Özgür Gürbüz-BirGün/8 Aralık 2013
|
Eşitlik, Uzlaşma, Farklılık. Foto: O. Gurbuz |
Müzeye girmek için
kapıda bilet alıyorsunuz. İki tip bilet veriliyor. Birinin üzerinde ‘beyaz’ yazıyor, diğerinde ise
‘beyaz olmayan’. Biletin rengi,
derinizin rengi oluyor. Müzeye o renge ait kapıdan giriyorsunuz. Hayatını
renktaşlarıyla geçirenler, ezen ırka ait hissedenler için soğuk duş gibi o
kapı. Nelson Mandela’nın memleketi Güney Afrika’da bir müzeden bahsediyorum. Johannesburg’daki
Apartheid* Müzesi’nden.
Müzede, 1948’de
başlayıp 1984’te sona eren zencilerin beyazlarla eşit olma mücadelesinin
tarihine tanıklık ediyorsunuz. Beyaz ve siyah, ayrı ayrı girdiğiniz müzeye,
Güney Afrika Anayasası’nın yedi temel unsuruna, demokrasi, eşitlik, uzlaşma, farklılık, sorumluluk, saygı ve özgürlük bakarak
birlikte aynı kapıdan çıkıyorsunuz.
|
Siyahlara ait eski bir kimlik kartı. Foto: O. Gurbuz |
Kimlik kartları, beyaz
ve siyahları ayıran tabelalar, silahlı mücadeleden kalan silahlar, idam
edilenleri simgeleyen tavandan sarkıtılmış urganlar. 27 yıl hapis yattıktan
sonra ülkesini ırkçılığın elinden alan Nelson Mandela’nın unutulmaz
fotoğrafları. Müzede tanıdık eşyalar da var. Sokaklarda görmeye alıştığımız
TOMA’ların bir benzeri oradaydı. Demek ki hep kahrolası suçlara hizmet etmiş bu
alet...
Hayatımızdan hiç
çıkmayan hapishaneler ve kelepçeler de oradaydı. Bir de tabela gözüme ilişti.
1985’te mahkeme kararıyla ırk değiştiren 1000 kişiden bahsediyordu. Üç Çinli
beyaz, 50 Hintli renkli, 20 renkli siyah olmuş… Liste uzayıp gidiyor. Güney
Afrika’da nüfus dört gruba ayrılmıştı. Siyahlar, beyazlar, Hintliler ve renkliler.
Renklilerin içinde Avrupalılar, farklı ırklardan anne babaların çocukları,
Çinliler, Filipinliler ve diğerleri vardı. Irkçılık mikrobu bir kez bulaşmaya
görsün…
|
Beyazlar, siyahlar ve daha az beyazlar... Foto: O. Gurbuz |
|
Mandela Meydanı. Foto: O. Gurbuz |
Doğarken siyah, esmer
ya da sarı doğmak müzeden aldığınız biletin rengi gibi sizin iradenizle
şekillenen bir şey değil. Sorun da değil. Bir başka renge, ırka karşı üstün
olduğunuzu düşünmek ise sadece sizin suçunuz. Şanssızlık, eğitimsizlik veya cahillikle
açıklanamayacak bir insanlık suçu ve tarih bu suçu işleyenlerle dolu. Siz bu
satırları okurken dünyanın bir köşesinde, belki de sizin evin sokağının hemen
dibinde, bir kişi ırkından, etnik kökeninden, cinsiyetinden, dininden veya
dinsizliğinden dolayı ayrımcılığa uğruyor, ötekileştiriliyor olabilir. Bu suça
ortak olanları birkaç istisna hariç kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak. İstisnalar
da kötü örnek olacak, lanetlenecek. Bugün olduğu gibi dünya hep ırkçılığa karşı
duranları konuşacak, Nelson Mandela’yı konuştuğu gibi. Dünya onu hatırlıyor ve
hatırlayacak. Acı çektirmek kolay olabilir ama tarih acıları çekenleri yazar,
gelecek onların istediği gibi olur. Bugün bu ülkede binlerce çocuğa Deniz ismi
verilmiş ise bunun bir nedeni var. Kızılderililerin posterleri hiç görmedikleri
ülkelerde duvarlara asılmışsa boşa değildir. Bugün memleketimde Kürtçe,
Ermenice, Lazca bilmeyen onlarca Türk, bu dillerde türkü söylüyor, dinliyorsa
derdindendir. Yarın da farklı olmayacak. Yarın onlarca çocuk Ali İsmail,
Abdullah, Ethem, İrfan, Mehmet, Mustafa ve Selim adıyla doğacak. Onlar bu
ülkenin Mandelaları olacak.
|
Özgürlük. Foto: O. Gurbuz |
Bir ‘başkasının’ derdini anlamak için illa ‘başka doğmak’ gerekmez. Bugün
Mandela’yı anlayabiliyorsanız, Ali İsmail’i, Abdullah’ı, Ethem’i, İrfan’ı,
Mehmet’i, Mustafa’yı ve Selim’i de anlamalısınız. Beyazlara zencilere
yaptıklarından dolayı kızıyorsanız, bu ülkenin azınlıkları Kürtlere, Alevilere,
dinsizlere yapılanlara karşı da öfkelenmelisiniz. Mandela için ağlıyorsanız
onlar için de ağlamalısınız. Yok, ben TOMA’dan yanayım, haklının değil güçlünün
koluna girerim diyorsanız Mandela’nın şu sözlerini hatırlayın: “Özgür olmak, sadece birinin zincirlerini
kırması değildir. Başkalarının özgürlüğünü yücelten ve başkalarının özgürlüğüne
saygı duyacak biçimde yaşamaktır.”
Eğer Gezi’dekilere “çapulcu” diyor, “bayrak yaktılar, camiye girdiler” gibi bahanelerle onların karşısında
duruyorsanız, bilin ki bundan 30 yıl önce Güney Afrika’da yaşamış olsaydınız
sizin renginiz Mandela ve arkadaşlarının karşısındaki ‘beyaz’ olurdu.
*Güney Afrika’da ırkçılığı yasalarla düzenleyen
sistem
FOTO altı: Mandela Meydanı’nda birlikte oynayan
‘siyah’ ve ‘beyaz’ çocuklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder