Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kadın etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Enerji sektöründe kadınlar ayrımcılıktan şikayetçi

Özgür Gürbüz-BirGün / 19 Ağustos 2022

Türkiye’deki kadınların sadece yüzde 28’i istihdam edilirken erkeklerde bu oran yüzde 63’e yaklaşıyor.
Salgın öncesine göre Türkiye’de kadın istihdamı iki puan geriledi. Kadınların işgücüne katılmama nedenlerinin başında ev işleriyle meşgul olmaları geliyor. Erkekler ev işlerini kadınlara yüklüyor, kadınların çalışması zorlaşıyor. Çalışan kadınların da yüzde 80’den fazlası hizmet ve tarım sektöründe görev yapıyor. İnşaat sektöründe neredeyse kadına hiç rastlanmazken sanayide ise kadınları erkeklere göre daha az ücret ve sorumluluk alan işlerde görüyoruz.

Kadınların iş dünyasında erkeklerle eşit koşullara sahip olmadığı ortada, bu duruma itiraz etmeli ve değiştirmeliyiz. Bazı sektörlerde bu eşitsizlik adeta iş koşullarının bir sonucuymuş gibi doğal kabul ediliyor. İnşaat sektöründe kadın olmamasını, kadınların ağır vasıta kullanmamasını normal karşılamamız isteniyor. Kabul edilemez kabullenmeler bunlar. Kadın hizmet ettiği sürece erkekler mutlu. Hizmet ettiği yer ev ya da ofis farketmiyor olmalı ki kadınların en çok istihdam edildiği alan hizmet sektörü. Enerji, inşaat sektörü gibi alanlar ise hâlâ “erkek işi” görülüyor.

Ayrımcılıktan şikayet edenler çoğunlukta
Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları Grubu’nun (TWRE) hazırladığı Enerji Sektöründe Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre enerji sektöründe çalışanların sadece yüzde 15’i kadın. Veriler tüm ülkeyi yansıtmıyor ancak sektörün en büyük 31 şirketini kapsıyor. Raporun beyaz yakalı kadın çalışanlarla ilgili anketi ise oldukça çarpıcı sonuçlar içeriyor. İyi eğitim almış, yönetici olarak çalışan kadınların bile ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıya kaldığını gösteriyor. “Enerji sektöründeki çalışma ortamında cinsiyetin etkisi vardır” önermesine katılanların oranı yüzde 60’dan fazla. Enerji sektöründeki kadınların yüzde 72’si, sahada ve ofiste çalışacak mühendislerin seçiminde de cinsiyetin rol oynadığını düşünüyor. Mühendis de olsanız sahaya çıkıp “erkek işi” yapmanız istenmiyor anlayacağınız.

Kadın yöneticiler azınlıkta
Türkiye, kadın yönetici oranında Avrupa’da son sıralarda yer alıyor. Bulgaristan’da yönetimde kadın oranı yüzde 43’ü bulurken Türkiye’de yüzde 17. TWRE’nin 1600’den fazla üyesi var ancak bunların sadece yüzde 3’ü üst düzey yönetici veya karar verici pozisyonlarda çalışıyor. Kadınlar çalışıyor ama kararları erkekler alıyor. Diploma aynı diploma olsa da bu durum değişmiyor. Erkek ve kadınların aldıkları ücretler arasında farklılık vardır önermesine ise ankete katılan kadınların yüzde 50’ye yakını katılmamış. İlginç bir sonuç, muhtemelen kurumsallaşmış şirketlerde oturmuş ücret politikaları var ve sorun azalmış gibi görünüyor. Kadınların hak ettikleri pozisyonlara gelememesi ise bu olumlu tabloyu haliyle gölgede bırakıyor.

Kadınlar da işyerinde yıldırmadan şikayetçi
Çalışmanın en çarpıcı sonuçlarından biri de işyerinde yıldırma ve psikolojik baskıya (mobbing) maruz kaldığını söyleyen kadınların sayısının çok olması. “Katılıyorum” ve “kesinlikle katılıyorum” diyenlerin oranlarının toplamı yüzde 74. Bu oran oldukça yüksek ancak başka araştırmalar, diğer sektörlerde erkeklerin de “yıldırmadan” benzer seviyelerde şikayetçi olduğunu gösteriyor. İşyerinde astlarımızı bezdirmeye gelince kadın erkek eşitliğini yakalamış gibi görünüyoruz.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) 2019 yılında yayımladığı raporunda yenilenebilir enerji sektöründe çalışan kadın oranının yüzde 32 olduğunu açıklamıştı. Enerji sektörünün yüzde 22 oranına göre daha iyi bir rakam. İklim dostu, daha çevreci kaynaklara yöneldikçe kadın istihdamı artıyor. Türkiye’deki güneş paneli ve rüzgar kanadı üreten fabrikalarda kadın istihdamının kömür santrallarına veya baraj inşaatlarına göre yüksek olduğunu zaten biliyoruz. Güzel ama yukarıdaki raporda da gördüğümüz üzere mesele oranları artırmakla bitmiyor. Erkeklerin “kadınlara uygun iş” tanımı yapmaktan vazgeçmesi de gerekiyor. Muhalefet partileri yaşanan haksızlıkların çözümünde liyakati öne çıkarıyor; haklılar da. Liyakat öne çıkarılmalı ancak toplumsal cinsiyet eşitsizliği kaynaklı sorunlar göz ardı edilirse liyakat tek başına sorunu çözmez. Adalet yürüyüşünde yola döşenen taşlardan biri eksik kalır.

Enerji dönüşümü kadın istihdamına yeşil ışık yakıyor

Enerjide fosil yakıt ve nükleerden çıkarak yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğine geçiş, kadın çalışan sayısının az olduğu enerji sektöründe bir değişim başlatabilir.

Özgür Gürbüz-BirGün Pazar/5 Aralık 2021

Türkiye’de işgücüne katılma oranı kadınlarda yüzde 32,9. İstihdam oranı ise daha düşük; yüzde 28,1. TÜİK’in Eylül 2021 verilerine göre kadınlarda işsizlik oranı da erkeklerden daha fazla. Kadınlar işsizlikten de erkeklere oranla daha çok etkileniyor. İstihdamın sektörlere göre dağılımına baktığımızda da 9 milyon kadının 5 milyondan fazlasının hizmet sektöründe çalıştığını, 2 milyonun da tarımdan ekmeğini çıkardığını görüyoruz. 1,5 milyon kadın sanayi sektöründe ter dökerken inşaat sektöründe sadece 98 bin kadın görebiliyoruz. Belki de “inşaat sektöründe kadın göremiyoruz” demeliydik.

Kadınların iş bulmakta zorlandıkları bir sektör de enerji. Kömür madenlerinde kadın işçi bulmanız hayli zor. Uğursuz geldiği bile söylenir. Kadın mühendislerin bile enerji sektöründe erkeklere oranla daha zor iş bulduğu biliniyor. Baraj inşaatlarında, kömürlü termik santrallarda ve kömür havzalarında kadın işçi görmek zor. Beyaz yakalıların ve işin hizmet tarafında çalışanların şansı da erkeklere göre daha az. Enerji sektöründe kadın çalışan sayısı hizmet, eğitim ve imalat gibi diğer sektörlerden de geride. Ama bir umut var…

Yenilenebilirde kadın istihdamı %32

Umut var ama peşine düşmek gerek. Gelin kendimizi istatistiklerle dolu “enerji sokağına” atalım. Enerji dönüşümünün (petrol, kömür, doğalgaz ve nükleerden güneş, rüzgar, biyokütle gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına ve enerji verimliliğine geçiş) iklim krizini durdurabileceğini, çevreye verilen zararı azaltacağını biliyoruz. Enerji sektörü gibi zor bir alanda kadın istihdamını artırma şansı da var. Yeterli olduğunu söylemek zor ama küresel araştırmalar petrol ve gaz sektörlerine kadın çalışan sayısının yüzde 22 olduğunu gösterirken aynı oran güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji sektöründe yüzde 32’ye çıkıyor1.

Sektörün kapısından bakmak olmaz, kapıyı açıp içine girelim. 2017 yılında petrol ve gaz çalışanlarını kapsayan küresel bir araştırma2, kadın çalışanların tüm çalışanlara oranının yüzde 22’de kaldığını ortaya koydu. Petrol ve gaz şirketlerinde “kıdemli” ve “yönetici seviyesi”nde görev yapan kadınların oranı ise yüzde 17. Gaz ve petrol şirketlerinde yönetim kurulu başkanı bir kadın arıyorsanız 100 şirket dolaşmanız gerekebilir ve 99’undan elinizin boş döneceği kesin. Daha fazla petrol ve gaza bulaşmadan kapıyı kapatıp çıkalım.

Sokağın karşısında bizi yenilenebilir enerji sektörü bekliyor. Kapıda bizi bir kadın karşılıyor; sürpriz değil çünkü yenilenebilir enerji alanındaki kadın çalışanların yüzde 46’sı idari işlerle uğraşıyor. Yüzde 28’i teknik alanda görev yaparken kıdemli yönetici sıfatına sahip olanların oranı ise yüzde 32’yi buluyor. Fosil yakıtlarla uğraşan şirketlerin düşünce yapısı da biraz “fosil” desek kimse alınmaz sanırım. İstatistikler güneşi görünce daha fazla parlıyor ama yeterli demek doğru olmaz. Enerji sokağının bu kısmının daha aydınlık olduğunu söylemekle yetinelim, iş mühendislik gibi alanlara geldiğinde tüm dünyanın acılar içinde kıvrandığını da ekleyelim. Birleşik Krallık’ta mühendislerin sadece yüzde 12’si kadın örneğin.

Türkiye enerji sektörü çalışanlarının %14'ü kadın

Veri açlığımızı gidermek için sokağın en sevdiğim binasına, kütüphaneye gidiyorum. Burada elime fırından yeni çıkmış, Yenilenebilir Enerji ve Enerji Sektörü Türk Kadınları Grubu’nun (TWRE) araştırmasını tutuşturuyorlar. Raporu henüz yayımlanmadı ama birkaç gün önce yaptıkları araştırmanın sonuçlarını dinleme şansım oldu. 29 enerji şirketini ve 37 bin 378 çalışanı kapsayan bir araştırma bu. Türkiye enerji sektöründe çalışanların yüzde 86’sının erkek yüzde 14’ünün ise kadın olduğunu böylece öğrendim. Kadın çalışanların beyaz yakalılar içindeki oranı yüzde 11, mavi yakalılar içindeyse yüzde 12.

Farkındaysanız bu rakamlar dünyadaki petrol ve gaz sektörlerinin bile gerisinde kalıyor. Düşük oranların ardında bence şu iki neden var. Ülkenin ve özellikle de enerji sektörünün muhafazakar yapısı ve enerji altyapısının hidroelektrik gibi inşaat sektörüne dayanması. Konu inşaat olunca kadınların hemen dışlandığını yazının başında belirtmiştik. Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA), 2020 yılında Türkiye’de yenilenebilir enerji sektöründe 109 bin kişinin çalıştığını ve bunun yarıya yakınının (48 bin) hidroelektrik alanında istihdam edildiğini söylüyor. İnşaat sektöründe kadınların daha az çalışmasının ardında muhafazakar ve kadın karşıtı zihniyetin olduğunu biliyoruz. Kadınları eşit görmeyen erkek bakış açısını kırmak kolay değil. Yine de enerji dönüşümü bize bu konuda yardımcı olabilir ve enerji gibi erkek egemen bir sektörün değişmesine yol açabilir.

Güneş ve rüzgar fabrikalarında çok sayıda kadın işçinin çalışmaya başladığını gözlemlerime dayanarak söyleyebilirim ama bu yetmez, bize veri lazım. Neyse ki o veriler var. Yenilenebilir enerjinin ve enerji verimliliğiyle ilgili iş kollarının petrol, kömür ve nükleer gibi geçmişin enerji kaynaklarına kıyasla çok daha fazla istihdam yarattığını biliyoruz. ABD’de yapılan araştırmalar güneş ve rüzgarın fosil yakıtlara kıyasla yaklaşık 3 kat daha fazla istihdam yarattığını gösteriyor. Uluslararası Çalışma Örgütü gibi başka kurumların raporlarında bu farkı 10 kata kadar çıkan kıyaslamalar olduğunu da not düşelim. Bu bir avantaj çünkü fosil yakıtlar ve kendini temiz gibi göstermeye çalışan nükleer yerine güneşin önderliğinde yeni bir enerji sistemine geçmek zaten kaçınılmaz. İş yenilenebilir enerjiye gelince hem istihdam hem de kadın istihdamı artıyor. Sadece istihdam değil, ücretler ve çalışma koşulları da her cinsiyet için iyileşiyor. Enerji dönüşümü, kadın istihdamını ve işçi haklarının iyileşmesini dolaylı destekliyor.

