Özgür Gürbüz-BirGün/25 Eylül 2015
1.
Dünya
Volkswagen (VW) skandalını konuşuyor. Skandal, ABD Çevre Koruma Müdürlüğü’nün
(EPA) VW’nin ürettiği dizel araçlarının emisyon testlerinin yanlış olduğunu
açıklamasıyla başladı. Yaklaşık yarım milyon aracın piyasadan çekilmesi
istendi. Teknik hata olsa durum farklı olurdu ama EPA, Volkswagen’in egzoz emisyon
ölçümlerinde bilerek gerçek rakamları gizlediğini iddia ediyor.
2.
Firmanın
hisseleri yaklaşık 25 milyar avroluk kayba uğradı. EPA’nın ise VW’ye 18 milyar
doları bulabilecek bir ceza kesebileceğinden bahsediliyor. İtibar ve olası
pazar kaybı da cabası. Herkes bu rakamları konuşuyor ama cezanın nedeni
rakamlardan önemli. Volkswagen bu cezayı çevreyi hiçe saydığı için yedi.
3.
Sorun
ABD’deki 482 bin dizel araçla sınırlı değil. Nitrojen oksit emisyonlarını
olduğundan 40 kat daha düşük gösteren bir aleti ve yazılımı araçlara
yerleştiren Volkswagen’in itirafına göre, tüm dünyada 11 milyon araçta bu düzenekten
var. Tüm dünyada aynı yöntemle egzoz emisyon ölçümleri hiçe sayılmış olabilir.
4.
Türkiye’de
Volkswagen araçların dağıtımını yapan Doğuş Grubu’ndan henüz bir açıklama
gelmedi. Ana akımdaki gazeteler de bu büyük reklam verenin üzerine gidemiyor gibi.
Halbuki, Türkiye’deki araçların durumunu biran önce öğrenmeli ve gerçek egzoz ölçüm
sonuçlarını bilmeliyiz. Skandal BirGün gibi bağımsız gazetelerin değerini
okuyucuya bir kez daha hatırlattı.
5.
Dizel
araçları son yıllarda popüler yapan faktörlerden biri iklim değişikliğine
benzinli araçlar kadar katkıları olmamasıydı. Dizel motorların eksiği ise hava
kirliliği. Dizel araçlar İngiltere’de hava kirliliği sonucu meydana gelen
ölümlerin dörtte birinden sorumlu tutuluyor. VW’nin düşük gösterdiği nitrojen
oksit (NOx) emisyonları da hava kirliliğine, beyin ve akciğerlerde ciddi
sorunlara yol açıyor.
6.
Emisyon
ölçümü önemli çünkü petrolle çalışan tüm taşıtların iklim değişikliği ve hava
kirliliğine yol açan emisyonları azaltması isteniyor. İklim değişikliği sorunu
son yıllarda daha öne çıktığı için benzinden dizele geçiş başlamıştı ancak bu
defa da hava kirliliği sorun oldu. Dizel motorlar benzinlilere göre yüzde 15
daha az karbondioksit (CO2) çıkarıyor ancak 4 kat fazla Azot Oksit ile 22 kat
daha fazla partikül üretiyor. Skandal, ikisinin de çözüm olmadığını gösterdi. Kısa
vadede çözüm, toplu taşıma, bisiklet ve yenilenebilir enerjiyle şarj edilecek
elektrik motorlu araçlar gibi gözüküyor.
7.
Avrupa
Birliği otomobil emisyonları için sınır değerleri belirliyor. Mevcut sınır
değerlere göre yeni benzinli otomobillerin yakıt tüketimi 100 kilometrede 5,6
litreyi geçemiyor. Dizel motorlarda bu rakam 4,9 litre. 2021’de ise yakıt
tüketimi sınır değerleri benzinli motorlar için 4,1; dizeller içinse 3,6
litreye düşürülecek.
8.
Türkiye’deki
mevcut otomobil filosunun yakıt ortalaması AB’den yüksek. Benzinli
otomobillerin yakıt tüketimi ortalaması 100 kilometre için 6,2; dizel araçlar
içinse 4,98 litre. AB hedefi sadece yeni araçlar için geçerli olsa da bu
kıyaslama Türkiye’nin neler yapması gerektiği hakkında ipuçları veriyor.
9.
Volkswagen’in
başına gelenler ve gelecekler kapitalizmin çevre sorunlarını önlemek adına
bulduğu “kirleten öder” ilkesinin bir sonucu. Aynı ilke 2010’da BP’nin Meksika
Körfezi’nde yol açtığı petrol sızıntısında da uygulanmış ve dev petrol şirketi
18,7 milyar dolarlık bir ceza ödemişti. Bu ilkenin caydırıcı olabilmesi cezaların
şirketlerin bu bedeli ödemekten çekinmesine neden olacak derecede yüksek olmasına
ve denetimin bağımsız kuruluşlar tarafından yapılmasına bağlı.
10.
Bütün
bunlara rağmen “kirleten öder” ilkesinin çevreye verilen hasarı önlemedeki
etkisi tartışılıyor. VW’nin aldığı ceza söz konusu araçların hava kirliliğine yaptığı
katkıyı azaltmayacak; bundan sonrası için bir iyileştirmeye neden olacak.
Kirleten öder ilkesi yüksek cezalarla desteklenirse belki caydırıcı olabilir. Bu
ilkenin Türkiye’deki kullanımı çevreye bedel biçme esasına dayanıyor. Yani,
cezayı öder, günahımı kapatırım deniyor. Yırca’yı hatırlayın. Yırca’da kesilen
6 bin zeytin ağacı nedeniyle firmaya 511 bin TL ceza kesildi. Zeytin ağacı
başına sadece 85 TL! Hatırlarsanız firma ilk başta 1300 civarı ağaç kesmiş,
ceza yemesine rağmen kalan ağaçları kesmeye de devam etmişti. Cezanız ödül gibi
olursa caydırıcı değil, teşvik edici olabilir. “Kirleten öder” ilkesinin diğer
sakıncası da, ödenen cezaların nerede kullanıldığını (hükümetin kasasına giren
para çevreye zarar veren başka bir projede kullanılabilir) bilmemek. Henüz o ilkeyi
tartışma aşamasına bile gelemedik; o başka!