Korkumuz yok, denetime açığız maddi-manevi zarara uğradık

Tuzla'da bulunan zehirli varillerle ilgili adı gündeme gelen Unifar, suçlamaları reddetti. Genel Müdür Ferhat İlhan, şirketlerinin yüksek çevre standartlarında çalıştığını belirterek "Suçlamalar bizi maddi ve manevi olarak yıprattı. Denetimlere açığız" dedi.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi(söyleşi) / 19 Nisan 2006

Tuzla’da bulunan zehirli varillerle ismi medyada öne çıkan Pak Holding şirketlerinden Unifar Kimya Sanayi A.Ş.’nin Genel Müdür M. Ferhat İlhan, şirketlerinin çevre kalite standartlarının üst düzeyde olduğunu belirterek “Biz, bunu hak etmiyoruz” dedi. Referans’a konuşan İlhan, Unifar ve diğer kardeş kuruluşlarının tüm bu süreç içinde yıprandığını belirterek sorularımızı şöyle yanıtladı:

Son bir haftada yaşadıklarınızı özetleyebilir misiniz?
Öncelikle kendimizi böyle bir şeyin içerisinde bulmamız, bizi motivasyon olarak çok sarstı. Böyle bir durumda kendimizi hiç görmemiştik. Normal olarak yaptığımız şeylerin bile, bir şüphe olarak, bazı yayın organlarınca yöneltilmiş olması sadece benim değil, herkesin motivasyonunu büyük ölçüde zedeledi.

Eleştiriler doğru değilse neden hukuki sürece başvurmadınız?
İki yazılı açıklama ve basın toplantısı yaptık. İlki varillerde bulunduğu söylenen fenolün bizimle ilgili olmadığıyla, ikincisi bu konuda hukuki haklarımızın saklı olduğuyla ilgiliydi. Basın toplantısı da bir şeffaflık politikasıydı. Unifar, genel çerçevesi itibariyle çevreye saygılı bir kuruluştur. Türkiye’de ilaç hammaddesi üretiyorum dediğiniz zaman tamamen kontrollere tabisiniz. İthal ettiğiniz hammadde, üretim şekilleriniz ve ürettiğiniz ürünlerin kalitesine kadar her aşamada kontrol ediliyorsunuz. Kaldı ki, sadece Sağlık Bakanlığı değil. Amerika’ya ilaç ihraç ettiğimiz için tesisimizin belirli kriterlere uygun olması gerekmekte. Bugün Unifar’ın bir köhne teknoloji ya da fırsatçı bakış açısıyla içinde bulunduğu çerçevede çalıştırılabilmesi imkânsızdır.

Geçmişte bazı cezalar ve problemler oldu ama.
Önümüzde bir tanker konusu var; devamlı problem oluyor. Bizim İzmit’te 1975 yılında kurulmuş bir tesisimiz vardı. İhracatla birlikte, daha modern bir tesis yapma ihtiyacımız doğdu. Şekerpınar’daki bu tesisi tamamen sanayi arsası üzerine, tüm izinleri alınmak koşuluyla yaptık. Unifar’ın bugün izinler ve ruhsatlar açısından en ufak bir eksiği yoktur. İzmit’teki fabrikamızdan Şekerpınar’a atık sularımızı biz kendi aldığımız ruhsatlı tankerle taşıyoruz. Olan kaza, fabrikanın önündeki yokuştan çıkarken tankerden su dökülmesidir. Bu olay olduğunda ben şahsen belediyeye başvurup "Bu, bir kazadır" dedim. Ardından, "Ben İzmit’ten atık suyu getirip, Şekerpınar’daki fabrikanın önünde dökmem. Bu cezayı bize yazarsanız ileride bu, bizim için ticari olarak bir problem doğurabilir" demiştim. Nitekim bu oldu. Biz bunu hak etmiyoruz.

Bölgede yaşayanlar kokudan yakınıyor.
Unifar’ın biyolojik arıtma tesisi yüzde 90’lara varan biyolojik giderim oranıyla çalışmaktadır. Biliyorsunuz, havalanmayan bütün sular bazen bir koku çıkarabilir. Buydu problem ve düzeltildi. Orası bir sanayi bölgesi ve değişik endüstrilere ait fabrikalar var. Bence bölgede normal olmayan bir koku yok. Orada deri sanayii var, plastikçiler var. Ben şuna eminim ki koku yönetmeliği yürürlüğe girdiğinde Unifar’ın hiçbir problemi olmayacak.

Konuşmamızın başında motivasyon kaybından bahsettiniz. Firmanız bu süreç içerisinde maddi bir zarara da uğradı mı?
Şüphesiz maddi bir zarara uğradı. Sadece Unifar değil Mustafa Nevzat da bir zarara uğradı. Pakmaya gibi kardeş kuruluşların da adı geçiyor, bu da bizi üzüyor. Türkiye’nin artık gerçekleri konuşmasının zamanı geldi. Bugün Türkiye’de tehlikeli atık yönetmeliğini konuşuyoruz. Bundan 2-3 hafta önce, İSO’da düzenlenen bir toplantı vardı. İsmini anımsayamadığım bir yetkili (John Butson) AB sürecinde Türkiye için en zorlu olacak direktiflerden bahsetti ve "İyimser bir tahminle 70-80 milyar euro, kötümser bir tahminle 100 milyar euro civarında kaynak gerekiyor" dedi. Bunun yüzde 20 kadarı özel sektör gerisi kamu tarafından karşılanacak. Türkiye’nin bu direktife uyum sağlayabilmesi için 14 yıla ihtiyacı olduğunu söyledi. Ben bunu Unifar’a mazeret olarak sunmuyoru
m ama Türkiye’nin gerçekleri konuşmasının zamanı geldi.

Unifar’dan çıkan atıklar neler?
Arıtma çamurumuz var, bunu İZAYDAŞ’a veriyoruz. Unifar’ın hiçbir üreti
m aşamasında fenol kullanılmamaktadır. Çok açık söylüyorum.

Çevre Bakanı sizi aradı mı?
Hiçbir bağlantımız olmadı. Sadece çarşamba günü İl Çevre Müdürlüğü’nden gelindi ve tesisin kontrolleri yapıldı. Tutanaklar tutuldu, ben olumsuz bir yan görmedim. Belli eksiklikler vardı ama herkesin vardır. Unifar’ın kırmızı kartlık bir durumu yok.

Şimdi ne istiyorsunuz? Bakanlığın ismi açıklaması sizi rahatlatır mıydı?
Gazetelerden okuduğumuz kadarıyla hukuki süreç başlatılmış. Bilgimize başvurulduğu takdirde gideceğiz, konuşacağız. Unifar böyle bir denetime hazır ve kayıtsız bir şeyimiz yok. Biz iyi niyetli ve kanunlara saygılı insanlarız. Biz Türkiye’nin mevcut şartları içerisinde çok iyi şeyler yaptık ve bu çizgiyi devamlı olarak yükselttik.

Tuzla'da Türkiye'nin atık sorunu gömülü

Tuzla'da bulunan ve içerisinde kansorejen madde vurulan varillerin yakınında yaklaşık 120 adet varil daha bulundu. Bulunan yeni variller Orhanlı Beldesi'nin adeta atık deposuna dönüştürülmüş olduğunu gösteriyor. Varillerden alınan numuneler analiz için TÜBİTAK'a gönderilirken köylülerin kapısına dayandığı Unifar, Tuzla'daki tesislerini basın mensuplarına açtı. Varillerin çıkarılmasına ise salı günü başlanacak.

Özgür Gürbüz-Referans Gazetesi / 15 Nisan 2006

İstanbul'un Tuzla ilçesi sınırları içinde araziye gömülü olarak bulunan zehirli atıklarla dolu varillerin sayısı her geçen gün artıyor. Varilleri incelemeye başlayan İstanbul ve Kocaeli İl Çevre Müdürlüğü ekipleri dün bölgede ilaç endüstrisi üzerine faaliyet gösteren firmalara da habersiz baskınlarla denetlemeye başladı. Denetimlerinin ilk durağı Bayer İlaç A.Ş ile Atabay İlaç A.Ş olurken, Kocaeli Çevre ve Orman Müdürü Necati Farsak, ilk planda ilaç ve kimya sektöründeki bütün fabrika ve tesislerin denetleneceğini açıkladı. Şekerpınar Beldesi’nde faaliyet gösteren Unifar Kimya ise basın mensuplarına tesislerini gezdirerek, iddiaların asılsız olduğunu bildirdi.
Dün sabah Tuzla sınırları içerisindeki Orhanlı Beldesi'ne giden Çevre ve Orman Bakanlığı ile İzmit Atık Yakma ve Depolama A.Ş.(İZAYDAŞ) yetkilileri sayıları 100'ü geçtiği iddia edilen varillerden de numune aldılar. 24 saat jandarma kontrolünde tutulan atıklardan numune alan Çevre ve Orman Bakanlığı İstanbul İl Müdürü Doç. Dr. Mehmet Emin Birpınar, varillere bakanlık olarak el koyduklarını açıkladı.
Numunelerin İZAYDAŞ ve Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırmalar Kurumu'na (TÜBİTAK) gönderilerek atıkların hangi sanayiden kaynaklandığını bulmaya çalışacaklarını söyleyen Birpınar, bulunan tüm bilgi ve belgelerin Tuzla Cumhuriyet Savcılığı'na da gönderileceğini açıkladı. Birpınar, "Bu iş sahipsiz değildir, 10 gündür bu bölge kontrol altındadır. Yerleri tesbit edilen variller kontrollü bir şekilde çıkarılıp içerisindeki atıklar İZAYDAŞ'da bertaraf edilecektir" dedi.
Bölgeye gelen iş makinaları, kamyonların kimse tarafından görülmemiş olmasına da değinen Birpınar, bölgedeki yerel yöneticilere çağrıda bulunarak kendilerine bu gibi durumlarda haber vermelerini istedi. Gömülen varillerin bugünün meselesi olmadığını da söyleyen Birpınar, "Bu variller etiketlerine göre 3-5 sene evvel gömülmüş" dedi.
İZAYDAŞ Genel Müdürü Recep Bilal Şengün ise arazinin geniş olduğunu ve getirdikleri dedektörlerle varillerin nereye kadar dağıldığını iki gün boyunca tarayacaklarını söyledi. Şengün, karşılaşılan tehlikenin boyutunu söylemek için erken olduğunu ve kendi kontrolleri dışında bir işlem yapılmaması gerektiğini belirterek yapılan çalışmalarda 3-4 çeşit farklı malzemeye rastlandığını belirtti. Şengün, "Birkaç çeşit atık var, o yüzden de bu bir tek sanayicinin getirmiş olduğu bir atığa da benzemiyor. Burası uzun yıllardan beri bu şekilde kullanılmış bir bölge gibi" açıklamasında bulundu.

Üretimde fenol yok
Zehirli varillerle ilgili iddiaların hedefinde bulunan Mustafa Nevzat Grubu'na bağlı Unifar Kimya Üretim ve Ticaret A.Ş. ise dün fabrikanın kapılarını basın mensuplarına açtı. Gebze, Şekerpınar'daki tesislerinde basını bilgilendiren Genel Müdür M. Ferhat İlhan, "Tuzla'da terkedilmiş olarak bulunan, kanserojen fenol maddesini ihtiva eden varillerin içerdiği maddeler ile firmamızın hiçbir alakası yoktur" dedi.

Fenol ve fenol türevi maddelerin üretimin hiçbir basamağında kullanılmadığını belirten İlhan, tüm atıkların Çevre Bakanlığı'ndan lisanslı geri kazanım-bertaraf firmalarına verildiğini açıkladı. İlhan, İZAYDAŞ ve İzmir'de bulunan iki firmayla çalıştıklarını belirterek, Unifar Kimya'nın adını ilk olarak kullanan yerel gazeteyle ilgili yasal işlem yapmayı düşünmüyor musunuz sorusuna ise İlhan, "Hukuki hakkımızı saklı tutuyoruz" yanıtını verdi. İlhan, yine bir yerel gazetede çıkan fabrikada geçen hafta sonu hummalı bir şekilde çalışıldığı yönündeki haberlerin kendisini çok üzdüğünü belirtti ve "Unifar haftanın 7 günü hem de 3 vardiya çalışan bir fabrikadır. Ben de cumartesi dahil haftanın 6 günü çalışıyorum" açıklamasını yaptı. Basın toplantısının ardından gazeteciler, arıtma tesisleri ve fabrikanın kontrol odalarına götürüldü. Fabrikada ön, biyolojik ve koku gidermek üzere çalışan üç arıtma sistemi bulunuyor. İlhan, daha önce Unifar'a verilen çevre cezalarının koku problemiyle ilgili olduğunu bir tanesinin ise İzmit'ten Şekerpınar'a taşınırken bir kamyondan meydana gelen sızıntıdan meydana geldiğini belirtti. İlhan kokuyla ilgili sorunların da tamamen halledildiğini söyledi. Fabrika yetkilileri üretimin planlandığı gibi sürdürüldüğünü de belirtti. Fabrika'nın kapısında bekleyen köylüler ise bizim de yol boyunca hissettiğimiz kokudan hala şikayetçi.

Köylüler varillerden çok fabrikadan yakınıyor
Unifar fabrikasındaki basın toplantısı sırasında fabrikanın önünde toplanan Mimar Sinan Mahallesi sakinlerinden bir grup ise hem varillerden hem de fabrikanın kendisinden yakındı. Fabrika çevresinde özellikle havadaki kokudan yakınan mahallelinin mide bulantısı, ishal gibi ortak dertleri var. Mahalle sakinlerinden Zekiye Kaya her gün hasta olduğunu söylüyor. Üç kere ameliyat olmuş, düzenli ilaç kullanıyor. Kaya, "Gece yatamıyorum, sabaha kadar. 14 yıldır buradayım. Bu fabrika yeni geldi 4-5 sene oldu. Bizi çok rahatsız ediyor. İthal, kusma, mide bulantısı. Pencerelerin önü her sabah sapsarı. Pencereleri açamıyoruz, hava bizi çok rahatsız ediyor" diyor. Kaya ile görüşürken etraftaki diğer insanlarda rahatsızlıklarını dile getiriyor.
Zevce Baydilli dertlerinin ortak olduğundan yakınıyor. Baydilli, "Geçen sene belki 15 tane çocukta, aynı anda yüzlerinde yara çıktı. Doktorlara götürüyoruz, mikroptan, dışarıda oynuyorlar ondan oluyor diyorlar. Daha önce basın geldi ama sağlık taraması yapılmadı. Sabahları kalktığımızda evlerin önü sapsarı oluyor. Yazın sıcağında bile camlar açık yatamıyoruz. Gece daha çok oluyor. Geceleri bırakıyorlar gazları" diyor. Mahalleli, varillerin işin bir parçası olduğunu düşünüyor ve seslerini duyurmak için gazeteciler gidene kadar fabrikanın kapısından ayrılmıyor.

Zülfü Erdoğan
Tuzla Mimar Sinan Mahallesi Muhtarı
Bizim derdimiz varillerin kimin tarafından döküldüğü değil. Bakan bey kendisi açıklıyor. İstanbul'da 750 bin ton, İZAYDAŞ'a giden 50 bin ton. Hepimiz birbirimize soralım geri kalan nerede diye? Variller Gebze'de olur, burada olur. Bizim derdimiz varillerdeki maddelerin sulara karışıp karışmadığı, o konuda hala bir açıklama yok. Bu firmanın atık suları, bu firmanın başlı başına yaydığı koku, bu mahallenin üzerinde inanılmaz derecede hastalıklar yarattı. Bu firma 6-7 senedir burada faaliyet gösteriyor. Bölgede kronik hastalıkların çoğalmasının nedenleri araştırılmalı. Kanser taraması yapılmalı. Astım hastalığının nedenlerinin bulunması gerekiyor. Yanı başımızdaki evde 24 yaşında bir gelin akciğer kanserinden öldü. Karşımızdaki evde benim de akrabam 45 yaşında yine akciğer kanserinden öldü. Biz bu fabrikanın bütün önlemlere rağmen bu kokuyu gideremediğini buradaki hastalığın devam ettiğini ve bu yüzden yetkililerin soruna çözüm bulmasını istiyoruz.

4 gündür üretim durdu
Öte yandan Unifar Kimya çalışanlarından alınan bilgiye göre, fabrikada üretim bölgenin yerel gazetelerinden olan Bizim Kocaeli Gazetesi'nin Unifar Kimya'yı hedef gösteren haberinin ardından durdu. Gazetenin haberine göre "4 gündür fabrikada sadece temizlik yapıyoruz" diyen "Bir fabrika çalışanı bugüne kadar hiç temizlenme gereği duyulmayan bölgeler dahi temizlendi. Üretime ne zaman geçeğimiz konusunda ise kimsenin bir bilgisi yok" dedi.

Türkiye'nin atık politikası iflas etti

Özgür Gürbüz-Analiz

Tuzla'da ortaya çıkan variller Tuzla'ya ait yerel bir çevre sorunu değil. Belki yarın Kastamonu'da yeni variller bulnacak, belki de İzmir'de. Çevre Bakanı Osman Pepe, yılda Türkiye'de 750 bin ton atık çıkıyor diyor, İZAYDAŞ Müdürü Recep Şengün ise 2 milyon ton endüstriyel atıktan bahsediyor. Kısacası, ne kadar atık çıkıyor, ne kadarı kimyasal ya da radyokatif bilemiyoruz. Evsel atıkların çoğu da vahşi depoloma alanlarına gönderiliyor; patlayınca haber oluyor. İkitelli'de çocuklar radyoaktif atık buluyor. Kabul edilmesi gereken, olmayan atık politikamızın iflas ettiği.

Tuzla'daki varillerin sorumlusu elbetteki o atıkları oraya gönderen sanayici ama bu işin kontrolünü yapmak zorunda olan bakanlığın, yerel yönetimlerin hiç mi suçu yok? Sektörü ne olursa olsun, bir firmanın hangi malzeme kullandığı, ne kadar üretim yaptığı ve sonuçta hangi atıkların çıktığını hesaplamak çok mu zor? Hadi, küçük firmalar kayıtdışı çalışıyor diyelim, büyük firmalar da mı bunu yapıyor? Çevre Bakanlığı geçtiğimiz yıl gündeme gelen ve çevreyi kirletenlere verilecek olan cezaları arttıracak yasayı iki yıl daha ertelemese, Tuzla'da yine varil bulacak mıydık? Ya, bu iki yıllık uzatmanın Türkiye'de varil gömme sektörüne hız kazandırdığı ortaya çıkarsa; kim sorumluluğu üstlenecek?

Türkiye, bir an önce atıklarıyla ilgili gerçekçi bir atık politikası oluşturmak ve kontrol mekanizmalarını belirlemek zorunda. Bu işin bir mali bedeli olduğu kadar yaratacağı bir sektörü ve geri dönüşü de var. Kanser ilaçlarına harcadığımız paramızı, atık üretmeyen teknoloji ve arıtma tesislerine harcama vakti geldi de geçiyor bile.