Gürültü kirliliğiyle mücadele etmeye çalışan Çevre ve Orman Bakanlığı, 10 ayrı noktada sürekli gürültü kirliliği ölçümü yapıyor. 2008 yılında değişen yeni yönetmelik sonucu, nüfusu 250 binden yüksek yerlerin gürültü kirliliği haritası da çıkarılıyor.
Özgür Gürbüz-Gzt. Habertürk /30 Haziran 2009*
İstanbul Boğazı’nın her iki yakasında oturanlar özellikle yaz aylarında gece kulüplerinden yükselen gürültüden şikayet ediyor. Her yaz olduğu gibi, Çevre ve Orman Bakanlığı ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait ekipler, 7 Mart 2008 tarihinde yürürlüğe giren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği uyarınca denetlemelerini sıklaştırdı. Denizden yapılan ölçümlerin yanısıra Çevre Bakanlığı, belirlenen 10 merkezde sürekli ölçüm yapıyor. Tanınmış gece kulüplerinin yakınlarındaki bu merkezler sınır değerleri aşan işletmeleri tespit edip, cezai işlem uygulanmasını sağlıyor. 2009 yılı için belirlenen ceza miktarı 15 bin 531 TL. Suç tekrarlanırsa bu rakam önce 30, sonra 45 bine çıkıyor ve daha sonra mekana kapatma cezası veriliyor.
Arka plan gürültü seviyesi de ölçülüyor
Çevre ve Orman Bakanlığı yetkilileri, sınır değerlerin özellikle hafta sonları aşıldığını belirtiyor ve denetimlerini o tarihlerde sıklaştırıyor. Bakanlık, 7 Mart 2008 tarihli yönetmeliğe uygun olarak; konut, eğitim kurumları, otel, hastane gibi çok hassas kullanım alanları içinde veya bu alanlara yakın bir eğlence yerinden kaynaklanan arka plan gürültü seviyesinin 5 desibelden fazla olmasına izin vermiyor. Birden fazla eğlence yerinin bulunduğu alanlardan çevreye yayılan toplam gürültü seviyesinin, mevcut arka plan gürültü seviyesinin de 7-10 desibel aralığında tutulmasını istiyor. Bahçeli gazino, diskotek, lunapark, düğün salonları gibi eğlence yerlerinden gelen ses seviyesi de kaynağında 90 desibeli geçemiyor.
Gürültü haritaları çıkarılıyor
2008 yılında revize edilen Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi adlı yönetmelikle ilk planda nüfusu 250 binden fazla olan yerleşim yerlerinin gürültü haritası çıkarılıyor. Daha sonra ise nüfusu 100 bin üzeri kentlere aynı uygulama yapılacak. Gürültü haritaları için, bölgedeki araç trafiğinden, gürültü kaynağının yönüne kadar ciddi anlamda veri toplanması gerekiyor. Araç sayısı, araçların türü, gürültüye maruz kalan binalarda yaşayan insanların sayısı ve meteorolojik verilerin değerlendirilmesinden sonra bölgelerin ne kadar gürültülü olduğuna dair haritalar çıkarılacak.
*Orjinali
Özgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz. Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.com
Böğürtlenli güneş paneli, su borusundan rüzgar türbini
Sabancı Üniversitesi Enerji Kulübü öğrencileri, eski su borusundan rüzgar türbini yaptı. Şimdiki projeleri olan prototip güneş hücresinde ise kimyasal boya yerine böğürtlen kullanacaklar.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk/29 Haziran 2009 *
Sabancı Üniversitesi Enerji Kulübü üyeleri, teoride olduğu kadar pratikte de kendilerini geliştirmeye çalışıyor. Projeleri arasında küçük bir rüzgar türbini imalatı, güneş hücresi yapımı, enerjinin verimli kullanılmasına örnek teşkil etmesi için, “Kampüste Yeşil Bina” uygulaması gibi birçok örnekler var. Rüzgar türbini tamamlanmış durumda ve yaklaşık 20 adet “Led” ampulü yakacak kadar elektrik üretiyor. Türbinin kanatlarını, hazır olan kıvrımlarından faydalanmak için, kampüste buldukları su borusundan yapmışlar. Şimdi üzerlerinde çalıştıkları güneşten elektrik üreten ev yapımı fotovoltaik hücrede ise kimyasal boya yerine böğürtlen suyu kullanılacak. Böğürtlen, içinde güneş ışığını soğuran organik bir molekül olduğu için seçilmiş. Suyu sıkılacak 1 kg. böğürtlen buzluğa atılmış kullanılmayı bekliyor. Yarısını kullanıp, yarısını pasta yapacaklar. Kulüp öğrenciler bu projeyi, “Hem yenilenebilir hem de yenebilir enerji” olarak tanımlıyor.
‘Göster Enerjini’ fotoğraf yarışması
Projeler, prototip olsa da, birçoğu daha bölümünü bile seçmemiş genç öğrenciler için teoriden pratiğe geçmek için iyi bir fırsat yaratıyor. “Amacımız da bu” diyorlar, hep bir ağızdan. Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümü, 4. sınıf öğrencisi Cem Akatay, “Üniversite, bireylerin kendini yetiştirdiği ve hayata hazırladığı bir yer. Enerji de önemi giderek artan bir konu. Biz bu konuya eğilmezsek kim eğilecekti? Amacımız aynı zamanda üniversitedeki arkadaşların ilgisini konuya çekebilmek ve bilgilendirmek” diyor. Yerleşkenin orta yerine konacak olan rüzgar türbini tam da bu amaca hizmet ediyor. Ürettiği elektrik enerjisiyle ampullerini yakarak, gece gündüz diğer öğrencileri, “Göster Enerjini” adlı fotoğraf yarışmasına katılmaya çağırıyor. Türkiye’deki tüm üniversite öğrencilerine açık olan ve GEO dergisi editörlerinin jüride yer alacağı bu yarışmada amaç, enerji krizi ve yenilenebilir enerji konularını anlatan en iyi fotoğrafı çekmek.
Yurtlarda 100 bin lira tasarruf potansiyeli
Çalıştıkları projeler sadece teknik konular değil. Bir yıllık geçmişi olan kulüp, okulda enerji tüketimine dikkat çekmek için 500 kişinin katıldığı bir anket yapmışlar. Öğrencilerin yüzde 75’i kampüste yapılacak bir enerji verimliliği kampanyasına katılmaya gönüllü olduğunu söylemiş. Kalan yüzde 25’i ise bunun zaman kaybı olduğunu. Malzeme Bilimi ve Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Ece Gülşen, “Yaptığımız hesaba göre, 2008 yılında 2 milyon 800 bin TL elektrik faturası ödeyen üniversitenin, yılda ortalama 100 bin lira tasarruf potansiyeli olduğunu hesapladık” diyor. Bu rakam daha çok öğrencilerin yurtlarda açık bıraktığı lambalar, şarjda bırakılan cep telefonu ve dizüstü bilgisayarlardan kaynaklanıyor. Mühendislik bölümüne yeni adımını atmış Emre Özfatura buradan, “Enerji üretmeye çalışıyoruz ama harcamalarımızı da kısmaya çalışmalıyız” sonucunun çıktığını söylüyor. Enerji Kulübü, aynı zamanda Üniversitelerarası Enerji Birliği (Collegiate Energy Association) adlı oluşumun da Türkiye’deki tek üyesi. Oxford, Cambridge ve Yale gibi tanınmış üniversitelerdeki diğer öğrencilerle ortak etkinlik ve bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Sponsor bulabilirlerse uluslararası bir sempozyum da düzenlemek istiyorlar.
*Orjinal metin
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk/29 Haziran 2009 *
Sabancı Üniversitesi Enerji Kulübü üyeleri, teoride olduğu kadar pratikte de kendilerini geliştirmeye çalışıyor. Projeleri arasında küçük bir rüzgar türbini imalatı, güneş hücresi yapımı, enerjinin verimli kullanılmasına örnek teşkil etmesi için, “Kampüste Yeşil Bina” uygulaması gibi birçok örnekler var. Rüzgar türbini tamamlanmış durumda ve yaklaşık 20 adet “Led” ampulü yakacak kadar elektrik üretiyor. Türbinin kanatlarını, hazır olan kıvrımlarından faydalanmak için, kampüste buldukları su borusundan yapmışlar. Şimdi üzerlerinde çalıştıkları güneşten elektrik üreten ev yapımı fotovoltaik hücrede ise kimyasal boya yerine böğürtlen suyu kullanılacak. Böğürtlen, içinde güneş ışığını soğuran organik bir molekül olduğu için seçilmiş. Suyu sıkılacak 1 kg. böğürtlen buzluğa atılmış kullanılmayı bekliyor. Yarısını kullanıp, yarısını pasta yapacaklar. Kulüp öğrenciler bu projeyi, “Hem yenilenebilir hem de yenebilir enerji” olarak tanımlıyor.
‘Göster Enerjini’ fotoğraf yarışması
Projeler, prototip olsa da, birçoğu daha bölümünü bile seçmemiş genç öğrenciler için teoriden pratiğe geçmek için iyi bir fırsat yaratıyor. “Amacımız da bu” diyorlar, hep bir ağızdan. Malzeme Bilimi ve Mühendisliği bölümü, 4. sınıf öğrencisi Cem Akatay, “Üniversite, bireylerin kendini yetiştirdiği ve hayata hazırladığı bir yer. Enerji de önemi giderek artan bir konu. Biz bu konuya eğilmezsek kim eğilecekti? Amacımız aynı zamanda üniversitedeki arkadaşların ilgisini konuya çekebilmek ve bilgilendirmek” diyor. Yerleşkenin orta yerine konacak olan rüzgar türbini tam da bu amaca hizmet ediyor. Ürettiği elektrik enerjisiyle ampullerini yakarak, gece gündüz diğer öğrencileri, “Göster Enerjini” adlı fotoğraf yarışmasına katılmaya çağırıyor. Türkiye’deki tüm üniversite öğrencilerine açık olan ve GEO dergisi editörlerinin jüride yer alacağı bu yarışmada amaç, enerji krizi ve yenilenebilir enerji konularını anlatan en iyi fotoğrafı çekmek.
Yurtlarda 100 bin lira tasarruf potansiyeli
Çalıştıkları projeler sadece teknik konular değil. Bir yıllık geçmişi olan kulüp, okulda enerji tüketimine dikkat çekmek için 500 kişinin katıldığı bir anket yapmışlar. Öğrencilerin yüzde 75’i kampüste yapılacak bir enerji verimliliği kampanyasına katılmaya gönüllü olduğunu söylemiş. Kalan yüzde 25’i ise bunun zaman kaybı olduğunu. Malzeme Bilimi ve Mühendisliği 4. sınıf öğrencisi Ece Gülşen, “Yaptığımız hesaba göre, 2008 yılında 2 milyon 800 bin TL elektrik faturası ödeyen üniversitenin, yılda ortalama 100 bin lira tasarruf potansiyeli olduğunu hesapladık” diyor. Bu rakam daha çok öğrencilerin yurtlarda açık bıraktığı lambalar, şarjda bırakılan cep telefonu ve dizüstü bilgisayarlardan kaynaklanıyor. Mühendislik bölümüne yeni adımını atmış Emre Özfatura buradan, “Enerji üretmeye çalışıyoruz ama harcamalarımızı da kısmaya çalışmalıyız” sonucunun çıktığını söylüyor. Enerji Kulübü, aynı zamanda Üniversitelerarası Enerji Birliği (Collegiate Energy Association) adlı oluşumun da Türkiye’deki tek üyesi. Oxford, Cambridge ve Yale gibi tanınmış üniversitelerdeki diğer öğrencilerle ortak etkinlik ve bilgi alışverişinde bulunuyorlar. Sponsor bulabilirlerse uluslararası bir sempozyum da düzenlemek istiyorlar.
*Orjinal metin
Gay Hakemden "Sarı Kart"
Eşcinsel olduğu öğrenilince hakemlik yapılmasına izin verilmeyen Halil İbrahim Dinçdağ, hakkını sonuna kadar arayacağını ve gerekirse AİHM ve UEFA’ya başvuracağını söylüyor.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 26 Haziran 2009
Trabzon bölgesi hakemi olarak 14 yıl görev yaptıktan sonra eşcinsel olduğu ortaya çıkan ve hakemlik vizesi alamayan Halil İbrahim Dinçdağ, hukuk mücadelesine hazırlanıyor. İstanbul’da düzenlenen Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel Onur Haftası kapsamında, "Yeşil Sahalarda Görmek İstemediğimiz Hareketler" adlı panele katılan Dinçdağ, Futbol Federasyonu ve Tahkim Kurulu'na yaptığı başvuruların sonucuna göre gerekirse konuyu mahkemeye ve UEFA'ya taşıyacağını söylüyor. Dinçdağ, Türkiye'deki mahkemelerde sonuç alamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvuracak.
UEFA’ya şikayet edecek
Trabzon bölgesinde 14 yıl il hakemliği yapan Dinçdağ, profesyonel liglerde hakemlik yapmak için başvurmuş, askerlikle ilişkisi yoktur belgesi istenince, “askerlik yapamaz” raporunu İl Hakem Kurulu’na göndermişti. Merkez Hakem Kurulu’nun, “askerlikten muaf olanlar hakemlik yapamaz” kararına eşcinselliği sağlık sorunlarıyla aynı değerlendiriyorsunuz diyerek itiraz eden 33 yaşındaki hakem, Futbol Federasyonu ile yaptıkları yazışmaların medyaya sızmasıyla kamuoyunun gündemine gelmişti. Federasyonu, özel hayatını basına sızdırmakla suçlayan ve hukuki mücadeleye hazırlanan Dinçdağ, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nu da hakemlik hakkını elinden almakla suçluyor ve başvurusuna yanıt verilmezse UEFA’ya gitmeye hazırlanıyor.
Dindar Ailem sahip çıktı
Panelde konuşan Dinçdağ, medyada yer alan haberlerden sonra kimliğini açıklamak zorunda kaldığını ve o an 32 yılını mezara gömdüğünü söylüyor. Dindar ve muhafazakar bir aileden geldiğini, iki kardeşinin de ilahiyat fakültesi mezunu, bir abisinin ise imam olduğunu anlatan Dinçdağ, “Şimdi daha güçlü bir şekilde direnmeye çalışıyorum. Ailemin vereceği tepki benim için çok önemliydi. Annemin televizyon programından sonra ağlayarak, ‘Yavrum, kim ne söylerse söylesin sen bizim evladımızsın. Biz seni biliyor, tanıyoruz’ demesi beni çok mutlu etti” dedi. Amacının bir insanın cinsel tercihinden dolayı işinden olmasını engellemek olduğunu söyleyen Dinçdağ, futbol hakemi değil de başka bir meslek sahibi olsaydı bu olayın gündeme dahi gelmeyeceğini söyledi.
***
Panelde destek: "Futbol Homofobik"
Halil İbrahim Dinçdağ ile aynı panelde konuşan spor yazarı Bağış Erten, “Futbolda homofobik bir dalga var. Futbolun kullandığı dil son derece hoyrat, son derece şoven ögeler içeriyor. Dünyanın her yerinde suç olabilecek sözleri stadlarda söyleyebiliyorsunuz. Eşcinselleri bırakın kadınları bile reddebiliyor. Futbol maçodur, bunu nasıl kırabileceğimizi tartışmalıyız” dedi. Futbolun hayata dair söylediği şeyler olduğundan bahseden Erten, “İşçiler sendika kursun derseniz, size solcu derler. Futbolcular sendika kursun derseniz, herkes olsun der” diyerek günlük hayatta tabu olan bazı konuların futbol söz konusu olduğunda kabul edilir olduğunu söyledi. Dinçdağ’ın mücadelesini hayranlıkla izlediğini de sözlerine ekledi.
Özgür Gürbüz-Gazete Habertürk / 26 Haziran 2009
Trabzon bölgesi hakemi olarak 14 yıl görev yaptıktan sonra eşcinsel olduğu ortaya çıkan ve hakemlik vizesi alamayan Halil İbrahim Dinçdağ, hukuk mücadelesine hazırlanıyor. İstanbul’da düzenlenen Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Travesti, Transseksüel Onur Haftası kapsamında, "Yeşil Sahalarda Görmek İstemediğimiz Hareketler" adlı panele katılan Dinçdağ, Futbol Federasyonu ve Tahkim Kurulu'na yaptığı başvuruların sonucuna göre gerekirse konuyu mahkemeye ve UEFA'ya taşıyacağını söylüyor. Dinçdağ, Türkiye'deki mahkemelerde sonuç alamazsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne de başvuracak.
UEFA’ya şikayet edecek
Trabzon bölgesinde 14 yıl il hakemliği yapan Dinçdağ, profesyonel liglerde hakemlik yapmak için başvurmuş, askerlikle ilişkisi yoktur belgesi istenince, “askerlik yapamaz” raporunu İl Hakem Kurulu’na göndermişti. Merkez Hakem Kurulu’nun, “askerlikten muaf olanlar hakemlik yapamaz” kararına eşcinselliği sağlık sorunlarıyla aynı değerlendiriyorsunuz diyerek itiraz eden 33 yaşındaki hakem, Futbol Federasyonu ile yaptıkları yazışmaların medyaya sızmasıyla kamuoyunun gündemine gelmişti. Federasyonu, özel hayatını basına sızdırmakla suçlayan ve hukuki mücadeleye hazırlanan Dinçdağ, Türkiye Futbol Federasyonu Tahkim Kurulu’nu da hakemlik hakkını elinden almakla suçluyor ve başvurusuna yanıt verilmezse UEFA’ya gitmeye hazırlanıyor.
Dindar Ailem sahip çıktı
Panelde konuşan Dinçdağ, medyada yer alan haberlerden sonra kimliğini açıklamak zorunda kaldığını ve o an 32 yılını mezara gömdüğünü söylüyor. Dindar ve muhafazakar bir aileden geldiğini, iki kardeşinin de ilahiyat fakültesi mezunu, bir abisinin ise imam olduğunu anlatan Dinçdağ, “Şimdi daha güçlü bir şekilde direnmeye çalışıyorum. Ailemin vereceği tepki benim için çok önemliydi. Annemin televizyon programından sonra ağlayarak, ‘Yavrum, kim ne söylerse söylesin sen bizim evladımızsın. Biz seni biliyor, tanıyoruz’ demesi beni çok mutlu etti” dedi. Amacının bir insanın cinsel tercihinden dolayı işinden olmasını engellemek olduğunu söyleyen Dinçdağ, futbol hakemi değil de başka bir meslek sahibi olsaydı bu olayın gündeme dahi gelmeyeceğini söyledi.
***
Panelde destek: "Futbol Homofobik"
Halil İbrahim Dinçdağ ile aynı panelde konuşan spor yazarı Bağış Erten, “Futbolda homofobik bir dalga var. Futbolun kullandığı dil son derece hoyrat, son derece şoven ögeler içeriyor. Dünyanın her yerinde suç olabilecek sözleri stadlarda söyleyebiliyorsunuz. Eşcinselleri bırakın kadınları bile reddebiliyor. Futbol maçodur, bunu nasıl kırabileceğimizi tartışmalıyız” dedi. Futbolun hayata dair söylediği şeyler olduğundan bahseden Erten, “İşçiler sendika kursun derseniz, size solcu derler. Futbolcular sendika kursun derseniz, herkes olsun der” diyerek günlük hayatta tabu olan bazı konuların futbol söz konusu olduğunda kabul edilir olduğunu söyledi. Dinçdağ’ın mücadelesini hayranlıkla izlediğini de sözlerine ekledi.
Avrupa’nın meydanı “güneş”i arkasına aldı
İstanbul Merter’de kurulacak olan Meydan alışveriş merkezi ısıtma ve soğutmasını güneş enerjisiyle yapacak. Üstü açık olan meydanın yarı şeffaf çatısı yağmurlu ve soğuk havalarda kapanabilecek.
Özgür Gürbüz / 23 Haziran 2009
Artan enerji maliyetleri ve çevre kaygısı alışveriş merkezlerini de değiştiriyor. Metro Grup, tarafından Merter’de yapımı sürdürülen alışveriş merkezinin ısıtma ve soğutması güneş enerjisinden sağlanacak. “Meydan” projelerinin ikincisi olan İstanbul'un Avrupa yakasındaki Merter’deki proje, çatıda kurulan güneş panelleri, suyu güneş enerjisiyle ısıtarak kış aylarında ısınma, yazın ise ısınan suyu soğutma makinelerine göndererek mağazaların serinlemesini sağlayacak. Bu sayede 50 mağaza ve retoranın bulunduğu merkez yılda 770 bin kilovatsaate eşdeğer enerji üretecek, 308 ton karbondioksitin atmosfere bırakılmasını engelleyerek küresel ısınmaya katkısını azaltacak. Metro Grup Emlak Yönetim Şirlketi Genel Müdürü Gündüz Bayer, güneş enerjisi sayesinde yapılan tasarrufun mağaza sahiplerine yansıtılacağını ve enerji maliyetlerinde azalma sağlanacağını dikkat çekiyor.
Antalya’daki mağazalarında da güneş enerjisiyle soğutma gerçekleştirdiklerini belirten Bayer, projenin sosyal sorumluluk projesinden öte ekonomik olduğuna dikkat çekiyor ve “Güneş enerjisi ucuz olmasa yapmazdık” diyor. Meydan Merter Alışveriş Merkezi, Güngören-Bağcılar tramvay hattı ile Güven mahallesi arasında kalıyor. Alışveriş Merkezi’nin mahalleye açılan kapısının 24 saat açık olacağını ve tramvay hattına bağlantı sağlayacağını belirten yetkililer, Meydan’ın planını bölge halkının isteklerine göre hazırladıklarını söylüyor. Merter Meydanı’n önündeki geniş bir alan da yine içinde ufak bir göleti olan, kaykay pisti bulunan bir parka ev sahipliği yapacak. 6 Ağustos’ta açılması planlanan, 50 milyon avroya mal olan alışveriş merkezinde 1320 araç kapasiteli bir otopark da bulunuyor. Daha önceki Meydan projesi olan Meydan Ümraniye de ısınma ve soğutma için ısı pompalarından yararlanıyor.
***
“Mahallenin bir parçası olmasını istiyoruz”
Gündüz Bayer
Metro Grup Emlak Yönetim Şirketi Genel Müdürü
Meydan Merter, çevreyle daha çok entegre olmuş bir yer. Buranın, mahallenin bir parçası olmasını, insanların buluşabilecekleri bir mekan haline gelmesini istiyoruz. Yaptırdığımız anketlerde hep böyle bir sonuç çıkıyor. Alışveriş merkezine gelen insanlar daha ferah, gürültüsüz mekan tercih ettiklerini söylüyor. Yapay ışık sevmiyorlar. Ziyaretçiler sadece alışveriş merkezine gelmek istemiyor. Geldiklerinde bir takım başka sosyal faaliyetler bulup yanında alışveriş yapmak istiyor. Son 2-3 yılda yaşanan en büyük değişiklik bu. Bundan sonraki alışveriş merkezlerinin de böyle olması gerekiyor. Elimde bu konuda yapılmış bir çalışma yok ama bence Ümraniye’nin açık alan olması oraya gelen insan sayısını arttırdı. Bir gün geliyor sadece yemek yiyor, bir gün sinemaya gidiyorlar. Bir başka gün de alışveriş yapıyorlar. Diğer alışveriş merkezlerinde ise sadece alışveriş seçeneği var.
Özgür Gürbüz / 23 Haziran 2009
Artan enerji maliyetleri ve çevre kaygısı alışveriş merkezlerini de değiştiriyor. Metro Grup, tarafından Merter’de yapımı sürdürülen alışveriş merkezinin ısıtma ve soğutması güneş enerjisinden sağlanacak. “Meydan” projelerinin ikincisi olan İstanbul'un Avrupa yakasındaki Merter’deki proje, çatıda kurulan güneş panelleri, suyu güneş enerjisiyle ısıtarak kış aylarında ısınma, yazın ise ısınan suyu soğutma makinelerine göndererek mağazaların serinlemesini sağlayacak. Bu sayede 50 mağaza ve retoranın bulunduğu merkez yılda 770 bin kilovatsaate eşdeğer enerji üretecek, 308 ton karbondioksitin atmosfere bırakılmasını engelleyerek küresel ısınmaya katkısını azaltacak. Metro Grup Emlak Yönetim Şirlketi Genel Müdürü Gündüz Bayer, güneş enerjisi sayesinde yapılan tasarrufun mağaza sahiplerine yansıtılacağını ve enerji maliyetlerinde azalma sağlanacağını dikkat çekiyor.
Antalya’daki mağazalarında da güneş enerjisiyle soğutma gerçekleştirdiklerini belirten Bayer, projenin sosyal sorumluluk projesinden öte ekonomik olduğuna dikkat çekiyor ve “Güneş enerjisi ucuz olmasa yapmazdık” diyor. Meydan Merter Alışveriş Merkezi, Güngören-Bağcılar tramvay hattı ile Güven mahallesi arasında kalıyor. Alışveriş Merkezi’nin mahalleye açılan kapısının 24 saat açık olacağını ve tramvay hattına bağlantı sağlayacağını belirten yetkililer, Meydan’ın planını bölge halkının isteklerine göre hazırladıklarını söylüyor. Merter Meydanı’n önündeki geniş bir alan da yine içinde ufak bir göleti olan, kaykay pisti bulunan bir parka ev sahipliği yapacak. 6 Ağustos’ta açılması planlanan, 50 milyon avroya mal olan alışveriş merkezinde 1320 araç kapasiteli bir otopark da bulunuyor. Daha önceki Meydan projesi olan Meydan Ümraniye de ısınma ve soğutma için ısı pompalarından yararlanıyor.
***
“Mahallenin bir parçası olmasını istiyoruz”
Gündüz Bayer
Metro Grup Emlak Yönetim Şirketi Genel Müdürü
Meydan Merter, çevreyle daha çok entegre olmuş bir yer. Buranın, mahallenin bir parçası olmasını, insanların buluşabilecekleri bir mekan haline gelmesini istiyoruz. Yaptırdığımız anketlerde hep böyle bir sonuç çıkıyor. Alışveriş merkezine gelen insanlar daha ferah, gürültüsüz mekan tercih ettiklerini söylüyor. Yapay ışık sevmiyorlar. Ziyaretçiler sadece alışveriş merkezine gelmek istemiyor. Geldiklerinde bir takım başka sosyal faaliyetler bulup yanında alışveriş yapmak istiyor. Son 2-3 yılda yaşanan en büyük değişiklik bu. Bundan sonraki alışveriş merkezlerinin de böyle olması gerekiyor. Elimde bu konuda yapılmış bir çalışma yok ama bence Ümraniye’nin açık alan olması oraya gelen insan sayısını arttırdı. Bir gün geliyor sadece yemek yiyor, bir gün sinemaya gidiyorlar. Bir başka gün de alışveriş yapıyorlar. Diğer alışveriş merkezlerinde ise sadece alışveriş seçeneği var.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)