmış, hafiften takılıyor) için benim deniz hakkım ihlal edilebilir mi?” diye soruyor. 

Son Kumsal belgeselinin geliri taka parası olacak
Temel Çabuk bu olan bitenlere rağmen umutlu çünkü birileri bugünlerde onun takasını bitirmesi için tüm Karadeniz’i dolaşıyor. “Son Kumsal” adlı belgeseli çekerken Temel Reis’in takasının kırılışına da şahit olan Aydın Kudu ve Rüya Arzu Köksal, 15 Temmuz’da Şile’den başladıkları yolculuklarını 25 Temmuz’da Vakfıkebir’de noktalayacak. Yol boyunca belgeseli gösterip, dvd satışından elde ettikleri geliri Temel Reis’in taka projesine aktaracaklar. Öte yandan Samsun’dan İstanbul’a uzanması planlanan yeni sahil yolu projesi hakkında Batı Karadenizli hemşehrilerini uyaracak, başlarına geleni anlatacaklar. Belgeselin görüntü yönetmeni Aydın Kudu, “Vicdanım çok sızlıyor. Kadınlarla çocuklarla Dutluk Plajı’na yürüseydik, kepçelerin önüne yatsaydık yolu durdurabilirdik” diyor ve ekliyor: “Yol, kaydır-uydur yapıldı, adam gibi yapılsaydı keşke” diyor. Yörede plansız yapılan işler için “kaydır-uydur yapıldı” deniyor.


Aydın Kudu’nun bahsettiği meşhur Dutluk Plajı, Vakfıkebir’le Beşikdüzü arasında, ince siyah kumdan oluşan upuzun bir kumsalmış. Yoldan sonra geriye birkaç ağaç ve küçük bir alan kalmış. Yol yapılmadan önce kadın erkek herkes tüm günü plajda geçirir, horon teper, top oynarmış. Fındık toplamaya gidenler günün sonunda denizde alırlarmış soluğu. Şimdi fındıktan gelen banyoya giriyor diyorlar. Kumsalların yok olması sosyal hayatı da etkilemiş. Kumsal alanı olan bir iki ufak koyda top oynamak horon tepmek zor. O kadar yer yok. Otoyola o kadar yakın ki kimse güneşlenmek için yatamıyor. Babası eski plajın işletmecisi olan Merve Aksoy, “Çarşıda kızlar bir saatten fazla oturamaz, aileler izin vermez. Plajda ise herkes birbirini tanıdığı için aileler rahattı. Çocuklar için, araba çarpacak, biri kaçıracak diye bir sorun da yoktu” diyor. 

“Bizim ailede herkes yüzgeç bilir”
Birkaç kilometrelik kumsaldan geriye birkaç metrelik plaj kalınca Vakfıkebir’de herkes denize girmek için 5-6 kilometre uzaktaki plajlara gitmeye başlamış. “Ben denizin kenarında doğmuşum” diyen Temel Reis, “Bizim ailede herkes yüzgeç (yüzme) bilir. O nedenle takayla açığa gidip yüzebiliyoruz. Yüzme bilmeyenler artık denize giremiyor” diyor. Kayalardan atlayan çocukların kendilerini yaraladıklarını ve kumsalın sadece çocuklara değil herkese iyi geldiğini söyleyen Temel Reis, “Rahmetli babamın romatizması vardı ona kum banyosu yaptırırdık, iyi gelirdi. Kumsal olunca kayıkları kıyıya çekmek de kolaydı. Şimdi baraka yapmak zorundayız” diye özlemini dile getiriyor. “Ben gerçekten denize meraklıyım” diyen Temel Çabuk, “Denizin yanına gelip de kuma uzanmamak olur mu” diye soruyor. Karadeniz'in 542 kilometrelik sahil yolunun büyük bir bölümünde, artık bu soruya mecburen “olur” yanıtı veriliyor.


*** 
Vakfıkebir’in ekmeği sahil yolu kurbanı 
Ekmeğiyle meşhur Vakfıkebir’de 30’a yakın fırın olduğu söyleniyor. Bunların birçoğu kentin önünden geçen yolun kenarına kurulmuş, yolda geçen turistlere satış yapıyor. Sahil yolu açıldıktan sonra yolla bağlantı kesilince satışlar da düşmüş. Babası 20-25 yıldır fırıncılık yapan Turgay Kaim, “Öğle saatlerinde bile ekmek yapılırdı şimdi ise sadece sabah yapılan ekmekleri satmaya çalışıyoruz” diyor. Günde 50’ye yakın ekmek satabildiklerini söyleyen Kaim, yol açılmadan önce satışların 2-3 kat fazla olduğunu söylüyor. 

“Gençler artık gelmek istemiyor”
Merve Aksoy

20 yaşındayım, doğma büyüme Vakfıkebirliyim. 18 yaşıma kadar sabahtan akşama her günümü denizde geçirdim. Şimdi iki aydır buradayım, Temmuz’un sonuna geldik, denize bir kez girdim. Gençler artık gelmek istemiyor, yapacak hiçbir şey yok. Kadınların durumu daha da zor. Eskiden denize girmeseler bile gelip oturuyor, piknik yapıyorlardı. Şimdi her taraf pis. Kumsal varken herkes birbirini tanıyordu. Akşamları aileler geliyordu. Gece geç saatlere kadar oturabiliyorduk.