Kent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kent etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Gökkafes mi olacak, Park Otel mi?

İstanbul Kadıköy’de bir beş yıldızlı otel krizi daha yaşanıyor. Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan imar değişikliğiyle 12 kata izin alan Taşyapı İnşaat hızla inşaatı sürdürüyor. Kadıköy Belediyesi şu anda yapabilecekleri bir şey olmadığını söylüyor. Mimarlar Odası belediyeyi, belediye Oda’yı suçluyor.

Özgür Gürbüz - Yeni Aktüel / 9-15 Ekim 2008

Önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1/5000’lik planlarda değişikliğe gidiyor. Kadıköy’de inşaatı süren “Corner Otel”in (Köşe Oteli) bulunduğu arsa bu değişiklikten payını alıyor. Sağındaki solundaki parseller konut alanı olmasına rağmen otelin bulunduğu arsa “Turizm ve Ticaret Alanı” olarak değiştiriliyor. Emsal değeri Kadıköy’ün genel değerinin iki katından fazla yükseltiliyor. Böylece, 6 değil 12 katlı bir binanın yolu açılıyor. Yani çevredeki binalar en fazla 18 metreye yükselebilirken, “Corner Otel” 50 metreye kadar çıkabiliyor. Mimarlar Odası, bu emsal değerinin, İstanbul İmar Yönetmeliği’nde belirlenen emsal değerini de aştığına dikkat çekiyor.

Süreç bundan sonra daha da ilginç bir hâl alıyor. İmar değişikliğini içeren 1/5000’lik plan Büyükşehir Belediye Meclisi’nden CHP’li üyelerin itirazlarına rağmen geçiyor. Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk, CHP’li üyelerin itirazlarıyla 18 kata izin veren planın 12’ye düşürüldüğünü söylüyor. 1/5000’lik plan Kadıköy İlçe Meclisi’ne geldiğinde ise karşı çıkanlar AKP’li üyeler, destekleyenler CHP’liler oluyor. Otele karşı çıkanlar CHP’nin bu desteği sonucu ilçe meclisinden çıkan kararla planları en az bir yıl geciktirme şansının kaybedildiğini ve belediyenin bir duruş sergilemediğini öne sürüyor. Öztürk ise, 18 kattan 12’ye indirilen planların kendilerini yanılttığını, 12 katın böyle bir kütle yaratacağını düşünemediklerini söylüyor. Oda’ya da sitemde bulunuyor, dava açmış olsalardı ve yürütmeyi durdurma kararı çıkmış olsaydı biz 1/500’lük planı yapmazdık diyor. Mimarlar Odası Anadolu Yakası Şube Başkanı Arif Atılgan, odanın 1/5000’lik planlara 60 günlük askı süresince itiraz edemediğini, bir gün gecikmeyle dava açamadıklarını kabul ediyor ama kararın İlçe Meclisi’nden CHP’nin oylarıyla geçtiğini anımsatıyor. Mimarlar Odası, şu anda Kadıköy Belediyesi tarafından yapılan 1/500’lük planları dava etmiş ve bilirkişi heyetinin belirlenmesini bekliyor. Yürütmeyi durdurma kararı alamamış olmaları inşaatın devam etmesine yol açıyor. 80’in üzerinde işçinin çalıştığı otel hızla yükseliyor.

Kadıköylüler de boş durmuyor. “Dev Otele Hayır” adlı bir platform kuran mahalleliler, 18 Ekim günü otelin önüne siyah çelenk bırakacak. Bir de dava hazırlığı içerisindeler. Olaydan daha geç haberdar oldukları için 1/5000’lik plana hâlâ itiraz edebilecekler. 5000’lik plan iptal edilirse hukuki süreç yön değiştirebilir. Otelin, Taksim’de Nurettin Sözen’in belediye başkanlığı zamanında yıkılan Park Otel gibi sonlanması da mümkün. Davalar lehte çıkmazsa bir başka Gökkafes daha dikilmiş olacak. “İnsanların cebi dolacak diye İstanbul talan ediliyor” diyen Platform Basın Sözcüsü Aslıhan Deniz, inşaatın çabuk bitirmek için çok hızlı ilerlediğini öne sürüyor. İnşaatın Proje Müdürü Kürşat Tomruk ise hızlı bir inşaat olduğunu doğruluyor ama bunun otelin açılıp biran önce kâra geçmesi için normal olduğunu söylüyor…

***
Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk ile otel hakkındaki iddiaları konuştuk.

-Moda’daki otel inşaatı yargıya taşındı. Mimarlar Odası da süreci yargıya taşıdı...
-Odanın açmış olduğu dava 1/500’e açıldı. 1/500’ün önemi yok ki. Oraya inşaat hakkı veren plan Büyükşehir’in yapmış olduğu 1/5000’lik plan. 1/5000’e zamanında dava açmamışlar, gününü kaçırdık diyorlar. Asıl olay 1/5000. Bu kesinleştikten sonra ilçe belediyesi 1/1000 ya da 500’lük planları yapmak zorunda.
-Sizin 1/5000’lik plana Kadıköy Belediye Meclisi olarak itiraz etme şansınız yok muydu?
- Şu anda yok. Bu, 18 kat gelmiş, bizim Büyükşehir’deki arkadaşların itirazları sayesinde 12 kata düşürülmüş. Plan değişikliği Büyükşehir’de yapılıyor. Bizim meclisimizde kat indirme, onu eksiltme gibi bir yetkimiz yok.
-Peki, 1/5000’lik planı kabul etmemeye yetkiniz var mı?
- Hayır, öyle bir şey yok. Sadece 1/5000’lik plana karşı dava açma hakkımız vardı.
- Dava açtınız mı?
- Hayır. Biz orada kotların aynı seviyede olduğunu düşündük. Bir de 18’den 6 kat indirilince... Oda da dava açmamış. Oda dava açmış olsa ve mahkemeden yürütmeyi durdurma kararı gelseydi biz 1/500’lük planları yapmazdık.
- Kadıköy Belediye Başkanı olarak Corner Otel’le ilgili görüşünüz nedir?
- Ben onun genel görünüşünü görünce kentli olarak rahatsız oldum. O ayrı bir şey. Orada o şekilde bir binanın gözükmesi pek hoş bir şey değil. Ama hukuki olarak yapabileceğim bir şey yok.
- Bilirkişi raporları olumsuz olursa bir Park Otel vakası olur mu?
- Park Otel’de 1/5000’e dava açıldı. 1/5000 iptal edilmediği sürece 1/500’ün iptali bir şey doğurmaz. Ancak 1/500 iptal edilirse ona dayanarak 1/5000 için dava açmak gerekir. O zaman da mahkeme süre bakımından incelerse bilemem. Çünkü 60 gün içerisinde 1/5000 için dava açmak gerekirdi.
- O şans kalmadı mı?
- O şans kalsaydı bırakın belediye adına, Selami Öztürk olarak dava açmayı düşünürdüm.
- Mimarlar Odası geç kaldı diyorsunuz. Siz neden dava açmadınız?
- 18’den 12 kata çekilince, biz orada 12 katın böyle bir kütle yaratacağını düşünmedik. Ancak birileri bize bunu anlatacak, göreceğim ondan sonra. Bize yürütmeyi durdurma kararı gelirse inşaatı durdururuz. 1/5000 iptal edilirse inşaat komple yıkılır.
- Bunu da yapar mısınız?
- Tabii. Zaten bu keyfe tabi değil. Yıkım kararı vermek 1/5000 iptal edilirse zorunluluk. Sonuçta çok güzel bir şey yapıyorlar diye bir iddiamız yok.

Bisiklet yollarının hali içler acısı

İstanbul’da resmi rakamlara göre 23 km. bisiklet yolu var. 1000 kilometrelik yeni yolun yapılması da gündemde ancak mevcut yollarda bisikletten çok otomobil, bank ve çukur var.

Özgür Gürbüz - Sabah / 8 Şubat 2008

Dünyanın büyük metropollerinde bisiklet kullanımı teşvik edilirken, İstanbul’un trafik ve hava kirliliği sorununa çözüm olabilecek yeni bisiklet yolları devreye sokulamadığı gibi olanlar da kullanılmaz halde. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz, kayıtlarda 23 km uzunlukta görünen bisiklet yollarının aslında daha fazla olduğunu ama yetkililerin bile bazı yeni yollardan haberdar olmadığını söylüyor. Suyabatmaz, başta Beylikdüzü olmak üzere yapılmış onlarca bisiklet yolunun işaretlenmediği ve korunmadığı için kullanılamaz halde olduğundan yakınıyor. Bisikleti bir ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin en büyük sorunları arasında, bisiklet yolları üzerine park eden araçlar, yollarda yürüyen yayalar ve bakımsız yollar geliyor. Yeni yapılan yollarda bile çukurlara rastlanıldığını belirten Suyabatmaz, “Toplu ulaşım duraklarına, okullara bisikletle gitmek mümkün olsa, 3 ila 5 km’lik mesafelerde bisiklet kullanımı çok artacak. Elimizde bir sürü anket var. Şartlar uygun olsa bisikleti ulaşım aracı olarak kullanmak isteyenlerin oranı yüzde 80’lere çıkıyor” açıklamasını yapıyor.

Destek değil köstek
Bisikletseverler, Türkiye’de bisiklete destekten çok köstek olunduğundan yakınıyor. Motorlu araçların giremediği Büyükada’da caddeler bisiklet trafiğine kapatılıyor. İstanbul Deniz Otobüsleri bisikletleri taşımayı reddediyor. Feribotlar bisiklet için yük parası alıyor. İskele ve metro çıkışlarında bisiklet parkları yok. Metrolarda özürlü asansörlerini bisikletçilerin kullanılmasına izin verilmiyor. Tüm bu sorunların bir bisiklet kültürü olmamasından kaynaklandığını belirten Suyabatmaz, “Türkiye’nin ÇEKÜL, TEMA, AKUT gibi büyük sivil toplum örgütleriyle beraber “Bisikletine sahip çık” kampanyası hazırlığı içerisinde olduklarını belirtiyor. Suyabatmaz, “Tüm bunlara rağmen büyük kentlerde ve Anadolu’da bisiklet kullanan esnafa rastlamak mümkün. Kamil Koç firması bisikletlerden ücret almıyor. Küresel ısınma gibi nedenlerden dolayı bir talep patlaması yaşanıyor. Bisikletçiler yedek parça yetiştirmekte zorlanıyor. Bisiklet yollarını toplu taşımaya entegre etsek mucizeler yaratılır ama vizyon eksik” diyor.

Taksim'e minare için çelişkili açıklama

Özgür Gürbüz - Sabah / 27 Kasım 2007

İstanbul'daki Taksim Meydanı'na cami tartışması dönem dönem gündeme gelirken, meydanda bulunan Taksim Mescit Camisi'nin teneke minaresinin yerine İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yeni minare yapılacak. Cami, eski Sular İdaresi Binası'nın müze olarak düzenlenmesi sırasında önündeki gazete bayisi kaldırılarak görünür hale getirilmişti.

Beyoğlu Müftüsü Turgut Açari, SABAH'a yaptığı yazılı açıklamada, caminin minaresinin İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından yenileneceğini söyledi. Müftü Açari, "Taksim Mescit Camisi, mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne ait olup 1978 yılında ilçemiz müftülüğüne bağlı Taksim Camisi Derneği tarafından yaptırılmış ve ibadete açılmıştır. Büyükşehir Belediye Başkanlığı'nca yapılan düzenleme çerçevesinde caminin minaresinin yenilenmesi ve dış cephesinin boyanması planlanmaktadır" diyor.

Büyükşehir: Çalışma yok
Sular İdaresi Binası'nı "Cumhuriyet Müzesi" olarak restore eden belediye yetkilileri ise bu açıklamayı doğrulamıyor. Yetkililer, camiyle ilgili çalışma yapmadıklarını ve böyle bir planlarının olmadığını söylüyor. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu da, kendilerine mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtti.

Cami meydana çıktı


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, tarihi yapıyı müzeye dönüştürürken duvarı yıktı. Sular İdaresi olarak bilinen duvar yıkılınca Taksim Mescidi Camisi de, meydanla birleşti..

Özgür Gürbüz - Sabah / 13 Kasım 2007

İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Taksim Meydanı'ndaki eski Sular İdaresi'nde yaptığı restorasyon çalışması, gazete bayisi ve bankamatiklerin arkasında kalan mescidi ortaya çıkardı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, ağustosta yaptığı açıklamada 18. yüzyıldan kalma tarihi Sular İdaresi binasının Cumhuriyet Müzesi olarak restore edileceği haberini vermişti. Restorasyon çalışmasında sona yaklaşılırken inşaatın koruma paravanları kaldırılınca metalden minaresi olan mescit görüntüsü öne çıktı. Önündeki gazete bayisi ve bankamatikler kaldırılırken, yerlerine şeffaf paravanlar yerleştirildi.

Cami Değil Mescit
Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Muhcu, kendilerine yeni bir cami yapımı ya da mescidin restorasyonuyla ilgili bir kararın ulaşmadığını belirtiyor. Muhcu, "1994 yılında cami tartışmaları gündeme gelmiş, uzmanlar projeye itiraz etmişler ve proje gündemden kaldırılmıştı. Uzmanların itirazları hâlâ geçerli" yorumunu yapıyor.

50 Yıllık Tartışma
Bir ikinci tartışma ise Beyoğlu Belediyesi'nin web sayfası dahil birçok kaynakta adı "Taksim Mescidi Camisi" olarak geçen yapının cami olup olmadığı üzerine yapılıyor. Muhcu, bu binanın mescit olduğunun, cami olmadığının da altını çiziyor. Üçüncü Ahmet döneminde İstanbul'un su sorununa çözüm olması için yapılan Sular İdaresi (Taksim Maksemi) binası uzun yıllardır atıl durumdaydı. Sular İdaresi Binası'nın arkasında kalan ve bugün otopark olarak kullanılan alana cami yapılması tartışması ilk kez 1950'li yıllarda gündeme gelmişti.

Mimar ve mühendislerden AKM resti

Taksim’deki Atatürk Kültür Merkezi’nin yıkılmasını isteyen ve gerekçe olarak da binanın yüksek işletme giderlerini gösteren Kültür ve Turizm Bakanlığı’na işin erbabından özel bir teklif var! Yıkıma karşı çıkan mimar ve mühendisler, işletme giderlerini aşağıya çekecek iyileştirme projelerini ücretsiz yapmaya hazır. Öte yandan 2010’da Avrupa Kültür Başkenti olacak İstanbul için hazırlanan yasa tasarısına merkezin yıkılması girdi bile!

Özgür Gürbüz - Yeni Aktüel / 31 Mayıs - 6 Haziran 2007

1969’da açıldığında dünyanın sayılı kültür merkezlerinden biri kabul edilen ve yıllardır İstanbul’da başta opera ve bale olmak üzere çeşitli gösteri ve toplantılara ev sahipliği yapan Atatürk Kültür Merkezi’nin (AKM) yıkım kararı yasalaşıyor. 2010 yılı içi Avrupa Kültür Başkenti seçilen İstanbul’da kurumlararası koordinasyonu kolaylaştırmak için hazırlanan tasarının bir maddesi AKM’nin yıkımına ayrılmış.

Kültür merkezi ve kütüphane başlıklı bölümde yer alan madde ile AKM’nin yıkılması, yıkılan alana Büyükşehir Belediyesi’ne ait 105 numaralı parselin, diğer belediye ve Hazine arazilerinin eklenmesi öngörülüyor. Oluşacak bu büyük alandaysa yeni bir AKM’nin yapılması maddenin içinde yer alıyor ama bu yeni merkezin nerede olacağı, alanın hepsinin merkeze mi ayrılacağı belli değil. Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Tevfik Peker “AKM’yi yıkmak isteyen anlayış elbette ki yıktığı yere kendi anlayışını yapılaştıracak, bu ya mistik bir yapı ya da büyük bir iş merkezi olacak” diyerek itirazını dile getiriyor.

“Projeye müdahil olmak istiyoruz”
İstanbul’un 2010 Avrupa Kültür Başkenti olduğu bir sırada kültürün en bilinen simgelerinden birinin yıkılmasına anlam veremediğini belirten Peker, bir numaralı yıkılma gerekçesini mimar ve mühendisler olarak ortadan kaldırmaya hazır olduklarını da söylüyor.

AKM’nin yıkılmasını isteyen Kültür ve Turizm Bakanlığı, binanın elektrik, mekanik ve yangın gibi sistemlerinin eski olmasından dolayı bakım-işletme masraflarının yılda yaklaşık 2 milyon 500 bin YTL’yi bulduğunu söylüyor. Merkezi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu simgeleyen birkaç önemli yerden biri olarak niteleyen Peker, doğruysa belirtilen rakamın yüksek bir gider olarak kabul edilebileceğini ama bu rakamın aşağıya çekilmesinin teknik olarak mümkün olduğunu belirtiyor. Peker, “Biz Makine Mühendisleri Odası olarak, meslek alanımızla ilgili olan mekanik ve yangın tesisatlarının, soğutma sitemlerinin nasıl iyileştirilebileceğinin raporlarını hazırlamak ve projelerinin yapılması aşamasında müdahil olmak istiyoruz. Yeter ki, yıkılma gerekçeleri ortadan kalksın” diyerek topu Kültür Bakanlığı’na atıyor. Benzer bir gönüllü seferberliği diğer odaların da göstermeye hazır olduğunu belirten Peker, Avrupa Kültür Başkenti çalışmalarına dahil edilen kentsel dönüşüm, yeni kongre merkezleri gibi projelerin hazırlanması ve ihale süreçlerinin kamu mali kontrol kanunlarından muaf tutulmasına dair maddelerle düzenlenmesini toplumsal ve yasal denetimden kaçma çabası olarak niteliyor.

Dünyanın en değerli arazilerinden
Ortaya konan gerekçelerin aslında asıl nedeni gizlediğini belirten Tevfik Peker, AKM’nin dünyanın en değerli arazilerinden birinin üzerinde durduğuna dikkat çekiyor ve “Dolmabahçe Vadisi ve Boğaz’a hakim bu arazi, Beyoğlu tepesinin en üst noktası. Böyle bir arazinin maddi değeri ölçülemez” diyor. AKM’nin tiyatro, opera ve baleseverler için de paha biçilemez bir değeri var. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre İstanbul’da AKM’nin yıkılması halinde opera ve bale salonu kalmayacak. Tek salon AKM’nin 1304 kişi kapasiteli salonu. İstanbul dışında sadece Ankara, Antalya, İzmir ve Mersin’de opera ve bale salonu mevcut. Yine İstanbul’da Devlet Tiyatrosu’na ait sadece yedi salon bulunuyor. Atatürk Kültür Merkezi, Büyük Sahne, Oda Tiyatrosu ve Aziz Nesin Sahnesi olarak bilinen üç salona da evsahipliği yapıyor. AKM’nin yıkılması halinde Devlet Tiyatroları’nın oyunlarını sergileyecek sahne bulmakta zorlanacağı da bu rakamlardan anlaşılıyor. Öte yandan, Şehir Tiyatroları’na ait Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nin de kongre merkezi yapılmak amacıyla yıkılması gündemde. Tüm bunlar, AKM’nin yıkılma tartışmalarını daha da şiddetlendiriyor.

Camiden sonra gökdelen tartışması!

