Enerjide plan yok çorba var

Özgür Gürbüz-BirGun / 17 Eylül 2025

Foto: ETKB
Yazın güneş çarpması nedeniyle bir gün evde yatınca kadim dostlarımdan Yaşar Kanbur o akşam kapımı çalmış, yanında da kendi elleriyle yaptığı muhteşem ayran aşı çorbasını getirmişti. Yaşar klasik formüle ‘mısır’ gibi farklı eklemeler de yapmıştı. Yaptığı ayran aşının tadı damağımda kaldı. Yemekle hiç işim olmamasına rağmen “öğrensem mi yapmayı” diye düşündüm. Ben malzemeleri öğrenene kadar Enerji Bakanlığı Türkiye’nin enerji planlarını çorbaya döndürecek tarifini açıkladı. Ayran aşı sıcak havalara bire bir ama konu enerji olunca kâseye bu kadar birbirine benzemez malzeme atmak çok iyi sonuç vermez. Üstelik ayran aşı serinletirken, Enerji Bakanlığı’nın çorbası hem ülkeyi hem de dünyayı daha da ısıtacak.

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, 5 Eylül’de yerli kömürle çalışan termik santrallarda üretilen elektriğin, 2030 yılına kadar kilovatsaatine 7,5 sent verilerek satın alınacağını açıkladı. Yeni yapılan yerli kömürle çalışan termik santrallarda bu teşviğin süresi 2045 yılına kadar da uzayacakmış. Ömrünü tamamlamış kömür santrallarının yerine yenileri yapılacakmış. Bugün kolları sıvayıp beş yıl sonra kömürlü termik santral kuran bir şirket yaşadı; 15 yıllık  alım garantisini kapacak. Kömürlü santralların çalışma süresinin 30-40 yıl olduğunu düşünürsek, 2060 veya 2070 yılına kadar çalışabilecek santrallardan bahsediyoruz. Özetle bu politika ve teşviklerle Türkiye yarım asır daha kömür külü yutacak, isini soluyacak ve iklim krizini coşturmaya devam edecek.

Bir gün sonra Bakan Bayraktar Teknofest’te konuştu. “Türkiye'nin en az 15 bin megavatlık konvansiyonel nükleer güce sahip olması lazım. Akkuyu, Sinop ve Trakya'da en az 12 tane büyük ve küçük nükleer reaktöre sahip olmamız lazım” dedi. Çok değil 11 ay önce de 2035 yılına kadar Türkiye’nin mevcut rüzgar ve güneş kurulu gücünü de 2035’e kadar 120 bin megavata çıkarma hedefini açıklamıştı. Halihazırda rüzgar ve güneş kurulu gücü 37 bin megavat. Umarım hükümetin genetik çalışmaları elektrikle beslenen insan üzerinde çalışmalarını hızlandırmıştır. Meraları ve zeytinlikleri santrallarla, havayı ve suyu radyasyonla zehirleyeceğimize göre bize elektrik yemekten başka bir seçenek kalmıyor.

Türkiye’nin elbette bu kadar santrala ya da elektriğe ihtiyacı yok. Enerjiyi verimli kullanmaya, daha iyi iletim hatlarına ve yenilenebilir enerjiden üretilen elektriği depolayacak makul bir batarya kapasitesine ihtiyacı var. Her şeyden önce de enerji talebini belirleyecek çevreci sanayi, ekonomi, ulaşım ve kentleşme politikalarına gereksinimimiz var. Talebi kontrol etmeden yapacağınız her santral boşa harcanan para, yok edilen doğa demek. Almanya gibi bir sanayi devinin 1990’dan bu yana birincil enerji talebini yüzde 20 azaltıp, aynı dönemde Gayri Safi Hasılası’nı yüzde 50 oranında arttırmayı başardığını birilerinin Enerji Bakanlığı’na anlatması gerek.

Türkiye’nin “2053 net sıfır hedefi”nin de kömür santrallarına verilen teşviklerle artık bir efsaneye dönüştüğü de ortada. Net sıfır hedefinin diğer planlarla örtüşmediğini sanırım ilk kez BirGün Pazar’daki 7 Kasım 2021 tarihli, “Hayaller Net Sıfır Gerçekler Yerli Kömür” başlıklı yazımda belirtmiştim. Yeni termik santrallara yeşil ışık yakan teşviklerle de 2053 yılında Türkiye’de kömürden elektrik üreten santral görme şansımız iyice arttı. Türkiye’nin seragazı emisyonlarının yüzde 71’i enerji kaynaklı. Kömürün toplam emisyonlardaki payı yüzde 20, karbondioksit emisyonları içindeki payı yüzde 40’ı buluyor. Kömürden vazgeçmeden Türkiye’nin değil net sıfıra ulaşması, ciddi bir emisyon azaltımı yapması mümkün değil.

Bir yıl sonra düzenlenecek COP 31’e (BM gözetiminde her yıl tüm ülkeleri bir araya getiren en önemli iklim toplantısı) ev sahipliği yapmak isteyen, iklim kriziyle mücadele fonlarının hepsinden pay almak için sıraya giren Türkiye, bir yandan Akbelen’de zeytin ağaçlarını köklüyor bir yandan da yeni kömür santrallarına teşvik yağdırıyor. Ayran aşı hatta aşurenin içine farklı onlarca malzeme koyabilirsiniz. Bir yere kadar kaldırır. Ama enerjideki gibi, tutarsızlık ve plansızlıkta ısrar ederseniz hem malzemeyi ziyan eder hem de çorbayı içeni daha beter hasta edersiniz.  

Hiç yorum yok: