Özgür Gürbüz-BirGün Gazetesi / 30 Mayıs 2010
Yazıyı BirGün'den okumak için tıklayınız.
Çin’de Mart ayıyla birlikte başlayan ve okulları  hedef alan saldırılar,  sorunun çözümü için yeni fikirleri de  beraberinde getiriyor. Pekin  Belediyesi Kamu Güvenliği Bürosu,  çocukların can güvenliğini sağlamak  için yeni bir kampanya başlattı.  Okul ve ana okullarında 15 çocuğun  ölümüyle sonuçlanan saldırıları  önlemek için ülke çapında emniyet  güçleri ciddi tedbirler aldı. Okul ve  yuvaların kapılarında nöbet tutan  polisleri görmek artık hiç şaşırtıcı  değil. Önlemlerin artttırılmasıyla  birlikte saldırılar da kesildi  ancak bu defa da başka bir sorun ortaya  çıktı. Her okul ve yuvanın  kapısına bir polis koymaya kalktığınızda  mevcut görevli sayısı talebi  karşılamaya yetmiyor. Pekin’de bir mahale  karakolundan sorumlu polis  müdürü, “Her okula bir polis gönderirsek  elimizde diğer sorunlarla  ilgilenecek kimse kalmaz” diyerek durumu  güzelce özetliyor. Polis  müdürünün bulunduğu bölgede 24 memur görev  yapıyor, 18 adetse okul var.
Veliler gönüllü fedailik yapacak
Pekin Belediyesi Kamu Güvenliği  Bürosu’nun uygulamaya geçirilen yeni  fikri, velilerin ellerini taşın  altına koymasını amaçlıyor. Başlatılan  kampanya her ne kadar ‘velilerin  ortak okul koruma programı’ olarak  tanıtılsa da, sloganın tutması  açısından, “Kendi okulunu kendin koru”  şeklinde tercüme edilmesinde  fayda var diye düşünüyorum. Fikir oldukça  basit, okulda çocukları  okuyan veliler sırayla çocuklarının okulunda  nöbet tutacak. Velilere  öğretmenler de eşlik edecek, böylece her okulun  birkaç tane gönüllü  fedaisi olacak.
Bir okulda okuyan çocukların yüzler hatta binlerce  velisi olduğu  düşünülürse yılda birkaç gün gönüllü olarak bu işi yapmak  yetecek, yani  velilerin günler ve aylarca okullarda nöbet tutması  gerekmeyecek.  Polisler de okul civarlarında devriye gezmeye devam  edecek. Veliler  bıçaklı saldırganların karşısına öyle cıscıbıldak da  çıkmayacak.  Kollarında görevli olduğunu belirten kırmızı bir kol bandı  ve ellerinde  bir sopa olacak. Profesyonel koruma görevlileri ise cop ve  biber gazı  taşıyacak. Tırmıkla donatılanları da var. Veliler,  isterlerse polisten  eğitim de alabilecekler. Pilot proje Pekin’de  Shunyi bölgesinde  başlatıldı, gazete haberlerine göre velilerden  1.000’e yaklaşan sayıda  gönüllü çıkmış. Önerilen model konusunda herkes  olumlu görüşe sahip  değil. Bazıları kısa vadede bunun bir çözüm  olacağını düşünüyor,  bazıları ise gönüllü olup, koluna pazu bandını  taksa bile daha kalıcı  bir çözümün bulunmasını istiyor.
6 Saldırıda 15 Çocuk öldürüldü
Çocuğu olsun ya da olmasın, okullara yönelik  saldırılar ülkedeki herkesi  tedirgin ediyor. Herşey, birbirinden  bağımsız gibi görünen  saldırganların, bıçakla arka arkaya okullardaki  çocuklara saldırmasıyla  başladı. Mart ile Haziran ayları arasında 6  saldırı gerçekleşti. 15  çocuk öldürüldü, 100’e yakını yaralandı.  Meslekleri doktor, öğretmen,  çiftçi ve işsiz olan saldırganların  bazıları, çocukları yaralayıp  öldürdükten sonra intihar etti. Okullarda  güvenlik tedbirleri hemen  arttırıldı ama ondan daha dikkat çekici  olanı Başbakan Wen Jiabao’nun  olayları basit, akli dengesi yerinde  olmayan saldırılar diye niteleyerek  geçiştirmek yerine, saldırıların  ana nedenini bulma sözü vermesi oldu.  Başbakan, sosyal problemleri  çözmeleri gerektiğini, halk arasındaki  sorunları çözüp uzlaşma  çabalarını güçlendirmeye ihtiyaç duyduklarını  söyledi. Ekonomisi hızla  büyüyen Çin’de gelir dağılımı, sınıflar  arasındaki uçurumun açılması  önemli sorunlar. Çin bu sorunları  çözebilirse, tüm dünyaya örnek bir  ekonomik model yaratabilir.  Çözemezse, birçok örneğini gördüğümüz  sorunlarıyla beraber  hatırladığımız ekonomik kalkınma hamlelerinden  birine daha tanık  olabiliriz.
Kayıp Çocuklar Günü
Konu  çocuklardan açılmışken hem Çin’i hem de hepimizi ilgilendiren 25  Mayıs  Dünya Kayıp Çocuklar Günü’nden bahsetmekte yarar var. Dünya Kayıp   Çocuklar Günü, Türkiye’de de ilk kez bu yıl, TBMM’de düzenlenen   etkinliklerle tanındı. Okula gönderdiği çocuğunun ölüm haberini almanın   ne demek olduğunu, bakkala giden evladının bir daha geri dönmemesinin   nasıl bir acı olduğunu ancak o acıyı çekenler bilir, bize fazla bir şey   söylemek düşmez. Xi’an kentinden Cheng Zhu, 5 yıl önce kızının çocuk   ticareti yapanlar tarafından kaçırıldığına inanan ve çocuğundan umut   kesmeyen bir baba. Kızının kaybolmasından sonra kurduğu, ‘Kayıp   Çocukların Aileleri’ adlı grup bugün 1.350 çocuğun izini sürmeye   çalışıyor. Çin’de her yıl 60 bin çocuk kayıplara karışıyor. Cheng, Dünya   Kayıp Çocuklar Günü’nü önemsediğini söylüyor. Kayıp çocuklar hakkında   bilgileri kamuoyuna yaymanın, onları bulmanın en önemli yollarından  biri  olduğunu düşünüyor.
25 Mayıs’ta Çin’de ve dünyanın birçok  yerinde gönüllüler, kayıp  çocuklarla ilgili bilgileri dağıtıyor,  aileler o gün çocuklarından kalan  en son hatıra olan, çocuklarının o  hiç yaşlanmayan fotoğraflarının bir  kopyasını evlerin kapılarının  altından atıveriyorlar. Sadece Çin’de her  yıl, bir stadyum dolusu, 60  bin çocuk “ben kayboldum” ya da “kaçırıldım”  diye bağırıyor. Yüzleri,  fotoğrafları ve sesleri gazetelere belki  sadece kayboldukları o gün  haber oluyor ya da olmuyor. Halbuki her  hafta, 60 bin kişi “en büyük  Bizimspor” diye bağırıyor ve her hafta  gazeteler, hem de tüm hafta  boyunca ‘Bizimspor’a sayfalar ayırabiliyor.  Acıları konuşmak hoş değil,  insan acılarla yaşayamaz. Medyanın tek  başına bu işi çözmesi de  imkânsız ancak onları görmezden gelmek de başka  bir sorun.
 
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder