WWF-Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
WWF-Türkiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İthal çöpümüz eksikti

Özgür Gürbüz-BirGün/22 October 2018

Dört gün önce Guardian gazetesi, Türkiye’ye İngiltere’den gönderilen plastik atık miktarının arttığını yazdı. Bu yılın ilk üç ayında 27 bin tondan fazla plastik atık Türkiye’ye gönderilmiş. 2017’nin aynı döneminde gönderilen miktar 12 bin tondu. İngiltere’den plastik atık ithalatımız ikiye katlanmış.

Olmayan bir şeyi alsak iyi. Bizde tonlarcası var. WWF-Türkiye’nin “Plastik Kapanından Çıkış” adlı raporuna göre, Türkiye yılda 1 milyon 240 bin ton plastik üretiyor ve bunun sadece yüzde 40’ı geri dönüştürülüyor. Türkiye aynı zamanda Akdeniz’e en fazla plastik atık boşaltan ülke. Günde 144 ton plastik atık Akdeniz’e gidiyor. Kendi atığımızı toplayamadığımız gibi bir de zengin ülkelerin plastik çöplerini alıyoruz.

Atık ticareti sadece zengin ülkelerle yoksul ülkeler arasında yapılmıyor. İsveç gibi bazı ülkeler, başka ülkelerin atıklarını alıyor, “doğru bir çözüm olmasa da” yakıyor ve enerji üretiyor. Yakma sonucu ortaya çıkan dioksinlerin büyük bölümü tutulsa bile karbondioksit çıkışı nedeniyle bu yöntem bile İsveç’te eleştiriliyor. Bizim sorunumuz ise başka. Doğru dürüst bir geri dönüşüm sistemimiz yok. Kentsel atıkların yüzde 10’undan azı geri dönüştürülüyor. Kalan yüzde 90 toprağa gömülüyor. Kendi sistemini kuramamışken Türkiye’nin başka ülkelerden atık alması onlarca soru işaretini de beraberinde getiriyor. Gelen atıklara ne oluyor? Geri dönüşüme mi gönderiliyor yoksa denize veya toprağa mı gömülüyor? Tüm bu işlemler yapılırken kabul görmüş standartlara uyuluyor mu?

Sorun sadece plastik atık ithalatı da değil. 2017 yılında yürürlüğe giren tebliğ ile tehlikesiz atık kapsamında yer alan kullanılmış elektronik devre kartları veya dış lastiklerin ithalatına yeşil ışık yakıldı. Afrika ve Asya ülkelerinde elektronik devre kartlarındaki altın ve gümüş gibi değerli metallerin çıkarılması sırasında doğaya ve insan sağlığına verilen zararı biliyoruz. Türkiye’de denetimlere güvenebilir miyiz? Radyoaktif atıkların ülkeye elini kolunu sallaya sallaya girdiği, mevzuat ile gerçek hayat arasında dağlar kadar fark olduğu bir ülke Türkiye.

Çöp ya da atık, bu sorunu çözmenin bir tek yolu var. Atık çıkmaması için başta depozito olmak üzere sıkı kurallar koymalıyız. Karton-plastik karışımı içecek kutularından plastiğe, cam şişeden alüminyum kutulara kadar her şey depozitolu olmalı. Bu çöpler evlerde ayrıştırılmalı ve mahallelerde ayrı çöplere atılmalı. Atık toplama merkezleri kurularak, insanların evlerindeki çöpleri o merkezlere götürmeleri teşvik edilmeli. Atığını ayrıştırmayana ceza, ayrıştırana da ödül verilmeli.

Sorun büyüdükçe çözüm arayışları da artıyor ama yeterli mi, tartışılır. Örneğin, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, plastik şişe getirenin İstanbul Kart’ına para yükleyen makinaları kullanıma sokuyor. Küçük pet şişe (0,33 l) atarsan 2 kuruş alacaksın. 130 şişe suyu makinaya atarsan bir metro bileti bedavaya geliyor. Umarım kimse bu kadar pet şişe tüketmiyordur. İyi niyetli bir çaba ama etki yaratması zor. Şimdi aynı pet şişenin depozitolu olduğunu ve depozito bedelinin de 50 kuruş olduğunu düşünün. Aynı makinaya pet şişe atanın kartına 50 kuruş yazılsa, hangisi daha etkili bir geri dönüşüm seçeneği olur? İki kuruş için kimse uğraşmayacak ama geri ödenecek para 50 kuruş olursa o şişeler makinaya gider. Sistem kurulmuş, yapılması gereken tek şey depozitoyu hayatımızın bir parçası haline getirmek.

Atık sorunu ancak sıkı kurallarla çözülür. Çöp toplama günleri, farkındalık çabaları birer yanılsama. Kurallar koymaz, dünyaya ayak uydurmaz veya gecikirseniz, birçok alanda olduğu gibi çöp teknolojiler ülkenizi istila etmeye başlar. İklim hedefimiz yok ülke kömür santrallarıyla doluyor. Güvenlik kültürü ve demokrasi yok, nükleerciler için pazar olduk. Hava kirliliğine dair sınır değerlerimiz dünyadan düşük, herkesin yasakladığı dizel otomobiller yollarımızı kapladı. Dünyanın en iyi çevre standartlarını değil, şirketlerin işine gelen hedefleri benimserseniz “üçüncü dünya”ya kapılarınızı açarsınız. “Dünya beşten büyüktür” tekerlemesiyle olmuyor bu işler…

Balık az mazot pahalı*

Dolar kuru nedeniyle artan mazot fiyatları balıkçıyı da vurdu. Balık sezonu durgun başladı.

Özgür Gürbüz-BirGün/17 Eylül 2018

Trol gemileri-Foto: O. Gurbuz
Geçen hafta WWF-Türkiye’nin küçük ölçekli balıkçılığı yaşatmak için bir yıldır sürdürdüğü çalışmaları yerinde izlemek üzere Foça’daydım. Düzenlenen çalıştayda, bakanlık temsilcileri, altı ayrı üniversiteden akademisyenler ve balıkçıların sorunlarını ve çözüm önerilerini dinleme şansım oldu. Foça Belediyesi’nin düzenlediği Kültür, Sanat ve Balıkçılık Festivali kapsamında düzenlenen bir başka panelde de Mersin (Erdemli), Antalya (Kaş) ve İzmir’den gelen balıkçıları dinledim. Dertleri çok; anlatmak, gündeme getirmek de bize düşüyor.

Sayıları 14 bini bulan küçük balıkçıların iki büyük sorunu var. Birisi, “şebeke” denen, yasaya, doğaya aldırış etmeden kaçak avcılık yapan balıkçılar. Cuma günü BirGün’de, “Denizde şebeke var” başlığıyla haberleştirdik. Okumadıysanız lütfen okuyun. Öyle bir şebekeden bahsediyoruz ki, sahil güvenliğin botunu takip etmek için limanı gören yerde ev tuttukları, içine diğer teknelere haber vermesi için adam koydurttukları bile söyleniyor.

Bakanlık durumu biliyor ama yaptırımlar yetersiz. Yasadışı avcılık yapan tekneyi yakalasa bile ceza kesip bırakıyor, tekne sahibi akşama kalmadan yeniden denize açılıyor. Yakalanan teknelerin imhası için yasal değişiklik hazır. Bu madde yasalaşırsa herkes etkili olacağından emin ancak daha önceki iki değişiklik taslağı geri dönmüş. Gizli bir güç, yasaya uyup, emeğiyle para kazanmaya ve aynı zamanda denizleri korumaya çalışan balıkçıyı rahatlatacak bu değişikliği istemiyor sanki. Tarım ve Orman Bakanlığı üstüne giderse önemli bir sorun ortadan kalkacak, biz bir kez daha yazıp ortak aklın isteğini iletelim.

İkinci sorun ise mazot fiyatları. Dolarla birlikte artmış. Sadece mazot mu? Kasa fiyatı, tekneden çalışan işçilerin ücreti… Foça Limanı’na gittiğinizde sezonun yeni başlamasına rağmen denize açılmamış onlarca tekne görüyorsunuz. Tekne sayısının çok, balığın az olduğunu söyleyen 35 yıllık balıkçı Latif Turgut Tekin, bir teknenin günlük mazot maliyetinin 2-3 bin lira arasında olduğuna dikkat çekiyor.

Balık halinde fiyatlar el yakıyor
Burçin Tekin-Foto: O. Gurbuz
Fotoğrafın tamamını görmek için Foça Balık Hali’ne de gittim. Balıkçı Burçin Tekin, bir ay önce 18 TL’ye aldığı balığı 26-28 TL’ya aldığından yakınıyor. Yemlerin ithal olması nedeniyle çiftlik balıklarının bile fiyatları artmış. Misafirlerine balık almaya çalışan Tuba Urhan da, “Bir hafta önce deniz levreğini 35 TL’ye aldım şimdi 50 TL. Fiyat böyle olunca ne yapacağımı şaşırdım” diye yakınıyor. İş sadece yem, mazot gibi maliyet kalemlerindeki artışla da bitmiyor. Balıkçının kilosu 20 TL’den sattığı barbun, aracılardan sonra tezgaha 50 TL’den çıkıyor. Küçük balıkçı, kendi ürününü satmanın yollarını arıyor.

Balık sezonu Foça’da açıldığı gibi kapanmışa benziyor. Balık fiyatları artmadıkça teknelerin denize açılması zor. Fiyatlar artarsa da alıcı bulmak iyice zorlaşacak. Görüldüğü üzere ekonomik krizin denize yansıması da farklı değil. Dalgalar üstümüze üstümüze geliyor. 

* Gazetedeki iki konulu yazının ilk konusu

Denizde ‘şebeke’ sorunu var

Denetim ve cezaların yeterli olmaması nedeniyle son yıllarda sayıları giderek artan ve adına “şebeke” denen yasadışı ve kaçak avcılar, işi yasalara uygun yapmak isteyen balıkçılara deniz bırakmadı. 

Özgür Gürbüz-BirGün/14 Eylül 2018
Artan mazot fiyatı, azalan balık sayısı nedeniyle zor günler yaşayan küçük ölçekli balıkçılar, denizde bir de “şebeke” sorunuyla karşı karşıya. Sayıları giderek artan kaçak ve yasadışı avcılık yapan teknelere verilen bu ad, kayıtlı iş yapan, balık neslinin tükenmemesi için yasaklara uyan balıkçıların adeta kâbusu oldu. Yaptırım ve denetimlerin yeterli olmamasından faydalanan şebeke tekneleri ise hem deniz canlılarının neslini hem de balıkçılık sektörünün geleceğini tehdit ediyor.

10 yılda yol alınamadı
Foça-Foto: O.Gurbuz
WWF-Türkiye tarafından Foça’da düzenlenen, “Küçük Ölçekli Balıkçılığın Bugünü ve Yarını” adlı çalıştayda, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri, balıkçılar, akademisyenler ve Erdemli, Foça, Güzelbahçe ile Kaş’tan gelen su ürünleri kooperatiflerinin yöneticileri güncel sorunları tartıştı. 12 metreden küçük tekneleriyle, Türkiye’nin balıkçılık filosunun yüzde 90’ınıoluşturan küçük ölçekli balıkçılar, artan mazot fiyatı ve yasadışı avcılık nedeniyle zor durumda olduklarını söyledi. Toplantıda bir konuşma yapan Su Ürünleri Kooperatifleri Merkez Birliği (SÜRKOOP) Başkanı Ramazan Özkaya, sorunlarını “Şebeke geldi başımıza, kimse durduramıyor. İstanbul’da Boğaz’ın ortasında şebeke çalışıyor. Ceza kesilen teknenin cezası siyasetçi tarafından kaldırılıyor. Küçük balıkçıların kullanacağı kıyıların büyük teknelere açılması bir akıl tutulması” şeklinde özetledi. Son 10 yılda sorunun çözümü açısından yol alınmadığını söyleyen Özkaya, “Yasaklar devlet destekli olmalı ki küçük balıkçı zarar görmesin. Yasadışı ve kaçak avcılık yapan teknelere el koyulması hayata geçerse büyük caydırıcılık olacak” dedi ve balıkçılara verilen desteklerin de kooperatifler üzerinden verilmesini istedi.

