Özgür Gürbüz-BirGün/9 Ekim 2015
Çevre ve
Şehircilik Bakanımız ne güzel söylemiş: “Beton
makinesinin sesi bu ülkede hiç eksik olmasın. Bu beton makinası -ben inşaat
mühendisiyim- çok keyif alırım onun sesinden böyle pat pat pat vurdukça”
demiş. Herhalde bakanlığın adı bundan sonra değiştirilir, Beton ve Şehircilik
Bakanlığı olur.
Beton sevgisi
başka bir şey, biz anlayamayız. Beton severler toprakta, çimde yürümektense
beton kaldırımda yürümeyi sever. Beton asfalt yolda araba sürüp, yandaki dağa,
ormana değil apartmanlara bakıp stres atar. Oturduğu mahallenin betonla kaplı
olmasını ister. Etrafında ağaç, dere, kuş, börtü böcek olmamalı. Ev dediğin,
göl manzaralı değil gökdelen manzaralı olmalı. Hani, şu kentlerinin yarısı
parklarla dolu dünyanın en zengin ülkeleri var ya, imrenmeyeceksin onlara. “Pat pat pat” eden beton makinasının
sesiyle uyanmak varken, “cik cik” diye
öten kuşların sesiyle kalkmayacaksın yataktan. Seveceksin şu betonu.
Her köşe
başında çalışan ve ülkemizin kalkınmasına işaret eden beton makinalarını
görünce sevineceksin. Hatta hiç çekinmeden daldıracaksın kafanı beton
makinasına, kafan betona dönünceye kadar tutacaksın. Kafan beton gibi olacak
ki, sana anlatılan hiçbir şeyi anlamayacaksın. Kalkınmanın beton sayesinde
olduğuna kendini inandıracaksın. Ekonomide artı değer sağlayan ürünlerin
organik gıda, elektronik eşya değil, beton ve çimento olduğuna hem kendini hem
de halkı inandıracaksın.
Her şeyden
önce ağacı, yeşili, kuşu, kurdu değil betonu seveceksin. Dünyanın en gelişmiş
ülkeleri neden park-bahçe yapıyor, neden orada dereler boşa akıyor diye
sormayacaksın. Beton gibi olacak kafan; öyle bir kıvama gelecek ki, hiç soru
sormayacaksın.
En önemlisi de
vicdanını betonla kaplayacaksın. Ülkende bir ağaç fidanı kadar bile yaşayamadan
ölen çocuklar için ağlamayacaksın. Yerde sürüklenen cesetlerle
ilgilenmeyeceksin. Karakolda vurulan askere üzülmeyeceksin. Haftada 50-60 saat,
nefes almadan çalışan işçinin rızkından çalıp ayakkabı kutusuna koyanları
gördüğünde oralı olmayacaksın. Yalancı tanık ve sahte delillerle içeri
tıkılanları gördüğünde “duvar”
taklidi yapacaksın.
Gazeteci
görünce “demirli beton” olacaksın.
Vuracaksın soru soran, sorgulayan gazeteciye. Beton kafanla “uçan kafa”
atacaksın. Kaburgalarını kıracaksın o gazetecilerin. Olur da yakalanırsan ve
sana insan hakları, demokrasi diye sorarlarsa hemen “gaz beton” olacaksın, uçup buharlaşacaksın.
Yeşili, ormanı
görünce “beton santrali”ne
döneceksin. Talan edeceksin doğayı, dünyanın en güzel köşesi de olsa, gereği
olmasa da dökeceksin oraya betonu. Halkın değil müteahhidin yanında olacaksın.
Gerekirse sen de ihaleyi kapıp köşeyi döneceksin.
Olur da iş
sarayı savunmaya gelirse “beton blok”
gibi dimdik duracaksın. “Yetim hakkı, kul hakkı, senin vergin, benim vergim”
dediklerinde yumuşamayacaksın. Ne zaman yumuşayacaksın biliyor musun kardeşim? Depremi
görünce yumuşayacaksın. “Deniz kumu
katılmış beton” gibi dağılacaksın, malzemeden çalıp para yapacaksın. Kaldırımda,
otoyolda ise biraz yayılacaksın. İki sene sonra yaptığın kaldırım, yol yeniden
çöksün, ihale sana kalsın diye yayılacaksın sevgili kardeşim.
Belediye
otobüsünün ezdiği arkadaşının, dağda vurulan yeğeninin, askerdeki ağabeyinin cenazesini
önüne getirdiklerinde “C100 beton” gibi
olacaksın. Ağlamayacaksın, vatan sağ olsun, fıtratında varmış diyeceksin. Cenazeni
vermezlerse ses çıkarmayacaksın. Büyüklerimize, saraydakilere, beton sultanlara
laf etmeyeceksin. Öyle, beton gibi susacaksın. Göz kapakların, dudakların
birbirine yapışacak.
Ha, sandığı
görünce “hazır beton” olacaksın. Her
şeyden önce, sana söylenen yere oy vereceksin kardeşim. Sağı solu
dinlemeyeceksin. Öğrenmeyeceksin, araştırmayacaksın, okumayacaksın. Takım tutar
gibi oy vereceksin ki, seni de aynı betondan sansınlar. Beton kafalı olacaksın ki,
seni din imanla, vatan milletle 100 bin kere de uyutsalar, hiç uyanmayacaksın.
Bu ülkede en makbulü bu kardeşim. Beton kafa olacaksın yaşayacaksın. “Pat pat
pat” kardeşim, “pat pat pat.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder