Özgür Gürbüz-BirGün/10 Eylül 2018
Türkiye’nin 460 milyar doları bulan dış borcu yaşadığımız ekonomik krizin tam merkezinde duruyor. Şirketler dolar ve avro üzerinden aldıkları borçları ödeyemez hale geldi. Batan batana ama bu daha başlangıç. Kimsenin hesaba katmadığı 100 milyar doları geçen bir başka dış borç yükü daha pusuda bekliyor. Nükleer santrallar kurulursa dolar üzerinden verilen alım garantileri devreye girecek ve her yıl 6 milyar doları bulan ek bir dış borç kalemi daha listeye eklenecek.
Türkiye’nin 460 milyar doları bulan dış borcu yaşadığımız ekonomik krizin tam merkezinde duruyor. Şirketler dolar ve avro üzerinden aldıkları borçları ödeyemez hale geldi. Batan batana ama bu daha başlangıç. Kimsenin hesaba katmadığı 100 milyar doları geçen bir başka dış borç yükü daha pusuda bekliyor. Nükleer santrallar kurulursa dolar üzerinden verilen alım garantileri devreye girecek ve her yıl 6 milyar doları bulan ek bir dış borç kalemi daha listeye eklenecek.
Türkiye
Mersin’de Rusya’nın, Sinop’ta ise Japonya ve Fransa’nın yapmak istediği nükleer
santrallara alım garantisi verdi. Kasada para olmadığı için sen parayı bul,
nükleer santralları yap; biz ürettiğin elektriği belli bir fiyattan satın alma
garantisi verir, uzun vadede öderiz dendi. İyi hoş da iki santrala verilen alım
garantisinin toplamı Türkiye’nin dış borcunun beşte biri kadar.
Rusya’ya, Akkuyu’daki
santralında üreteceği elektriğin yarısını 15 yıl boyunca kilovatsaat (kWh)
başına 12,35 dolar sent ödeyerek alma sözü verildi. Akkuyu’da kurulmak istenen
santralın yılda 35 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik üreteceği tahmin ediliyor.
Bunun yarısı alım garantisi kapsamında, yani yılda 2 milyar 160 milyon dolarlık
ödeme yapacağız. 15 yılda ödeyeceğimiz miktar 32 milyar doları geçecek. Santralın
tüm hisseleri Rusya devlet şirketi Rosatom’a ait. Mersin’de olması hiçbir şeyi
değiştirmiyor, alın size dağ gibi dış borç ve dışa bağımlılık.
Sinop’taki
anlaşma da farklı değil. Sinop’ta verilen alım garantisi kWh başına yakıt
bedeli hariç 10,38 dolar sent. Yakıt bedeliyle Akkuyu’ya yaklaşacak ama bir
fark daha var. Sinop nükleer santralı hayata geçerse ürettiği elektriğin yüzde
100’ü hem de 20 yıl boyunca alım garantisi kapsamında olacak. Bu yüzden de Sinop’un
yıllık alım garantisi faturası daha ağır; yılda 3 milyar 800 milyon dolar. 20
yılda ödenecek 75 milyar dolardan bahsediyoruz.
Sinop’taki
proje şirketinde EÜAŞ’ın yüzde 49 hissesinin olması planlanıyor ama bu pek içinizi
rahatlatmasın. EÜAŞ’ın bu kadar hisseye denk gelecek yatırım miktarını nereden
bulacağı belli değil. Kim kredi verir, faiziyle ne kadara patlar; meçhul. Kaldı
ki proje şirketi vergi cenneti diye bilinen (offshore) Jersey Adası’nda
kuruldu. O yüzden de alım garantisinin tamamını değil hepsini ben dış borca
yazıyorum. İsteyen 35 milyar dolar kabul etsin.
Özetle iki
nükleer santral yüzünden Türkiye’nin yabancı şirketlere ödeyeceği borç miktarı
100 milyar dolar. Hem de devlet borcu, şirketlerin değil. Karşılığında elektrik
alacağız elbette ama bu bizi rahatlatmasın. Neden mi? Dört maddede özetliyeyim.
·
Satılan
elektrik pahalı. Nükleer santrallardan 12 dolar sent ödeyerek alacağımız
elektriğin bugün piyasadaki fiyatı 4,5 dolar sent. Aynı elektriği üçte bir
fiyatına almak varken alım garantilerindeki yüksek rakamlar nedeniyle mecburen
pahalıya alacağız.
·
Önümüzdeki
yıllarda elektrik fiyatı artar, alım garantilerini yakalar diye düşünmeyin. Bugün
rüzgar ve güneş gibi kaynaklardan 3-4 sente elektrik üretebiliyoruz. Türkiye’deki
ihalelerde çıkan, gerçekleşmiş fiyatlar bunlar. Bu kaynakların fiyatları
düşmeye de devam ediyor. Türkiye nükleer ve kömür yerine yenilenebilir enerji
ve enerji depolamaya yatırım yaparsa elektrikte büyük fiyat artışlarının
olmayacağını öngörebiliriz.
·
Alım
garantileri dolar üzerinden. Türkiye Rusya ile anlaşma imzaladığında dolar kuru
1,52 TL’yi gösteriyordu. Şimdi 6,5’lara geldi. Nükleer santrallar bir gün bile
çalışmadı ama satacakları elektriğe yüzde 433 zam geldi. Türk Lirası kazananlar
bu zammı nasıl karşılayacak? Önümüzdeki 15-20 yıl içinde dolar kurunun nereye
gideceği de belli değil.
·
Elektrik
arzının beklendiği gibi artmayacağı ortada. Ağustos ayında elektrik tüketimi bir
yıl öncesine göre yüzde 3,22 oranında azaldı. Ekonomik kriz nedeniyle de büyümenin
iyice yavaşlayacağı ortada. Bu şartlar sürdükçe piyasada fiyatların artması zor.
Atılacak bir adım
var. Nükleer projeleri iptal etmek. Hazır çevreciler Akkuyu’nun yer lisansının
iptali için dava da açmışken mahkemenin bir kararına bakar bu iş. Sonuçta
mahkemelerimiz bağımsız, Rusya itiraz edemez. Yoksa nükleer santral çok
pahalıya patlayacak.