Melih Er-Foto: O.Gurbuz
Yasadışı avcılık yapan tekne imha edilecek
Çalıştayda balıkçıların sorunlarını dinleyen Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Avcılık ve Kontrol Daire Başkanı Melih Er ise yaptığı konuşmada şebeke sorununu çözmek için özel bir kanun maddesi hazırladıklarını, yasalaşması halinde kaçak balıkçıların gemilerine el koyup, imha edeceklerini söyledi. Melih Er, “Kontrol ve denetimle ilgili şikayetler olduğunu biliyoruz. 2017 yılında 10 bine yakın cezamız var. Özverili çalışıyoruz ama yeterli değil. Sekiz kontrol teknesi daha aldık, üçü denize indi” derken mevcut durumda kayıtlı balıkçılara yaptırımlarının daha fazla olduğunu da belirtiyor. Yasadışı avcılık yapan bir tekne yakalandığında 1300 TL gibi bir para cezası kesilirken, kayıtlı bir teknenin kaçak avcılık yapmakta ısrar etmesi durumunda ruhsatı iptal edilebiliyor. 2017 yılında 14 teknenin ruhsatı yasadışı avcılık nedeniyle iptal edilmiş.

Kooperatifler yetkilendirilsin
Foça-Foto: O.Gurbuz
Foça Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ceyhan Çetin sorunun çözümü için kooperatiflerin yetkilendirilmesi gerektiğini söylüyor. Yasaklar uygulansa, av alanları doğru kişilere açık hale getirilse balıkçılığın turizm kadar cazip bir meslek olabileceğini söyleyen Çetin, “Ticari amaçlı balıkçılık yapanlar bile artık yasadışı avcılara özenmeye başladı. Boy yasağına uymayan trol teknesinin bir ay ruhsatına el konuluyor. Yasadışı yapan ise para cezasıyla kurtuluyor. O yüzden herkes bu işi nasıl amatör yaparım, ticariden daha fazla nasıl para kazanırım diye düşünmeye başladı” diyor. Sorunun çözümü için kooperatifler yetkilendirilmesini isteyen Çetin, “Sportif ve amatör avcılık yapanlar gelsin kooperatiften pul alsın. Miktar cüzi olsun ama kayıtlı olsun. Her yıl 500 kişi Foça’da balıkçılık yapıyor, 5 TL verse ben en güzel botu alır, su ürünleri mühendisi tutar denetim yaparım. Şu anda 30 TL’ye iki yıl geçerli amatör balıkçı belgesi alınıyor, iki yıl boyunca da denize aşırı baskı yapılıyor. Tuttuğu balığı halde satan da var” şeklinde konuşuyor. Özel teknelerin para karşılığı balık turları yaptırdığını ve tutulan balığın satılmasına göz yumduğunu belirten Çetin, Foça’da 70 tekne tespit ettiklerini ve kaymakamlığa ilettiklerini söylüyor ama ilgilenen olmadığından yakınıyor. Sonuçta devlet de vergiden kaybediyor, balıkçılığın geleceği tehlikeye düşüyor diyen Çetin soruyor: “Devletin bir gücü var. Çok mu zor şebekeyi yok etmek” diye soruyor.

Üçte biri masraflarını karşılayamıyor
Ege Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahdet Ünal ise yaşanan sorunlar nedeniyle balıkçıların yüzde 32’sinin işletme masraflarını bile karşılayamadığını, ek iş yapmak zorunda kaldıklarına dikkat çekiyor. Ünal, yasadışı avlanmış ürünün karada satışının engellenmesinde yetersiz kalındığını vurgulayarak sorunların aşılması için karar almadan uygulamaya kadar olan tüm süreçlerde ortak yönetim anlayışının benimsenmesi gerektiğini söylüyor. WWF-Türkiye Balıkçılık Sorumlusu Timuçin Dinçer ise yürüttükleri, projenin Türkiye’de Erdemli, Foça ve Kaş gibi üç farklı yerde devam ettiğini, avlanan türler farklı olsa da kaçak avcılık ve balık yığınlarındaki azalmanın gibi ortak sorunlar olduğunu belirtiyor. Projenin asıl amacının çözüm üretmek değil, ortak bir akılla çözümlerin üretilmesine katkı sağlamak olduğuna dikkat çekiyor. 

***
Genç balıkçı kalmadı
XI. Uluslararası Foça Kültür Sanat ve Balıkçılık Festivali kapsamında düzenlenen, Kıyı Balıkçılığının Dünü ve Bugünü adlı panelde bir araya gelen Erdemli, Kaş ve Foça su ürünleri kooperatifleri başkanları gençlerin balıkçılığa ilgi duymadığından yakındı. Erdemli Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Yalçın Sakın, “oğlumun balıkçılığa devam etmesini isterim elbette, balığa da gidiyor ama ben durduruyorum çünkü gelecek görmüyorum diyor. 15 yıldır Foça’da balıkçılık yapan Şevki Avcı ise yeni nesil balıkçı olmadığını, tekneyi satıp faize yatırmanın daha karlı hale geldiğini söylüyor.

***
Dokuz ülkede aynı anda çalışma yapılıyor
WWF-Türkiye Deniz Koruma Uzmanı Yaprak Arda
Projemizin amacı küçük ölçekli balıkçılığın sürdürülebilir hale gelmesi. Bunun için de balıkçının geçimini daha iyi sağlayabilmesi, koruma alanları ve balık stoklarının korunması gerekiyor. Balıkçılara Pesca Turizm (balıkçı turizmi) gibi, balık stokları üzerindeki baskıyı azaltacak ama daha fazla gelir getirecek alternatif geçim kaynakları yaratılmalı. Bu proje şu zamana kadar Akdeniz’de küçük ölçekli balıkçılık üzerine yapılan en kapsamlı projelerden biri. Aralarında Yunanistan, İspanya, Fransa, İtalya ve Kuzey Afrika ülkelerini de bulunduğu dokuz ülkede, 20’den fazla pilot alanda yürütülüyor. Dört yıl daha sürecek bu projeden çıkacak sonuçları hem Türkiye’de hem de Akdeniz genelinde yaygınlaştırmak istiyoruz. Küçük ölçekli balıkçılık Akdeniz’de bir miras ancak yeni kuşakların balıkçılık yapmak istemediğini görüyoruz çünkü ekonomik açıdan cazip gelmiyor. Halihazırda balıkçılık yapanlar bile ikinci meslek bakıyor.

***
“Bir balıkla herkese bayramlık alırdık”
Foça Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ceyhan Çetin
Ceyhan Çetin
11-12 yaşlarındaydım. Büyüklerimiz balıkçı değildi, turizm ve hayvancılıkla uğraşırlardı. Fakirlik vardı, manava gidip bir elma, portakala alamazdık. Balıkçılıkta ise güzel para vardı. Bir gün Kıbrıslı Ahmet Amca’nın teknesindeydim. Büyük balık kalın misinayla tutulur deyip levrek için şansımı denedim. 11 kiloluk bir levrek tuttum. Kimse almasın diye sarılıp, eve götürdüm. Öyle sarılmışım ki dikenleri batmış vücuduma. İki gün sonrası Kurban Bayramı’ydı. Levreği satıp evdeki iki üç kişiye bayramlık almıştık. O zaman dedim ki balıkçılıkta para var. Şimdi de bu kadar büyük levrek tutmak mümkün, yumurtlama zamanı buralara gelir ama sportif amaçlı balıkçılar avlanmaması gereken zamanda balığı tuttukları için sayıları azalıyor. Aynı balığı satsak bugün herkesi giydiremeyiz ama bir kişiyi giydiririz.