tag:blogger.com,1999:blog-216754822024-03-14T16:48:35.255+03:00Özgür GürbüzÖzgür Gürbüz tarafından kaleme alınan makale, analiz ve haberlere bu adresten ulaşabilirsiniz.
Yazıları başka bir yerde yayımlamak için izin almalısınız. E-posta: ozgurgurbuzblog(at)gmail.comUnknownnoreply@blogger.comBlogger1193125tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-90667680559807842672024-03-14T16:47:00.006+03:002024-03-14T16:47:41.343+03:00Nükleer enerji tuzağı<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 13 Mart 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivEnmcc3nEDoSXwL518ONL-nJvjUhfqrw0XyesHkmwfjLPJp9T_3tEfhEsp8TM5vSgaXdM1M3XgVJ5Y9h0ME8mJlGzphjRNCnXUuCqhyi4racr9M4WKV5w4Y-a_4IdS-gjAtkky1kOsQvqN9WCjHpt-gG2va6tiIsiV131wGJC3SOOOhMzir9vVg/s2048/Fuku%C5%9Fima%20%C3%B6zel%20k%C4%B1yafetler_Foto%20UAEA%20ar%C5%9Fivi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1363" data-original-width="2048" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEivEnmcc3nEDoSXwL518ONL-nJvjUhfqrw0XyesHkmwfjLPJp9T_3tEfhEsp8TM5vSgaXdM1M3XgVJ5Y9h0ME8mJlGzphjRNCnXUuCqhyi4racr9M4WKV5w4Y-a_4IdS-gjAtkky1kOsQvqN9WCjHpt-gG2va6tiIsiV131wGJC3SOOOhMzir9vVg/s320/Fuku%C5%9Fima%20%C3%B6zel%20k%C4%B1yafetler_Foto%20UAEA%20ar%C5%9Fivi.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: Fukuşima - UAEA<br /></td></tr></tbody></table>Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, hükümete yakınlığıyla bilinen Turkuvaz Medya Grubu’nun <br />düzenlediği bir toplantıda, Akkuyu
Nükleer Santralı’nın ilk ünitesinin yıl sonunda elektrik üretmeye başlayacağını
söyledi. Bayraktar, diğer nükleer santrallar için adı geçen Sinop ve Kırklareli
konusunda da ilgilenen ülkelerin adlarını açıkladı. Sinop’a Rusya ve Güney
Kore, Kırklareli’ne ise Çin’in talip olduğunu ve müzakerelerin sürdüğünü
söyledi. Toplantıyı yöneten iki “gazeteci” Enerji Bakanı’na “Türkiye’nin neden
güneş ve rüzgârdan çok daha pahalıya elektrik üreten nükleer santral yapmak
istediğini ve nükleer santralların atıklarının ne olacağını sormadı. Deprem ile
kaza riski, Rusya’ya bağımlılık konularıysa hiç gündeme gelmedi. Şaşırmadık
tabii.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Enerji Bakanı’nın konuşmasında tereddütle
açıkladığı bir bilgi de vardı. Rusya’nın karşı karşıya kaldığı yaptırımların
Akkuyu’da sorun yarattığını açıkladı. Bayraktar, “…ama süreçte karşı karşıya
olduğumuz açık ve kapalı bazı yaptırımlar var. Özellikle Rosatom’un karşı
karşıya olduğu bazı sıkıntılı durumlar var, onları sahaya yansıtmadan çözmeye çalışıyoruz”
dedi. Cumhuriyetin 100. yılına yetiştirilemeyen Akkuyu’nun gecikme
sebeplerinden birini öğrendik. İlk reaktör resmi olarak inşaata başlayalı altı
yıl oldu. Bu gecikmenin maliyetini ve santralın sahibi Rusya’nın bu farkı
“çeşitli yollarla” bizden tahsil edip etmeyeceğini ise henüz bilmiyoruz</span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">Küçük reaktörler</span></b><span lang="TR"><br />
Bakan Bayraktar, küçük modüler nükleer reaktörlerden de bahsetti ama dünyada bu
tanıma uyan bir reaktörün olmadığını söylemedi. Fukuşima sonrası iyice köşeye
sıkışan nükleer endüstrinin son pazarlama hamlesi modüler reaktörlerin değil
bir örneği, imalatı bile yok. Bizim de dilimize yapışan “Küçük Modüler Nükleer Reaktör”
tanımı aslında nükleer enerjinin yeni reklam kampanyasının sloganı. Her başları
sıkıştığında yeni bir şey bulmuş gibi yapan nükleer lobi şimdi de küçük modüler
reaktör kavramını ortaya attı. Halihazırda inşaatına başlanan, modüler üretimi
yapılan bir reaktör yok ama herkes varmış gibi yazıyor. Bahsedilen aslında
küçük güçte nükleer reaktörlerden başka bir şey değil. Atık sorunu aynı, kaza
riski aynı üstelik daha da pahalı olacak gibi görünüyor. Küçük reaktörlerin en
büyük pazarlamacısı ABD ancak ülkede bir inşaat bile yok. Tasarım aşamasında
kalan NuScale projesi de yattı. İlk açıklanan maliyeti ile son maliyet arasında
250 kat fark çıkınca Idaho’da düşünülen projede kapatıldı. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">Nükleer rönesans hayalleri</span></b><span lang="TR"><br />
Nükleer lobi, Çernobil’den bu yana elektrik üretiminde nükleer enerjiyi yeniden
bir seçenek yapacak araçlar arıyor. 2000’lerin ortasında “nükleer rönesans”
sloganıyla dev reaktörleri pazara sürmüş, bunların çok ucuza elektrik
üreteceğini iddia etmişlerdi. Başını Fransa’nın çektiği rönesans atağı,
Finlandiya’da bir reaktörün 17 yılda bitirilmesi, Fransa’daki ikizinin ise 17
yıla rağmen bitirilememesiyle yola çıkamadan çakıldı. Bu yıl bitirileceği
söylenen Flamanville-3 reaktörünün maliyeti ilk duyurulduğunda 3 milyar dolardı.
Fransız şirketin son tahmini ise 14 milyar doları geçti. Nükleer rönesans
reaktörünün maliyetinin faizlerle beraber 21 milyar doları bulacağı tahmin
ediliyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">Nükleer 6 kat pahalı</span></b><span lang="TR"><br />
Santralların ilk yatırım maliyetlerindeki artış elektrik üretim maliyetlerine
de yansıyor haliyle. Dünyaca bilinen finansal danışmanlık şirketlerinden
Lazard’ın seviyelendirilmiş elektrik maliyetleri analizi nükleer enerjinin
çaresizliğini de ortaya koyuyor. Seviyelendirilmiş elektrik maliyeti, yapımdan
yakıta tüm maliyetlerin hesaplanarak bir kilovatsaat elektrik üretiminin
maliyetini size veriyor. Sübvansiyonların hesaba katılmadığı bu analize göre, mevcut
teknolojiler içinde en ucuza elektrik üretebilecek kaynaklar rüzgâr ve güneş.
Kilovatsaat maliyeti 2,4 dolar sente kadar düşebiliyor. Nükleer enerjide ise en
düşük fiyat 14,1 dolar sent olabiliyor. Nükleer santrallar rüzgâr ve güneşe
göre altı kat daha pahalıya elektrik üretiyor. Nükleer santraldan elektrik
üretmenin maliyeti 22 sente kadar çıkabiliyor. Türkiye’nin Rusya’ya ödeyeceği
fiyatın 12,35 dolar sent olduğunu da hatırlatalım. Analizin gerçek fiyatlara ne
kadar yakın olduğunu görüyoruz. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Rüzgâr ve güneş santrallarına depolama
üniteleri ekleyip, kesinti sorununu ortadan kaldırmak isterseniz de maliyetler
en düşük 4,2, en yüksek 11,4 sent oluyor. Nükleer santralların en iyi
örneğinden ve Akkuyu için Rusya’ya ödeyeceğimiz fiyattan hâlâ daha ucuz. Kim
daha pahalı elektrik ister sorusuna yanıt vermek için parmaklarınızla iktidarı
gösterebilirsiniz. Bu hükümete oy verenlerin elektrik faturalarından şikâyet
etme hakkı yok. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Mevcut iktidar düştüğü nükleer tuzaktan
kendini çıkaracak politik cesarete sahip değil. Nükleer belayı Sinop ve
Kırklareli’ne de yaymaya çalışarak hem dışa bağımlılığı hem de nükleer riski
artırıyor. Muhalefetin büyük bir kesimi de partisinden medyasına kadar “nükleer
teknoloji iyidir” önyargısı nedeniyle sessiz. Televizyonlarda tartışma programı
bile yok! Halkın büyük çoğunluğu nükleere karşı iken, nükleer karşıtlığını
politikalarına taşıyamamanın bedelini hepimize ödetiyorlar.<span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-69342873466138401802024-03-06T14:21:00.015+03:002024-03-07T14:27:21.558+03:00Türkiye ne kadar küçüldü?<p><!--[if gte mso 9]><xml>
<o:OfficeDocumentSettings>
<o:AllowPNG/>
</o:OfficeDocumentSettings>
</xml><![endif]--><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 6 Mart 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3jJS50GquqK_6Ak7pMgU12hHPDviwu6bh_mVfzF5x9_QVf24yhCeGmNzLaumFjtrOWZLOBLgdd3AP4vPhSTm8XNjGqHhGPDxsZ1Dz9TgiamuAqJ7zK1XMppv4I-fUM2kTpA-xYDLPNWhb2JPA9WX6lQ1Zd5wJzKloz7p5Mh6rgqj1gpuxEwO5OQ/s1280/Wikipedia%20(zeynel%20Cebeci).jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="960" data-original-width="1280" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3jJS50GquqK_6Ak7pMgU12hHPDviwu6bh_mVfzF5x9_QVf24yhCeGmNzLaumFjtrOWZLOBLgdd3AP4vPhSTm8XNjGqHhGPDxsZ1Dz9TgiamuAqJ7zK1XMppv4I-fUM2kTpA-xYDLPNWhb2JPA9WX6lQ1Zd5wJzKloz7p5Mh6rgqj1gpuxEwO5OQ/s320/Wikipedia%20(zeynel%20Cebeci).jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: <a href="https://tr.wikipedia.org/wiki/T%C3%BCrkiye%27deki_ormanlar" target="_blank">Wikipedia</a> (Zeynel Cebeci)<br /></td></tr></tbody></table>TÜİK ya da hükümete göre Türkiye 2023 yılında
yüzde 4,5 oranında büyüdü. Dünyanın sınırlı varlıklarını (kaynaklar) tüketerek
yapılan mal ve hizmet üretimini ya da sermaye birikimini olumlu addedip,
“büyüdük” demek iktisat biliminin bu çağdaki en büyük ayıbı olsa gerek.
Milyonlarca yılda oluşan petrolü saniyeler içerisinde yakıp tüketerek
ürettiğiniz mal veya hizmet nasıl olur da bu gezegeni ileri götürür? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bizim artık büyüme rakamlarını bir kenara
bırakıp ne kadar küçüldüğümüzü hesaplamamız gerek. Kirlenen havayla, azalan
suyla ekonomik değeri kıyaslamak kolay değil. O yüzden de elimizde somut
örnekleri olan bir veriden, Türkiye’nin orman varlığından yola çıkmak işimizi kolaylaştırabilir.
Türkiye Ormancılar Derneği, <a href="https://www.ormancilardernegi.org/Documents/c30ecb50-46f6-4c6e-b3a1-bf9ece098466.pdf" target="_blank">Türkiye’de Ormansızlaşma ve Orman Bozulması</a>
raporunda, orman varlığındaki kaybı detaylı bir şekilde anlatmıştı. Türkiye,
her yıl yangınlarla kaybedilen orman alanının dört katından fazlasını madencilik,
enerji, turizm ve ulaşım gibi ormancılık dışı amaçlara verilen tahsisler
nedeniyle kaybediyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Hesaplayalım. Sadece 2012-2020 yılları
arasında, ormancılık dışı faaliyetler için tahsis edilen orman miktarı 342 bin
846 hektar. 2021’deki büyük yangınlarda kaybettiğimiz orman alanından (139 bin
hektar) 2,5 kat fazlası. Aynı dönemde orman alanlarında enerji üretimi ve
iletimi için verilen izinlerin yol açtığı kayıplar ise 126 bin 296 hektar.
Madenler nedeniyle kaybettiğimiz orman miktarı da 87 bin hektar. Hepsinin toplamı
555 bin hektarı buluyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Orman Genel Müdürlüğü’nün bir hektar alanın
ağaçlandırılması için istediği bedel 196 bin 24 TL. Bir hektar alanın yıllık
bakım bedeli ise 12 bin 500 TL. Ekolojik kaygılarımızı bir kenara bırakıp sekiz
yılda yok edilen alanları ağaçlandırmaya kalksak, beş yıllık bakım süresiyle
birlikte ödeyeceğimiz miktar 145 milyarı buluyor. Dolar cinsinden karşılığı 4,5
milyar dolar. Gerçek büyümeyi hesaplamak istiyorsak, gayri safi yurt içi
hasıladaki artıştan, kaybettiğimiz ormanların değerini çıkarmamız gerekir. Bunu
yaparken de “kirleten öder” tuzağına düşmemeliyiz. Ormanların, ne üretmek için
feda edildiği, gerçek bir ihtiyacı karşılayıp karşılamadığı ve toplumsal (tüm
canlıları kapsayan) fayda sağlayıp sağlamadığı da mutlaka belirlenmeli. Yoksa,
“öderim parasını, keserim ağacını” diyen patronlara yol açmış oluruz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Orman
Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez, kullanıma açılan ormanların
tekrar, içinde canlıların barındığı gerçek bir ormana dönmesinin, en iyi
koşullarda 40-50 yılı bulacağını hatırlatıyor. Erdönmez, mermer ocakları gibi
birçok açık maden işletmelerinin rehabilitasyonunun da mümkün olmadığına dikkat
çekiyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün Türkiye’de kaç maden alanının rehabilite
edildiğine dair verileri açıklaması ve örnek sahaları göstermesi halinde, bu
alanlarda inceleme yapabileceklerini de belirtiyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Sadece orman mı? Otellere verdiğimiz sahiller,
betona gömülen meralar, kurutulan dereler, çıkarılan ve yerine konulması mümkün
olmayan madenleri de büyüme hesabının eksi hanesine yazmalıyız. Toprağa, havaya
ve suya verilen zararın maddi karşılığını da düşündüğünüzde çoğu yerde eksi
büyümelerle karşılaşabiliriz. Erzincan İliç’te kirlenen toprağın, Fırat
Nehri’nin yarattığı ekonomik ve sosyal katkının kaybedildiğini düşünün. Son
yıllarda yaşadığımız çevre felaketlerindeki doğal varlık kayıplarını büyüme tablolarına
eklesek, Türkiye’nin küçüldüğünü bile görebiliriz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Büyüme hesaplarında yok edilen orman, mera,
sulak alan, kıyı şeridi ve buralarda yaşayan canlılarla, bu doğal varlıklar
sayesinde daha sağlıklı bir hayat süren insanın kayıpları yok. Klasik iktisat
bunları görmüyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Büyüme gözlüğüyle bakarsanız, açılan her
madene, her enerji santralına veya her otele ülkenin büyümesine katkıda bulunan
“yatırım” diyebilirsiniz. Ekoloji gözlüklerini takınca, “acaba” demeye
başlarsınız. Yaşamı hesaba katmayan hesap olmaz.</span> <br /></p>Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-14308505032984231902024-02-29T12:12:00.005+03:002024-03-01T12:18:15.772+03:00Enerji yoksulluğu kapıda<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 29 Şubat 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWNCCU1qJtdmiSf4eKuEgepIv_YJ89cHiv-BKqT4uOdkiY3KZDwbNhZb1Q80rr1z7fqBw5PKHGSkQR6vOIz5ZprHxFQpuJzQW6a3brZGjIBalwsrnvwvHL3u2-06xNUb686-CqEqOr1WzeTJKo_IhiCJLEjUh4MG1sv9GjhUjPLcJlt9D0lt43gg/s1981/enerji%20tasarrufu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1588" data-original-width="1981" height="257" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhWNCCU1qJtdmiSf4eKuEgepIv_YJ89cHiv-BKqT4uOdkiY3KZDwbNhZb1Q80rr1z7fqBw5PKHGSkQR6vOIz5ZprHxFQpuJzQW6a3brZGjIBalwsrnvwvHL3u2-06xNUb686-CqEqOr1WzeTJKo_IhiCJLEjUh4MG1sv9GjhUjPLcJlt9D0lt43gg/s320/enerji%20tasarrufu.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: Riccardo Annandale / Unsplash</td></tr></tbody></table>Seçimlerden sonra enerji faturalarının
kabaracağına neredeyse herkes kesin gözüyle bakıyor. Enerji verimliliği
konusunda Türkiye’nin önde gelen uzmanlarından Arif Künar, “Seçimden sonra <b>enerjide
devlet sübvansiyonlarının kaldırılması halinde nüfusun yarısının enerji yoksulu
olduğu bir ülkeyi konuşmaya başlayacağız</b>” diyor. Kaynak bulmakta zorlanan
hükümetin, elektrik ve gaz fiyatlarında sübvansiyonları azaltacağı bunun da faturaları
ikiye katlayacağı enerji sektöründeki sıkça konuşuluyor.<br /></span><b><span lang="TR"><br />Aylık veya yıllık hane gelirinin yüzde
25’inden fazlasını elektrik, gaz ve su faturalarına harcıyorsanız siz de enerji
yoksulu sınıfına girmiş kabul ediliyorsunuz.</span></b><span lang="TR">
Ekonomideki kötü gidişat ve enerji fiyatlarındaki yükseliş, Türkiye’de de
enerji yoksulu sınıfına giren insan sayısının hızla arttığını ve büyük bir
krize dönüşmek üzere olduğunu gösteriyor. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı,
2019 yılında 1 milyon 141 bin haneye elektrik tüketim desteğinde bulunmuştu.
Bakanlık, bu yıl destek verilecek hane sayısının 4 milyon 53 bine
çıkarılacağını açıkladı. Beş yılda dört kat artan destekler felaketin
habercisi. Seçim sonrasına ötelendiği düşünülen elektrik ve gaz zamları,
desteğe muhtaç hane sayısını çift haneli rakamlara taşıyabilir. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İstanbul İklim Buluşmaları başlığı altında,
İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası ve Ülke
Politikaları Vakfı’nın düzenlediği etkinlikte konuşan Arif Künar, Ankara’nın
Güvenevler ve Andiçen mahallelerinde yapılan bir araştırmadan da örnekler
verdi. Güvenevler’de enerji yoksulu sınıfına giren nüfusun oranı yüzde 66’ya,
Andiçen’de ise yüzde 95’e varıyor. İki mahallede de ısınmaya bağlı hastalık
yaşayanların oranı yüzde 15’in üstünde. Fatura borcu bulunan hanelerin oranı
Güvenevler’de yüzde 17, Andiçen’de ise yüzde 23. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Beklenen zamlar yapılırsa enerji yoksulluğu
artacak ve asgari ücrete mahkûm edilmiş birçok hanenin yaşamını derinden
etkileyecek. Soruna kalıcı çözümler bulmak ve askıda fatura, elektrik faturası
desteği gibi kısa süreli iyileştirmelerin ötesine geçmek gerek. Bina yalıtımı,
elektrikli aletlerin verimlileriyle değiştirilmesi, enerji kooperatifleri gibi
uzun vadeli çözüm önerilerini destekleyen kamu politikalarına ihtiyaç var. Bu
sadece ailelere daha uzun vadeli bir rahatlatma sağlamaz, ülke ekonomisine ve
doğal varlıkların akıllıca kullanılmasına da katkı sağlar. <b>Yalıtımsız bir
evin gaz faturasını ödemek, dibi delik bir kovaya su doldurmaya benziyor.</b></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Makine Mühendisleri Odası Enerji Çalışma Grubu
Üyesi Orhan Aytaç da aynı sempozyumda bir konuşma yaptı. Türkiye’de enerjide
ithal kaynak oranının yüzde 67 olduğunu belirtti. Neredeyse tamamı ithal edilen
gaz, hane halkının tükettiği bir numaralı enerji kaynağı. Onu elektrik ve kömür
izliyor ki, elektriğin büyük bir bölümü de ithal gaz ve kömürden üretiliyor. 70
milyar dolarlık enerji ithalatı yapan Türkiye, jeotermalle ısıtacağı konutlara
gaz hattı döşemekle övünüyor. Binalarda daha iyi bir yalıtımı zorunlu kılalım,
çatılara, cephelere güneş paneli konulması isteğe bırakılmasın, kentlerde yeni
binalar sıfır enerji standartlarına yakın yapılsın, otomobile ucuz kredi
verenler yalıtıma, yenilenebilir enerjiye de uygun kredi versin dediğinizde ise
hükümetten bu çağrılarınıza yanıt alamıyoruz. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Enerji yoksulluğu kapımıza geldi dayandı,
yardımlarla döndürülemeyecek bir noktaya doğru ilerliyor. <b>Hükümet oralı
değil, enerji verimliliği ve tasarrufu konusunu nedendir bilinmez hiç
sevmiyorlar.</b> Tek amaçları daha çok santral kurup, daha fazla boru hattı
döşeyip, daha fazla gaz ithal edip enerji tüketimini artırmak. Bu işten kazanç
sağlayan şirketler de bunu istiyor zaten, hükümet yurttaşın derdine derman
olmaktan çok çok şirketlerin kazancına destek olmayı misyon edinmiş. Belediyeler
ise elini taşın altına koymaktan çekiniyor, kadro ve yetki sorunları da
gözlerini korkutuyor. Müteahhitler hiç oralı değil, üzerlerinde bir baskı da
hissetmiyorlar. Yurttaşlar bu konuda bir talepte bulunabileceklerini bilmiyor,
yurtdışındaki <b>‘balık tutmayı öğreten’</b> örnek uygulamalardan haberdar
değil. Sivil toplumun, yurttaşların ve muhalefetteki partilerin bir an önce
enerji yoksulluğu konusunu gündemlerine alması ve çözüm önerilerinin hayata
geçirilmesi için baskı yapması lazım. Yoksa, bindik bir alamete gidiyoz
kıyamete… </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-66779067561969741412024-02-21T23:02:00.002+03:002024-02-21T23:02:54.748+03:00Madenin değil bu düzenin felaketi<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 21 Şubat 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeL-BLEfmkugDU9hoOYTpVxk6_IVsd7StlprnDgTxSslwq8zPMTmETLBmLacjCC4WvoJP-OhS1JL7XOpacUxAAg7YCXxFfasS-iHjXba-9GmhOyOORyMsKU9qk6Wm3KCsFRW0Q72OA7SX-UdZPqQWsNjJGmDhcMzy9ZjYsNmerqvEI0IflrlF24g/s884/tmmob.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="550" data-original-width="884" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgeL-BLEfmkugDU9hoOYTpVxk6_IVsd7StlprnDgTxSslwq8zPMTmETLBmLacjCC4WvoJP-OhS1JL7XOpacUxAAg7YCXxFfasS-iHjXba-9GmhOyOORyMsKU9qk6Wm3KCsFRW0Q72OA7SX-UdZPqQWsNjJGmDhcMzy9ZjYsNmerqvEI0IflrlF24g/s320/tmmob.jpg" width="320" /></a></div>Siyanür içerikli yığının altında kalan
işçilere 10 gündür ulaşılamıyor. Türkiye, 10 gündür Erzincan’daki altın
madeninde yaşanan felaketi izliyor. <b>“İzliyor”</b> kelimesi durumu herhalde
en iyi anlatan kelime. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Erzincan, İliç’teki madeni işleten Anagold
Madencilik’in yüzde 80 hissesine sahip SSR Mining firmasına kazadan hemen sonra
üç soru sordum. Israr edince şirketin yatırımcı ilişkilerinden sorumlu Başkan
Yardımcısı Alex Hunchak’tan yanıt geldi. Şu anda sadece arama ve kurtarma
çalışmalarına ve kayıp madencilerin yerini bulmaya odaklandıklarını söyledi ve
diğer sorularıma yanıt vermedi. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Merak ettiğim konu, işçilerin altında kaldığı
yığın liçindeki siyanür gibi toksik maddelerin içeriği ile miktarı konusunda
bir fikirleri olup olmadığı ve bir buçuk yıl içinde meydana gelen iki büyük
maden kazasından sonra madeni kapatmayı düşünüp düşünmedikleriydi. Madenin
kapatılması için şirketin kararını beklememek gerek elbette ancak hükümetin
tavrı bize bu konuda hiç umut vermiyor. Başımızda halkın çıkarlarını düşünen
bir hükümet olsaydı, ilk kazadan sonra madenin kapısına kilit vurulur ve bugün
tanık olduğumuz felaket önlenirdi. Hepimiz herhalde bu durumun farkındayız.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">*** </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">ALMAN “AJANLARI” HAKLI ÇIKTI</span></b><span lang="TR"><br />
Çevrecilerin, sivil toplum kuruluşları ve altın madenine karşı mücadele eden
yöredeki insanların, Bergama’dan bu yana yaptığı uyarılara kulak asmayanlar
yüzünden bugün bedel ödüyoruz. Madenlere<b>, “siyanür doğaya bulaşabilir, atık
havuzları sızdırabilir”</b> diye karşı çıkanlara ‘Alman ajanı’ diye iftira atan
“milliyetçi” ve “ulusalcı” iftiracılar acaba bugün neredeler? Umarım
şirketlerin çıkarları için tasarlanan bu kirli oyunlara bir daha kimse alet
olmaz. Altının bir ihtiyaç olmadığını fark ederek, mücadele sırasında
alyanslarını bozdurup altını hayatlarından çıkaran dostlara, Bergamalılara da
bu vesileyle bir kez daha selam olsun. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Gelelim günümüze. TMMOB Maden Mühendisleri
Odası, kazanın nedenleri ve bizi bekleyen tehlikeye dair önemli saptamalarda
bulundu. Özetle aktarayım. 2014 ve 2021 yıllarında hazırlanan ÇED kapasite artışı
projeleri ile madendeki yığın liç tesisi için de kapasite artışı talebinde
bulunulmuş. Her iki talep de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca uygun görülmüş.
Projenin başlangıcında planlanan yığın liç alanı kapasitesi 34 milyonken, 2021
yılındaki son kapasite artışı ile 85,3 milyon tona yükseltilmiş. Böylece yığın
liç alanının yüksekliği 250 metreyi aşmış. <b>Maden Mühendisleri Odası, ikinci
ve üçüncü liç alanı yapmak yerine, maliyetten kaçınmak için devasa tek bir alan
oluşturulduğunu ve bu alanın kontrolden çıktığını belirtiyor.</b> </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Oda, 10 milyon metreküplük siyanür ve ağır
metal içeren yığının, yeraltı sularına ve Fırat Nehri’ne karışma riskiyle
ilgili de uyarılarda bulunuyor. Bölgenin yeraltı suyu haritasının çıkarılması,
etki alanından, kontrol kuyularından, Sabırlı Deresi ve Fırat Nehri’nden
düzenli örnek alınması ve sonuçların kamuoyu ile paylaşılması gerektiğinin
altını çiziyor. Yığın liçi artık geçirgen toprağın üzerinde. <b>Yağmurla, karla
içindeki toksik maddelerin yeraltı sularına, oradan Fırat’a geçmesini önleyecek
bir koruyucu yok.</b> Ciddi bir riskle karşı karşıyayız. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bu felaket bize siyanür kullanılan madenlerin
ne kadar tehlikeli olduğunu göstermekle kalmadı, sanayi tesisleri kurulmadan
önce izlenen prosedürlerin de formaliteden ibaret olduğunu gösterdi. Kaçak bir
madenden bahsetmiyoruz. ÇED raporu ve tüm izinleri alınmış bir tesisten, dava
süreçlerinde ‘bilirkişi’ heyetlerinin onayından geçmiş bir işletmeden
bahsediyoruz. Risklerin hepsinin ele alınmadığı ortada. Kâğıt üstünde verilen
onayların denetlenmediği ortada. <b>Halbuki ÇED süreci raporu alınca bitmez.
Son aşaması proje sonrası izleme ve değerlendirmedir.</b> Raporda yazılanların
kontrol edilmesini de içeren, işletmenin beşikten mezara tüm faaliyet sürecini kapsayan
bir süreçtir. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bilirkişilerin ne kadar yeterli olduğu, siyasi
iradeden bağımsız karar verip veremedikleri de artık tartışılmalı. <b>Yanlış
karar veren, uzman olmadığı anlaşılan bilirkişilerin bir daha bu süreçlerde yer
almaması sağlanmalı.</b> İliç’teki maden felaketini büyük bir kaza diye nitelemek
yanlış olur. Sistemin başından sonuna kadar her aşamada işlemediğini gösteren,
büyük bir çöküşün işaretidir İliç. </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-34376673423451992222024-02-16T16:39:00.008+03:002024-02-19T16:43:06.336+03:00Altın bir ihtiyaç mı?<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 16 Şubat 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3HRlzfUY92BvPKrdeGWB62ni65alh-ug29xPYzFvcOTW-xoA1-aOWTAVzOGd2nou9JwMzoT5MUV_VRUeyvVgtMf0lW8egZ8x9nsKNXHoQIAFOb7k1zxIG5WYrwSgYny67ipi0Cy9DG79ZGfudgRuNVDaaihIgv4UJOCbvXDBBfceYl8Y4Nc78ew/s422/altin-bir-ihtiyac-mi.webp" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="422" data-original-width="400" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh3HRlzfUY92BvPKrdeGWB62ni65alh-ug29xPYzFvcOTW-xoA1-aOWTAVzOGd2nou9JwMzoT5MUV_VRUeyvVgtMf0lW8egZ8x9nsKNXHoQIAFOb7k1zxIG5WYrwSgYny67ipi0Cy9DG79ZGfudgRuNVDaaihIgv4UJOCbvXDBBfceYl8Y4Nc78ew/s320/altin-bir-ihtiyac-mi.webp" width="303" /></a></div>2023 yılı dünya altın talebi 4448 ton. Altın
talebinin yarısına yakını (yüzde 48,73) mücevherat sektörü <br />kaynaklı. Merkez
bankaları altın talebinin yüzde 23,32’sinden, yatırım amaçlı altın kullanımı
ise yüzde 21,24’ünden sorumlu. 2023 yılında küresel altın talebinin <b>sadece
yüzde 6,71’i teknoloji alanında</b> <b>kullanıldı</b>; 300 tondan azı. Dünya
Altın Konseyi verileri, altının bir spekülasyon aracı ve mücevher olarak
kullanıldığını net bir şekilde ortaya koyuyor. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Teknoloji alanında gereken altının tamamının
insanlık için gerçekten gerekli alanlarda kullanıldığını varsaysak bile sadece
300 tondan ya da yıllık altın talebinin yüzde 6,71’inden bahsediyoruz.
Yaşadığımız endüstriyel hayata devam etmekte ısrarcıysak bize her yıl gereken
altın bu kadar. <b>2023 yılında geri dönüştürülen altın miktarı ise tam 1237,3
ton. Teknoloji alanında kullanılan altın miktarının dört katından fazla.</b>
Özetle söylersek, dünya altın madenlerinin hepsini kapatsa ve artık altın
çıkarmamaya karar verse, teknoloji alanında altın sıkıntısı diye bir şey olmaz.
Hurda altınlar, geri dönüştürülenler yeter de artar bile.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İçinde her yıl azalan bir paya sahip olan diş
hekimliğinin de olduğu teknoloji sektörünün altın ihtiyacı yıllardır bu oranda
(son 10 yılda yüzde 8 civarı) seyrediyor. Hem elektronik hem de diş
hekimliğinde altın talebi düşmeye de devam ediyor. 2023’te yüzde 7’inin altına
düşmesi bu eğilimin bir sonucu. Dünya Altın Konseyi, insanların şu ana kadar
187 bin 200 ton altın çıkardığını söylüyor. <b>Mevcut altın rezervlerinin hepsini,
teknoloji alanında kullansak 624 yıllık ihtiyacı karşılıyor.</b> Sadece
mücevhere dönüştürülmüş altını teknoloji alanında kullansak 324 yıl altına
ihtiyaç duymayabilirsiniz. Teknoloji alanında kullanılan altının da bir süre
sonra geri kazanılıp tekrar kullanılacağını düşünürseniz, altın madenciliğinden
bugün vazgeçmek istesek, bu kararın önünde teknik bir engel olmadığını görürüz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Gıda üretiminin yapıldığı topraklar ve diğer
ekonomik aktivitelerin gerçekleştiği ekosistemleri kirletme pahasına yürütülen
altın madenciliğine ihtiyaç duyanların şirketler olduğu ortada. Çoğu zaman bu
şirketler, Türkiye’nin altın ithalatı verilerini göstererek, madenleri meşrulaştırmaya
çalışıyor. Elbette bu doğru değil. Yukarıda da görüldüğü gibi altın ithalatının
temelini oluşturan gerçek bir ihtiyaç değil, bedeli yaşamla ödenen bir lüks. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Erzincan’daki Anagold madeninde göçük altında
kalanları düşünürken, “güzel görünmek” veya “yatırım” amacıyla aldığımız
altınları da düşünmemiz gerek. <b>Altın madenciliği gibi elmas ve pırlanta
madencilikleri de doğaya büyük zarar verir.</b> Pırlanta yüzükle yapılan
evlilik teklifleri, gelin ve damada takılan altınlar aslında bu korkunç sektörlerin
ayakta kalmasını sağlayan, şirketlerin ellerini ovuşturarak izlediği ritüeller.
Altın madenciliği kadar, bu gereksiz ritüellerin terk edilmesi de doğaya ve bu
ekonomik tuzaklara düşürülen insana nefes aldıracak. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bir hediye çekiyle verebileceğiniz hediyeyi,
altına ya da başka bir değerli madene dönüştürmeden önce lütfen bu uğurda can
veren insanları ve yok edilen yaşamı gözlerinizin önüne getirin. Bir altın
alyans için 20 ton maden atığı ortaya çıktığını unutmayın. Bileğinize
sevgilinizin doladığı bir ip, kalpten verilmiş bir söz sizi dünyanın en güzel
insanı yapar. Dünyanın en büyük elması, pırlantası değil. Unutmayalım.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span> <br /></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-71551168228576048322024-02-14T16:30:00.028+03:002024-02-19T16:39:46.458+03:00Sürdürülebilirlikte vasatlar ligindeyiz<p> <b><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 14 Şubat 2024</i></b></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><b><i><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYlIugDbs3JAX_U4xLjm14_dcJ8A-fXcWkWXlIPE5u_5u9MWdB1odAXBffpasbGpv5kbiMggYidnfXkHtZlgAkT5vAml5Pf8Fpig9t5PoqpkrCgTylUU-55wFq6WlDdcFO6gsULkfaF75Qq0E9Lnw-fdga7jwceIEt-o7Jz-77tVGB09urRob4zQ/s1498/tr%20sust%202.PNG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="718" data-original-width="1498" height="153" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhYlIugDbs3JAX_U4xLjm14_dcJ8A-fXcWkWXlIPE5u_5u9MWdB1odAXBffpasbGpv5kbiMggYidnfXkHtZlgAkT5vAml5Pf8Fpig9t5PoqpkrCgTylUU-55wFq6WlDdcFO6gsULkfaF75Qq0E9Lnw-fdga7jwceIEt-o7Jz-77tVGB09urRob4zQ/s320/tr%20sust%202.PNG" width="320" /></a></i></b></div><b><i></i></b><p></p><p>Doğa severlerin isyanları Türkiye’deki çevre sorunlarının ne kadar büyüdüğünün bir göstergesi. Arıların sayılarının azalması, aşırı hava olaylarının sayısı ve sıklığının artması, hava kirliliğinin daha fazla sağlık sorununa yol açması iş dünyası ve siyasetçilerin durumu kavrayabilmesi için yeterli olamayabiliyor. Ekonomik ve sosyal veriler de içeren başka göstergelere ihtiyaç duyuyorlar. Olabilir. <br /><br />O zaman o dilden de Türkiye’nin vasatlar liginde olduğunu anlatalım. BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın hedeflerine ulaşma konusunda Türkiye’nin geldiği nokta bize tercüman olsun. Radikal bir çevre koruma fikrine hizmet etmeseler de Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşılması durumunda birkaç adım öteye gidebileceğimizi söyleyebiliriz. Devletlerin birçoğu BM’nin 17 amacına ulaşmayı kısa ve orta vadeli planlarına eklemiş durumda. Türkiye’de merkezi hükümetten yerel yönetimlere kadar birçok kurum stratejisini bu amaçları temel alarak yazıyor. <br /><br />17 amacın ortak noktası aşırı yoksulluğu sonlandırmak, iklim kriziyle birlikte adaletsizlik ve eşitsizlikle mücadele etmek. 2030 yılına kadar belirlenen hedeflere ulaşmak zor görünse de ülkelerin performanslarını değerlendiren raporlar bize hangi ülkenin hem doğayı hem de ekonomiyi koruma yolunda bir şeyler yaptığını gösteriyor. <br /><br /><b>TÜRKİYE 72. SIRADA</b><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCx6A4LuzLf3VG7Nocnfyoy5vWr3Olcuu2dBB3CaZArWa9sVLaZD2pmkSXPROK7vYIRtSjKG45w1K5UIwL1E9c2_PMPwS_ry52u8BH1Dj_yRUsawNsOOaVhN0PyBz1he5vNBpIsWXsffnZcwqj7St-rYWS78wx_pG7XxAgupNM7e-TOTKYBdpgpg/s812/tr%20sust.PNG" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="505" data-original-width="812" height="199" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjCx6A4LuzLf3VG7Nocnfyoy5vWr3Olcuu2dBB3CaZArWa9sVLaZD2pmkSXPROK7vYIRtSjKG45w1K5UIwL1E9c2_PMPwS_ry52u8BH1Dj_yRUsawNsOOaVhN0PyBz1he5vNBpIsWXsffnZcwqj7St-rYWS78wx_pG7XxAgupNM7e-TOTKYBdpgpg/s320/tr%20sust.PNG" width="320" /></a><br /> BM için raporlama yapan Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı’nın hazırladığı son değerlendirme Türkiye’nin 166 ülke arasında 72. sırada yer aldığını ortaya koyuyor. Orta sıralara da hasret kaldık, her raporda diplerdeyiz deyip pek sevinmemek gerek çünkü ülkeyi yönetenlerin çok övündüğü ekonomik büyüklüğe göre baktığımızda oldukça gerilerdeyiz. 17 amacın ikisinde daha kötüye gidiyoruz. Bunlar seragazı emisyonlarını artıran fosil yakıt kullanımı ve çimento üretimi ile sağlık ve eğitime harcanan bütçenin kısılması. İyileşmenin görüldüğü alanlar ise, “elektriğe erişim” gibi bizim gibi ülkeler için çoktan halledilmesi gereken konular. Türkiye’de hükümetin amaçlara ilişkin yaptığı son gönüllü değerlendirme 2019’da yapılmış. Üzerinden uzun zaman geçmiş. Belki de her yerde dillendirilen bu 17 amaç çoktan rafa kaldırıldı; bilemiyoruz. <br /><br />Detaylarda kaybolmadan dünyadaki yerimizden de bahsedelim. Bizden daha büyük ekonomik sorunlarla uğraşan Arjantin 51. sırada. Ambargolarla boğuşan Küba 46, Arnavutluk 54, Vietnam 55. sırada. Komşularımızla da kıyaslayalım. Yunanistan 28, Gürcistan 42, Bulgaristan 44, Azerbaycan 53, Ermenistan 56, İran 86, Irak 105 ve Suriye 130. ülke olmuş. Kosta Rika’dan Tayland’a birçok ülkenin gerisindeyiz. Hatırlatayım. Bu sadece çevresel bir gösterge değil, yoksulluktan eşitsizliğe, temiz sudan adalete kadar birçok konuda dünyanın ilerlemesine ne kadar uzak veya yakın olduğunuzu gösteren bir değerlendirme. <br /><br />Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nın 2019 yılında hazırladığı değerlendirme raporu, gelinen durumu şöyle özetliyordu: “Gösterge bazında ilerlemeye bakıldığında, Türkiye’nin birçok hedefte ilerleme kaydettiği, bazı hedeflerin tamamen aşıldığı, bazı hedeflere ise kısmen ulaşıldığı görülmektedir”. Cumhurbaşkanlığı orta sıralarda kalmayı kabulleniyorsa sorun yok, beşten büyük olacaksak elbette ortada büyük bir sorun var. İlk 20 hatta ilk 50’de bile değiliz. Ben sonuçtan memnun değilim çünkü Türkiye daha iyisini yapabilir. Kendisine ilerlemeyi amaç edinen demokratik bir cumhuriyet yerine “vasatlar imparatorluğu”nu seçenler ise herhalde bu dereceden memnundur. </p>Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-44813798957790612502024-02-07T14:54:00.010+03:002024-02-08T15:12:07.234+03:00Nasıl unutmayız?<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 7 Şubat 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpj-jshyphenhyphengdVuU5W0lsFhyphenhyphen35H_4By_6WBrExDpu6vnsikJrol-qhBTK0CCjmfDG4IYAuzzmBBzYHCh7Z-jx9xB3wJs1okXnzhexuFQUH3v3BeSbwDHdMrqIBezEuUSDqcvhXgUR2Tmw7DFaziUrjUdrkzshPJeNBfkBD3dYLiCBeqRCSfYevFlWBA/s2048/Fatih%20P%C4%B1nar.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1152" data-original-width="2048" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpj-jshyphenhyphengdVuU5W0lsFhyphenhyphen35H_4By_6WBrExDpu6vnsikJrol-qhBTK0CCjmfDG4IYAuzzmBBzYHCh7Z-jx9xB3wJs1okXnzhexuFQUH3v3BeSbwDHdMrqIBezEuUSDqcvhXgUR2Tmw7DFaziUrjUdrkzshPJeNBfkBD3dYLiCBeqRCSfYevFlWBA/s320/Fatih%20P%C4%B1nar.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: <a href="https://www.instagram.com/belgeselfotograf/" target="_blank">Fatih Pınar</a><br /></td></tr></tbody></table><span lang="TR">50 binden fazla canımızı kaybettiğimiz bir
depremi unutmak mümkün mü? Elbette hayır. Ne aileleri unutur ne dostları. Ne de
uzaklardan yürek acısını paylaşanlar. O zaman neden her deprem, her afet ve her
katliam sonrası “unutma, unutturma” diye haykırıyoruz? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Biz aslında bir depremi felakete dönüştüren
koşulları ve dönüştürenleri unutmamaktan bahsediyoruz. Kahramanmaraş’ta zemin
kattaki pastanenin kestiği kolon nedeniyle 36 kişiye mezar olan Ezgi
Apartmanı’nı unutamayız. Kolonu keseni de göz yumanı da…</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Yapı denetimi ticari bir faaliyete dönüştüren,
bu yüzden de bugün yerle bir olan 40 bin binanın sorumlusu bu çarpık yapılaşma
sistemini icat edenleri de unutamayız. Dere çakılı ve kum kullanılan İsias
Oteli’ni yapanları da.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Kentsel dönüşümü rantsal dönüşüme çeviren,
yeşil alanıyla, nüfus planlamasıyla, sosyal alanlarıyla birlikte planlanması
gereken bir dönüşüme sırtını çeviren siyasetçileri de unutamayız.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Asbestli inşaat ve yıkıntı atıklarını
ayrıştırmadan, verimli arazilere ve yerleşim yerlerinin yakınlarına kontrolsüz
bir şekilde yığanları da unutamayız.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Seçim kazanmak, rant sağlamak amacıyla imar
barışı ve affı çıkarıp, kentsel plan ve güvenlik kurallarını ihlal ederek,
binlerce insanın hayatını riske atanları da unutamayız. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">86 milyon nüfusun yüzde 37’sini beş kente
tıkıştıran, rantı artırdığı için dikey betonlaşmayı teşvik eden, fay hatlarını
ciddiye almadan yapılaşmaya izin veren yerel yöneticileri de merkezi idareyi de
unutamayız.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Büyük bir deprem bekleyen 16 milyonluk
İstanbul’u daha da büyütmeye çalışan, Kanal İstanbul gibi projelerle deprem
sonrası karşılaşılacak afetin boyutlarını artırmayı planlayan çılgınları da
unutamayız. Bu suçları işleyenler koltuklarından edilmeden, adalet karşısına
çıkarılmadan acılar hafifler mi?</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İhmalleri, hataları, çıkarları için insanların
hayatlarını önemsemeyenleri ve yapılması gerekenleri yapmayanları unutursak, 6
Şubat’ta, 17 Ağustos’ta kaybettiklerimizi de unutmuş sayılırız. Hataylılar dün
yaptıkları protestolarla, ihmalleri olduğunu düşündükleri siyasi parti
temsilcilerini unutmadıklarını, iktidar ya da muhalefet ayırt etmeden
gösterdiler. Biz uzaktakilerin de aynı tepkiyi vermesi gerekir ki
yitirdiklerimizin fotoğraflarına, dostlarımızın yüzüne bakabilelim. Deprem
öncesi bizi yönetenlere tüm hatalarına rağmen oy vermeye devam edersek hiçbir
şeyin değişmeyeceğini anlamamız ve herkese anlatmamız gerekiyor. Çoğu insan bu
ilişkiyi kuramıyor, onlara kızarak, küserek pes edemeyiz. <br />
<br />
Geçmişteki hataları tekrarlayanlar kadar kentlerimizi geleceğe hazırlanmayanlar
da suçlu. Yeniden inşa edilen kentlerde beton kalitesi dışında ne değişiyor?
Yeşil alanları, bisiklet yolları ve yaya alanlarıyla yeni kentler mi
planlanıyor yoksa yıkılan binanın yerine yenisi mi dikiliyor. TOKİ’nin ya da
inşaat şirketlerinin yaptığı yeni apartmanların kaçında üst düzey yalıtım,
çatısında güneş paneli koyup elektrik üretmeye olanak tanıyacak bir planlama
var? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Birbirlerini gölgelemeyen binalar mı yapılıyor
yoksa güneyi kuzeyi bilmeyen mimarların çizdiği pencereli beton bloklar mı? Geleceğin
akıllı evleri mi inşa ediliyor yoksa 60-80 yıl ayakta kalması dışında bir
beklentimizin olmayan klimaya bağımlı hücreler mi? Deprem sonrası elektriksiz
kalan kentlerimizi mikro şebekelerle, güneş enerjisi gibi şebekeden bağımsız
seçenekler ve elektrik depolama tesisleriyle donattık mı? Geri dönüşümden
yeraltına alınmış altyapıya, atık sularını arıtacak tesislerden elektrik şarj
istasyonlarına kadar her şeyi planlanmış, dört dörtlük kentler kurarsak,
depremde yitirdiklerimize en saygın özürlerimizi göndermiş, onların anısını
Türkiye’nin en modern yerleşim yerlerini kurarak yaşatmış olmaz mıyız? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Hatırlamak böyle bir şey, unutmak ise
bildiğimizi okumak.<br /></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-62065928367155939152024-01-31T19:15:00.009+03:002024-02-06T19:22:04.736+03:00Muhalefetin ilacı dava siyaseti mi?<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 31 Ocak 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBShUxj7SyXlwl9PZahbsJP8rABUK70xU5H_mweQiQUz7hS-bGJjwRA9WHsfDGz-u2WytPZwSf_Z9CtkAGNFY_XFchkq0rH2vcc-LzkkKm1BPHz1B11PHB_oVs4PiikVz8f3xWGxvuyjPe1DITwZ7BUi1Vo8BKSuEwkYN2XJyRZSy3JJeGDPZSkQ/s1024/muhalefet.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="682" data-original-width="1024" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgBShUxj7SyXlwl9PZahbsJP8rABUK70xU5H_mweQiQUz7hS-bGJjwRA9WHsfDGz-u2WytPZwSf_Z9CtkAGNFY_XFchkq0rH2vcc-LzkkKm1BPHz1B11PHB_oVs4PiikVz8f3xWGxvuyjPe1DITwZ7BUi1Vo8BKSuEwkYN2XJyRZSy3JJeGDPZSkQ/s320/muhalefet.jpg" width="320" /></a></div><span lang="TR">Herhalde sizde benim gibi siyaset arenasında
bir orada bir burada olan siyasetçilere bakıp şaşırıyorsunuz. </span><span lang="TR">Seçimden seçime
parti değiştirenler kadar, aday gösterilmediğinde partisinden istifa edip, eski
partisine demediğini bırakmayanlar da beni şaşırtıyor. Kendileri farklı bir
yöntemle seçilmiş gibi, yeni tercihleri beğenmiyorlar. Bu davranışların temelinde
ilkesizlik yatıyor.</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Siyasetin ticarete döndüğü günümüzde,
merkezdeki partilerde “dava siyaseti” yapan kalmadı. Daha çok sağ siyaset
literatüründe rastladığımız bu kavram, ideal ya da ülkü demek. Arapça bir
kelime. Yunanca karşılığı ‘ideal’. Sağ siyaset için kâğıt üstünde ülküden
bahsetmek mümkün. Gerçekte ise kamu kaynaklarının, iktidarın ülküdaşlarına
peşkeş çekilmesinden başka bir şey görmedik. Türk milliyetçiliğini savunan
MHP’nin Hüdapar ile aynı koalisyonda olması dava siyasetinin sağ cenah için bittiğine
dair herhalde en çarpıcı örnek. Hiç yoktu ki diyenleri de duyuyorum. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İşin merkez sol tarafı ne kadar farklı,
ilkeler ve prensipler ne kadar yerli yerinde; o da tartışmalı. Oy oranları
arttıkça siyasetin daha az ilkeyle yapıldığına tanıklık ediyoruz. Muhalefetin
elbette hâlâ bir hatta birden çok amacı var. İktidarı tek adam yönetiminden
almak, demokrasiyi güçlendirmek, Meclis’i yeniden işler kılmak gibi. İlkesiz ve
idealleri (misyonu) olmayan bir hareketle bu amaçlara ulaşmak mümkün
görünmüyor. Yıllardır patinaj yapılmasının nedeni de bu.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İktidar olmak için ‘dava partisi’ olmak
gerekmez elbette. AKP bazen bir dava partisini anımsatsa da daha çok oportünist
bir çizgide ilerledi. İktidara geldiğinde bir dava partisi değildi. Herkese
gülücükler saçan, tek amacı iktidarın nimetlerini ele geçirmek olan bir
partiydi. Daha sonra Gülencilerle birleşerek kendisine ‘laik orduyu’ ortadan
kaldırmayı dava edindi. Liberallerin bazıları bu dava uğruna AKP’ye her
istediğini verdi. Ordu etkisizleşince liberaller ve Gülencilerle vedalaşıldı.
Tek adam yönetimiyle, padişahlık benzeri bir davayı güdenlere yaklaşıldı,
aslında bu da ticari işlerin, kamunun ele geçirilmesini kolaylaştıran bir
araçtı. Kürtlerle yollarını ayırdı. Bu da onları milliyetçilere ve onların
davasına yaklaştırdı ve iktidarda kalmak için gereken oy desteğini aldı.
Ümmetçilerin davasını da kapsar gibi görünmek için en son adımı tarikatları
içine almak oldu. Devletin İslamlaştırılmasını isteyen tarikatlara Ayasofya’dan
milli eğitime ve şeriat çağrılarına kadar verilen tavizler de bu davaya inananları
AKP çatısı altında tutmaya yarıyor. Birçok davaları olduğunu da
düşünebilirsiniz, ticaret dışında bir davaları olmadığını da.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Muhalefetin ise henüz sıkı sıkıya sarıldığı
bir davası yok. Yaşam tarzı üzerinden kurulan birlikteliğin, daha geniş bir perspektifle,
laiklik üzerinden bir davaya dönüştürülmesi mümkün. Söylemden öte, bu idealin
yeniden tasvir edilmesi gerek. Yelpazenin solundaki Kürtler, emek hareketleri
ve özgürlükçüler de laiklik davasından çok uzakta değiller. Bu hareketlerin,
daha demokratik bir ülke idealini misyonlaştırmaları ve kitleleri tek bir amaç
uğruna birleştirmeleri için laiklik bir birliktelik ideali olabilir.
Demokrasinin olmadığı bir ülkede, özgürlüklerden de işçi haklarından da
bahsedemeyiz. Ekonomiyi tüketim toplumunun prangalarından kurtarıp, daha az
çalışarak, daha iyi paylaşarak yeşil bir dünya yaratmak da tüm dünyada hızla
kabul gören ideallerden biri. Bu da bir veya birkaç partinin ideali olabilir.<br />
<br />
Dava siyasetinin birkaç önkoşulu var. Siyasi partilerin siyasi iktidarı
hedefledikleri ve üyelerinin birçoğunun da siyaseti bireysel çıkarlar için
yaptıklarını görüyoruz. Dava siyaseti ise bunun tersini gerektiriyor. Partiler,
yetiştirdikleri yöneticilere koltuğu bırakmayı öğretmeli; bu konu parti içi
eğitimin bir parçası olmalı. Bunun birçok yolu var elbette ama bir tanesi parti
içinde alınan tüm görevlere rotasyon şartı getirmek olabilir. Yönetici başarılı
da olsa koltuğunu belli bir süre sonra yoldaşına bırakıp, arka planda kalmayı,
ona destek olmayı öğrenebilir, partisine ve ideallerine her kademede hizmet
etmenin değerini anlayabilir. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bu kültürle yetişmiş partililer, günü
geldiğinde makamlarını devretmeyi daha rahat kabullenebilir. Yıkıp dökmeden
ilke ve idealleri için üye olduğu partilerde hizmet etmeye devam ederek,
topluma siyaseti kişisel çıkarları için yapmadıklarını gösterebilirler. Davanın
zaferi için önce kaybetmeyi ya da bırakmayı öğrenmeliyiz. Sağ ile sol siyaset
arasında bir farka ihtiyaç var. Belki de bizi iktidara götürecek olan halkın
iki taraf arasındaki ayrımı daha rahat yapmasını sağlayacak bu farktır.<span style="mso-spacerun: yes;"></span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-24690754448766230392024-01-20T00:05:00.006+03:002024-01-20T13:59:47.462+03:00Akkuyu Cumhuriyeti<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 19 Ocak 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQSzJCJx4ZOL4W7Xhg2Vckp5zu7qy5WDOW17B7cEHLOv42DHnsgLsTjBHbyuh06Ka-dssnjpbdOojWDZuWwu2V40aI0px_w9f9rs24sjjiM0Tx9QGjGm8bMEkPaZozPlvFCmcJo_Z9V57nlkVlYc2DB0TVSVgPFYaGYKhLx3w19BTcJ62amj5U4w/s1600/akkuyu.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1057" data-original-width="1600" height="211" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgQSzJCJx4ZOL4W7Xhg2Vckp5zu7qy5WDOW17B7cEHLOv42DHnsgLsTjBHbyuh06Ka-dssnjpbdOojWDZuWwu2V40aI0px_w9f9rs24sjjiM0Tx9QGjGm8bMEkPaZozPlvFCmcJo_Z9V57nlkVlYc2DB0TVSVgPFYaGYKhLx3w19BTcJ62amj5U4w/s320/akkuyu.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: Akkuyu Nükleer Santralı<br /></td></tr></tbody></table><span lang="TR">Akkuyu’da iki işçinin ölmesi, birinin
menenjitten ölmesinin kesinleşmesiyle, 10 bin civarında işçinin çalıştığı söylenen santral inşaatında salgın tehlikesi de gündeme geldi. İşçilerin
hayatını kaybetmesi ile duyduğumuz olayla ilgili yapılan haberler, Akkuyu
Nükleer A.Ş. şirketini bir açıklama yapmaya zorladı. Şirket, iki işçisinin Mersin’de
hastaneye kaldırıldığını ve hayatlarını kaybettiklerini kabul etti. İşçilerin
ölümü haber yapılmasa, Tabipler Odası bilgi vermese, kimsenin salgın riskinden
haberi olmayacaktı. Sağlık Bakanlığı, Enerji Bakanlığı, Mersin Valiliği sessiz…</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Covid zamanı da benzer bir olay yaşadık.
Aldığımız duyumlara dayanarak Rusya’dan gelen çalışanların virüs taşıyabileceğini
bu köşede yazmıştık. Bir gün sonra şirket açıklama yapıp, beş gün önce
Rusya’dan gelen 136 kişinin karantinaya alındıktan sonra diğer işçilerle
çalışmaya başladığını açıklamıştı. Doğrulatma şansınız var mı? Yok. Hükümet
kontrol edebiliyor mu? Sesleri çıkmadığına göre, hayır edemiyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde, tüm
hisseleri Rus devlet şirketlerine, yani Rusya’ya ait olan Akkuyu Nükleer
Santralı konusunda tek bilgi kaynağı Rus şirketin ta kendisi. Mersin sınırları
içerisinde adeta özerk bir cumhuriyet kurulmuş gibi duruyor; Akkuyu Cumhuriyeti!
</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Menenjit meselesi ilk olay değil,
hatırlayalım. Akkuyu’daki nükleer santralla ilgili yapılarda çatlaklar olduğu
öne sürülüyor, herkes açıklama için Enerji Bakanlığı’na bakıyor ama yalanlama
Rus şirket tarafından yapılıyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Hatay’da deprem oluyor, santralda deprem
kaynaklı hasar olup olmadığı merak ediliyor. Olmadığı söyleniyor. Kim
açıklıyor? Bağımsız bir kuruluş mu? Denetim yapan Türkiye Cumhuriyeti
yetkilileri mi? Hayır. Akkuyu Nükleer A.Ş.</span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">ZAPSU DAVA AÇTI</span></b><span lang="TR"><br />
Santralın Yönetim Kurulu’nda yer alan ve daha sonra bu görevinden istifa eden
Cüneyd Zapsu, “kamu yararını ilgilendiren konularına yönelik fiziki toplantı ve
bilgi ve belgelere erişim talebinin” yerine getirilmemesi nedeniyle şirkete
ihtarname gönderiyor. Daha sonra da dava açıyor. (<a href="https://medyascope.tv/2022/11/01/akkuyunun-tek-turk-yonetim-kurulu-uyesi-cuneyd-zapsu-medyascopea-konustu-istifa-etti-mi-neden-sirkete-dava-acti/" target="_blank">Medyascope</a>)
Hükümetten, adında nükleer güvenlik vs. geçen kurumlardan ses yok. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Zapsu’nun dava dilekçesinde çok önemli bir
ayrıntı var. Zapsu, nükleer santrala kurulması düşünülen radar konusunun
güvenlik politikalarıyla ilgili olduğu için önce Türk makamlarıyla
görüşülmesini istediğini, bu isteği kabul edilmediği için de muhalefet şerhi
koyduğunu anlatıyor. Dava dilekçesine kadar giren bu konuda Savunma Bakanlığı,
Enerji Bakanlığı, Cumhurbaşkanlık tatmin edici bir açıklama yapma gereği bile
duymuyor. CHP grubunun verdiği önerge de AKP ve MHP oylarıyla Meclis Genel
Kurulu’nda reddediliyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Mersin milletvekilleri bile nükleer santral
sahasına alınmıyor. Mühendis odalarına izin yok. Çevreciler zaten yanına
yaklaşamıyor. Sadece saha değil, bilgi akışı da Rusya’nın eline geçmiş. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Hükümetin sorması gereken soruları gazeteciler
soruyor, peşine gazeteciler düşüyor. Sorularımızı ise işin tarafı olan, nükleer
santraldan büyük para kazanacak Rus şirket yanıtlıyor. Akkuyu’da bir cumhuriyet
kuruldu da bizim haberimiz mi yok? Türkiye nükleer santral ve enerji konusunda tüm
yetki ve sorumluluğunu Rusya’ya mı devretti? Yoksa, bu konuda yetersizliğimiz
nedeniyle Rusya’ya devretmeye mecbur mu kaldık? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Santralda çalışacak, sorumluluk alacak, bu işi
öğrenecek diye Rusya’da okutulan gençlerin şikayetleri de kulağımıza geliyor. Maaşlarının
Rus çalışanlardan düşük olduğu, ruble üzerinden maaş aldıklarını ve Ruble’nin
değer kaybıyla daha da kötü duruma düştüklerini söylüyorlar. Nükleer Düzenleme
Kurumu’nun konulara hakim olmadığı, o yüzden de Rus tarafının tüm isteklerini onayladığı
da konuşuluyor. Bir hükümet yetkilisi, olmadı “Akkuyu Cumhuriyeti’nin Enerji
Bakanı” karşımıza çıkıp bu iddialara yanıt verirse seviniriz. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Santral açıldığında dolar üzerinden verdiğimiz
yüksek elektrik alım garantisiyle Akkuyu Cumhuriyeti daha da şahlanacak. Yüksek
elektrik üretim kapasitesiyle Türkiye elektrik piyasasında fiyatı belirleyen
önemli bir oyuncu olacak. Radarıyla, yüzlerce Rus çalışanıyla Akdeniz’de
kurtarılmış bir bölge. En az 60 yıl Rus şirketin çoğunluk hisseye sahip olacağı
da imzaladığımız uluslararası anlaşmayla tescillenmiş. Onu da hatırlatalım ki
başımıza örülen çorabın ne olduğu iyi bilinsin.</span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-35723929319974458452024-01-17T13:29:00.016+03:002024-01-19T23:54:50.197+03:00Türkiye enerji verimliliğinde yerinde sayıyor <b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 17 Ocak 2024</i></span></b>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMECBdmpyE5BsNUXUAS9KL_ZkiPEnMA81VdI6tb2agdRU7Ll8iGj1GHOExhmbHBf32Wg8Jvwm0kkyxOuLk0_BNzjdhKjuwNA8whcLrN0L4WLVsJLWXs_0Ln6prU5tAP6kQsHa2VjFhuwrrqY0hyphenhyphencT7N_yrO4UnNowC1TsukvpPNDoyukNbsp5Bsg/s1981/enerji%20tasarrufu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1588" data-original-width="1981" height="257" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjMECBdmpyE5BsNUXUAS9KL_ZkiPEnMA81VdI6tb2agdRU7Ll8iGj1GHOExhmbHBf32Wg8Jvwm0kkyxOuLk0_BNzjdhKjuwNA8whcLrN0L4WLVsJLWXs_0Ln6prU5tAP6kQsHa2VjFhuwrrqY0hyphenhyphencT7N_yrO4UnNowC1TsukvpPNDoyukNbsp5Bsg/s320/enerji%20tasarrufu.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: Riccardo Annandale / Unsplash<br /> <br /></td></tr></tbody></table>Türkiye’nin II. Enerji Verimliliği Eylem Planı
üç gün önce Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nca yayımlandı. Enerji
verimliliği, daha az enerji harcayarak aynı işi yapabilmek, aynı ürünü
üretebilmek demek. Enerji tasarrufundan farklı. Verimlilik ekonomide
sürdürülebilirliği garanti ettiği için daha önemli bir kavram ve davranış
değişikliğinin ötesinde yapısal değişiklikler de içeriyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’nin enerji verimliliği konusunda hedef
koyması doğru elbette ama koyulan hedeflerle diğer plan ve hedefler arasında
çelişkiler var. Planın özü şu cümleyle özetlenmiş: <i>“Bu belge ile Türkiye’nin
GSYİH başına tüketilen enerji miktarının (enerji yoğunluğunun) 2023 yılı
değerine göre %15 azaltılması ve 2024-2030 döneminde toplamda 37,1 MTEP birincil
enerji tasarrufu sağlanması hedeflenmektedir</i>.”. Bu cümleyi okuyunca Türkiye
daha az enerjiyle aynı işi yapacak sanıp sevinebilirsiniz. Sevinmeyin. Bu
iktidar döneminde hemen sevinmemeyi hepimiz öğrendik. Asgari ücret zammı
örneğinde olduğu gibi iyi haber tez zamanda yok oluyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Eylem Planı önümüzdeki altı yılda enerji
tüketimini azaltmayı düşünüyorsa, 12. Kalkınma Planı ile başı fena halde dertte
demektir. Geçen Ekim ayında yayımlanan son Kalkınma Planı’nın enerji bölümünde,
2023 yılında 165 milyon TEP’i (ton eşdeğeri petrol) bulan birincil enerji
talebini, 2030 yılında 190 milyona çıkarmayı hedeflediğimiz net bir şekilde
yazılmıştı. Heterodoks yöntemlere girip, kafanızı karıştırmadan, 190’dan 165’ü
çıkararak enerji talebinin 25 milyon ton artacağını hesaplayabiliriz. “37,1 milyon
TEP’lik tasarruf bu işin neresinde” diye sorduğunuzu duyar gibiyim.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Rapor kötü bir Türkçe’ye kurban gitmediyse, iktidarın
bir başka cin fikriyle karşı karşıya kaldığımızı söyleyebiliriz. Seragazı
emisyonlarını azaltacağız dediklerinde de aslında bir artış tahmini yapıp, o
tahmini artış rakamından azaltıma gitmişler, bunu da emisyonları azaltacağız diye
açıklamışlardı. Aynı formülü enerji verimliliği için de uygulamışa benziyorlar.
Rakamlarla anlatalım. “Enerji talebi biz hiçbir şey yapmazsak 227 milyon TEP’i
bulacak diye tahmin ediyoruz, atacağımız enerji verimliliği adımlarıyla bu
talep artışını 37 milyon azaltıp, 190’da sabitliyoruz” demiş olabilirler. Bu
durumda enerji verimliliği uygulamaları ile enerji talebini azaltmış olur
muyuz? Elbette olmayız, 165’ten 190’a çıkarmış oluruz ama tahminleri esas
alırsanız, azaltım yaptık, hedefleri tutturduk diye övünerek dolaşabilirsiniz. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İşin kötüsü, Eylem Planı’nda enerji talebinin
nasıl seyredeceğine, verimlilik olmadan talebin nereye ulaşacağına dair bir
veri de yok. Tahmin yürütmek zorundasınız. Sonuçta şu gerçekle karşı
karşıyayız. Enerji Verimliliği Eylem Planı ile Kalkınma Planı’nın tutarlılığını
gösteren bir ortak çalışma yok. Belli ki enerjiyle ilgili bu planlar yapılırken
ilgili kurumlar bir araya gelip, ortak bir hedef belirlemiyor. İki planın
birbirinden haberi yok gibi duruyor. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">TÜRKİYE YERİNDE SAYIYOR</span></b><span lang="TR"><br />
Biz en iyisi başka bir veriden Türkiye’nin enerji yoğunluğundaki seyre bakalım.
Enerjiyi verimli kullanma konusunda aslında ne durumdayız onu görmeye
çalışalım. Enerji yoğunluğu, bir birim GSYH üretmek için kaç birim enerji
tüketildiğini gösteren, ekonomi penceresinden enerji meselelerine bakanların
çok sevdiği bir gösterge. Avrupa İstatistik Bürosu (Eurostat) verilerine göre
Türkiye, 2021 yılında GSYİH’da 1000 avro değerinde bir artış elde etmek için
150 kilogram eşdeğeri petrol tüketmiş. Komşumuz Yunanistan bu katkıyı 124,
İspanya 111, Almanya 100 ve Danimarka ise 58 kg eşdeğeri petrol tüketerek
sağlamış. Enerjiyi bizden daha akıllı kullanmışlar veya katma değeri yüksek
ürün ya da hizmet üretmişler. Kötü haber; Avrupa’daki birçok ülkenin
gerisindeyiz, enerji yoğunluğunu düşürmemiz gerek. İyi haber; enerji
yoğunluğunu düşürme konusunda gidilecek yolumuzun olması, enerji tüketimini de
ciddi oranda azaltabileceğimizi gösteriyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Asıl sorun ise bu konuda çok gecikmiş olmamız.
2013 yılında Türkiye 1000 avroluk GSYİH katkısı için zaten 155 kg eşdeğeri
petrol harcıyormuş. 10 yılda bir arpa boyu yol gidememişiz. Aynı zaman
aralığında, Danimarka 1000 avroluk GSYİH artışı için harcadığı petrol eşdeğeri
enerji miktarını 75’ten 58’e, Almanya 123’ten 100’e, Yunanistan 143’ten 124’e,
Romanya 232’den 186’ya ve Portekiz 137’den 119’a düşürmüş. Türkiye ise 155’ten
150’ye! Enerjide daha çok santral kurmayı önceliklendirdiği, tasarruf ve
verimliliği bir kenara bırakmayı tercih ettiği için yerimizde saymışız. Şimdi
fiyatı artan ithal enerji nedeniyle yakınıyoruz. 20 yıldır bu konuyu ihmal
edenlerin bir eylem planıyla değişeceğini düşünmek hata olur. </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-79870771846643263592024-01-10T00:59:00.003+03:002024-02-19T18:36:10.595+03:00Yumruk<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/yumruk-497168" target="_blank">BirGün</a> / 10 Ocak 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBK75k2CI8Mdmf4D9zONwxByUGDhj5U2Sehyi2THGIv33L7L4yURsrUpaUAHpEpvxnKj3SHgGTKoIYVSLjTvS7ak24xOg_6Sw0WpHdSYsOvbf8ZKOv4IdigvVw85rIvOND6gs4m4icGoZDP4FM7_FiMU5X6UiL0xvpx6yZuWM4lCbHqtSXUJvY0w/s3186/yumruk.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="3186" data-original-width="2392" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBK75k2CI8Mdmf4D9zONwxByUGDhj5U2Sehyi2THGIv33L7L4yURsrUpaUAHpEpvxnKj3SHgGTKoIYVSLjTvS7ak24xOg_6Sw0WpHdSYsOvbf8ZKOv4IdigvVw85rIvOND6gs4m4icGoZDP4FM7_FiMU5X6UiL0xvpx6yZuWM4lCbHqtSXUJvY0w/s320/yumruk.jpg" width="240" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: shahreboye on unsplash<br /> <br /></td></tr></tbody></table><span lang="TR">Ata sporumuz güreş değil boksmuş meğer.
Yumruklayan yumruklayana. Aslında cinayetlere, “maganda dehşeti”, “cinnet”
deyip geçiştirmeye alışmış bir ülke için yumruklaşmak iyileşme bile sayılabilir.
Şiddete karşı verdiğimiz sınavda o kadar kötü bir yerdeyiz. Kitlesel lanetleme
ve kınama kapsamına girmeyen örgütsüz ve örgütlü şiddet eylemleri sıradanlaştı.
Ülkedeki çetelerin sayısını sayamaz olduk. Hukuksuzluk ve kutuplaşmayla
birlikte şiddet, bu ortama göz yuman iktidarın destekçilerini hatta imamları
bile hedef almaya başladı. Umarım son olaylar herkesin aklına başına getirir.</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Çok geriye gitmeye gerek yok. Sadece son bir
aydaki kadın cinayetlerine baksak, şiddetin bu ülkenin en büyük sorunlarından
biri haline geldiğini rahatlıkla görebiliriz. Aralık ayı boyunca erkekler 30
kadını ve bir çocuğu öldürdü; 38 kadına karşı şiddete başvurdu. İstismar
ettikleri 5 kız ve oğlan çocuğu var. (<i>Bianet-Erkek şiddeti Çetelesi</i>)
Kadınları öldüren 25 fail erkekten sadece 10’u tutuklandı. Cinayetlerin 21’i
ateşli silahla işlendi. Liste uzun.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">11 Aralık 2023’te hakem Halil Umut Meler, eski
AKP milletvekili, Ankaragücü takımının başkanı Faruk Koca tarafından saldırıya
uğradı. Meler’e yumruk atan Koca tutuklanmış, iki hafta sonra ise tutuksuz
yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Dünkü duruşmada Koca hakem Umut Meler’i,
“seni öldüreceğim” şeklinde tehdit etmediğini iddia etti. Yan hakem ve Meler
ise tehdit olduğunda ısrarlı. Koca, tutuksuz yargılanmak üzere adliyeyi terk
etti. Kadınları tehdit eden eski eşlere, sevgililere gösterilen konukseverlik
Koca’ya da gösterildi. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İstanbul'da Filistin'e destek yürüyüşünden
dönen ve elinde tevhid bayrağı olan şahsa "Siz Arap sevicisiniz"
diyerek yumruk atan Ege A. ise tutuklandı ve dokuz gündür tutuklu. Bu olaydan
sonra bazı dinci isimler bile eleştirilerinde, yürüyüşçülerin karşılık vermesi
halinde olayların büyüyebileceğini yazdı. Biri Ege A.’ya tokat atmıştı bile.
Sırtlarını iktidara yaslayanlar, şiddetin şiddeti doğuracağını belki de ilk kez
gördüler. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Birkaç defa bu köşede yazdım. Türkiye şiddete
o kadar alıştırıldı ki bu sanıldığı gibi sadece iktidara yakın duranların bir
tercihi değil, bugün muhalefette olanların da başvurabileceği bir eylem
biçimine dönüştü. Kabulü var. İktidarın gücüne güvenenlerin ve şiddetle,
tehditle karşı görüşleri baskılamaya çalışanların en büyük yanılgısı bu. Ege
A.’nın saldırı nedeni, politik duruşu önemli bir gösterge. Ülkedeki
bölünmüşlük, kabul görmüş şiddetle birleşince nereye savrulacağımızı kestirmek
zor. Kolluk kuvvetleri bile şiddetin toplum içinde bir kavgaya dönüşmesinde
farklı uçlara savrulabilir. Şeriat özleminin toplumun büyük bir bölümünü tehdit
ediyor olması ve buna rağmen tarikatlara verilen ödünler, Anayasa Mahkemesi’ne
yapılan saldırıyla hukuk ve adalete inancın tamamen rafa kaldırılması
insanlara, “kendi başının çaresine bak” mesajını veriyor. Onlar da bakıyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İktidar yanlıları şeriat pankartlarının
yanında tuttukları ‘tevhid’ bayraklarının başka bir anlama geldiğini
söyleyedursun, İstanbul’da bir cami imamı “Allahu ekber” bağırışlarıyla
bıçaklandı. Dincilere göre bu slogan da inançlarının bir parçası ve masum. Ben
ve birçok kişinin aklına ise bu sloganı duyduğumuzda Sivas ve diğer katliamlar
geliyor. Tekbirin katliamla, arapça yazılmış bayrakların Işid vari örgütlerle
ilişkilendirilmesi birilerinin “cahilliği” değil. İslamı toplumsal yaşamı
belirleyecek bir ülkü kabul edenlerin şiddetle aralarına çekemedikleri o çizginin
bir sonucu. Evrensel hukuka, demokrasiye, laiklik ve bireysel özgürlüğe saygı
duymamalarıyla ilgili. İnsanların, diledikleri gibi yaşamalarına izin vermeyecek
herhangi bir rejime karşı gardını alması normal. İş yumruklaşmaya dökülürse
bunun ülkeyi savaş alanına çevirme tehlikesi var. Şiddeti içselleştiren ve
zaman zaman siyasi söylemlerine alet eden hükümet ise hiç oralı değil.
Hatırlayın, mevcut hükümetin ortağı MHP Genel Başkanı Bahçeli, Kılıçdaroğlu’na
yapılan yumruklu saldırı sonrası, “O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen
Kemal Kılıçdaroğlu” demişti. Bu iktidar sokaktaki çocuğunuzu maganda
şiddetinden bile koruyamaz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Kazananı olmayacak bu yumruklaşmaların sona
ermesinin bir tek yolu var. Bireylerin silahlarına el koymayla başlayacak,
şiddeti adalet önünde tarafına bakmadan en ağır biçimde cezalandıracak ve
aklımızdan, dilimizden çıkaracak büyük bir kampanyaya ihtiyaç var. Toplumun
büyük bir kesiminin desteğini alacak bu hareketi muhalefetteki partiler, sivil
toplum başlatmayacaksa kim başlatacak? </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-13224506452528426812024-01-04T18:14:00.014+03:002024-01-07T18:24:54.289+03:00Özelleştirilen santrallara teşviğe devam<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/ozellestirilen-santrallara-tesvige-devam-495694">BirGün</a> / 4 Ocak 2024<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdsZmFgdiNRmfIOGWLk0Z3eiiXroCobJhcucLwhqKzhJVf9bEyOOMOY8JTLthqTzRlh1FswYrhESi-FlKthTsEbNuIo1EriBIyQteCQs-rZWsPOQo6UY7WdFRblAfSK0afcfvzWQ9G_yOksUOdXgAVSS8_hbQoO4uQpxv3qfnXlmoUbTMFOW1Fgw/s620/yenik%C3%B6y%20termik.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="310" data-original-width="620" height="160" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjdsZmFgdiNRmfIOGWLk0Z3eiiXroCobJhcucLwhqKzhJVf9bEyOOMOY8JTLthqTzRlh1FswYrhESi-FlKthTsEbNuIo1EriBIyQteCQs-rZWsPOQo6UY7WdFRblAfSK0afcfvzWQ9G_yOksUOdXgAVSS8_hbQoO4uQpxv3qfnXlmoUbTMFOW1Fgw/s320/yenik%C3%B6y%20termik.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: ykenerji<br /></td></tr></tbody></table><span lang="TR">Enerji sektörü yeni yıla hızlı başladı.
Kapasite Mekanizması Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle <br />hidroelektrik
santrallar mekanizmadan çıkarıldı. Böylece devletin kapasite mekanizması
kapsamında ödeyeceği para azalacak. Tasarruf tedbiri deyip sevinmeyin,
gidilecek daha çok yol var. 2023’ün ilk 11 ayında, bu mekanizma kapsamında özel
sektörün elindeki santrallara ödenecek miktar şimdiden 3,5 milyar TL’yi buldu. Bu
miktarın 1 milyar TL’ye yakını ise bir süre önce özelleştirilen santrallara
ait.</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bu mekanizmanın benzerleri başka ülkelerde de
var. Gerekçesi, yenilenebilir enerjinin payının arttığı ülkelerde, depolama
yöntemleri yerleşene kadar arz sorunu yaşamamak. Başta termik santraller olmak
üzere, istendiğinde devreye giren santralları çalışmaya hazır halde bekletmek.
Sürekli çalışmayacakları için de kayıp zamanlarını telafi etmek için bir bedel
ödemek. Bir çeşit sübvansiyon aslında. Bizde ise durum farklı.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’de bir arz sorunu yok. Kurulu gücün
106 bin, en yüksek talebin 55 bin megavat olduğu bir ülkede arz sorunundan
bahsedilemez. Arz sorunundan çok ‘istendiği’ gibi artmayan elektrik talebi
sorunu yaşanıyor. Herkes enerjiyi verimli kullanmaya çalışırken biz plansızlık
nedeniyle tüketimi artırmaya çalışıyoruz ama olmuyor. 2023 yılı da ekside
kapanırsa, son beş yılın üçünde elektrik tüketiminin azaldığı bir dönemi geride
bırakmış olacağız. Talep tüm çabalara rağmen artmayınca da yapılan onlarca gaz
santralı, özelleştirilen kömürlü termik santrallar tam kapasite çalışamıyor ve
planladıkları kârı elde edemiyor. Şirketler rahatsız. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">3,5 MİLYARI BULDU</span></b><span lang="TR"><br />
Neyse ki bu şirketleri çok seven bir hükümetleri var. 2018 yılında kapasite
mekanizmasını devreye alıp, birçok santrala teşvik vermeye başladı. Bu yıl
listeden çıkarılan hidroelektrik santrallar da 2019 yılında mekanizmaya eklenmişti.
Şirketlere ödenen para az buz değil. 2023 yılının 11 ayında bu mekanizma
kapsamında şirketlere ödenen miktar 3,5 milyar TL’yi buldu. Hidroelektrik
santrallar bu miktarın yüzde 8,5’ini almıştı. Aslan payı ise gaz santrallarında
ve onlar mekanizma içinde kalmaya devam edecek. Makine Mühendisleri Odası
Enerji Çalışma Grubu raporlarında bu durumu, “İlk gündeme geldiği yıllarında
amaç arz güvenliğinin sağlanmasıydı. Şimdi ise yapılan plansız yatırımların
yarattığı arz fazlalığı ortamında, özel şirketlere destek sağlamanın
yöntemlerinden birisi oldu” diye yorumluyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">2023 yılının ilk 11 ayında teşvikler kime gitmiş,
ona da bakalım. ENKA’nın Adapazarı, Gebze ve İzmir’deki gaz santrallarına 11 ay
sonunda ödenecek miktar 640 milyonu bulmuş. Enerjisa’ya ait biri kömürle, ikisi
gazla çalışan santrallarına 285 milyon, Bilgin Enerji’nin gaz santralına 152
milyon, Aksa’nın gaz santralına 147 milyon, Yeni Enerji’nin gaz santralına 144
milyon, Akenerji’nin gaz santralına 138 milyon, Acwa’nın gaz santralına 129
milyon, Gama Enerji’nin gaz santralına 127 milyon, RWE- Turcas şirketinin gaz
santralına 101 milyon, Boyobat Elektrik’e ait HES’e 97 milyon, Koloğlu
Holding’e ait Soma Kolin Kömürlü Termik Santralı’na 88 milyon, Cengiz Enerji’nin
gaz santralına 87 milyon, Odaş Grubu’na ait Çan-2 kömürlü termik santralına 57
milyon ve Ciner Grubu’na ait Silopi’deki kömürlü termik santrala 55 milyon
ödenecek. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">ÖNCE ÖZELLEŞTİR SONRA DESTEKLE</span></b><span lang="TR"><br />
İşin bir de özelleştirme boyutu var. Özelleştirilen santrallardan da bu
kapsamda ciddi miktarda destek alanlar var. Örneğin, Limak ve IC İçtaş
şirketlerine ait, Akbelen’in canına okuyan Yeniköy ve Kemerköy kömür santralları.
Bu santrallara 11 ay için ödenmesi gereken teşvik miktarı 190 milyonu bulmuş. Tunçbilek,
Seyitömer ve Orhaneli kömürlü termik santralları da özelleştirilip Çelikler
Holding’e verilmişti, bu yıl kapasite mekanizmasından en az 161 milyon TL ödenecek.
Özelleştirilen Hamitabat gaz santralı için Limak Doğal Gaz Elektrik Üretim
A.Ş.’ye 191 milyon, Soma-B ve Kangal kömürlü termik santralları için Konya
Şeker A.Ş.’ye 167 milyon, Yatağan kömür santralı için Aydem Enerji’ye 116
milyon ve Oymapınar HES için Cengiz Holding’e 93 milyon ödenmesi de kesinleşti.
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bunlar sadece 2023’in ilk 11 ayına ait
rakamlar. Yıllardır ödenen miktarları düşününce, özelleştirmeyle risk aldığı
iddia edilen bu firmaları devlet adeta kurtarmış desek yeridir. Bu nasıl
serbest piyasa anlamak mümkün değil. Madem teşvik verip ayakta tutacaktınız,
neden kamunun santrallarını özelleştirdiniz? Halkın parasını kullanıp bu
yatırımları ayakta tutmaya çalışacaksak, en doğrusu santralları kamunun elinde
tutmak olmaz mıydı?<br /></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-41876130639221804222023-12-27T11:55:00.008+03:002023-12-28T12:06:24.950+03:00Nükleerin reklamı artıyor payı düşüyor<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/nukleerin-reklami-artiyor-payi-dusuyor-493829">BirGün</a> / 27 Aralık 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4gcmcNKHPp8ZNUpMgr4lRHNQfMlBTWlplX9Ibe5BrKClfnqNcs-GBpQulwgd7vVnVo8fLY0l16cK-xNpzIj3ynWVEYgd7VfW5NIUYt5qSOGQfObJxI7hVfjFmgigMB-8lYyvhFTDq9OWp55hyvzAZW17R1tJQfW1B_nx6osKuiHxDgjN6juKsbQ/s985/200805%20Brezilya%20Angra%20Nuclear%20Ozgur%20Gurbuz.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="773" data-original-width="985" height="251" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg4gcmcNKHPp8ZNUpMgr4lRHNQfMlBTWlplX9Ibe5BrKClfnqNcs-GBpQulwgd7vVnVo8fLY0l16cK-xNpzIj3ynWVEYgd7VfW5NIUYt5qSOGQfObJxI7hVfjFmgigMB-8lYyvhFTDq9OWp55hyvzAZW17R1tJQfW1B_nx6osKuiHxDgjN6juKsbQ/s320/200805%20Brezilya%20Angra%20Nuclear%20Ozgur%20Gurbuz.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span lang="TR">Angra Nükleer Santralı - </span>Foto: Ö. Gürbüz <br /></td></tr></tbody></table>Nükleer santrallarla ilgili yeni bir ‘müjde’
almadığımız gün neredeyse yok. En son Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile
nükleer santral yapma, nükleer yakıt imal etme gibi konuları da içeren
stratejik ortaklık anlaşması imzalandı. Ne BAE’nin elinde böyle bir teknoloji
var ne Türkiye’nin ama kimin umurunda? Rusya, Çin veya Kore gibi üçüncü bir
ülke bulunur, BAE parasıyla ortak olur, Erdoğan hükümeti de bir başka felaket
projeden hem oy hem de yandaşlarına rant devşirmeye çalışır. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’nin nükleer santralı yok ama radyasyon
şimdiden herkesi çarpmışa benziyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan suya düşen Sinop
nükleer santralı projesini Yunanistan’da yapılıyormuş gibi anlatıp, komşuya o
santraldan elektrik satmaya çalıştı. Yunanistan nükleer santrallara karşı
olduğunu yıllar önce açıklamış ülkelerden biri. Halihazırda elektrik üretiminin
yüzde 13’ünü nükleerden daha ucuz güneş enerjisinden elde ediyor. N’apsın
nükleeri?</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Sinop komedisi bu kadarla sınırlı da değil.
Türkiye’nin en mutlu kentine nükleer santral kurmak isteyen konsorsiyum
dağıldı, ortada şirket yok ama projenin battığını halktan saklamaya
çalışıyorlar. Mahkeme hükümetin korkusundan, proje sayfalarında kalan ve çok
tan çöpe atılan Atmea reaktörüne ait ÇED raporunu bile iptal edemiyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">AKKUYU’DA BİR ERTELEME DAHA</span></b><span lang="TR"><br />
Radyasyon’un Akkuyu’daki etkisi de farklı. Yapımı süren Rusya’nın nükleer
santralına seçim öncesi ‘taze nükleer yakıt’ getirilmiş, sanki santral açılmış
gibi tören yapılmıştı; hatırlayan var mı? Anlaşılan o taze yakıt biraz
bayatlayacak çünkü santralın ilk reaktörünün açılışı geçtiğimiz günlerde yine
ertelendi. Enerji Bakanı Bayraktar’ın son açıklamasına göre, ilk reaktörün
devreye girmesi Nisan 2024’ten 29 Ekim 2024’e ötelendi. Yabancı kaynaklar ise
2025’ten bahsediyor. Yanlış anlaşılmasın, böylesine tehlikeli ve pahalı bir
projenin gecikmesinden mutluyum. Zaten hiç açılmaması gerekiyor. Açılışla
beraber, Türkiye her yıl en az 2 milyar dolar civarında bir parayı Rusya’ya
ödemeye başlayacak. Aynı elektriği güneşten üretsek 3-4 kat daha az maliyetle
üretebilecekken. Hatırlatalım, eski Enerji Bakanı Hilmi Güler Akkuyu’ya nükleer
yapacağız diyeli neredeyse 20 yıl oluyor. Rusya’ya para kazandırmak, hayatımızı
tehlikeye atmak için bu kadar uğraşacağımıza güneşe yatırım yapsaydık belki de
Avrupa’nın güneş enerjisinde üssü olurduk.<br />
<br />
Bu fiyaskoya rağmen, AKP hükümeti bir sorun yokmuş gibi her ile nükleer santral
kurma vaatleriyle ortada dolaşmaya devam ediyor. ABD’den gelen heyetler, küçük
modüler nükleer reaktör satmak için yetkili makamların kapısını arşınlıyor.
Ortada ne bitmiş bir küçük reaktörleri var ne de daha ucuz ve sorunsuz
olacağını gösteren bir bilimsel rapor. Amaç nükleer endüstriyi ayakta tutmak.
Pazarlama çalışmaları tam gaz sürüyor. Dubai’deki iklim konferansında, başını
Fransa ve ABD’nin çektiği 22 ülke nükleer santralların kurulu gücünü 2050’ye
kadar üç katına çıkarma konusunda bir taahhütte bile bulundu. 22 ülke arasında
Fas, Jamaika, Moldovya, Gana gibi henüz hiç nükleer santralı olmayan ülkeler de
var. Onların mevcut kapasitelerini üç katına çıkarmalarında bir sorun yok
bence. Üç çarpı sıfır eşittir sıfır. Şaka bir yana, bu reklam kampanyası,
nükleer teknolojiyi kontrol eden birkaç ülkenin batma tehlikesiyle karşı
karşıya olan endüstriyi kurtarma çabası olarak görülmeli. Reklamlar size
ihtiyacınız olmayan ürünleri aldırabilir. Nitekim, Türkiye gibi birçok ülke bu
tuzağa düşüyor, kazanan yine malum taraf oluyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">NÜKLEERİN PAYI YÜZDE 9’A GERİLEDİ</span></b><span lang="TR"><br />
Bizimkiler medyası, nükleer endüstriyle el sıkışmış iş dünyası ve hükümetin
sesi olmuş bilim insanlarıyla nükleer santral reklamı yapa dursun, nükleer
enerjinin dünya elektrik üretimindeki payı gerilemeye devam ediyor. Dünya
Nükleer Endüstrisi Durum Raporu ay başında güncellendi. 1996 yılında dünya
elektrik üretiminin yüzde<em><span style="mso-bidi-font-family: Arial; mso-bidi-theme-font: minor-bidi;"> 17,6’sını</span></em> karşılayan nükleer
santralların payı 2022’de yüzde 9,2’ye geriledi. Yenilenebilir enerjinin
küresel elektrik üretimindeki payı ise yüzde 30’u geçiyor. Uluslararası Enerji
Ajansı, 2025’te bu payın yüzde 35’e çıkacağını tahmin ediyor. Sadece Dünyadaki
güneş ve rüzgar santralları tüm nükleer santrallardan daha fazla elektrik
üretiyor. “Yanlış ata oynamak” diye herhalde buna deniyor. Bedelini yüksek
elektrik faturaları ve çevre sorunlarıyla biz ödeyeceğiz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"> </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-17061960361378789122023-12-20T11:46:00.019+03:002023-12-21T11:52:07.772+03:00“Dereye insen abdest alacak su yok”<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/dereye-insen-abdest-alacak-su-yok-492104">BirGün</a> / 20 Aralık 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0YvQKNV7psAAkDcr6s21EuPr1ue8zRkisbo-Ce2iItnmKxYJ2KC6Li-W4pNr1GsAsIsPYHkXaXh96WG6buCNWcTSthvFGy3M1yIUVQQpO8PSnLeRnjPln814xPU49khrq6ZlOBTWH5u3hb-EWcZVbgjeyS8qcE6W3InYXfMu4vY3LHtsfwBptDQ/s600/kaz%C4%B1m%20delal.jpeg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="401" data-original-width="600" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg0YvQKNV7psAAkDcr6s21EuPr1ue8zRkisbo-Ce2iItnmKxYJ2KC6Li-W4pNr1GsAsIsPYHkXaXh96WG6buCNWcTSthvFGy3M1yIUVQQpO8PSnLeRnjPln814xPU49khrq6ZlOBTWH5u3hb-EWcZVbgjeyS8qcE6W3InYXfMu4vY3LHtsfwBptDQ/w320-h214/kaz%C4%B1m%20delal.jpeg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: <a href="https://kuzeyormanlari.org/2014/06/28/yurttas-kazimin-film-gibi-hes-savasi/">Kuzey Ormanları Savunması</a><br /></td></tr></tbody></table>Rize’de birçok yerleşim yerinin içme suyu
ihtiyacını karşılayan Andon Deresi üzerindeki Ambarlık Hidroelektrik
Santralı’nın (HES) ‘su kullanım hakkı anlaşması’ bir kez daha iptal edildi.
Davacılar arasında ‘Yurttaş Kazım’ da var. Türkiye, Yurttaş Kazım adıyla
bilinen Kazım Delal’i, HES’e karşı açtığı davanın bilirkişi ücretini ödemek
için ineğini satmasıyla tanımıştı. Ambarlık 1-2 adlı HES faaliyete geçti ancak
Kazım Delal ve arkadaşları pes etmedi.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">HES davalarını yakından takip edenler, hukuki
süreçlerin çetrefilliğini de bilir. Bir yere HES yapmak istiyorsanız öncelikle
DSİ ile su kullanım hakkı anlaşması yapmanız gerek. Devlet, bu anlaşmayla size
belli bir süre için (genelde 49 yıl) suyu kullanma hakkı verir. Ambarlık HES’in
dava geçmişine baktığınızda, su kullanım anlaşmasının daha önce de iptal
edildiğini görüyorsunuz. Şirket ise unvan değiştirerek su kullanım hakkı
anlaşmasını korumaya çalışmış. Kazım Delal, Nazım Delal ve Dumlu Esir’in açtığı
davada bu duruma itiraz ediliyor. Ankara 7. İdari Mahkemesi de davacıları haklı
bularak, adı değişen şirketin su kullanım anlaşmasını yenilemek zorunda
olduğuna, bunun için de güncel fizibilite raporu hazırlaması gerektiğine
hükmetmiş. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Geç gelen hukuk, hukuk değildir elbette ama bu
tip kararların her biri emsal niteliğinde. Davanın Avukatı Mehmet Horuş dava
sonucunu, “Hukukun asgari standartlarının uygulandığı bir ülke de bu konuda
dava açmamıza bile gerek kalmamalı. İdari denetim özellikle ÇED süreçlerinde
işlemiyor. Plansız programsız şekilde projelere onay veriliyor. Yargı
kararlarını uygulatmak başka bir sorun. HES faaliyetinin yargı kararına göre
DSİ tarafından durdurulması gerekiyor. DSİ, bin dereden su getirecek mi?
Yaşayıp göreceğiz” sözleriyle yorumluyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İşin hukuki boyutu bu ama asıl önemli kısmı
davacıların itiraz nedenleri. Nazım ve Kazım delal kardeşlerle konuşunca, bu
inatçı mücadelenin değerini de anlıyorsunuz. Nazım Delal, “Su kaynakları az,
can suyu dediğimiz su da HES’e gidiyor. Dereye bir damla su kalmıyor. Bu vadide
20-30 bin insan var, hayvanlar var. Buradaki insanların, hayvanların su
ihtiyacı var. Bu bizim içme ve kullanma suyumuz. Başta alabalık olmak üzere
derede yaşayan canlılar da var. Savunmamız bilgi ve belgelere dayanmaktadır,
davamızda haklıyız. HES’in tamamen durdurulmasını istiyoruz” diyor. Nazım Delal
köyün imamı, bana itirazını destekleyen ayeti hatırlatıyor. “Cenabı Hak,
Kuranıkerim’de biz her şeyi sudan yarattık diyor, su hayat kaynağıdır” diye de
ekliyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Kardeşi Kazım Delal de hafız. Sorarsanız, o da
dini gerekçeleri sizinle paylaşıyor. “Kuranıkerim’de cennet suyla birlikte
tarif edilir” diyor. Söze ise, “Bu dava benim değil, benim köyümün, Rize’nin de
değil. Tüm insanlığın davası” diyerek giriş yapıyor. Yurttaş Kazım, çevre
sorunlarının geldiği boyutu anlatmak için de herkesin anlayabileceği bir örnek
veriyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın bile adı değişti, Çevre, Şehircilik
ve İklim Değişikliği Bakanlığı oldu diyor. “Olaylar öyle bir boyuta geldi ki bakanlığın
ismi değişti. Gözünü sevdiğim doğanın dengesi bozuldu. Sular mecrasından
çıkarıldı. Ne kadar anlatsam ne kadar konuşsam yetmez. 20’ye yakın davam var.
HES’ler, taş ocakları. Rüzgâr, güneş, ağaçlar, hayvanlar, su her şey bir bütün.
Herkesin burada yaşama hakkı var” sözleriyle itirazının gerekçelerini
özetliyor. “Üst mahkemeye itiraz etseler de bu süreç bir yerde takılacak” diyen
Kazım Delal, “Derelerde zaten su yok. Su olmayan yere HES yaptılar. Şirket bir
de Anayasa Mahkemesi’ne gidip, itirazlar yüzünden çok zarar ettik diye tazminat
istemiş. Anayasa Mahkemesi bu talebi de reddetmiş. Hem vallahi hem billahi,
öyle zaman oluyor ki derede abdest alacak su kalmıyor. Dereye insen abdest
alacak su yok” diyerek, durumun vahametini de anlatıyor.</span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-40761382098768442612023-12-13T14:19:00.003+03:002023-12-17T13:43:57.556+03:00Üç türden biri yok olma tehlikesiyle karşı karşıya<b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/uc-turden-biri-yok-olma-tehlikesiyle-karsi-karsiya-490405" target="_blank">BirGün</a> / 13 Aralık 2023</i></span></b>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7g9aMa2PYTUEbHIITbK4Zw9KkKigUeozg8TE2eYbUVyAnZYbC2RYmSgdQ9eVP5alxbk9Tg-ZJmnS4qsBEtAd8GYuMyLRJeKjcqJVmSeHiWyMxToxvrMLm2rFVodg7FVgt6UuWpGrcA05W0Ik_fJZmGfTwQeUjo6a4r6IdTy3NJk-1NtzMo76vSg/s1200/IUCN_Red_List.svg.png" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1116" data-original-width="1200" height="298" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj7g9aMa2PYTUEbHIITbK4Zw9KkKigUeozg8TE2eYbUVyAnZYbC2RYmSgdQ9eVP5alxbk9Tg-ZJmnS4qsBEtAd8GYuMyLRJeKjcqJVmSeHiWyMxToxvrMLm2rFVodg7FVgt6UuWpGrcA05W0Ik_fJZmGfTwQeUjo6a4r6IdTy3NJk-1NtzMo76vSg/s320/IUCN_Red_List.svg.png" width="320" /></a></div>Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN),
Dubai’deki iklim konferansının (COP 28) bitmesine bir gün kala iklim kriziyle
birlikte hız kazanan yok oluşun rakamlarını açıkladı. Tehdit altındaki
canlıların durumunu gösteren kırmızı listede artık 157 bin 190 tür var ve
bunların 44 bin 16’sı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Başka bir deyişle,
yaklaşık her üç türden biri. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’de de tehdit altındaki türlerin sayısı
arttı. 2018 yılında Türkiye’deki bilinen türlerin 401’i tehdit altındaydı. Beş
yıl sonra bu rakam 469’a çıktı. 469 türden 142’si kritik seviyede tehdit
altında, 158 tür ise ‘tehlikede’ kategorisinde yer alıyor. Kritik seviyede
tehdit altında olan türler arasında Bozdağ çekirgesi, baytop soğanı, kuşaklı
kiraz kuşu, Wagner engereği ve Gümüşhane Lalesi gibi onlarca farklı canlı var.
Denizden karaya, bozkırdan tatlı sulara kadar her yerde yaşayan canlılar tehdit
altında. Ne yazık ki doğa koruma alanındaki çabalar uzun yıllar istiyor ve
koruma çabaları sürdürülebilir olmazsa birkaç yıl içinde kazanımlar
kaybedilebiliyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Yaşamın hızı ve doğadan kopuş o kadar trajik
bir boyutta ki bu bilginin korkunçluğunu bile hissetmiyor çoğu insan. Bitki,
kuş, sürüngen olunca gözümüzün önüne getiremiyoruz belki de. Hayatımız bina,
otomobil ve parayla örülü. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Yok oluş süreci dünyanın her yerinde
gözlemlenebiliyor. Doğayı Koruma Birliği’nin bu yılki güncellemesinde ilk kez
mercek altına aldığı tatlı su balıkları bu iddiayı doğrular nitelikte. IUCN, 14
bin 898 tatlı su balık türünün dörtte birinin yok olma riskiyle karşı karşıya
olduğunu saptamış. Yok olma tehlikesindeki tatlı su balık türlerinin en az yüzde
17'si iklim değişikliği nedeniyle gezegenle vedalaşmak üzere. Nehirlerde azalan
su seviyesi, deniz suyu seviyesinin yükselmesiyle nehirlere karışan tuzlu sular
ve değişen mevsimler tatlı su balıklarının yaşamasını güçleştiriyor. Yok olma
tehlikesindeki tatlı su balıklarının tek sorunu iklim değil elbette. Yarısından
fazlası kirlilikten, yarıya yakını da barajlar ve su kullanımı gibi nedenlerden
de etkileniyor. İklim krizi türlerin üzerindeki baskıyı artıran bir başka ama
güçlü bir etken çünkü yerel müdahalelerle iklim krizinden çıkma şansımız yok. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Uluslararası Doğayı Koruma Birliği bu nedenle
Kırmızı Liste’deki son güncellemeyi İklim Konferansı’nda yaptı. Ne yazık ki
onlar bu açıklamayı yaparken, birkaç bina ötede, iklim krizini durdurma
çabalarına büyük bir darbe vuruluyordu. Biliyorsunuz, krizden çıkış için
elimizdeki tek çözüm fosil yakıtları (kömür, petrol ve gaz) kullanmayı bırakmak.
İklim konferansının gizli sahibi petrolcüler, kömürcüler ve gazcılar ise COP
28’in sonuç metninden ‘fosil yakıtlardan vazgeçme’ ibaresini itinayla
çıkardılar. Gezegenin son umudunu bilime rağmen insanların elinden almaya
çalışıyorlar. Bu yazı kaleme alınırken birçok ülke ve doğa savunucuları metni
eski haline getirmeye çalışıyordu. Fosil yakıtlardan vazgeçme çağrısı metne
geri dönse bile belli ki zayıflatılmış bir biçimde ifade edilecek ve aynı
güçler hayata geçirilmemesi için ellerinden geleni yapacak. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İnsan, evrende yaşayabildiği bilinen tek
gezegenle ilişkisini koparmış gibi davranıyor. Başka bir yerde yaşayabilirmiş
gibi, öyle bir yer varmış gibi ya da gezegendeki diğer canlılar olmadan bir
hayat sürebilirmiş gibi davranıyor. Yanılıyor elbette ama kapitalizmin
kendisini hapsettiği duvarların dışına çıkamıyor. Duvarları aynayla kaplamaktan
başka çaremiz yok. İnsana yaşadığı ve yaşattığı sefaleti göstermek zorundayız. Yazmaya,
konuşmaya ve mücadeleye devam. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">İklim krizini sonlandırmayı müzakere ettiğimiz
süreçlerden şirketleri çıkararak işe başlayabiliriz. Yok oluştan kâr edenlerle
müzakere etmenin bir faydası yok, onlara sadece yapmaları gerekeni
söylemeliyiz. Bunun için mevcut hükümet ve devlet yapılarının değişmesi gerek.
Zor diye düşünmeyin, insanlar krizin boyutlarıyla yüzleştikçe, imkansızları
başarmak için adım atmaya da hazır olacak. </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-74388994199496469232023-12-06T13:57:00.011+03:002023-12-15T14:08:04.158+03:00Dünyayı mağarada yaşamakla tehdit eden petrolcü<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-<a href="https://www.birgun.net/makale/dunyayi-magarada-yasamakla-tehdit-eden-petrolcu-488624">BirGün</a> / 6 Aralık 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSoJwFzV5mHXbIDBubCCSDekp3PZDudhsX8Xm8uEPU90pERXGBhsMKqWSfJOe8RM34hVEVYVGWmfxkowefipqYgqIbd0Ajvu3mlMPkQDz1SU0kQHf6LxH7S7lMSPEVTwPEbM0LSC8lN_XT9LAGOrpvEb-mn1Z1efO8bbbDCY8SujBT7E65r8fHjw/s400/cop%2028.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="267" data-original-width="400" height="214" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhSoJwFzV5mHXbIDBubCCSDekp3PZDudhsX8Xm8uEPU90pERXGBhsMKqWSfJOe8RM34hVEVYVGWmfxkowefipqYgqIbd0Ajvu3mlMPkQDz1SU0kQHf6LxH7S7lMSPEVTwPEbM0LSC8lN_XT9LAGOrpvEb-mn1Z1efO8bbbDCY8SujBT7E65r8fHjw/s320/cop%2028.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: UNFCCC<br /></td></tr></tbody></table>Birleşmiş Milletler’in her yıl düzenlediği
iklim konferansının başkanlığına bu yıl bir petrolcü atandı. Ahmed El Caber, Birleşik
Arap Emirlikleri’nin (BAE) Ulusal Petrol Şirketi’nin Yönetim Kurulu Başkanı. El
Caber, COP kısa adıyla bilinen iklim konferansına, fosil yakıtlardan
vazgeçmenin bizi iklim krizinden kurtaracağına dair bilimsel bir gerekçe yok
yorumuyla damgasını vurdu. Fosil yakıtlardan vazgeçmenin dünyayı mağara
yaşamına geri götüreceğini de söyledi.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">El Caber’in kendi ülkesinin de tarafı olduğu
Paris Anlaşması’ndan, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin binlerce
sayfalık çalışmalarından haberdar olduğuna eminim. Bu bilimsel raporlar bize
seragazı emisyonlarını 2030’a kadar, 2019 seviyesine göre yüzde 43 oranında
azaltılması gerektiğini söylüyor. Azaltım için de fosil yakıtları en geç 2050
yılından kullanmayı bırakmalıyız. Yapamazsak sıcaklık artışını 1,5 derecenin
altında tutmak mümkün olmayacak. Ülkelerin mevcut taahhütleri ise bizi yüzde 43
değil yüzde 2’lik bir azaltıma götürecek. Bu gidişle iki derecenin altında
kalma hedefi de zora girebilir. El Caber bunları da biliyor ama petrol, kömür
ve gazdan para kazanan tüm fosil yakıt şirketlerinin yıllardır yaptığı gibi o
da süreci yavaşlatmak, iklim krizini kanıksatmak ve mevcut düzeni devam ettirmek
için üstüne düşeni yapıyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Fosil yakıtlardan vazgeçip güneş ve rüzgar
gibi yenilenebilir enerjiye geçersek mevcut endüstriyel toplumun devam
edeceğini yine bilim bize söylüyor. Mevcut ‘gelişmiş’ toplumun sorunsuz gibi
anlatılması ise başka bir dert. Caber’in petrol zengini ülkesinin ışıltılı
kenti Dubai’deki hava kirliliği, Dünya Sağlık Örgütü’nün tavsiye ettiği günlük
seviyenin üç kat üzerinde örneğin. Fosil yakıtlar da sorumlular arasında. Küresel
Kölelik Dizini (Global Slavery Index) sıralamasında da BAE dünya yedincisi
(Türkiye beşinci). Modern kölelikten bahsediyoruz. Çok az bir ücret
karşılığında veya ücret almadan çalışmaya zorlanmak, seks işçiliği yapmaya mecbur
bırakılmak ve isteğiniz dışında evlendirilmek bugün modern kölelik olarak
adlandırılıyor. El Caber’in ülkesinde her 1000 kişiden 13,4’ü modern köle sınıfında
değerlendiriliyor. Mağarada yaşamak mı dediniz? Temiz havada ve özgürce mi
yani?</span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">TÜRKİYE NE YAPIYOR?</span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">28’inci iklim konferansına Türkiye’den büyük
bir ilgi var. Kayıt yaptıranlar arasında 1045 delege ile yedinci sıradayız.
Fransa’dan, Almanya’dan, ABD’den daha çok sayıda kayıtlı katılımcımız var.
Kulislerde alışveriş tutkusunun ve vizesiz girişin katılımcı sayısını artırdığı
konuşuluyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Resmi heyetin ilk haftada yaptıklarını merak
edenlere en iyi özeti Çevre ve Şehircilik Bakanı Mustafa Özhaseski yaptı. COP
28’in içeriği daha çok iklim değişikliğiyle meydana gelen kayıp ve zararların
giderilmesi diyen Özhaseki, “Yeşil iklim Fonu’na erişebilmek adına birtakım
müracaatlarımız var. Sonra da Kayıp ve Zarar fonundan en fazla istifade
edebilmek için büyük bir mücadele veriyoruz. En çok etkilenen ülkelerden birisi
olarak bizim de bu tür fonlara erişim imkanımızın olması lazım. Bu da bir
mücadele. İşte o mücadeleyi veriyoruz” diyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Malumunuz, Türkiye Paris Anlaşması’na taraf
oldu ancak seragazı emisyonlarını azaltma taahhüdü vermedi. 2030’a kadar ‘tahmin
edilen artışın’ altında kalma sözü verdi. 2053 için net sıfır emisyon hedefim
var dese de oraya nasıl gideceği belli değil. 2030 ila 2053 arasına dair bir
plan yok. Kömür santrallarını kapatacağını hiç söylemedi. Yeni gaz santralı
yaparım bile dedi. Emisyon artış hızına, kömürden, petrolden vazgeçmeme
niyetine bakarsak net sıfıra gitme şansı da yok. Net sıfır taahhüdü de bir
başka fon koparma hamlesiydi zaten. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Hakkımızı yemeyelim, iklim toplantılarında
istikrarlıyız. “Bize fon verin” deyip duruyoruz. Önceliği az gelişmiş ülkeler,
ada ülkeleri olan Kayıp ve Zarar fonundan da Yeşil İklim Fonu’ndan da
yararlanmak istiyoruz. Emisyonları azaltacağımızı söylemiyoruz ama bize para
verin diyoruz. İklim düşmanı otoyol, havalimanı ve köprülere alım
garantileriyle milyarlarca doları gömen Türkiye, en ucuz elektrik üretme yöntemi
olan yenilenebilir enerjiye geçiş için fon istiyor. Tarifeli uçak kullanmayan, saraylarda
oturan, makam araçlarından inmeyen hükümet görevlileri, iklim krizinin
tetiklediği seller, orman yangınları gibi afetlerin zararlarını karşılamak için
yardım talep ediyor. Türkiye’nin iklim politikası artık güldürmeyen bir şakaya
dönüştü.</span></p>
<p class="MsoNormal"><i><span lang="TR" style="font-size: 11.0pt; line-height: 107%;">*
8 Aralık Cuma günü, Ankara’da düzenlenen TMMOB 14. Enerji Sempozyumu’nda Küçük
Modüler Nükleer Reaktörler üzerine bir konuşmam olacak. İlgilenenleri sempozyuma
bekliyorum.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></i></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-45490710991793824972023-11-22T20:52:00.001+03:002023-12-04T20:59:03.178+03:00Pestisit ve plastik tehlikesi bir arada<p><b><i>Ö<span lang="TR">zgür Gürbüz-BirGün / 22 Kasım 2023<br /></span></i></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheNiuHl19LsQr5DqESCVjX2ZWAyvoPj6e7aRxsXDBRDr201DlqO38d6UOdyURIbi3PtzY4yEjvqcyp485FuqY8b5mcjIazVvfuZ0cXxh91xa0XMcUE2g9lLrvF0Orh4bdD81VUBHGRUkqnsAMihfh9VaMPE6LWfy6ig9xwLbbMMgXRV_ZXYQ5RMA/s929/h%C3%BCseyin%20girgin.PNG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="533" data-original-width="929" height="184" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEheNiuHl19LsQr5DqESCVjX2ZWAyvoPj6e7aRxsXDBRDr201DlqO38d6UOdyURIbi3PtzY4yEjvqcyp485FuqY8b5mcjIazVvfuZ0cXxh91xa0XMcUE2g9lLrvF0Orh4bdD81VUBHGRUkqnsAMihfh9VaMPE6LWfy6ig9xwLbbMMgXRV_ZXYQ5RMA/w301-h184/h%C3%BCseyin%20girgin.PNG" width="301" /></a></div>“Suya atıyorlar su zehirleniyor, havaya
atıyorlar hava zehirleniyor” diyor Hüseyin Girgin. Girgin, <br />Çanakkale’nin
Bayramiç ilçesine bağlı Evciler köyünde meyve üreten bir çiftçi. Mahide Savran
ise “satışını yapan insanlar geri toplayabilirler” diyor. Savran da çiftçi,
Ayvacık’ın Gülpınar köyünde ekmeğini topraktan kazanıyor. “Düzgün yakmak
gerekiyor, çocukları ellememeleri için de uyarmalı” diyor. Bayramiçli İsmail
Çaycıoğlu ise Yurttaşlık Derneği’nin yaptığı röportajda, <b>pestisit kutusundan
su içen komşusunun oğlunun vefat ettiğini</b> üzülerek anlatıyor. Hepsi, kimyasal
gübrelerin plastik ambalajları nedeniyle ortaya çıkan tehlikeden bahsediyor.
Tarlada bırakılan, suya karışan, yakıldığında havayı kirleten bu atıklar, büyük
bir çevre ve sağlık sorunu yaratıyor. Sorunun kalıcı çözümü pestisitleri
kimyasal olmayan alternatiflerle değiştirmek. Bir yandan da kullanımı devam
eden pestisit içeren ambalaj atıklarını güvenli bir şekilde toplamak gerekiyor.
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Tarımsal üretimde kullanılan pestisitler,
bitkilere zarar verme potansiyeli taşıyan böcekleri, yabani otları yok etmek
için kullanılan kimyasal bir zehir. Genelde plastik ambalaj içinde satılıyor. Kullanıldıktan
sonra içinde kalan zehrin canlılara, doğaya bulaşması olasılığı nedeniyle atıklar
da herkes için tehlike arz ediyor. Pestisitin kendisi de onu taşıyan ambalaj da
kötü. Yurttaşlık Derneği de bu yüzden, <b>‘Daha Çok Sorumluluk Daha Az Plastik’</b>
adlı projesi ile Kazdağları ve Edremit Körfezi havzasında, tarımsal üretimde
plastik kirliliğini azaltmak için bir çalışma yürütüyor. Birleşmiş Milletler
Kalkınma Programı Küresel Çevre Fonu (GEF) da destekliyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Çalışma kapsamında, Çanakkale ve Balıkesir’in
beş ilçesinde, aralarında çiftçilerin, pestisit üreticileri ve bayilerin de
olduğu saha çalışmaları yapılmış. Sonuçlar, en akılcı bertaraf yönteminin,
çiftçilerin gerekli önlemleri alarak atıkları belirli merkezlerde toplaması,
buradan da belediyelerin kontrolünde geçici atık merkezine götürülmesi olduğunu
gösteriyor. Bunun için de yeterli konteynır, toplama merkezi ve atıkların geri
dönüşümü veya berterafını yapacak tesislere ihtiyaç var. <b>Türkiye’de yılda 25
milyon 184 bin ton gübre torbası ve 3 milyon ton pestisit kabı tüketiliyor.</b>
Çevre ve Tarım bakanlıklarının en acil işlerinden biri bu tehlikeli atıkları
toplamak olmalı. Diğer plastik atıklar için de gündemde olan ama hayata
geçirilmeyen depozito uygulaması bu tehlikeli atıkların toplanmasında da çözüm
olabilir.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Birkaç hafta önce Heinrich Böll Stiftung
Derneği’nce yayımlanan Pestisit Atlası’nda en yoğun pestisit kullanımının Adana,
Antalya, Aydın, Bursa, İzmir, Manisa ve Mersin’de olduğu belirtilmişti. Bu
bölgelerde de tarımsal üretim alanlarında benzer sorunlar yaşanıyor. Mesele bir
bölgeyle ilgili değil; ülke çapında uygulanacak kararlara ihtiyaç var. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Pestisit Atlası raporunun Türkiye bölümünü
hazırlayan Dr. Bülent Şık, pestisit ve kalıntılarından en çok çocukların
etkilendiğine dikkat çekiyor. Raporda, Avrupa Birliği yasakladığı pestisit
türlerinin üretimi ve ihracatıyla ilgili önlem almaması nedeniyle
eleştiriliyor. Lüksemburg ve Danimarka ise pestisit kullanımını hızla azaltan
örnek ülkeler. <b>Türkiye’de ise var olan yasaklar bile uygulanmıyor.</b>
Yasaklanmış pestisit etken maddelerine Türkiye’den ihraç edilen gıda
ürünlerinde rastlanınca biz de ne yediğimizi anlıyoruz. Birçok yasak da
Avrupa’dan çok sonra yürürlüğe giriyor. Çocukların bilişsel yeteneklerine zarar
verdiği için 2016’da AB’de yasaklanan klorpirifosinin, Türkiye’de 21 Mayıs 2020’de
yasaklanması gibi.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Pestisit ve plastik kirliliğini, Avrupa’dan
gelen son atık verileriyle birlikte düşünmeliyiz. <b>Avrupa’nın ‘geri
dönüştürülebilir plastik atıklarının’ gönderildiği ülkeler arasında Türkiye birinci
sırada.</b> Tehlikeli plastik atıklarımızı tarladan toplayamadığımız gibi,
yurtdışından da atık alıp duruyoruz. İthal edilen bu atıkların, bir süre sonra ‘nedeni
bilinmeyen’ bir yangınla havamızı, toprağımızı ve suyumuzu zehirleyeceklerini
hepimiz biliyoruz halbuki. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Atık ithalatını durdurmak, tarlalardaki
zehirli plastik atıkları toplatmak, plastik şişelere depozito koymak ve
pestisit kullanımını azaltmak belki de bir yasaya, karara bakıyor. Biz de o
kararı alacaklara bakıyoruz ama ortada yoklar. <b>Çevreyi koruyalım deyince
hepsi makam arabalarına saklanıyor, askerini, jandarmasını üzerimize gönderiyor.
“Sıfır atık” deyince sahnedeki yerlerini alıyorlar.</b> O zaman hep birlikte
bağıralım: Sıfır atık! <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-89541765091803862592023-11-15T15:49:00.024+03:002023-12-04T20:51:46.184+03:00Boykot çağrısı neden benimsenmiyor?<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 15 Kasım 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhk0fhKlz0ex6y5zbeEnttGJXLHTfHrCowMRqN2avpmRXOiz1SziYJu8AXuEUBvnVNiz8pI0lz0yadC3iBSwJbcm6Ct4HJ0SmtpuU9YccrSy3vnnJTYuZcD7JCyRcFlXN8NDrqG2LUvgyOBjn2Ve8oO06CnCKkRncjrsJpdeyH_PpByx2ZpikbHeA/s4000/boykot%20filistin.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="1800" data-original-width="4000" height="144" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhk0fhKlz0ex6y5zbeEnttGJXLHTfHrCowMRqN2avpmRXOiz1SziYJu8AXuEUBvnVNiz8pI0lz0yadC3iBSwJbcm6Ct4HJ0SmtpuU9YccrSy3vnnJTYuZcD7JCyRcFlXN8NDrqG2LUvgyOBjn2Ve8oO06CnCKkRncjrsJpdeyH_PpByx2ZpikbHeA/s320/boykot%20filistin.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><i>Foto: Unsplashed/Austin Crick </i><br /></td></tr></tbody></table><span lang="TR">İsrail’in Hamas’a karşılık vermek için
başlattığı saldırılar, Gazze’de korkunç bir yıkım ve katliama dönüştü.
Türkiye’de siyasi liderler İsrail devletini kınadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan da
önce ılımlı sayılabilecek mesajlar verdi, daha sonra ise iç politikada kazancı
amaçlayan “van minüt” siyasetine geri döndü. Onun dilini değiştirmesiyle de
ülkedeki siyasal islamcılar, İsrail’i desteklediklerini iddia ettikleri belirli
markaları hedef alan boykot çağrıları yapmaya başladı. Hükümetin çizgisi,
protestocuların pusulası gibiydi. Bu da elbette en baştan bir samimiyet sorunu
yarattı. Siyasal islamcıların başını çektiği, hatta kırmızı çizgileri aşarak
bir dayatmaya dönüştürdüğü boykot çağrıları, şu ana kadar kitlesel bir nitelik
kazanmadı. Neden?</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">21 yıldır iktidarı elinde bulunduran, devletin
tüm imkanlarını haksız bir biçimde kullanarak büyümeye çalışan siyasal islamcı
hareket nasıl oluyor da toplumun neredeyse hemfikir olduğu bir konuda tüm
ülkeyi saran bir boykot hareketi örgütleyemiyor? Bu başarısızlığın birkaç
nedeni var. Boykot çağrısının gerekçelerinin net olmamasından başlayabiliriz.
Firmalarla İsrail’in mevcut hükümeti arasında veya Filistin’deki işgale yardım
ettikleri konusunda net bir bağ kurulamıyor. Boykot kampanyalarının başarısı,
gerekçesinin ve kampanyanın başarılı olması halinde etkili olmasından gelir.
Boykot hedefindeki kahve zincirinin (boykotçuların şiddet içeren eylemleri
nedeniyle firma ismi vermiyorum, şiddeti istemeyerek körüklemek, hedef
göstermek istemem) dünyadaki tüm şubeleri kapansa bunun İsrail ordusunu
durduracağına dair bir kanıt yok. Mevcut İsrail hükümetinin gelirlerinin başka
kaynaklardan hatta Türkiye’nin de dahil olduğu birçok ülkeden kaynaklandığı
biliniyor. Örneğin 2022 yılında İsrail’in en çok petrol ithal ettiği ülke
Azerbaycan’dı (ham petrol ihracatının yüzde 65’i). Azerbaycan’ı petrol
satmamaya ikna etmek, insanların ellerindeki kahveleri dökmekten daha etkili
olabilir. Boykottaki hedefler sonuca gitmekten çok halkın tepkisini hükümetten
uzaklaştırıp, etkisiz noktalara kaydırmak için özenle seçilmiş gibi duruyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’nin İsrail’le ticaretinin “van minüt”
çıkışına rağmen artarak sürdüğünü daha önce de yazmıştık. Tam da bu nedenle,
Türkiye’deki birçok kişi bu boykotlara katılmıyor çünkü ülke politikasının
değişmesinin burger yememekten daha etkili bir yöntem olduğunu biliyor. Siyasal
islamcılar ise iktidardaki dostlarını üzmemek için hükümeti eleştirmeden,
boykotun odak noktasına firmaları koyuyor. Boykotların başarısız olmasında en
çok gördüğümüz nedenler tutarsızlık ve çizgisizliktir. Boykot çağrıcıları ister
istemez halkın süzgecinden geçirilir. Tutarsızlıklar kampanyaların başarısız
olmalarına neden olur. Yıllardır enerji tasarrufu çağrısı yaparım, 150-180 TL
bandında seyreden elektrik faturalarımı gösteremeyecek olsam bunu yapmazdım.
Boykot çağrısı yapanların evlerine girilse, İsrail hükümetini desteklediği ilan
edilen onlarca eşya bulunur.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right; margin-left: 1em; text-align: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTwGE0HG_Om5JIDimFZhZ-Bjjw2nt2h3yNFkLlWC0bbzglX7wjn262jFCbypreg43KPVys4FnIxW-vBHAsFt0NT1-kBoidA8aHwOQTEB3vsdUCSxDnzLZSr2sm5mFmDX497F3g8tOmQ-Y5n3D5jzFkc0I0sTZaDNK_GRnumSNqbBcJV7Q-RKxU-Q/s4032/filistin.jpg" style="clear: left; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4032" data-original-width="3024" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhTwGE0HG_Om5JIDimFZhZ-Bjjw2nt2h3yNFkLlWC0bbzglX7wjn262jFCbypreg43KPVys4FnIxW-vBHAsFt0NT1-kBoidA8aHwOQTEB3vsdUCSxDnzLZSr2sm5mFmDX497F3g8tOmQ-Y5n3D5jzFkc0I0sTZaDNK_GRnumSNqbBcJV7Q-RKxU-Q/w240-h320/filistin.jpg" width="240" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span lang="TR">Foto: Unsplashed/Minhaj</span></td></tr></tbody></table><span lang="TR">Boykotun başarızlığındaki üçüncü neden ise
kutuplaşma. Boykot çağrılarını takip etmeye çalışıyorum ve önüme hep “müslüman
kardeş” vurgusu çıkıyor. Filistin’deki sistemsel ayrımcılığa (apartheid),
katliama, insanlık suçuna karşı çıkan milyonların ortak noktası hiçbir zaman
Müslümanlık olmadı. Londra’da yürüyen milyonların çoğunun müslüman olmadığı
açık. İspanya’da, Avustralya’da İsrail’e silah götüren gemileri durdurmaya
çalışan işçi ve eylemciler bunu bir sınıf bilinciyle yapıyor. (Siyasal
islamcılar, Türkiye’deki güçlü sol sendikalar güçsüz bırakılırken ses çıkarsa
bugün benzer eylemleri Türkiye’de görebilirdik) Celtic taraftarları UEFA’nın
ceza tehdidine rağmen Filistin bayraklarını statta dalgalandırıyor. Filistinli
hıristiyanların, dürzülerin İsrail tarafından bombalandığı, kiliselerin hedef
alındığı ortada. Tüm dünyada binlerce yahudinin barış çağrılarına ortak olduğu
biliniyor. Mücadeleyi Müslüman-Yahudi kavgasına dönüştürmek ve oradan siyasi
rant elde etmeye çalışmak boykotu da Türkiye’yi de haliyle etkisiz kılıyor. Nefrete
nefretle karşılık vermeye çalışmak, boykot örneklerinin en güçlülerine imza
atmış Gandi’nin kemiklerini sızlatıyor. </span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Siyasal islamın riyakarlığı, boykot ve barış
görüşmelerinde Türkiye’nin önünü tıkarken, Filistin’e destek konusunda bayrağı,
Kolombiya’nın tarihindeki ilk sol hükümeti taşımaya devam ediyor. Kahve içenle,
burger yiyenle uğraşacağınıza, alnınızı iki elinizin arasına alıp düşünme zamanı
gelmedi mi sevgili dostlar?</span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-57724964375930596152023-11-08T21:15:00.008+03:002023-11-16T21:19:06.219+03:00CHP’nin değişim sürecinden çıkarılacak dersler<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 8 Kasım 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhy2tjay6CJYZyVuOGwTcXpCgHDo-45oZpX3_wVQdBw3-0tJ1FQ5w3d1ZoA_5Klcao6gDRhPJcDqzzjL82fbMw_8cNDGhTJpz_6zcRP0zQxrQQ7f_HthSFZM0QhZC6YN-bF-elCB6elK7fKtvFfEMLyOZnbRiLvRN7IOf1u_jgS22ubMWVZXwj3JQ/s1920/%C3%B6zel%20k%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1080" data-original-width="1920" height="180" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhy2tjay6CJYZyVuOGwTcXpCgHDo-45oZpX3_wVQdBw3-0tJ1FQ5w3d1ZoA_5Klcao6gDRhPJcDqzzjL82fbMw_8cNDGhTJpz_6zcRP0zQxrQQ7f_HthSFZM0QhZC6YN-bF-elCB6elK7fKtvFfEMLyOZnbRiLvRN7IOf1u_jgS22ubMWVZXwj3JQ/s320/%C3%B6zel%20k%C4%B1l%C4%B1%C3%A7daro%C4%9Flu.jpg" width="320" /></a></div>Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası CHP <b>‘tu
kaka’</b> ilan edilmişti. Ana muhalefet partisi rolü bile tartışılıyordu. Özgür
Özel ve ekibinin başarısından sonra CHP’nin muhalefetin güçlü bir bileşeni olma
olasılığı tekrar belirdi. Bunu yapan da genel başkan değişikliği değil,
değişimin giderek zorlaştığı ve kabullenmenin arttığı Türkiye’de, bir siyasi
kuruma bağlı kişilerin özgür iradeleriyle seçim yapabilmeleriydi. Çıkar
ilişkileri, manipülasyon ve yalanlarla dolu siyasette <b>‘özgür irade’</b>nin
başkaldırısı önemli bir umut kaynağı oldu.<p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Şimdi herkes Özgür Özel’in muhalefeti yeniden
birleştirip, iktidara bir seçim yenilgisi yaşatıp yaşatamayacağını soruyor. Yanıtını
muhtemelen yerel seçimlerden önce alamayacağız. Umutsuzluk hastalığına
yakalanmış muhalifleri hasta yataklarından kaldırdığı ve yüzleri güldürdüğünü
ise sanırım hepimiz görüyoruz.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye’de muhalefeti iktidara taşıyacak
formülü bulmak kolay değil, işin içinde ittifaklar, atılması gereken cesur
adımlar var. Öncesinde ise yapılacak bazı basit ama önemli işler var. Gündemde
CHP olduğu için onun üzerinden örnekler vermek daha anlamlı ama iktidara
yürümeyi hedefleyen her partinin ‘yapılacaklar’ defterinde olması gereken bir
liste bu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylıktan çekilmesine karşı çıkan partililere
ait görüntü, işe nereden başlanacağını da anlatıyor aslında. CHP’nin karar alma
mekanizmalarının çalışmadığına, organizasyon becerisini yitirdiğine yıllardır
tanıklık ediyoruz. Sadece son seçim döneminden Kurultay’a kadar giden sürece
bile baksak onlarca hata sayabiliriz. Muhalefetteki partilerin ilk işi, kurum
içi çalışmayı sağlam temellere oturtmak olmalı. <b>İktidara yürüyecek bir
partinin çarkları kusursuz işlemeli ve bunu halka gösterebilmeli.</b> Partiniz
kuracağınız hükümetin ipuçlarını verir. Liyakat, planlama, iletişim stratejisi,
teknolojik altyapı, işbölümü ve karar alma mekanizmaları sizin ülkeyi nasıl
yöneteceğinizi de gösteren örnekler.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Şimdi, Özgür Özel’in ikinci tur sonunda başkanlığa
seçildiğinin açıklanacağı anı hatırlayalım. CHP’nin 38, Olağan Kurultayı’nın
Divan Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tüm çağrılarına rağmen boşalmayan bir kürsü
vardı ekranlarda. CHP’nin 13 yıl sonra seçilen yeni genel başkanını kürsüde tek
başına gösteren net bir kare göremedik. Özgür Özel konuşmasını bir kalabalığın
içinde yapmak zorunda kaldı. Halbuki, bu karenin yeni bir liderin doğuşunu
müjdeleyen ilk kare olması nedeniyle önemi büyüktü. Kürsünün etrafının boşaltılamaması,
medya için uygun bir yerin ayarlanamaması partinin dağınıklığını ve
etkisizliğini de gösteriyordu. Aynı sorunu, Kılıçdaroğlu’nun Yavaş ve
İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı Yardımcısı Adayı olacağını açıkladığı gün de
yaşamıştık; Selvi Kılıçdaroğlu o karenin içinde kalmıştı. Bir seferlik bir
hatadan bahsetmiyoruz. Kurultay’da düzeni sağlayamayan, medyaya vereceği
fotoğraf karesini planlayamayan bir partinin seçimde sandıklarda organize
olabileceğini, ülkede düzeni sağlayabileceğini düşünmek zor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">Organizasyon kabiliyeti ve iletişim
stratejisini küçümsemeyin.</span></b><span lang="TR"> CHP son seçimde yaptığı bu
tarz hatalar ile hem seçimi kaybetti hem de gelecek seçimleri riske attı.
Altılı Masa’nın adayını belirlemeyi son günlere bırakması, mutabakat metnini
alelacele hazırlaması, küçük partilere verilecek milletvekili sayısını olası
bir referanduma göre hesaplanmaması, kaybedilen seçim sonrası istifayı
geciktirmek gibi onlarca hatayı yan yana koyduğumuzda bugüne nasıl geldiğimiz
de görüyoruz. Cumhurbaşkanlığı için iki önemli adayını, Yavaş ve İmamoğlu’nu,
seçimin zora girdiği anlarda kamuoyuna açıklama yapmak için sahaya sürmesi ve
onların imajını zedelemesi de bir sonraki seçimi bile etkileyecek hatalardı. Partinin
basın sözcüsünün, genel başkan yardımcılarının, önde gelen kurmaylarının o gece
neden sorumluluk almadığını ben hâlâ merak ediyorum. <b>Muhalefetin tüm
bileşenleri bu hatalardan ders çıkartmalı.</b> <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">Muhalefette doğruları kabul ettiremeyiz
düşüncesiyle eğrilere razı gelme düşüncesi artık sona ermeli.</span></b><span lang="TR"> Dünyada değişimi başlatan partilerin çoğunun çılgın fikirleri vardı.
Almanya’da bugün iktidar ortağı olan Yeşiller, Avrupa’nın sanayi devinde,
nükleer enerjiye karşı bayrak açarak ülkenin tüm enerji politikasının
değişmesini sağladı. Neo-liberal politikaların kıskacındaki Türkiye’de halkın
onları bu darboğazdan kurtaracak radikal fikirlere ihtiyacı var. Korkmamalıyız!</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Halka doğrudan ve kesintisiz ulaşmayı
başaracak bir örgütlenme, gözümüzde büyüttüğümüz endişe bulutlarını
dağıtabilir. İktidarın medya ve manipülasyon gücüne meydan okuyabilir. <b>Değişimi
gösterenin isimler değil icraatlar olduğunu unutmayalım.</b><span style="mso-spacerun: yes;"><br /></span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-58818500888415072172023-11-03T22:40:00.011+03:002023-11-16T21:27:28.697+03:00Kalkınma Planı’nın enerjisi fosil ve nükleerden<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Kasım 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7447pHQm6RIzkpc_9dDec18-lpP_avci9E3O6XyDCNy-WB990qEi_FXzU9tGfcD5WxVenwQ31LouMfZXIOpY4sJa9O6U4uNlEZM4spZJODNDbzn_D4qMKe9M8NIPzmmwd2tK3hwFdTFz_YTJ8aGB1eWNzrCFgVD8UGyfj6OehOdD7pUr6zRKR3w/s2048/en%20bak%20kalk%C4%B1nma.jpeg" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="2048" data-original-width="1708" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7447pHQm6RIzkpc_9dDec18-lpP_avci9E3O6XyDCNy-WB990qEi_FXzU9tGfcD5WxVenwQ31LouMfZXIOpY4sJa9O6U4uNlEZM4spZJODNDbzn_D4qMKe9M8NIPzmmwd2tK3hwFdTFz_YTJ8aGB1eWNzrCFgVD8UGyfj6OehOdD7pUr6zRKR3w/s320/en%20bak%20kalk%C4%B1nma.jpeg" width="267" /></a></div>12. Kalkınma Planı Resmi Gazete’de
yayımlanarak resmiyet kazandı. Resmiyet ile samimiyetin farklı <span lang="TR">kavramlar
olduğunu da böylece hatırlamış olduk. Planın enerji bölümünün amacı, ‘2053 net
sıfır emisyon hedefini esas alarak’ diye başlıyor. Altı satırlık cümlenin
devamında ise nükleer enerjiyi daha fazla kullanmak, enerji verimliliğini
artırmak, yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirerek kendine yeterli
olmak gibi birçok hedef yer alıyor. Peki plan bize aslında ne diyor?</span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">509 numaralı maddede, ‘Enerji arz güvenliğinin
sağlanması kapsamında çevresel etkiler azami ölçüde göz önünde bulundurularak
yerli kömürün kullanımına devam edilecektir’ diyor. Altındaki yardımcı
maddelerde de mevcut kömür yakıtlı santrallarda rehabilitasyon yapılarak,
iyileştirmeler sağlanacağı, rezervlerin temiz kömür teknolojileriyle
kullanılması için Ar-Ge çalışmalarının yapılacağı yazılı. İklimi değiştiren
kömürün emisyonları unutulmuşa benziyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bu köşede defalarca hükümetin 2053 net sıfır
hedefinin bir slogandan ibaret olduğunu yazdık. Önce gerçekten de Cumhurbaşkanı
tarafından ortaya atılmış bir slogandı, sonra resmi belgelerde de yer verilmeye
başlandı. Başlandı ama kömür, petrol, gaz gibi fosil yakıtların kullanımı
nedeniyle ortaya çıkan emisyonları sıfırlayacak ya da yutak alan dediğimiz
orman varlıklarını koruyarak, artırarak çıkan emisyonu nette sıfırlayacak bir
plana henüz rastlamadık. Kalkınma Planı’nda olduğu gibi bir yandan emisyonları
azaltacağız deyip, öte yandan bildik yoldan devam edileceğini görüyoruz. Yoksa,
kömürden önünde sonunda çıkacağını planlayan bir hükümet eski kömür
santrallarını neden rehabilite etsin? Temiz kömür gibi hem teknolojik hem de
ekonomik açıdan rüştünü ispatlamamış projelerle neden vakit ve para kaybetsin?
Bu yüzden de tekrarlamakta fayda var. <b>Türkiye’nin 2053 veya bir başka ileri
tarihe dair net sıfır emisyon hedefi yok.</b> Dernekler, sözde iklim mücadelesi
verenler hükümetten çekindikleri için söylemekten kaçınabilir ama biz yazalım.
Bu hedef, onu hayata geçirecek politikalar olmadan göstermelik bir slogandan
başka bir şey değil. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Kalkınma Planı’nın nükleer enerjiye yaptığı
atıf da gözden kaçmamalı. Küçük modüler nükleer reaktörleri füzyon gibi yeni
teknoloji sınıfına alarak bu alanda çalışma yapılacağının söylenmesi tam bir
aymazlık. Modüler reaktörler küçük nükleer reaktörler. Yeni bir teknolojiden
bahsetmiyoruz. Ne nükleer atık sorununu çözebiliyor ne de pahalı nükleer
enerjiyi ucuzlatıyor. Güvenlik sorununu ise artırıyor. Nükleer lobinin bu yeni
pazarlama taktiğinin bir devlet politikasına dönüşmesi ilginç. Hatırlarsanız,
ABD kaynaklı küçük modüler nükleer reaktör fikrini, Altılı Masa’nın Ortak Politikalar
Mutabakat Metni’nde de görmüştük. <a href="https://ozgurgurbuz.blogspot.com/2023/02/nukleerde-ortaklastlar.html" target="_blank"><b><i>Nükleerde Ortaklaştılar</i></b></a>
başlıklı yazımda detayları var. O metne bu nükleer fikri kim soktuysa, 12.
Kalkınma Planı’na da sokmayı başarmış. <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR">***</span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">TMMOB’a bağlı Elektrik Mühendisleri Odası,
2022 yılını değerlendiren yeni bir rapor yayımladı. <b><a href="https://www.emo.org.tr/ekler/03f618b9d2a3667_ek.pdf" target="_blank">2022 Yılı ElektrikEnerjisi Görünümü</a></b> adlı raporu en çok Kalkınma Planı’nı hazırlayanların
okumasını isterim. EMO raporunda, teknolojik gelişmeler desteklenmekle birlikte,
fosil yakıt ve nükleer enerjinin yarattığı sorunların, sınırlı kaynak olmaları
ve iklim üzerindeki etkileri nedeniyle teknolojiyle çözülemeyeceği açıkça
yazılmış. EMO, suyun canlılar için önemine de vurgu yaparak, su kullanımında
elektrik üretiminin önceliklendirilmesine karşı çıkan bir uyarıda bulunmuş.
Atıl durumdaki üretim ve iletim tesislerine de dikkat çeken rapor, elektrik
enerjisinin üretim ve yönetiminin kamuya verilmesini savunuyor. Türkiye’de elektrik
üretme kapasitesinde fazlalık var. Dünyada da herkes enerjiyi daha verimli
kullanmaya çalışıyor, bu alanda hedefler koyuyor. <b>Kişi başına düşen elektrik
tüketimini altı yılda yüzde 25 oranında artırmayı planlayan 12. Kalkınma
Planı’nı görünce, EMO’nun bu çağrısı daha fazla önem taşıyor.</b> Enerji
sektörü şirketlerin kâr etme aracı oldukça, bizim daha fazla tüketmemiz
istenecek. Sektörü şirketlere teslim eden AKP’nin planından da bu anlaşılıyor.
Doğanın ve insanın ise daha çok tüketmeye değil, eldekileri daha verimli
kullanmaya ve yavaşlamaya gereksinimi var. </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-17261743543389746932023-10-27T16:17:00.007+03:002023-11-02T16:21:02.565+03:00Türkiye’nin ikinci yüzyılı nasıl olmalı<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 27 Ekim 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5F-QrFW-rOGLeqxgGTufGO2YX-3mKhgdlx8Lk3Eit8Pt2Ugex6PdQ5-PtzSS8ABDKplMqUrJRXxwYfPzzMphP1wNbCTvwrLbKQr2iprSVf_sKjO3v3W3iStlRZxWFf2zGjf55OO4M3WwPGEYogGW0wysny8VD40w4JZVSCCz1WTt-ZYbjbPmpVg/s4000/20231029%20Kiz%20Kulesi%20O%20Gurbuz.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4000" data-original-width="3000" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5F-QrFW-rOGLeqxgGTufGO2YX-3mKhgdlx8Lk3Eit8Pt2Ugex6PdQ5-PtzSS8ABDKplMqUrJRXxwYfPzzMphP1wNbCTvwrLbKQr2iprSVf_sKjO3v3W3iStlRZxWFf2zGjf55OO4M3WwPGEYogGW0wysny8VD40w4JZVSCCz1WTt-ZYbjbPmpVg/s320/20231029%20Kiz%20Kulesi%20O%20Gurbuz.jpg" width="240" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: O. Gurbuz<br /></td></tr></tbody></table>Türkiye Cumhuriyeti yüzyılı devirdi, yeni bir
yüzyıla hazırlanıyor. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları cumhuriyeti kurarken
bir hedefleri vardı. Türkiye’yi demokratikleştirmek, tarımdan endüstriye,
eğitimden toplumsal yaşama kadar tüm alanlarda ülkeyi modernleştirmek. Kendi
ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi, toplumsal alanlardaki büyük iyileştirmeler,
kadın erkek eşitsizliğinden sosyal devlete kadar birçok alanda ilerleme sağladı.
Dış politikada ise bağımsızlığını koruyan ama çatışmadan uzak duran bir ülke
hayal etmişlerdi. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Geçtiğimiz yüzyılın ortasına kadar birçok
alanda bu hedeflere ulaşıldı, kadın hakları, eğitim, sanayileşme gibi alanlarda
beklentilerin de üzerinde ilerleme sağlandı, bazı konularda dünyadaki önder
ülkelerin bile önüne geçildi. İşgalden kurtulmuş, yorgun ve kaynakları sınırlı
bir ülke için destansı bir başarıydı bu. Yüzyılın diğer yarısında ise sağ
hükümetler Türkiye’yi yönetmeye başladı ve özetle söylersek, ilerleme durdu,
duraklama dönemi başladı. Son 21 yıldır da AKP hükümetiyle aynı Osmanlı
İmparatorluğu’nda olduğu gibi gerileme dönemine girildi. Osmanlıcılık oynamayı
sevenlerin döneminde, Türkiye’nin Osmanlı’nın kaderini paylaşması bir tesadüf
olmasa gerek.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Cumhuriyetin 100. yılında bir çöküş dönemine
girdiğimizi söylemenin hamaset olduğunu düşünebiliriz. İçinde bulunduğumuz çağın
gereği tanıklık ettiğimiz teknoloji temelli ilerlemeleri, mevcut hükümetin
hizmetleri sandığınız için aklınız karışmış da olabilir. Turgut Özal döneminde
de evlerde telefon sayısının artması büyük bir icraat olarak anlatılmıştı.
Telekomünikasyondaki ilerleme bugün tüm dünyayı değiştirdi ve cep telefonuna,
internete kadar uzandı. Bu değişime ayak uydurmak zaten kaçınılmazdı. Bugün yeni
binaların yapılması gibi. Asıl sorun o alanda yön belirleyen, teknoloji
geliştiren ülkeler arasında olamamak. AKP de o sağ geleneği taklit ederek,
yapılması gereken yolları, köprüleri bir başarı hikayesiymiş gibi anlatıyor.
Çöküşe götüren ise birçok projesinin ekonomik geçerliliğinin olmaması,
yolsuzluğa bulaşması, liyakat ve insan haklarını hiçe sayması; bir başka
değişle yeni yüzyılın değerlerini taşımaması. 20 gün içinde değişen İsrail dış
politikası da nasıl yönetemediklerinin güncel bir örneği.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Savaşların, ırkçılıkla beslenen sağın güç
kazandığı günümüz dünyasında bu akımın karşı tezinin kısa zamanda güçleneceğini
ve yeni yüzyılın değerlerini oluşturacağını görmemiz lazım. Vietnam savaşı,
çiçek çocuklarını doğurmuş, barış ve şiddetsizlik uzun süre politik arenayı
domine etmişti. İklim krizi sadece çevre politikalarını değil ekonomiyi
şekillendirmeye başladı. Neredeyse 30 yıldır kapitalizm dünyadaki ekonomik
sistemin tek hakimi oldu. Sendikalar güçsüzleşti, endüstrileşme insan refahını
artırmak için değil daha fazla kâr elde etmek için kullanıldı. Bu da karşı
tezini geliştirdi. Bugün başta zengin ülkeler olmak üzere çalışma saatlerinin
düşürülmesi konuşuluyor ve dört günlük çalışma haftasını deneyen ülkelerin
sayısı artıyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Tüketim çılgınlığı, başta iklim krizi olmak
üzere birçok çevre sorununun bir numaralı sorumlusu. Toz duman içinde sıra
çevreye gelmiyor gibi görünse de gençlerin siyasi yelpazede ekolojiyi öne
çıkaran partilere yönelmesi çok uzun sürmeyecek. Küresel siyasette çevre
konuları çoktan önemli bir belirleyici oldu. ABD’den Avrupa’ya, barınma, sağlık
ve eğitim alanlarındaki krizleri insanları ortak bir noktada buluşturuyor.
Kapitalizm ve emperyalizmin yarattığı sorunlar hemen hemen her ülkede
hissedilmeye başlandı. Bu da halihazırda var olan çözümlerin ortaklaşmasına yol
açacak ve içinde bulunduğumuz çağın kurtuluş ümidini kitleselleştirecek. Böyle
olmasını bekliyor ve umuyorum.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Türkiye, cumhuriyetinin ikinci yüzyılında
kendisine bir yol haritası çizmeyi başarır, dünyanın geleceğine uygun hedefler
koyabilirse yeniden ilerleme dönemine girebilir. Bugün zayıf gibi görünen
değerleri sahiplenmek, önderlik etmek Türkiye’ye küresel arenada önemli bir
sorumluluk da verebilir. Geleceği inşa etme yolunda, karar alma süreçlerinde <b>cesaret</b>,
yaşamın üstünlüğü ile demokrasiyi öne çıkaracak faaliyetleri önceleyen <b>akılcılık</b>
ve gerçek gereksinimleri karşılayacak verimli bir <b>üretkenlik </b>yeni
yüzyılın anahtar kelimeleri olacak. Ekolojik, çağdaş, demokratik ve laik bir
cumhuriyette yaşamak dileğiyle, ikinci yüzyılımız kutlu olsun. <b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></b><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span><span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-4210647575609974392023-10-20T23:30:00.014+03:002023-11-16T21:23:47.032+03:00Mehmetçik Gazze’ye<p><b><span lang="TR"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 20 Ekim 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR"></span></p><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWElRGUpSU5Gk0xehWEavcJ0tmDJQFVrrLY51mhvtj0RoWQ3PCX5l45iBqdJL91G2-D2bzeiQEGSCTsWhnnniII37RYHS0D8-zsVCWbpZWiDxQq6EiK2gnmrDD-AuxiZv8Y_D6Ql2ae3EH9DEHTylS-3duFTv_ltXh9PMevUMOFqxDwhRiIoLr9A/s4600/yousef-salhamoud-unsplash.jpg" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="4600" data-original-width="3066" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjWElRGUpSU5Gk0xehWEavcJ0tmDJQFVrrLY51mhvtj0RoWQ3PCX5l45iBqdJL91G2-D2bzeiQEGSCTsWhnnniII37RYHS0D8-zsVCWbpZWiDxQq6EiK2gnmrDD-AuxiZv8Y_D6Ql2ae3EH9DEHTylS-3duFTv_ltXh9PMevUMOFqxDwhRiIoLr9A/s320/yousef-salhamoud-unsplash.jpg" width="213" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;">Foto: Yousef Salhamoud-Unsplash</td></tr></tbody></table><span lang="TR">Filistin’in bağımsızlığına kavuşması, bölgeye
barışın hakim olması için sağcı ve siyasal islam taraftarlarının bulduğu yegane
çözüm Türkiye Cumhuriyeti’nin ordusunu savaşa göndermek oldu! “Mehmetçik
Gazze’ye” diye bağırdılar. </span><p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Bugünkü dünyada barışı savaşla kazanmak diye
bir seçenek yok. Asker göndererek, savaşa giderek, beddua ederek Filistin özgürlüğüne
kavuşamaz; kavuşamadığını da 75 yıldır herkes görüyor. Mevcut İsrail hükümeti
barış istemiyor, o zaman onu barış yapmaya ikna etmek gerek. Militarist akıl,
çoğu zaman barış isteyeni zayıf görme hatasını yapar. İngilizlerin Gandi’yi
hafife alması gibi İsrail ve ona destek verenler de bugün o hatayı yapıyor. Filistin’e
özgürlük isteyenler bu konuda ortak bir tavır alarak üzerine düşeni
yapmalı.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Konu Filistin olunca hamaseti ellerinden
bırakmayan Türkiye’deki siyasal islamcılar, slogan atıyor ancak ellerini taşın
altına koymuyor. Diplomatik ve ekonomik ambargolar içerecek bu barışçıl ikna
süreci, istikrarlı ve uzun vadeli bir birliktelik gerektiriyor. Siyasal islam
ise Türkiye’den de gördüğümüz üzere ‘u dönüşleriyle’ ünlü. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Siyasal islamın zikzakları, Arap ülkelerinin
politikalarındaki değişkenlikler ve ne yazık ki son 20 yılın Türkiye’sinin
istikrarsız dış politikası bu tip bir mücadelenin önündeki yegane engeller
arasında. Hâl böyle olunca ‘one minute’ten ötesi yok. Kürsülerde lanet okuma, sabah
akşam İsrail’i kınama tam gaz ama aynı etkisiz politikaları sürdürmeye de devam
ediyoruz. Sahneye bakınca oyun güzel görünüyor ancak sahne arkasına geçince hem
oyuncular hem de senaryo yerlerde sürünüyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">2009’da
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “one minute” çıkışı siyasal islamın bu sorunu
da çözemeyeceğine dair iyi bir örnek. O çıkıştan sonra gördüğümüz diplomatik
ilişkilerin bozulduğuydu. Ticaret rakamları ise tam tersini söylüyor. İsrail
ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2009’da 2,6 milyar dolarken krizden hemen
sonra 3,5 milyar dolara çıktı. 2022’de 9 milyar dolara dayandı. Enerji gibi
stratejik konularda işbirliği arttı. Örneğin, Türkiye’nin petrol ithalatının
yüzde 2,2’si İsrail’den geliyor. İsrail’in en çok petrol ihraç ettiği ülke ise Türkiye.
</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Sadece Türkiye ile mi durum böyle? Mısır
2020’den bu yana İsrail’den gaz ithal ediyor. İsrail’in gaz ihracatının kabaca
yüzde 60’ı Mısır’a, kalanı da Ürdün’e yapılıyor. İsrail, Mısır’a yaptığı 6
milyar metreküplük gaz ihracatını 10 yıl içinde 30 milyar metrekübün üstüne
çıkarmayı planlıyor. Rus gazına alternatif arayan AB’de bu planları
destekliyor. Hamas’ın saldırısından iki gün önce, 5 Ekim’de Enerji Bakanı
Alparslan Bayraktar, İsrail gazının Türkiye'ye getirilmesi için görüşmelerde
bulunmak üzere İsrail'i ziyaret etmeyi planladığını söylemişti. AB de gazı
gemilerle değil boru hattıyla taşıyacak bu plana daha sıcak bakıyor. 7 Ekim’den
iki gün öncesine kadar Filistin işgal edilmemiş miydi? İsrail ticaret yapılan
sıradan bir ülke miydi, iki gün içinde mi yoldan çıktı? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Başta Arap coğrafyası olmak üzere, barış
isteyenlerin yapacağı ilk iş, diplomatik ve ticari ilişkilerin kesilmesi için
geniş kapsamlı bir çalışma yürütmek olmalı. İsrail’le ticari anlaşmalar yapmış
Kolombiya’nın, İsrail Büyükelçisi’nden ülkeyi terk etmesini istemesi Arap
ülkeleri için önemli bir örnek. Dünyanın beşten büyük olduğunu göstermek isteyen
Türkiye için de önemli bir fırsat olabilir. Lafla değil icraatla sorun
çözülebilir. Çözmek istemiyorsanız da başta size oy verenler olmak üzere
kitlelere gerçekten bu konuda ne yapacağınızı söylemekte fayda var.
Söyleyebiliyor musun ey AKP? </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR">Ambargo sadece ABD’nin istediği ülkelere karşı
yapılacak diye bir şart yok. Ticari, siyasi, sosyal, sportif ve kültürel
ilişkilerin hatırı sayılır bir coğrafya tarafından kısıtlanması, uluslararası
bir tecrit, İsrail’de sağcı hükümetlerin iktidarına son verebilir ve barış
yanlısı hükümetlere yeşil ışık yakabilir. Ambargo ve boykotlara aynı şekilde
karşılık verilebilir, buna hazır olunmalı. Bedel ödemeden barış sağlanamaz. Askeri
çılgınlıkların, parmak sallamalı nutukların ve arka planda devam eden ticari
ilişkilerin bugünkü katliamlara davet çıkardığını unutmamalıyız. Barış
isteyenler, somut ve ilkeli önerilerle uzun soluklu ve küresel bir mücadeleyi
örgütleyebilir. Yapılabilirse, atılan somut adımlar Filistin sorunundan militan
devşirmeye çalışan siyasal islamcı unsurları sekteye uğratabilir ve nerede
durduklarını bir kez daha gözler önüne serebilir.<br /></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-43339562456385129162023-10-13T21:25:00.015+03:002023-10-15T21:35:26.597+03:00Türkiye'den 44 şirket kara listede<p><i><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Aralarında
Alarko Holding, Doğan Holding, Koç Holding, Sabancı Holding, Aselsan, Bizim
Toptan, Roketsan ve Turkcell gibi Türkiye’nin en büyük işletmelerinin de olduğu
44 firma, iklim ve çevre kıstaslarına uymadığı için fon sağlayan 87 kuruluşun
kara listesine girdi.</span></i></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"><i>Özgür Gürbüz-BirGün/13 Ekim 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4LlVexJKeYJ0E4PR3jKetVQ6I4BKaNMhyphenhyphen-335ESGPhHP7OexC0tTFSeXVKcsmUWi4c62_0MwQe244dSx4DB6XigdHuGCjHxU6_Nn8fce3y-SyY1ECqQKgkOCKnbVvgDUHpt7EgFzgaVEOuCzLPrE-_tsIUdfXm5hxjRYdu8TAkzA3r1525Tt-EA/s660/financial%20exclusions.PNG" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="660" data-original-width="499" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh4LlVexJKeYJ0E4PR3jKetVQ6I4BKaNMhyphenhyphen-335ESGPhHP7OexC0tTFSeXVKcsmUWi4c62_0MwQe244dSx4DB6XigdHuGCjHxU6_Nn8fce3y-SyY1ECqQKgkOCKnbVvgDUHpt7EgFzgaVEOuCzLPrE-_tsIUdfXm5hxjRYdu8TAkzA3r1525Tt-EA/s320/financial%20exclusions.PNG" width="242" /></a></div>Ticari
faaliyetlerini petrol, kömür ve gaz gibi fosil yakıtlara, silah üretimi ve
ticaretine, tütün ürünlerine ve iklime zarar veren çalışmalara dayandıran 4532
şirket, 16 ülkeden 87 finans kuruluşunun kara listesine alındı. Ağırlıklı
olarak Avrupa’da yer alan küresel yatırımcı kuruluşlar ve bankalar,
sürdürülebilirlik esaslarına uymayan bu şirketlere kredi vermiyor. 4532 şirket
arasında Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek aracılığıyla yurt dışından
kaynak arayan Türkiye’den de 44 firmanın ismi yer alıyor. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Türkiye’den Alarko
Holding, Çalık Holding, Çukurova Holding, Doğan Holding, Kazancı Holding, Koç
Holding, Sabancı Holding gibi holdinglerin yanı sıra Akenerji, Aksa, Anadolu Grubu,
Aselsan, Bizim Toptan, ENKA, EÜAŞ, Mavi, Makine ve Kimya Endüstrisi (MKE), Park
Elektrik Üretim ve Madencilik, Roketsan, Tekfen, Turkcell gibi dev şirketlere
de listede rastlanıyor. Firmaların kara listeye alınmasında beş ana etken rol
oynuyor. İklim değişikliği, tartışmalı silah üretimi, tütünle bağlantılı
faaliyetler, insan hakları ve iş uygulamalarındaki eksiklikler. Exxon Mobil,
Philip Morris, General Dynamics, Walmart ve Çin Ulusal Petrol Kurumu (CNPC)
gibi küresel dev şirketler de aynı listede yer alıyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Kamuya açık bir
şekilde <a href="http://financialexclusionstracker.org"><i>financialexclusionstracker.org</i></a> adresinde paylaşılan kara listede
firmaların neden bu listeye alındığı da belirtiliyor. Örneğin, dünyanın en
büyük gıda üreticilerinden JBS, Amazon ormanlarında yarattığı tahribat ve hak
ihlalleri nedeniyle finansal kuruluşların kara listesine alınmış. Kara listeye
alınma nedenlerinin yüzde 40’ı iklim kriziyle ilgili. İklimi silah ve tütün
başlıkları takip ediyor. BankTrack ve Fair Finance International (Uluslararası
Adil Finans) gibi 10 farklı sivil toplum örgütünün işbirliğiyle oluşturulan
veritabanı, finansal kuruluşların kara listeye aldığı şirketleri göstermenin
yanı sıra daha fazla sayıda finansal kuruluşu benzer faaliyetleri finansal
destek kapsamı dışına almaya çağırmayı da hedefliyor. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">İzmir Demir
Çelik, Ereğli Demir Çelik ve Türkiye Kömür İşletmeleri’nin listeye giriş nedeni
kömür üretimi-kullanımına bağlı olarak iklim kategorisi altında olmuş. Türk
Eximbank, Ziraat Bankası ve Vakıfbank ülke politikaları nedeniyle listede yer
alırken Halkbank insan hakları kategorisinde sınıflandırılmış. Anadolu Grubu
içki ve tütün, Net Holding kumar, silah üretimi yapan şirketler ise silahlar ana
kategorisinde yer almış alt kategorilerde ise tartışmalı silahlar, mayınlar ve
hatta nükleer silahlar gibi (Roketsan ve Aselsan için) alt başlıklar da var.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Kara listedeki
firmalara kredi vermeme kararı alan finansal kuruluşlar arasında ABN Ambro,
Achmea, ANZ, Danske Bank, Ethikbank, Folsam, Spar Nord gibi ağırlıklı olarak
kuzey Avrupa ülkelerine ait bankalar ve emeklilik fonları yer alıyor. Etik veya
sürdürülebilir faaliyette bulunmayan şirketlere fon vermeme kararı alan finans
kuruluşları arasında Türkiye’den bir isme rastlanmadı. </span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">87 finans
kuruluşunun kara listesine alınan 44 Türk şirketi</span></b></p>
<table border="1" cellpadding="0" cellspacing="0" class="MsoTableGrid" style="border-collapse: collapse; border: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-padding-alt: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; mso-yfti-tbllook: 1184;">
<tbody><tr style="mso-yfti-firstrow: yes; mso-yfti-irow: 0;">
<td style="background: #BFBFBF; border: solid windowtext 1.0pt; mso-background-themecolor: background1; mso-background-themeshade: 191; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><b><span lang="TR" style="color: black; mso-ansi-language: TR; mso-color-alt: windowtext;">Şirket
adı</span></b><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"></span></b></p>
</td>
<td style="background: #BFBFBF; border-left: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-background-themecolor: background1; mso-background-themeshade: 191; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><b><span lang="TR" style="color: black; mso-ansi-language: TR; mso-color-alt: windowtext;">Listeye
alındığı kategori</span></b><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"></span></b></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 1;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Akenerji</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 2;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Aksa</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 3;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Aksoy
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 4;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Alarko
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 5;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Anadolu
Efes Biracılık</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İçki</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 6;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Anadolu
Grubu</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İçki
ve Türün</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 7;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Aselsan</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Silah</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 8;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">AUTCO
Savunma Sanayi</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Silah</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 9;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Başkent
Doğalgaz</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 10;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Bizim
Toptan</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ürün
bazlı (tütün)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 11;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Central
Bottling Company (Tuborg)</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Alkol</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 12;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Çalık
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 13;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Çukurova
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 14;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Doğan
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim,
ürün bazlı (tütün)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 15;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">EÜAŞ</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 16;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">ENKA</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 17;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">ERDEMİR</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 18;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Global
Investment Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 19;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Hacı
Ömer Sabancı Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim,
ürün bazlı (tütün)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 20;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Halkbank</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İnsan
Hakları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 21;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="top" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Hektaş</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ürün
bazlı (pestisit)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 22;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Izmir
Demir Çelik Sanayi</span><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"></span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 23;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Kazancı
Holding</span><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";"></span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 24;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Koç
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim,
silah, ürün bazlı (tütün)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 25;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Koza
İpek Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 26;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Mavi</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ürün
bazlı (kürk)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 27;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Makine
ve Kimya Endüstrisi</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Silah,
insan hakları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 28;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">NET
Holding</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Kumar</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 29;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Net
Turizm</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Kumar</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 30;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Odaş
Elektrik Üretim ve Sanayi</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 31;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Odaş
Enerji</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 32;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Park
Elektrik Uretim Madencilik Sanayi ve Ticaret AS</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 33;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Roketsan
Roket Sanayii ve Ticaret</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Silah,
İklim, insan hakları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 34;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Şok
Marketler</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Üzün
bazlı (tütün)</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 35;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">T.
C. Ziraat Bankası</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ülke
politikaları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 36;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Tekfen
</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İnsan
hakları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 37;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Turkcell</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İnsan
hakları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 38;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Turkish
Armed Forces Foundation (TAFF)</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Silah</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 39;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Turkish
Hard Coal Enterprises</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 40;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">TÜMAD
Madencilik Sanayi ve Ticaret</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 41;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Türk
Eximbank</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ülke
politikaları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 42;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Türkiye
Petrol Rafinerileri (Tüpraş)</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">İklim</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 43;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Vakıfbank</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ülke
politikaları</span></p>
</td>
</tr>
<tr style="mso-yfti-irow: 44; mso-yfti-lastrow: yes;">
<td style="border-top: none; border: solid windowtext 1.0pt; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 267.65pt;" valign="bottom" width="357">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span style="color: black; font-size: 11.0pt; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">VIP
Grub</span></p>
</td>
<td style="border-bottom: solid windowtext 1.0pt; border-left: none; border-right: solid windowtext 1.0pt; border-top: none; mso-border-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-left-alt: solid windowtext .5pt; mso-border-top-alt: solid windowtext .5pt; padding: 0cm 5.4pt 0cm 5.4pt; width: 196.75pt;" valign="top" width="262">
<p class="MsoNormal" style="line-height: normal; margin-bottom: 0cm;"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR; mso-bidi-font-family: "Times New Roman";">Ülke
politikaları</span></p>
</td>
</tr>
</tbody></table>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"> </span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-51923053439248138752023-09-29T21:22:00.012+03:002023-10-15T21:25:33.530+03:00Köprü projesi kalmadı nükleer verelim<p><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"><i>Özgür Gürbüz-BirGün/29 Eylül 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"></span></p><div class="separator" style="clear: both; text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtp0pkb2NqKgAYeX7NhpFDYsmNYHAsIs4VvQTgC8qUSM-UCysdeL0lF09h5Hi1AzGoaIPhlauPRKww-s61kvwcOcM-Sc8FHJABgPBJaaUb7SAGu0dQLN3G6k90spjYBx7o2Ig5JkEH66Ns1LfwNOmfyP4D1rD2f20pP24MheNPdY6njh1-s2bs2g/s2000/akkuyu.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" data-original-height="1332" data-original-width="2000" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjtp0pkb2NqKgAYeX7NhpFDYsmNYHAsIs4VvQTgC8qUSM-UCysdeL0lF09h5Hi1AzGoaIPhlauPRKww-s61kvwcOcM-Sc8FHJABgPBJaaUb7SAGu0dQLN3G6k90spjYBx7o2Ig5JkEH66Ns1LfwNOmfyP4D1rD2f20pP24MheNPdY6njh1-s2bs2g/s320/akkuyu.jpg" width="320" /></a></div>İğneda ve Sinop’a
nükleer santral kurma meselesi temcit pilavı gibi önümüze getirilip duruyor.
Son Enerji Bakanımız Alparslan Bayraktar da iki hafta önce İğneada’ya yapılmak
istenen Üçüncü Nükleer Santral konusunda Çin ile anlaşmaya yakın olduklarını
açıklamıştı. Türkiye’nin Mersin Akkuyu’da bir nükleer santral yaptığını
biliyoruz ama ikinci nerede onu bilmiyoruz. Sinop’ta Japonya ve Fransa
ortaklığıyla yapılmak istenen santral projesinde yaşananları hükümet pek anlatmak
istemiyor. <p></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Biz anlatalım. Konsorsiyum
lideri Japonya, ucuza elektrik üretecek diye pazarlanan Sinop’taki nükleer
santral projesinden verilen alım garantisini yetersiz bularak çekilmişti. Hem
de o alım garantisi, YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanı) ihalelerinde
ortaya çıkan fiyatın 3-4 kat üstündeydi. Buna rağmen nükleere yetmedi. Rüzgar
ve güneşten elektrik üretmenin nükleerden çok daha ucuz olduğu Sinop’taki
projenin havlu atmasıyla bir kez daha ispatlandı. Projenin ÇED’i de ortada
proje kalmamasına rağmen halen iptal edilmedi.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Alparslan Bayraktar,
Sinop için Rusya ve Güney Kore ile görüştüklerini de söyledi. Pek konuşulmuyor
ama Akkuyu projesi, çevresel sorunları ve Rusya’ya verilen dolara endeksli alım
garantisinin yanı sıra enerjide Rusya’ya bağımlılığın kabul edilemez bir
seviyeye gelmesi nedeniyle de sakıncalı. Rusya’ya bağımlılık rekor seviyesinde.
2022’de ithal edilen petrolün yüzde 40,7’si, gazın yüzde 39,5’i ve kömürün
yüzde 38,7’si Rusya’dan satın alındı. Bu üç kalemde de Rusya ithalat yapılan
ülkelerin başında yer alıyor. Hükümete bu kadar dışa bağımlılık az gelmiş
olmalı ki biraz daha nükleer yapalım, elimizi kolumuzu daha da kaptıralım
diyor.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Akkuyu biterse
elektrikte Rusya’ya doğrudan bağımlılık da başlayacak çünkü santral Rusya
Federasyonu’na ait devlet şirketlerinin malı. Türkiye’yle hiç ilgisi yok. Elektrikteki
bağımlılık da yüzde 8 ile başlayabilir, Sinop’un da Rusya’ya verilmesiyle
elektrikteki doğrudan (gazdan elektrik üretimi nedeniyle dolaylı bağımlılık
zaten var) bağımlılık oranı yüzde 15’lere çıkabilir. Diğer santralları Çin veya
Güney Kore de yapsa durum değişmez. Sadece nükleer santrallar yüzünden
Türkiye’nin elektrikteki doğrudan dışa bağımlılık oranı yüzde 20’leri
bulabilir. Hem de elektrik üretecek güneş ve rüzgar gibi yerli kaynaklarımız,
ciddi elektrik tasarrufu potansiyelimiz varken. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Daha bir hafta
önce, yenilenebilir enerji yatırımları 10 yıl yerine üç yıla yayılırsa cari
açık ve dışa bağımlılık azalır diyen Ekonomi Bakanı Mehmet Şimşek’e rağmen
iktidarı nükleere iten neden acaba nedir? Bugünkü fiyatlardan en az 40 milyar
doları bulması beklenen her bir santral projesinin bir albenisi olmalı. Sistem
nasıl çalışıyor, hatırlayalım. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Türkiye’nin nükleer
santral yapacak teknolojisi de parası da yok. Kredi alacak, faizleri ödeyecek
dermanı da yok. O yüzden de projeyi hayata geçirecek ülkeler Akkuyu’da olduğu
gibi tüm maliyeti karşılıyor. Santralın da sahibi oluyor. Türkiye ise 15 yılı
bulan alım garantisiyle nükleer şirketin maliyetini karşılamayı taahhüt ediyor.
Aslında uzun yıllar bu devlete borçlu kalmayı kabul ediyor. Nükleer projeler bu
açıdan, geçiş garantisi verilen köprülere, hasta garantisi verilen hastanelere
benziyor. Alım garantisi dışında kalan miktar da piyasaya satılıyor.
Santralların büyüklüğü ve devletlerarası ilişkilerin, santral sahiplerine
elektrik fiyatını belirleme konusunda bir avantaj sağladığı da hesaba katılmalı.
İkinci albeni ise yıllar süren bu inşaat işlerinden nemalanan şirketler. İşin
ileri teknoloji kısmı santralların sahibi ülkelerde yapılsa da beton dökme,
harç karma gibi işler haliyle yerinde yapılıyor. Hükümete yakın şirketler
ihalelerde öne çıkıyor. Uzun vadeli inşaat işleri ağızlarını sulandırıyor.
Türkiye’nin elektrik üretiminde fazlası varken, ilk nükleer santral
gecikmişken, ikinci ve üçüncüden bahsetmesi, enerjiyle ilgili bir nedene
dayanmıyor. Alım garantili anlaşmalar ve yandaş şirketlere iş paslamaya dayalı
20 yıllık düzenin atomla süslenmiş bir parçası sadece.</span></p>
<p class="MsoNormal"><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Türkiye iklim
Zirvesi’nde söz alamadı<br />
</span></b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Geçen hafta New York’ta
düzenlenen İklim Hedefleri Zirvesi’nde Türkiye söz verilmeyen ülkeler arasında
yer aldı ama medyada bu konu haber olmadı. BM Genel Sekreteri Antonio Guterres,
iklim krizini durdurmak için hızlı hareket etmeyen ülkelere söz hakkı vermedi.
Böylece 100’den fazla konuşma isteğinden sadece 34’üne yeşil ışık yakıldı.
Türkiye de ABD, Çin, Rusya ve Avustralya gibi ülkelerle birlikte yetersiz
çabaları nedeniyle zirvede söz verilmeyen ülkeler arasında yer aldı. G20
ülkelerinden sadece Almanya, Brezilya, Fransa, Güney Afrika ve Kanada’ya söz
verildi. Hükümet iklim konusunda üstümüze düşeni yapıyoruz derse
hatırlatırsınız.</span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-21675482.post-7905813754600254262023-09-22T18:06:00.010+03:002023-09-23T18:10:02.433+03:00Sıfır Atık Türkiye<p><b><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;"><i>Özgür Gürbüz-BirGün / 22 Eylül 2023<br /></i></span></b></p>
<p class="MsoNormal"><table cellpadding="0" cellspacing="0" class="tr-caption-container" style="float: right;"><tbody><tr><td style="text-align: center;"><a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEFsMHLYqoa_QXse1kA8IUlRSRuM-Dg7JyWFpXsNZjKvMaVURkWenJLKuHp62WRZg_f858LEKUOfH4WyAmpa8nHUyKs6PHpNMpRHNiKeWocYHUms_FlM8-pXULmyaaz6aAmhRkKTtSI2tr84B-AccgxTamGOLS1Yg-2d8XoN7p6y0VIj7EqhiqHw/s4288/anto%20gireh.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; margin-bottom: 1em; margin-left: auto; margin-right: auto;"><img border="0" data-original-height="2848" data-original-width="4288" height="213" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjEFsMHLYqoa_QXse1kA8IUlRSRuM-Dg7JyWFpXsNZjKvMaVURkWenJLKuHp62WRZg_f858LEKUOfH4WyAmpa8nHUyKs6PHpNMpRHNiKeWocYHUms_FlM8-pXULmyaaz6aAmhRkKTtSI2tr84B-AccgxTamGOLS1Yg-2d8XoN7p6y0VIj7EqhiqHw/s320/anto%20gireh.jpg" width="320" /></a></td></tr><tr><td class="tr-caption" style="text-align: center;"><span class="rTNyH RZQOk">Foto: <a href="https://unsplash.com/@antoinegiret?utm_source=unsplash&utm_medium=referral&utm_content=creditCopyText">Antoine GIRET</a> on <a href="https://unsplash.com/photos/7_TSzqJms4w?utm_source=unsplash&utm_medium=referral&utm_content=creditCopyText">Unsplash</a></span></td></tr></tbody></table><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın New York’taki, “Küresel Sıfır Atık
Hareketine Doğru” adlı etkinlikte yaptığı konuşma yandaş medyada bolca yer
buldu. Belli ki iktidarın görmek istediği çevreci profilini Emine Erdoğan
temsil ediyor. Ağaçlar kesilirken sus, kıyılar talan edilirken yemek tarifi ver,
iklim krizini körükleyen santrallar kurulurken sıfır atıktan bahset.
Çevrecilere biçilen elbise bu.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Emine Erdoğan’ın
konuşması New York’taki Türkevi’nde, Türkiye’nin verdiği bir davette gerçekleşti.
O davette Emine Erdoğan ile poz verenler de Birleşmiş Miletler (BM) Sıfır Atık
Yüksek Düzeyli Şahsiyetler Danışma Kurulu üyeleriydi. Emine Erdoğan seçilmiş
veya atanmış biri değil. Öyle olmadığı için de zengin ve ünlü isimlerden
oluşturulmuş bir kurulda yer alıyor. Seçilmemiş veya atanmamış kişilerin bu tip
misyonlar üstlenmesi de elbette ayrıca tartışılmalı.<br />
<span style="mso-spacerun: yes;"> </span><br />
BM tanınmış isimleri genelde para toplamak veya kampanyalarını yaymak için
kullanıyor. Bu kişiler arasında ünlü bir oyuncu, sanatçı varsa soruna dikkat
çekiliyor. Ne kadar etkili olduğu da tartışmalı. Özetle söylersek yandaş medya
ve iktidarın sosyal medyadaki trollerinin ittirmesiyle gündem olmuş bir
etkinlikten bahsediyoruz. Madem gündeme getirdiler biz de işin şatafatlı
kısmını değil sıfır atıkla ilgili gerçekleri anlatalım.</span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">2020 yılında Türkiye’deki
belediye atıklarının miktarı 34 milyon 758 bin tona ulaştı. Toplanan atık
miktarı ise 32 milyon 324 bin tonda kaldı. Yaklaşık 2 milyon ton atık
toplanmadan doğaya karıştı. Toplanmayan atık bizden değildir diyerek bunları da
“sıfır atık” sınıfına alabiliriz elbette. Toplanan atıkların 22 milyon tonu ise
düzenli depolama tesislerine gönderildi, yani toprağa gömüldü. Atıkları gömdükten
sonra elde “sıfır atık” kaldığı kesin. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Emine Erdoğan’ın
himayesinde, 2017 yılında başlatılan sıfır atık kampanyasından bu yana
Türkiye’de üretilen atık miktarı azalmadı, artmaya devam etti. 2016-2020
yılları arasında gömülen atık miktarı 19,3 milyondan 22,5 milyona çıkmış. İşin
ilginci, gıda atıkları gibi organik atıkların bertarafında kritik öneme sahip
kompost tesislerine gönderilen atık miktarı da azalmış. 2016 yılında 146 bin
ton atık komposta gönderilirken bu rakam 2020’de 117 bine gerilemiş. Tek
ilerleme cam, metal, kağıt gibi atıkların geri dönüşümünde yaşanmış. Halbuki sıfır
atık prensibinin temelinde hem gereksiz tüketimin hem de ambalajlamanın
azaltılması yatar. Ürün tasarımı atık çıkarmayacak şekilde yapılır, toksik,
geri dönüştürülemeyecek atık üretmekten kaçınılır. Yeniden kullanım, uzun
ömürlü ürünler teşvik edilir. Geri dönüşüm ve atık ayrıştırma sıfır atık
kavramının giriş aşaması. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">Türkiye’nin ülke
içinde üretilen atık miktarıyla baş edemezken atık ihraç ettiğini de unutmayalım.
Avrupa Birliği’nin ihraç ettiği atıkların yarısının Türkiye’ye geldiğini ve
AB’den atık ithalatında ilk sırada olduğumuzu biliyoruz. Kendi atıklarını geri
dönüştüremeyen Türkiye’nin bu atıkları hammadde ihtiyacı için aldığını
düşünmek, hepsinin doğaya karışmadan geri dönüştürüldüğünü söylemek zor.
Atığını sıfırlamak isteyenin Türkiye’ye gönderdiğini söylemek ise herhalde daha
doğru. </span></p>
<p class="MsoNormal"><span lang="TR" style="mso-ansi-language: TR;">İktidarın Emine
Erdoğan’ı çevre konularında neden bu kadar öne çıkarmaya çalıştığını
bilmiyorum. 12 Eylül 1980 sonrası da benzer bir süreci yaşamıştık. Termik
santrala karşı gelenleri, asbestli gemilerle uğraşanları ‘tu kaka’ ilan eden
devlet, fidan dikmeyi, çöp toplamayı çevrecilik diye anlatmaya çalışıyordu.
Sarayda oturan, her yere özel araçlar, uçaklar ve konvoylarla giden bir kişinin
çevreci olması, sıfır atık kampanyası yürütmesi elbette mümkün değil. Belki de
onu ön planda tutarak, yeni bir kutuplaşma yaratmaya çalışıyorlar. Ülkenin 21
yılı böyle geçti zaten. O sırada da atık sorunu dağ gibi büyüdü. Diğer sorunlar
gibi… <span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></p>
Ozgur Gurbuz (English)http://www.blogger.com/profile/08535307823279206000noreply@blogger.com0