Dünyanın durumu parlak değil

Her yıl Worldwatch Enstitüsü tarafından yayımlanan “Dünyanın Durumu” raporu TEMA Vakfı ve Türkiye İş Bankası Kültür yayınları tarafından Türkçeye çevrildi. Hayrettin Karaca’nın tanıtımını yaptığı kitap, küresel ısınmanın durdurulması için fazla zaman kalmadığına işaret ediyor.

Özgür Gürbüz /19 Ağustos 2009

Dünyanın ortalama sıcaklığında meydana gelecek 1,5 ila 2 derecelik bir artış, Afrika, Asya ve Latin Amerika’da yüz milyonlarca insanın su sıkıntısı çekmesine neden olacak. Yetersiz beslenme, ishal, enfeksiyon, kalp damar hastalıkları artacak, sıcak dalgaları, seller ve kuraklıklar ölüm oranlarını arttıracak. Dünyanın ortalama sıcaklığının sanayi devriminden bu yana 0,78 derece arttığı göz önüne alınırsa felaket senaryosunun yukarıdaki tek parçası bile insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyor ama insanları harekete geçirmeye de pek yetmiyor. TEMA Vakfı Onursal Başkanı Hayrettin Karaca, bu kayıtsızlığı görmüş olacak ki, “Dünyanın Durumu 2009” kitabının tanıtımını bizzat kendi yaptı. Karaca'nın çağrısına Melike Tol adlı İlköğretim öğrencisi de küçük bir konuşmayla destek verdi.

Ucuz otomobil sorunu büyütüyor
“Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’ni (IPCC) dinlemedik, dinlemeye de niyetimiz yok” diye söze başlayann Karaca, “Geleceğimiz için bu kitabın tanıtılmasında yarar var. Küresel ısınmayı durdurmak için ulusal ve yerel olarak çözeceğimiz sorunlar var. Çözümezsek başımıza geleceği bir Allah biliyor” diyerek durumu özetliyor. IPCC, ortalama sıcaklıktaki artışın 2 dereceyi geçmemesi gerektiğini söylüyor. Küresel ısınmaya yol açan petrol, kömür ve doğalgaz gibi fosil yakıt tüketimine devam edilmesi küresel ısınmayı durdrumayı zorlaştırıyor. Raporda, Hindistan tarafından üretilmeye başlanan ve 2 bin 500 dolardan satılacak Tata marka otomobillerin getireceği ek tüketime, Çin’deki ucuz ürün üretimi sonucu artan seragazı emisyonlarına dikkat çekiliyor.

Dünyanın Durumu 2009’da küresel ısınmayla mücadelede tarımın rolüne de özel bir bölüm ayrılmış. Gübreleme, büyükbaş hayvan yetiştirme ve diğer birçok tarımsal faaliyet alanında kullanılacak değişik tekniklerle seragazı azaltımı konusunda ipuçları verilen bölüm doğal ormanlardaki karbon rezervini korumanın önemine de değiniyor. Tarım konusunda Türkiye’de TEMA Vakfı tarafından yapılan 50’ye yakın kırsal kalkınma çalışmalarını örnek gösteren Karaca, bu projelerin örnek olarak kalmaması ve devlet politikası olması gerektiğini de söylüyor.

****
Nestle’ye boykot kitabı
Konuşması sırasında özellikle aşırı tüketim konusunda uyarılarda bulunan Karaca, çevreci yaşam biçimini gerektiğinden fazla tüketmemek olarak niteliyor. 7 yıldır vejetaryen olduğunu söyleyen Karaca, bebek mamalarını alışkanlaık yapacak şekilde imal eden Nestle’ye karşı boykot çağrısı yapan bir kitabı gazetecilere tavsiye etti. “Çocuk öldürmek istiyorsan kola iç” diyen Karaca, kolaya verilen paraların Afganistan ve Irak’ta silaha dönüştüğünü söyledi.

Temiz Enerji Kaynakları - 5

DEPONU PANCARLA DOLDUR

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk/19 Ağustos 2009

Türkiye’de biyoyakıtla çalışan ilk araçlar Ankara’daki Atatürk Orman Çiftliği’ndeki traktörler oldu. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’ün ‘petrolde dışa bağımlılık kritik zamanlarda sorun yaratır’ düşüncesiyle harekete geçirdiği proje sonucu, 1934 yılında bitkisel yağdan elde edilen ilk biyoyakıt başarıyla kullanıldı. Daha sonra unutulan biyoyakıt üretimi 73’deki büyük petrol krizine rağmen, 2000’li yıllara kadar pek akla gelmedi. Halbuki, petrol kriziyle birlikte biyoyakıtlara yaptığı yatırımı arttıran Brezilya, bugün akaryakıt ihtiyacının yüzde 40’ından fazlasını biyoetanolden karşılar hale geldi.

Tesisler atıl vaziyette
Brezilya’da etanol üretimi için ağırlıklı olarak şeker kamışının kullanılması, işçi maliyetlerinin ucuzluğu bir avantaj. Benzinle harmanlanarak kullanılan biyoetanol üretimi mısır, buğday ve patates gibi nişastalı ve şekerli bitkilerden yapılıyor. Pankobirlik tarafından kurulan yılda 84 milyon litre üretim kapasiteli tesis ise şeker pancarından yakıt üretebiliyor. Türkiye’de yıllık benzin tüketiminin yüzde 5’ine denk düşen 190 milyon litrelik biyoetanol üretim kapasitesi mevcut. Kanola, aspir, ayçiçeği ve soya gibi bitkilerden elde edilen, hem saf hem de harmanlanarak kullanılan biyodizel kapasitesi de yılda 1,5 milyon tonluk üretim yapabiliyor. Tüm bu yatırımlara rağmen hem biyodizel hem de biyoetanol üreticilerinin yüzü gülmüyor. Sektör temsilcileri, biyoyakıtların kullanım zorunluluğunun olmaması ve sadece yüzde 2’lik harmanlama oranın ÖTV’den (özel tüketim vergisi) muaf tutulmasının yeterli olmadığından şikayetçi. Hammadde olarak kullanılan ürünlerin temel gıda maddeleri olması da ayrı bir tartışma konusu. 2008 yılında çıkan gıda krizinde, mısır, buğday gibi temel gıda bitkilerini üreten çiftçilerin karlı biyoyakıt üretimini tercih etmesinin rolü olduğu iddia edilmiş ve biyoyakıt üretiminin gıda fiyatlarını arttırmasından yakınılmıştı. Bu nedenle biyoyakıt üretiminin devlet eliyle iyi planlanması şart.

Petrol fiyatı arttıkça akla geliyor
Biyoyakıtların sorunları sadece ÖTV’den ibaret değil. Ekonomik olarak kullanılabilmeleri için desteklenmeleri ya da petrol fiyatlarının yükselmesi gerekiyor. Tarımda kullanılan ilaç ve gübrelerdeki yüksek KDV oranları maliyetleri arttırıyor. Petrolün varil fiyatları 90 doları geçtiğinde biyoyakıt kullanmak daha ekonomik hale geliyor. Geçtiğimiz yıl fiyatlar 100 doları geçtiğinde Türkiye’de birçok lisansız biyodizel tesisi kurulmuştu.

***
ÇÖPTEN ELEKTRİK
Biyoyakıt sınıfında sayabileceğimiz bir başka enerji kaynağı da biyogaz. Biyogazın en büyük avantajı organik atıklardan elde edilebilmesi ve doğalgazın kullanıldığı her yerde kullanılabilmesi. Dolayısıyla biyogazdan elektrik üretmek de mümkün. Kent çöplerinden, hayvan gübresi ve tarımsal atıklara kadar birçok organik ürün hammadde olabiliyor. Sadece Almanya’da 4 bin biyogaz tesisi var. Birçok yenilenebilir enerji kaynağı gibi biyogaz da Türkiye’de yaygınlaşmak için Meclis’teki yasayı bekliyor. Yasa değişikliği, biyogazdan üretilen elektriğin ilk 10 yıl için kilovatsaat başına 14, sonraki 10 yıl içinse 8 avro cent’ten alınmasını öngörüyor. örnek

***
İNEK GÜCÜYLE GİDEN TREN
İsveç’te et üretimi için kesilen ineklerin kullanılmayan iç organları, kompostlanarak biyogaz elde ediliyor. Aynı doğalgaz gibi kullanılabilen biyogaz, İsveç’te Vastervik ve Linkoping kentleri arasında yolcu taşıyan trenin yakıtını oluşturuyor. Biyogaz kullanımı sayesinde küresel ısınmaya katkı da azaltılmış oluyor. Linkoping’de sadece trenler değil belediyedeki 60 otobüs de biyogazla çalışıyor.

***
UZMAN GÖRÜŞÜ

Petrol tüketiminin yüzde 6’sı ‘çotanaktan’ sağlanabilir
Tamer Afacan Albiyobir Yön. Kur. Başkanı

- Türkiye’nin biyoyakıt potansiyeli nedir?
İşin gerçeği, ciddi bir araştırma yapılmış değil. Türkiye petrol zengini bir ülke gibi bu araştırmaları yapmıyor. 2005 yılında ABD Tarım Bakanlığı’nın davetiyle gittiğimiz gezide azgın çim denen bir bitkiden etanol üretildiğini gördük. Bir de baktık ki bizde “dallı darı” denen bitki bu. Marmara Üniversitesi’nden Prof. Dilek Kazan, fındığın yeşil kabuğundan (çotanak) petrol tüketiminin yüzde 6’sı kadar biyoetanol üretileceğini söyledi ama gerisi gelmedi.

- Biyoyakıtların avantajları nedir?
Yerli kaynak oldukları için enerjide arz güvenliğinin sağlanmasına katkı sağlar. Küresel ısınmaya yol açan fosil yakıt kaynaklı karbondioksit salımını azaltır ve sözleşmeli tarıma geçmek için fırsat yaratır. Yalnız bunun için tarımda ciddi bir planlama yapılmalı. - Gıda krizine yol açmaz mı? Gıda krizinin asıl nedeni iklim değişikliği ve Hindistan ile Çin’deki refah artışı. Her bir Çinlinin ikişer yedek çamaşır alması halinde dünya pamuk piyasasını düşünebiliyor musunuz?

- Biyogazı doğalgaz şebekesine vermek mümkün mü?
Metan sayısını yoğunlaştırarak şebekeye vermek mümkün. Bunun örnekleri var. Uzak yerleşim yerlerine küçük sistemler kurmak da iletim maliyetlerinden kurtulmak açısından faydalı. 2023’de yüzde 23 sloganımız var. Akaryakıtta karışım oranının yüzde 23 yapmak istiyoruz ama petrol lobisi Türkiye’nin yüzde 2 oranında bile bağımsızlığını kazanmasını istemiyor.

***
YANLIŞ BİLGİ
Birçok yenilenebilir enerji kaynağının aksine biyoyakıtlar aynı biyokütle gibi depolanabiliyor, ihtiyaç olan yerlere nakledilebiliyor. Biyogaz gibi kaynaklar ise, bulundukları yerlere yakın kullanıldıklarında iletim maliyetlerinden kazanç sağlıyor. Bir köyün tarımsal atıklarla kendi yakıt veya enerji ihtiyacını sağlması, pahalı görünen biyoyakıtları iletim maliyetinden kurtardığı için daha ekonomik yapabiliyor.

***
RAKAMLARLA TEMİZ ENERJİ

Rüzgar istihdam yaratıyor
Avrupa Birliği’nde rüzgar enerjisi sektörü ciddi bir istihdam kaynağı haline geldi. Sadece imalat, kurulum ve mühendislik hizmetlerinde çalışan sayısı 2008 yılında 108 bini geçti.

ÜLKE SAYI
Almanya 38000
Danimarka 23500
İspanya 20500
Fransa 7000
İngiltere 4000
İtalya 2500
Belçika 2000
Hollanda 2000
İsveç 2000
Yunanistan 1800
Diğer 5300
TOPLAM 108600
Kaynak: EWEA

Güneşle ısıtma Türkiye'de yaygın
Güneş enerjisiyle çalışan su ısıtma ve ısınma sistemleri en çok Çin’de kullanılıyor. Çin’i, dünyadaki güneş kollektörlerinin yüzde 5,8’ine sahip Türkiye izliyor. Ülkeler ve kurulu güç oranları:
ÜLKE ORAN (%)
Çin 66,7
AB 12,3
Türkiye 5,8
Japonya 4,1
İsrail 2,8
Brezilya 2
ABD 1,3
Avustralya 1
Hindistan 1,2
Ürdün 0,5
Diğer 2,4

Kaynak: REN 21

* Yenilenebilir enerji giderek ucuzluyor
Temiz enerji kaynaklarının maliyeti bulunduğu yere göre değişse de 2007 yılında yapılan bir araştırma dünyadaki yaygın sistemlerin kilovatsaat elektrik üretimi için fikir veriyor.