Göztepe’deki sayılı yeşil alanlardan Meteoroloji Müdürlüğü’ne ait araziye 157 metre yüksekliğinde dört adet gökdelen yapılacağı iddiaları tartışma başlattı. Vatandaşlarsa bazı evlerin güneşe hasret kalacağı ve Kadıköy’ün siluetinin bozulacağı gerekçesiyle projeye karşı çıkıyor. Özgür Gürbüz-Yeni Aktüel / 26 Nisan - 3 Mayıs 2007* Geçen iki yılın en hararetli gündem maddelerindendi Göztepe Parkı’na cami tartışması. 2005 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin aldığı cami kararının önünde, askı sürecindeki imar planlarına yapılan itirazların reddedilmesiyle 2006’da bir engel kalmamış, ancak 2007 başında üç kadının başvurusu üzerine belediyenin kararı mahkemeden dönmüştü. Ama yeşil alanlara imarla ilgili tartışmalar, parklarını mahkeme kararıyla kurtaran Göztepeliler’in yakasını bırakmayacak gibi. Çünkü bu defa da Göztepe’deki Özgürlük Parkı’nın hemen karşısında yer alan Meteoroloji Müdürlüğü’ne ait araziye, Taşyapı firması tarafından dört adet 157 metre yüksekliğinde gökdelen yapılması gündemde! Bölgedeki sayılı yeşil alanlardan olan araziye yapılacağı savunulan dört kulenin 49 katlı ve 157 metre yüksekliğinde olması planlanıyor. Sabancı Holding’e ait ikiz kulelerin bile 130 ve 135 metre olduğu düşünülürse, projenin çok tartışılacağı kesin. Meteoroloji Müdürlüğü’ne bağlı arazinin daha önce de konut ve otopark olarak kullanılması gündeme gelmiş, ancak Mimarlar Odası’nın açtığı dava sonucu 2004 yılında çıkarılan yürütmeyi durdurma kararıyla ihale iptal olmuştu. Bu defa işler daha da karışık! İstanbul Mimarlar Odası Anadolu Şube Başkanı Arif Atılgan, Mimarlar Odası’nın plan tadilatı yapılmasına yönelik olarak söz konusu parselle ilgili açtığı davanın sürdüğüne dikkat çekiyor ve Kadıköy Belediyesi’nin dava sonucunu beklemeden “imar durumu” vermesini eleştiriyor. Kadıköy Belediyesi ise firmaya dava kararı belli olana kadar ruhsat vermeyeceğini belirtiyor ancak o safhaya gelene kadar yapılması gereken işlemlerin, dava sonucu beklenmeden yapılmasına izin veriyor! “Şirketin, imar durumu aldıktan sonra ruhsata kadar olan çalışmaları yapması demek, binlerce YTL harcaması anlamına geliyor” diyen Atılgan, bu kadar masrafı yapan firmaları durdurmanın daha da zor olacağını belirtiyor. Arif Atılgan, gerekli izinler için başvurularını hızlandıran bir inşaat firmasının Maliye Bakanlığı ile kat karşılığı anlaştığını, bu yönde yapılmış bir sözleşmenin ellerinde olduğunu da iddia ediyor! “Kadıköy’ün silueti bozulacak” Arazinin “bölge parkı” olarak değerlendirilmesini isteyen Arif Atılgan, ayrıca verilen kat izninin de olması gerekenden fazla olduğunu öne sürüyor. Atılgan, “Kat hesabı yapılırken, hesapların arsanın brüt değeri olan 44 bin metrekareden değil net değeri olan 19 bin üzerinden yapılması gerekirdi. Bu yapılsaydı, bu kadar yüksek bir binaya izin alınamazdı” açıklamasını yapıyor. Arazinin yeşil alan olarak kalması talebini mahalle sakinleri de daha önce dile getirmiş, ÇEKÜL Vakfı ile birlikte tam 1200 adet fidan dikimi gerçekleştirilmişti. Proje hayata geçerse civardaki birçok binanın güneş görmesinin zor olacağı ve Kadıköy’ün siluetinin bozulacağı, getirilen diğer eleştirilerden sadece birkaçı… “Adalardan Kadıköy’e bakıldığında ikinci “Gökkafes” gibi görünecek” denerek eleştirilen dört kule projesinin Göztepeliler tarafından nasıl karşılanacağı merak konusu… *Yayımlanan yazı güncellenmiştir.

Tünel yollara mimarlardan tepki var

Kentte kara ulaşımı için kullanılacak bu tünellerin toplam uzunluğu 78 kilometre olacak ve yaklaşık 2 milyar dolara mal olacak. İstanbul Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın fikri olan projeye Mart ayında başlanması ve 2 yıl içinde de bitirilmesi planlanıyor.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 23 Şubat 2006

İstanbul'da Galata Kulesi'ne çıkıldığında, kentin meşhur 7 tepesini tek tek göstermek pek de kolay değil. Ancak İstanbul'da oturanların çoğu, size değil 7, 70 tane kördüğüm olmuş kavşak ya da cadde sayabilir. Bu nedenle, İstanbulluları canından bezdiren trafik sorununu çözmek için hergün yeni bir proje ortaya çıkıyor. 116 yeni kavşak projesinden sonra, "Yedi Tepeye Yedi Tünel" projesiyle trafiğin yoğun olduğu bölgelere nefes aldırmayı amaçlayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi, uzunlukları 8 kilometreyle 500 metre arasında değişen 32 tünel kazmaya başlıyor. 25'i Avrupa, 7'si Anadolu yakasında yapılacak tünel-yolların ihale şartnameleri bitmek üzere. Mart ayı başında ihalelerin sonuçlanıp, ilk kazmanın da Mart ayı sonunda vurulması bekleniyor. Projenin 2 milyar dolarlık bir maliyetinin olacağı varsayılırken, gerçek maliyet ihale sürecinde ortaya çıkacak.

Raylı sistemden daha ucuz
Toplam uzunluğu 78 kilometreyi bulan ve topoğrafik yapısı nedeniyle tünel yapımına elverişli olduğu söylenen bu yolların hepsinin 2 yıl içerisinde bitirilmesi planlanıyor. Tünellerin, özellikle trafik sıkışıklığının yaşandığı ana arterlere alternatif olması ve seyehat sürelerini kısaltması bekleniyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mesut Pektaş, "İnşa edilecek tünel-yollarla mevcut trafiğe alternatif ana arterler kazandırılacak ve İstanbulluların günlük hayatta ulaşım için harcadıkları zaman kısalacak" diyor. Tüneller sayesinde hızlı, güvenli ve ekonomik yolculukların yapılacağını belirten Pektaş, raylı sistem yerine karayolunun seçilmesinin nedenlerini de şöyle özetliyor: "Raylı sisteme girdiğinizde maliyetler artıyor, fizibilite çalışmaları uzuyor ve yurtdışından destek almak zorunda kalınıyor. Kaldı ki, metroyla sadece insan taşınıyor. İstanbul içinde yapılan yük taşımacılığı için karayoluna da gerek var."
Raylı ulaşımla ilgili projelerde de çalışmaların sürdüğünü belirten Pektaş, raylı ulaşım için uluslararası ihaleye çıkılması gerektiğini, tünellerin ise yerli firmalar tarafından yapılabildiğine dikkat çekiyor. Tünel tercihinde önemli bir kriterde İstanbul'da yer üstünden ana arter olarak yol açma şansının artık bulunmaması gösteriliyor.

Tünel projesi çözüm değil
Mimarlar Odası Genel Başkan Yardımcısı Duna ise "Böyle bir maliyet göze alınıyor, ulaşımın rahatlatılması düşünülüyorsa; bunun raylı sistemler üzerinden tasarlanması gerekir" diyor. Bülend Duna, "İstanbul'un topoğrafyası zor; bu zorluk hem olanak hem de fırsatlar getiriyor. İstanbul'un ulaşım sorunuyla ilgili getirilen tüm çözüm önerilerinin iyi irdelenmesi gerek. Örneğin, 116 projenin önemli bir kısmı kavşak projesi. Bu projeler kısa süreli rahatlama getiriyor ama motorlu araç kullanımını teşvik ediyor ve diğer projelerin önünü tıkıyor" yorumunu getiriyor. Duna'ya göre İstanbul trafiği içinde yük taşımacılığının payı düşük ve Altunizade'de bir örneği olan tünel projesinin çözüm olmadığını görmek için sabahları gidip gözlerinizle görmeniz gerek.

Kuruluşlar birbirinden habersiz
Bülend Duna, "Üçüncü köprü içinde 'transit taşımacılığın getirdiği yükü hafifletecek' argümanı kullanılıyor. Halbuki, transit trafiğin İstanbul trafiği içindeki payı çok çok az. Farlı sistemler birbirine entegre olmakta sıkıntı çekiyor. Bu yönetim, daha önceki yönetimlere göre daha çok raylı sistem yatırımı yaptı ama yeterli değil" diyor. Tünellerde kaza riskinin de fazla olduğuna değinen Duna, "İstanbul'da 17 ayrı kuruluş ulaşımla ilgili, bazen birbirinden habersiz, projeler yürütüyor. Bu kuruluşlar arasında koordinasyon eksikliği var. Hükümetin de, köprü projesi gibi, yerel yönetimin kararlarını hiçe sayıcı şeklinde baskın projelerle İstanbul'a müdahalesi sözkonusu. Katkı yaptıklarını sanıyorlar ama bence çok yanlış yapıyorlar" diyerek sorunun bir başka boyutuna dikkat çekiyor.

Tünelli çözüme mimarlar temkinli yaklaşıyor
Kentte kara ulaşımı için kullanılacak toplam 78 kilometre uzunluğundaki 32 tünel-yolun yapımına mart ayında başlanacak. 2 yıl içinde bitirilmesi planlanan projeye Mimarlar Odası sıcak bakmıyor. Mimarlar 'Ulaşımın rahatlatılması düşünülüyorsa; bunun raylı sistemler üzerinden tasarlanması gerekir' diyor.

Tünel-Yol Projeleri

AVRUPA YAKASI

1a Hasköy-Taşkızak 860 m
1b Taşkızak Bahriye Cad. (İlave Tek Tüp) 670 m
2 Şişhane-Tophane 970 m
3 İplikçi-Tophane 1500 m
4 Kağıthane-Halilpaşa 1550 m
5 Piyalepaşa-Dolapdere 1150 m
6 Dolapdere-Kadırgalar 1080 m
7 Kadırgalar-Fulya 1480 m
8 Fulya-Ortaköy 1950 m
9 Ortaköy-Kuruçeşme 1280 m
10 Fulya-Kağıthane (Cendere Yolu) 4196 m
11 Kağıthane-Ayazağa (Cendere Yolu) 2700 m
12 Ayazağa-Tarabya Kavşağı 4200 m
13 Yıldız Sarayı-Akmerkez (Levazım Yolu) 2230 m
14 Akmerkez-Armutlualtı (Levazım Yolu) 3500 m
15 Armutlualtı-Tarabya Kavşağı 4670 m
16 Bebek-Baltalimanı 2261 m
17 Baltalimanı-İstinye 1948 m
18 Çayırbaşı-Sarıyer 2500 m
19 Kuyumcukent-Bahçelievler 2960 m
20 Bahçelievler-Davutpaşa 4400 m
21 Davutpaşa-Samatya 4350 m
22 Davutpaşa-Eyüp 5800 m
23 Kuyumcukent-Bayrampaşa 8158 m
24 Bayrampaşa-Eyüp 4500 m GENEL TOPLAM 70863 m

ANADOLU YAKASI

1 Kadıköy-Kuşdili 920 m
2 Harem-Ahmediye 1115 m
3 Ahmediye-Üsküdar 576 m
4 Kuzguncuk-Beylerbeyi 1300 m
5 Beylerbeyi-Çengelköy 1000 m
6 Çengelköy-Vaniköy 2000 m
7 Vaniköy-Göksu 1050 m
Toplam Tünel Boyu 7961 m

TÜM PROJELER TOPLAM BOY : 70.863 + 7961 = 78.824 m

İstanbul’u dört teker üstünde gezmeye alternatif geliyor!

İstanbul çok yakında bisiklet yollarıyla bir uçtan bir uca bağlanacak. 630 kilometrelik mavi renkli bisiklet yollarının İstanbul trafiğine ve bisiklet satışlarına nasıl etki edeceği merak konusu.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / 21 Ekim 2005

Taksim’deki evinizde sizi bekleyen güzel bir yemeğin masada soğumaya başladığını düşünün. Kokusunu bile alıyorsunuz ama Mecidiyeköy girişinde trafiğe takılıp kalmışsınız. Hem de “gıdım” ilerlemeyen cinsinden. Radyoda Arif Sağ, inadına yaparmış gibi “Yolver Dağlar”ı söylüyor. Dağ olsa daha kolay aşardım dediğiniz bir anda “vız” diye bir şey geçiyor sağ taraftan. Aynaydı, dikizdi derken bir tane daha: Vızz!

Merak edip daha dikkatli baktığınızda, maviye boyanmış darca bir şerit görüyorsunuz yolun sağında. Üzerine trafik işaretlerindeki bisiklet şekline benzer birşey çizilmiş. Yemeğe soğumadan yetişme fikri sizi çıldırtıyor ve siz o anda arabanızı garaja çekmeye karar veriyorsunuz. Kendinizi çimdiklemeyi bırakın. Bu söylediklerimin hepsi çok kısa bir süre içinde gerçek olabilir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi 630 km.’lik bisiklet yolunun projelendirmesini tamamlamak üzere. Bisiklet yolları, aşırı eğim ve dar yollarla karşılaşılmadığı sürece, ana arterlerin üzerinde ve 27 ilçenin 27’sinde de olacak. Bazı yerlerde 10, bazı yerlerde 60 km. uzunluğunda yapılacak. Bisiklet severler bisikletlerini yolun sağında çizgi, brodür ve mavi renkle ayrılmış özel şeritte kullanacak. Büyükşehir Belediyesi yolların eğim tesbitlerini bitirmiş, uygun olmayan yolların alternatifleri üzerinde çalışıyor. Yapılmak istenen daha önce de örneklerini gördüğümüz süs gibi duran yollardan çok, sürekli bir yol ağı oluşturmak. Bu konuda en büyük engel ise İstanbul’un topografik yapısı.

Türkiye’de bisiklete gönül vermiş olanlar minübüs ve taksilerle aynı yolda yaptıkları adrenalini yüksek yolculukları özlerler mi bilmiyorum ama gelişmiş ülkelerde yıllardır bisiklet kullanımının teşvik edildiğini söyleyen Murat Suyabatmaz, o ülkelerdeki insanların, hareketsizliğin, çevre kirliliğinin getirdiği sağlıksızlığın ve sorunların farkında olduğunu söylüyor. “İşe bisikletiyle gidip gelen bir insan için spor salonlarına gerek olmayacağı ortada. Bisiklet bir eğlence aracı değil, ciddi bir tasarruf, sağlık ve spor aracıdır” diyor Suyabatmaz.

Bisiklet Sevenler Derneği Genel Sekreteri Murat Suyabatmaz, pilot bir çalışma olarak Halkalı’da 2. ve 3. etapta 30 bin kişinin yaşadığı bir bölgede 12 kilometrelik çizgi çizerek bisiklet yolunu çizgiyle ayırarak pilot bir proje başlattıklarını ve öğrencileri okula bisikletle gitmeye çağırdıklarını anlatıyor. Önemli olan sadece kampanya veya yol yapmak değil haliyle. Bisikleti doğru kullanmayı bilmek herşeyin başında geliyor. Eski Topkapı garajının olduğu yerde şimdi bir Trafik Eğitim Parkı kurulması planlanıyor. Tüm bisiklet yolu türleri orada denenecek. Okullardaki trafik derslerini uygulamalı olarak orada görebilecek. Suyabatmaz’a göre, çocuklar 18 yaşına kadar trafiğin içinde pişer, kırmızı ışıkta durmayı öğrenir, hızını ayarlar. Geleceğin sürücülerini yetiştirmenin temel yolu bisikleti öğretmek..

Bisiklet yollarının nasıl olacağı konusunda söz konusu yolun yoğunluğu, araçların hızları önemli bir rol oynayacak. Bisiklet yolunun anaarter üzerinde mi veya yaya yolu üzerinde mi olacağına bu incelemeden sonra karar verilecek. Şu anda belli olan, anaarter üzerindeki yolların renginin mavi olacağı. Maliyeti 990 bin YTL.olan projelendirme sürecinin bu yıl sonunda bitip, ihale ve inşaat aşamasına geçilmesi planlanıyor.

İstanbul’u biraz bilenleriniz şimdiden güvenliğin nasıl sağlanacağını düşünmeye başlamıştır bile. Haksız da sayılmazlar. Kimbilir kimleri göreceğiz bisiklet yollarında? Bu yüzden projeler oluşturulurken işaretlemeye çok önem verilecek. Yolların ayrı renkte ve çizgilerle ayrılması planlanıyor ama bazı bölümlerde brodürler ve daha yüksek kedi gözleri de kullanılacak. Büyükşehir, Türkiye’de ki standartların geliştirilmesini de önemli buluyor. Avrupa'daki istatistiklere baktığınızda her 100 milyon kilometrede 11 kişinin öldüğü İtalya en güvensiz ülke olarak göze çarpıyor. İtalya aynı zamanda, kişi başına günde 0.2 kilometreyle İngiltere'den sonra en az bisikletle yol alınan ülke. Ölüm oranının en düşük olduğu yer ise, kişi başına günde 3 kilometreyle en çok yol katedilen Hollanda. Bu da Suyabatmaz'ın tezini doğruluyor gibi.

İstanbul’daki bisiklet yollarının güvenliğini bisikletçiler sağlayacak

Suyabatmaz ise zaten yarım şerit büyüklüğündeki bu yollara arabaların sığmayacağını bisiklet yolunu günde sadece 10 kişi kullanıyorsa o yolun herkes tarafından işgal edileceğini söylüyor. Kısaca bisikletçilerin bu yolları kullanması ve sahip çıkması gerek.. Bu yolların asıl amacı Avcılar, Bakırköy gibi merkezlerin yerel ulaşımını çözmek. Bisiklet parklarıyla destekleyerek, insanların ev ve işyerlerinden toplu taşıma araçlarına,metro duraklarına ulaşmalarını sağlamak. “Dikkat ederseniz trafiğin kilitlendiği noktalarda yaya alanları oluşturuluyor. Ama bu alanlar yürümekle bitmiyor. Bu noktalarda bisiklet adeta hızlı yürümenize yarayacak” diyor Murat Suyabatmaz.

Dünyada bisiklet üretimi yılda yaklaşık 100 milyon adet. 40 milyon civarındaki otomobil üretiminin 2.5 katı kadar. Bisiklet ömürlerinin yaklaşık 10 yıl ve nüfusun genç olduğu düşünülürse, Türkiye’de ticari potansiyel büyük. Merdiven altı üretimiyle birlikte yılda 1 milyona yakın üretim yapıldığı öne sürülüyor ama DİE'nin anketine yanıt veren firmalardan topladığı sonuçlar 2002 üretim rakamını 283 bin olarak gösteriyor. 2000 yılı içinse DİE'nin hiçbir rakama ulaşamaması, pazardaki bilgi eksikliğini gösteriyor. Firmalardan aldığımız rakamlarda bu konuya işaret ediyor. Bianchi Türkiye'de yılda 350 bin adet bisiklet üretiyor ve 70 binini ihraç ediyor. Salcano bisikletin üretim rakamı 120 bin ve yaklaşık yüzde 60'ı başta İngiltere olmak üzere yurt dışına satılıyor. Bisan'ın 150 binlik üretim rakamını da buna ekleyince rakam 620 bini buluyor ve var bu işte bir terslik deyiveriyorsunuz. 2003 yılında tam 15 milyon dolarlık ihracat yapılmış, ithalat rakamı ise sadece 900 bin dolar civarında. Konya ve Adana gibi illerde yıllık üretimleri binleri bulan irili ufaklı bir sürü firma var ancak bisiklet yollarının satışları artırıp arttırmayacağı konusunda bisiklet sevenlerle,üreticiler farklı düşünüyor. Yılda 30 bin bisiklet ihraç eden Bisan Şirketler Grubu Genel Koordinatörü Muhittin Olgaç, yolların satışlara fazla etkisinin olacağını düşünmüyor örneğin.