Özgür Gürbüz-Birgün/8 Nisan 2012
Türkiye ekonomisi 2011 yılında yüzde 8,5 oranında büyümüş! Ekonomi
gündeminin kuşkusuz en önemli maddesi, geçen hafta açıklanan büyüme
rakamıydı. Açıkça yazarsak, gayri safi yurtiçi hasılada (GSYH) 2010
yılına göre yüzde 8,5 oranında artış olmuş. Bu ne demek? Türkiye'de daha
çok mal ve hizmet üretilmiş demek. GSYH, bir ülkede üretilen mal ve
hizmetin para birimi üzerinden hesaplanmasıdır. Şimdi can alıcı sorumuzu
soralım. Siz büyüme rakamı yüksek çıktığında sevinenlerden misiniz
yoksa üzülenlerden mi? Ben üzülenlerdenim.
İNSAN ÖLDÜRMEK EKONOMİYİ BÜYÜTÜYOR
Büyüme rakamı üzerinden yapılan tartışmaları izledim. Hükümete yakın
ekonomistler bu büyümenin ayakları yere basan, sağlıklı; uzak duranlar
ise özellikle cari açık yüzünden kırılgan olduğunu söylüyorlar. Bence
iki taraf da yanılıyor. Her şeyden önce büyüme denen şey kocaman bir
yalan, kapitalist ekonomik sistemin yarattığı bu aldatıcı gösterge,
gerçek gelişme veya ilerleme adına hiçbir şey ifade etmiyor. Kapitalist
bir ekonominin büyümesi için ana kıstas mal ve hizmet ticaretinin
artması. Malın veya hizmetin ne olduğu önemli değil. Ağaç kesilip masa
yapılsa ekonomi büyüyor. Salgın hastalık olsa ilaç satışı arttığı için
yine ekonomi büyüyor.
Büyüme rakamına sevinenler için somut bir örnek verelim. Makine ve Kimya
Endüstrisi Kurumu (MKE) 2010 yılında 604 milyon liralık silah satışı
yapmış. Tüm parçaların yurt içinde imal edildiğini düşünürseniz bu
satış, o yılın ekonomisini 604 milyon lira değerinde büyütmüş demektir.
Sizce bu sevinilecek bir şey mi? Hasta mısınız siz? Hâlâ, “evet,
sevinilecek bir şey, ekonomi böyle bir şey” diyorsanız, sizi o
silahlarla öldürülen kişilerin yakınlarıyla tanıştırmak isterdim.
Bakalım sizinle aynı fikirdeler mi? Daha da trajik olan, bu silahlarla
öldürülen kişilerin bile ekonomiyi büyüttüğü gerçeği. Ölen her kişi için
satın alınan cenaze hizmetlerini düşünün, tabut masrafını, resmi
dairelerdeki işlemler için ödenen ücretleri veya mezar yeri parasını.
Bunların hepsi kapitalist ekonomik modelde büyüme hanesine yazılan artı
değerler. İşte bu kadar saçma bir rakamı kendimize pusula edinmiş
durumdayız.
GERGEDAN ÖLDÜRSEM EKONOMİ BÜYÜR MÜ?
Dünyada sadece insanlar yaşamıyor ama insanlar ekonomiyi 'büyütmek'
adına her şeye hükmetmeye çalışıyor. Bir de hayvanlar üzerinden örnek
verelim. Güney Afrika'da boynuzları için öldürülen gergedan sayısı
giderek artıyor. Siyah gergedanların soyu tükenmek üzere. Sadece 2011
yılında 448 adet gergedan, boynuzları için öldürüldü. Gergedan
boynuzları özellikle Asya ülkelerinde ilaç veya afrodizyak niyetine
satılıyor. 1800 yılında 1 milyon gergedanın yaşadığı tahmin ediliyordu
şimdi ise bu sayı 16 binlere kadar geriledi. 1989'da Çin'de gergedan
boynuzunun kilosu 7.400 dolardı. Şimdi ise soylarının tükenme
tehlikesine rağmen yarım kilosu 27 bin dolardan alıcı buluyor. Kaçak
avcılığın önlenmesi için boynuzların kontrollü bir şekilde kesilip
satılmasını önerenler bile var. Bu kabul edilirse satışlar kayıt altına
alınacak ve satılan her gergedan boynuzu ekonomiyi büyüten bir etken
haline gelecek. Harika değil mi? Bundan daha vahşi bir ekonomik gösterge
olabilir mi?
GSYH'nin artmasının, kaybedilen değerler (toprak, su, canlılar) toplam
veriden düşülmedikçe bir anlamı yok. GSYH yerine başka bir göstergeye
ihtiyacımız var. Önerilerden bir tanesi Gerçek İlerleme Göstergesi-GİG
(Geniune Progress Indicator). GİG'in yaratıcıları, GSYH'nin sadece
pazardaki aktivitelerin sayısal değerini hesapladığını, sosyal ve
ekolojik maliyeti dikkate almadığını söyleyerek medyadan politikacılara
kadar herkese, ekonomik büyüme rakamlarını kullanmama çağrısı yapıyor.
Yeşil ekonomiye yöneltilen, kapitalizmden ne kadar ayrı olduğunu açıkça
gösteremediği yönündeki eleştirilere katılıyorum ancak yeşil ekonominin
GİG gibi yeni kavramların yerleşmesi konusundaki çabaları da göz ardı
edilmemeli.
Büyüme meselesi sadece rakamlardan ibaret değil. Sosyal gelişmişlik
bence bir ülkenin gerçekten 'büyüdüğünü', ilerlediğini gösteren önemli
bir konu. Yine basit bir örnekle açıklayalım. 25 Mart 2012 tarihinde
Şili'de 7,1 büyüklüğünde bir deprem oldu. Çoğunuzun bu depremi
duymadığından eminim. Bir kişi bile ölmedi, bir tek binada ciddi hasar
yok. Dolayısıyla pek haber de olmadı. Deprem 200 bin kişilik Talca
kentinin 27 kilometre ötesindeydi. Bir gün sonra, ayın 26'sında Muş'ta
5,0 büyüklüğünde bir deprem oldu. Bir kişi ağır yaralandı, yedi ev yıkıldı
ve çöken ahırlar yüzünden hayvanlar öldü (telef oldu demiyorum). 2010
yılı verileriyle Türkiye, dünyanın en büyük 17. ekonomisi, Şili ise 43.
sırada. Türkiye “şu kadar büyüdü, böyle ilerledi” diyenler bu rakamlara
iyi baksınlar. Nüfusu çok olan bir ülkede otomobil de çok satılır.
Gerçek ilerleme ise, işe otomobille değil, metroyla gidip
gidemediğinizle ölçülür. Binlerce bina yaparak ekonomiyi büyütürsünüz
ama deprem olduğunda o binaların başınıza yıkılıp yıkılmadığına bakılır.
***
Özgür Üniversite Forumu'nun son sayısında ekonomik büyüme konusu ele
alınmıştı. Çok değerli makaleler var. Bu konuda daha detaylı bir yazım
forum.ozguruniversite.org adresinde bulunabilir.
14 Nisan Cumartesi günü Denizli Nükleer Karşıtı Platform'un
davetlisiyim. Nükleer santralların ekonomi ve güvenlik boyutunu
konuşacağız. TMMOB Makine Mühendisleri Odası Konferans Salonu'nda saat
14:00'te.