KAYNAK Kilovatsaat maliyeti (Dolar cent)
Küçük hidro 4-7
Rüzgar (kara) 5-8
Rüzgar (açık deniz) 8-12
Biyokütle santrali 5-12
Jeotermal 4-7
Güneş fotovoltaik (çatıda) 30-50
*
Güneş termal CSP (yoğunlaştırılmış) 12-18
Biyogaz (şebeke bağlantısız) 8-12
Küçük rüzgar türbini (ev tipi) 15-35

SICAK SU / ISITMA
Biyokütle 1-6
Güneş kollektörü (su ısıtma) 2-20
Jeotermal ısıtma/soğutma (ısı pompası vb.) 0,5-2

BİYOYAKITLAR
Etanol (Şeker kamışı- pancar-mısır) 25-30 cent/litre
Etanol (Tatlı sorgum – buğday) 40-50 cent/litre
Biyodizel 40-80 cent/litre

Kaynak: REN21 Global Status Report

-BİTTİ-

Temiz Enerji Kaynakları - 4

DOĞALGAZIN EN CİDDİ RAKİBİ: JEOTERMAL

Özgür Gürbüz - Gazete Habertürk / 18 Ağustos 2009

Enerji deyince akla çoğu zaman elektrik enerjisi geliyor. Oysa, ısınmadan ulaşıma kadar birçok alanda elektrik enerjisi dışında başka kaynaklar kullanıyoruz. Neredeyse tamamı ithal edilen doğalgazın sadece yarısı elektrik üretmek için kullanılırken yüzde 22,5’i evlerde ısınma amaçlı, yüzde 27,5’i ise sanayide kullanılıyor. Elektrik üretiminde doğalgazdan vazgeçsek bile evlerde kullanmak zorundayız çünkü elektrikle ısınmak çok daha pahalı.

5 milyon konut ısıtılabilir
Dünyanın en büyük yedinci jeotermal enerji potansiyeline sahip Türkiye’de bugün jeotermal enerjiyle ısınan konut sayısı 150 bin. İzmir Balçova 30 bin konutla başı çekiyor. Onu Afyon, Balıkesir gibi iller izliyor. Türkiye Jeotermal Enerji Derneği Başkanı Orhan Mertoğlu, mevcut potansiyelin, Ankara’nın iklim şartlarına sahip 100 metrekarelik beş milyon konutu ısıtabileceğini söylüyor. Üstelik en yüzde 50 daha az ödeyerek. Belediyelerin maddi sorunlar yüzünden yeterli ilgi gösteremediği jeotermalle ısınma konusuna devletin İller Bankası aracılığıyla destek vermesini de istiyor. 1973 yılında Türkiye’de jeotermalle ısıtılan sera miktarının iki dönüm olduğunu belirten Mertoğlu, şimdi bu rakamın iki bin dönüme çıktığını söylüyor. Elektrik üretiminin ucuzluğuna değinen Mertoğlu, santrallerin 7-8 yılda ilk yatırım maliyetini geri ödediğini, en eski santral olan Kızıldere’de kilovatsaati 2 avro cent’e üretim yapılabildiğini söylüyor.

Elektriğin yüzde 5’i yeraltından gelebilir
Yeraltı suyu sıcaklığının 150 dereceyi geçtiği yerlerde üretim kuyusundan alınan buhar, türbin ve jeneratör vasıtasıyla elektrik enerjisine çevrilebiliyor. Kaliforniya eyaletinin elektriğinin yüzde 5’i, İzlanda’da ise ülkenin elektrik ihtiyacının yüzde 20’si jeotermalden karşılanıyor. Türkiye ise altı ana sahanın özel sektöre verilmesi ile kurulu güç kapasitesini 100 MW’a çıkarmayı başardı. Mertoğlu, yıl sonunda 110 MW’ı bulması beklenen kurulu gücün 2 bin MW’a kadar çıkabileceğini ve şu andaki elektrik talebinin yüzde 5’ini karşılamaya yeteceğini belirtiyor.

***
DÖRT MİLYON TON KÖMÜRE DENK ODUN VAR
Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin yüzde 3’ü odun, yüzde 2’si de hayvan ve bitki artıklarından karşılanıyor. Planlı bir çalışma, çalı çırpı diye küçümsenen ormanlarımızın aslında yüzde üçlük enerji tüketiminden daha fazlasını karşılamasına olanak sağlayabilir. Orman Genel Müdürlüğü, Türkiye genelinde ortalama 6 milyon ton orman emvalinin biyoenerji kaynağı olarak kullanılabileceğini, 22 milyon ton olan ithal kömürün 4 milyon tonunun odunsu biyokütle kaynaklarıyla ikame edilebileceğini belirtiyor. 2015’e kadar Türkiye’nin tükettiği elektriğin yüzde 1’ini karşılamak da hedefler arasında.

Bartın Üniversitesi Orman Fakültesi Dekan Yrd. Prof. Dr. Nedim Saraçoğlu, birincil enerji üretiminde biyokütlenin payının yüzde 10’ları bulduğuna dikkat çekiyor ve enerji ormancılığıyla bu oranın daha da artacağını söylüyor. Saraçoğlu, “Enerji ormancılığı için çoktan deneme alanları kurulmuş olmalıydı. Geç kalındı, ilerisi görülmedi, biyoenerjinin önemi fark edilmedi” dese de gelecek için umutlu. Her ülkede farklı ağaç türlerinin yetiştirilmesi gerektiğine dikkat çeken Saraçoğlu, bölgeden bölgeye ağaçların büyüme hızının değiştiğine dikkat çekiyor. Karadeniz’de kızılağaç, Akdeniz’de okaliptus iyi sonuç veriyor. Enerji ormancılığı için hızlı büyüyen ve kalorisi yüksek olan ağaçlar ekiliyor, belli bir olgunluğa gelince ağaçlar kesilip yakılarak ya ısınma ya da elektrik üretiminde kullanılıyor. ‘Ne yapılmalı’ sorumuzu Saraçoğlu, “Odun ve tarımsal atıkları yakacak tesisler kurulmalı. Enerji üretimi amaçlı ağaç yetiştirmek isteyen şirketlere 49 yıllığına arazi tahsis edilmeli. Şirketlere ‘oto-prodüktör’ kapsamında enerji ormanı kurmaları için izin verilebilir. Enerji ormanları kurulursa köylüler de kazançlı çıkar” şeklinde yanıtlıyor.

Yılda 2 bin kazan üretiyor
Malatya’da 28 yıldır kazan imalatı yapan Mimsan firması son beş yıldır biyokütle kazanları da üretiyor. Endüstriyel tesislerin atıkları ve evler için yılda farklı tipte 2 bin kazan ürettiklerini belirten Genel Müdür Ahmet İlhan, çöp atıklarından pamuk şiftine, meyve çekirdeklerinden çay artıklarına kadar her türlü ürünü yakabilen kazanlar sayesinde ısı ve elektrik üretilebilir diyor. “Çevre ve Enerji Bakanlığı’na proje verdik. Türkiye’de biyokütle potansiyelini sadece orman varlığı olarak algılamak yanlış. Tarımsal atıklar, her yıl yakılan anızlar, ve seralardaki atıklar kullanılabilir. Endüstriyel uygulamalar daha karlı” diyen İlhan, “Atığı olan firmalar için biyokütle büyük avantaj” diyor.

***
UZMAN GÖRÜŞÜ

“Türkiye’nin tüm enerji talebini karşılayabilir”
Prof. Dr. Halim Gürgenci Queensland Üniversitesi (Avustralya) Jeotermal Enerji Merkezi Müdürü

- Türkiye jeotermal kaynaklarını iyi kullanıyor mu?
Türkiye’de vizyon çok sınırlı jeotermal konusunda. Kanun bile mineralli sular ve jeotermal kaynaklar diye çıktı, ikisini aynı kefeye koymuşlar. Türkiye’de altı tane havza var ve altısı da ihaleyle verildi. O zaman neyi konuşuyoruz diyorlar. Kendi kendine, suyun basıncıyla çıkan kaynaklar bunlar. Yakın yüzey jeotermal kaynağı olup da kullanmayan ülke yok. Bizde geç de olsa başladı.

- Avustralya’da başka bir yöntem üzerinde çalışıyorsunuz...
Avustralya’da 4-5 bin metre derinlikte neredeyse sınırsız bir kaynak var. 270-280 derecede sınırsız bir ısı var. Elektrik üretimi için çok ideal. Klasik teknikten farklı olarak iki farklı kuyu kazıp, birinden su basarak aşağıdaki kayalar arasına gönderiyorsunuz. 280 derecelerde ısınan su diğer kuyudan geri geliyor. Petrol kuyularında kullanılan tekniğe benziyor. Maliyet artıyor ama Türkiye’de bu yöntemle elde edilebilecek çok ciddi bir kaynak var.

-Diğer yenilenebilir kaynaklara göre jeotermalin avantajı nedir?
Diğer yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ekonomik olarak baş edecek bir kaynağın 150 derece olması gerekli. Jeotermalin maliyet dışında en büyük avantajı ise baz yük santrali gibi çalışması. Sürekli bir kaynak olduğu için diğer kaynakları tamamlayabiliyor. Türkiye’deki jeotermal potansiyeli, Türkiye’nin tüm enerji talebini karşılayacak düzeyde, bunu rahatlıkla söyleyebiliyorum ancak bunun nasıl kullanılacağı konusunda çalışmalar yapılmalı.

***
4 milyona mal oldu, 4 ayda geri ödedi
OYKA’nın Çaycuma Kağıt Fabrikası’ndaki biyokütle kazanı Temmuz 2008’den beri selülöz ve kağıt üretimi sırasında kullanılan kazanla beraber kullanılıyor. İki kazandan elde edilen buharın türbinden geçirilmesiyle elektrik üretiliyor ve fabrikanın ihtiyacının yüzde 40’ı karşılanıyor. Son bir yılda 30 milyon kilovatsaat elektrik üreten ve 4 milyon TL’ye mal olan biyokütle tesisi, kendisini 4 ayda amorti etmiş.

***
Yanlış Bilgi
Biyokütle kaynaklarından olan odunun yakılmasıyla atmosfere verilen karbondioksitin (CO2) küresel ısınmaya yol açtığı temiz enerji kaynakları konusundaki yanlış bilgilerden. Bitkiler, büyümeleri sırasında karbondioksit alıp oksijen verdikleri için yakıldıklarında çıkardıkları CO2 miktarını sıfırlar ve bu yüzden temiz enerji sınıfında yer alırlar.

***
Biyokütle Kaynakları
1. Odun ve orman artıkları,
2. Geleneksel tarım ürünleri
3. Enerji ormanları
4. Hayvan atıkları
5. Çöplük gazı
6. Belediye katı atıkları
7. Tarımsal ve endüstriyel atıklar
8. Kauçuk atıklar.

YARIN (GÜN 5 ): Atatürk'ün önderlik ettiği temiz enerji hangisi / Biyodizel hayal mi oldu? / Rakamlarla yenilenebilir enerji

Temiz Enerji Kaynakları - 3

AVRUPA’NIN EN RÜZGARLI ÜLKESİ

Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 17 Ağustos 2009

2008 yılı sonunda dünyadaki rüzgar çiftliklerinin kurulu gücü 120 bin megavata (MW), Türkiye’nin tüm santrallerinden oluşan kurulu gücünün yaklaşık üç katına ulaştı. Bu kurulu gücün son sekiz ayda ürettiği elektrik miktarı, siz bu yazıyı okuduğunuz sırada Türkiye’nin 2008 yılında tükettiği miktara eşit olacak. Sekiz aylık çalışma süreleri boyunca da, küresel ısınmaya yol açan 115 milyon ton karbondioksitin atmosfere salınmasına engel olacaklar. 115 milyon ton, Türkiye’nin bir yılda enerji sektörü kaynaklı olarak atmosfere saldığı karbondioksit miktarının yarısı.

Rüzgar var ama yelkenler şişmiyor
Türkiye’deki rüzgar kurulu gücü bugün 500 megavatı (MW) geçti. Lisans almış projeler ise 3 bin MW civarında, bu projelerin yarısında inşaat devam ediyor. 2009 sonunda Türkiye’de üretilen elektriğin yüzde 1’i rüzgardan elde edileceğe benziyor. Bu, hidroelektrik dışında kalan yenilenebilir enerji kaynakları için tarihi bir rakam. Türkiye’nin barajından, termiklerine tüm santrallerinin ulaştığı toplam güç ise 43 bin MW’a yaklaşıyor. Enerji Bakanlığı tarafından yapılan hesaplamalar 48 bin MW’lık ekonomik rüzgar potansiyeline işaret ediyor ve bu rakamlara denizlerde kurulabilecek türbinler dahil değil. İspanya ve İngiltere ile potansiyel açısından yarışan Türkiye, nüfusun kentlerde toplanmış olması ve türbin kuracak boş alanların büyüklüğüyle bir adım öne çıkıyor. Buna rağmen her yıl mevcut kapasiteye 2-3 bin MW rüzgar ekleyen Almanya, ABD ve İspanya gibi ülkelere göre gemi fazla hızlı yol almıyor. Rüzgar var ama yelkenler şişmiyor.

Rüzgar Enerjisi Santralleri Yatırımcıları Derneği (RESYAD) Başkanı Salahattin Baysal, sorunun potansiyelden çok teknik ve bürokratik olduğuna işaret ediyor. Baysal, rüzgar enerjisi sürekli olmadığı için, bir trafoya bağlanacak rüzgar kurulu gücünün, trafonun kısa devre gücünün yüzde 5’i ile sınırlı olduğunu söylüyor. Bu sorunu çözmek için sıcak yedek tabir edilen, baraj, termik santral gibi bir gücünüzün olması ve ihtiyaç halinde devreye girmesi gerekiyor. Baysal’ın çözüm önerisi şu anda çalışmaları süren UCTE’ye, yani Avrupa şebekesine bağlanmak ve olası üretim azalmasında yedek gücü oradan karşılamak. “TETAŞ’ın 2020 yılı projeksiyonunda rüzgar kurulu gücünün 19 bin 500 MW olarak belirtilmesi bu yüzden” diyen Baysal, rüzgar çiftliği için yapılan 78 bin MW’lık başvurunun yaklaşık 60 bininin bu nedenle lisans alamayacağını tahmin ediyor.

YEŞİL YAKALI İŞÇİLER GELİYOR
Rüzgar enerjisinin bugün dünyanın 70 ülkesinde kullanılıyor olması, onun çevreci, ucuz, hızlı kurulabiliyor ve istihdam yaratıyor olmasından kaynaklanıyor. Bugün sadece Avrupa’da 108 bin kişi rüzgar enerjisi sektöründe direkt (imalat, dizayn, bakım) olarak çalışıyor. Dolaylı istihdam (yönetici, muhasebe, nakliye) hesaba katıldığında bu rakam 154 bini geçiyor. Kurulan her 1 MW’lık türbin, o yıl için Avrupa’da 15 kişiye iş sağlamış. Direkt olarak çalışanların yüzde 60’ı türbin ve yedek parça üretiminde iş buluyor. Rüzgar enerjisi gelişmesine bugünkü gibi devam ederse 2020 yılına gelindiğinde, sadece rüzgar enerjisi sektöründe çalışan yeşil yakalıların sayısı 330 bini bulacak.

Bu fabrikanın kanatları var
Esen rüzgarın iş yaratma potansiyeline Türkiye’nin tek rüzgar türbini kanat fabrikası bu konuda iyi bir örnek. İzmir’deki tamamı dünyanın en büyük rüzgar firmalarından Enercon’a ait fabrikada 400’ün üzerinde kişi çalışıyor. 2002 yılında üretime başlayan fabrika 2,3 MW büyüklüğüne kadar türbin üretebiliyor. Üretilen türbinlerin yüzde 60’ı Akdeniz Bölgesi’ne ihraç edilirken geri kalanı da Türkiye’deki talebe karşılık vermeye çalışıyor. Rüzgar enerjisinin faydaları elektrik üretmesi, çevreci olması ve istihdam yaratması ile sınırlı değil. Ucuza elektrik üretmesi de bir başka mahareti. Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği’nin Mart 2009 tarihli araştırmasına göre, türbinin bir yıl içinde tam kapasite çalıştığı saatlerin toplam 1700 saat olduğu, kuvvetsiz rüzgarların olduğu yerlerde bir kilovatsaat elektriğin üretim maliyeti 8, kuvvetli olduğu yerlerde ise 5 avro cente düşüyor. Türkiye’de Çanakkale ve Ege’deki birçok santral bu rakamın da altında elektrik üretebiliyor. Zaten RESYAD Başkanı Baysal da, uzun vadeli bakıldığında, hiçbir enerji kaynağının yenilenebilirden ucuz olamayacağını söyleyerek bir anlamda bu çalışmayı destekliyor.

***
UZMAN GÖRÜŞÜ

“Elektriğin yüzde 20’si rüzgardan karşılanabilir”
Murat Durak TÜREB (Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği) Yön Kur. Bşk.

- Sizce Türkiye’de elektriğin ne kadarı rüzgardan sağlanabilir?
ürkiye’nin elektrik ihtiyacının yüzde 15-20’si rüzgardan sağlanabilir. 2020 için yüzde 20 hedeflienir ve başarılırsa bu çok iyi bir sonuç olur. Bugün rüzgar kurulu gücü çok düşük, toplam kurulu gücün sadece binde 12’si.

- Neden, sorunlar mı var?
İletimle ilgili bir sorun var. İletim kapasitesinin zayıflığı, bağlanacak noktaların trafo merkezleriyle ilgili sorunlar büyük rüzgar santrallerin şebekeye bağlanmasını engelliyor. TEİAŞ’ın alt yapı ihtiyacı var.

-78 bin MW’lık lisans başvurusu oldu ama sonuçlanan çok az.
Önümüzdeki aylarda lisans karmaşası sona erecek, bir yönetmelik bekleniyor. TEİAŞ, lisans başvurularını değerlendirmek için bir yarışma düzenleyecek. Yenilenebilir Enerji Yasası’nda değişiklik içeren tasarı da olumlu.

- Ali Babacan tasarıya itiraz etti ve yasa Meclis’ten geçmedi ama...
Sayın Babacan’a bazı şeyler tam olarak anlatılmamış, o açıklamalar yapılacaktır. Rüzgardan üretilen elektriğin kilovatsaatine 7 avro cent’ten aşağı fiyat verilmemeli. Rüzgar santrallerinin Türkiye’ye yayılması için bu değişiklik faydalı, TEİAŞ da bunu istiyor.

- Rüzgar türbini üretmeye ne kadar uzağız?
Asıl sorun kanat değil jenaratör üretiminde. Bunları üreten dünyada 5-6 firma. Montajından işe başlamalıyız. Bugün Türkiye’de yaklaşık 5 bin kişi rüzgardan ekmek yiyor. Kule yapımcılarından, nakliyecisine. Pazar büyürse istihdama ciddi bir katkı olur.

***
“Yanlış Bilgi”
İskoçya’da yapılan çalışmalar bir rüzgar çiftliğine 350 metre uzaklıkta duyacağınız gürültünün şiddetini 35-45 desibel olarak saptamış. Sakin bir yatak odasında duyduğunuz ses 35, kalabalık bir ofiste duyacağınız ses ise 65 desibel civarında.

***
Dünyada kim en çok kullanıyor?
2008 yılı itibariyle ABD, uzun zamandır rüzgar enerjisinin lideri Almanya’yı geride bıraktı ve 25 bin 170 MW kurulu güçle birinci oldu. ABD’yi 23 bin 903 MW ile Almanya ve 16 bin 754 MW’la İspanya izliyor. 2020’de 100 bin MW rüzgar hedefleyen Çin’in kurulu gücü de 12 bin MW’ı geçti.

***
Dünyanın en büyük rüzgar türbini
Almanya’nın Emden kentinde kurulan Enercon firmasına ait bu rüzgar türbini 138 metre yüksekliğinde, pervane çapı ise 126 metre. 6 MW gücündeki türbinin, beş saniyede tam bir tur atabilen pervanesi, iki futbol sahasını yanyana koyduğunuzda bu yeşil alanı tarayacak büyüklükte. Yaklaşık 20 milyon kilovatsaat elektriği tek başına üretebiliyor. Almanya standartlarında dört kişinin yaşadığı beş bin evin ihtiyacını tek başına karşılayabiliyor.

YARIN (GÜN 4): 150 bin konut neyle ısınıyor? / Çalı çırpıdan enerji / Yılda 2 bin kazan üretiyor