"Cinsiyet ayrımcılığı var"

Kütüphaneden çıkıp kendimi yeniden sokağa attığımda her şeyin iş sahibi olmaktan ibaret olmadığını yine hatırlıyorum. TWRE’nin araştırmasında beyaz yakalı kadınların yüzde 56’sı, “enerji sektöründeki çalışma ortamında cinsiyet ayrımcılığı vardır” diyordu. Çalışma alanlarının cinsiyete göre belirlendiğini söyleyenlerin oranı da yüzde 72. Çevresel ve fiziksel koşulları bahane eden erkeklerin elinden bu bahaneleri alma konusunda yenilenebilir enerji bize yardım edecek; güvenim tam. Evet ama kadınların çalışma hayatında eşit olmaları için sayısal eşitliğin yeterli olmadığını da unutmamalıyız. Enerji dönüşümüne kurtarıcı gözüyle bakmayalım ama eşitsizliği azaltacak önemli bir adım olabilir.

1 IRENA-Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı, Gender Perspective, 2019)
2  World Petroleum Council ve Boston Consulting Group

Öpüşmezsek trafik sorunu çözülür mü?

Özgür Gürbüz-BirGün/10 Kasım 2013

Erkek erkeğe oturdunuz ve İstanbul’daki son yeşil alanın talan edilmesi için bir köprü, bir de üçüncü havalimanı yapılmasına karar verdiniz. O küçücük helikoptere erkek erkeğe sıkışıp, durumu bir de havadan gördünüz. Ağaçları kesen testerelerin iki ucunda da erkekler vardı. Kamyonları erkekler kullandı.

Büyük otomobiller, dev kentler, en gaddar savaş makinaları, erkek erkeğe oynadığınız o ölümcül oyunların araçları değil mi? Kadınların bile erkek gibi düşünenini, maçlarda küfredenini sevdiniz. En çok da itaat edenini beğendiniz. Evde çocuk bakanını, yemek yapanını, politikada sizin istediğiniz zaman ve istediğiniz gibi konuşanını tercih ettiniz. Siz izin verdiğinizde soyundular, siz istediğinizde giyindiler. Böylesini sevdiniz, ‘söz dinleyenini’.

Çocuk doğuran kadınlara cenneti vaat ettiniz ama iş yerlerinde müdürlüğü çok gördünüz. Cennetlik kadınları dövdünüz, erkek erkeğe tecavüz edip, başlık parası için yine erkek erkeğe pazarlık yaptınız. Kadınlara bir kez kulak verseydiniz, kadınlı erkekli oturup konuşsaydınız bugün bu korkunç dünyayı konuşmuyor olurduk. Daha fazla zorlamayın, erkek erkeğe ne yaptığınız ortada.

Kadınlı erkekli ışınlanıyorlar
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü ve Star Gazetesi yazarı Sedat Laçiner, köşe yazısında Yanyana evleri kiralayıp, duvarları delip iki evi tek eve çevirip karma halde kalanları da gördüm...” diye yazmış. Bizim memlekette iki dairenin duvarını delsen bina başına çöker. Çökmezse de ev sahibi, tüm apartman sakinleri orada biter. Belki de öğrenciler kaşıkla kaza kaza eritmiştir duvarı… Varsayalım rektör doğru söylüyor.  Beni asıl, öğrencileri yan dairenin kapısını çalmak yerine duvar kırmaya iten nedenler ilgilendiriyor. Mahalle baskısı mı yoksa Laçiner’in de sık sık övündüğü atalarından aldıkları ilham mı onları bu zor işe koştu? Ferhat’ın Şirin’i görmek için dağları deldiğini hepimiz biliriz, deniz kumu dolu duvarın lafı mı olur?

Laçiner başında bulunduğu üniversiteyi hemen kapatsın. Orası bir ‘bilim yuvası’. Belli mi olur, öğrenciler bu azimle bilim kurgu filmlerde gördüğümüz ışınlamayı bulur, kadınlı erkekli ışınlanıverirler. Bir o evdeler bir bu evde. Aman ha!

Öpüşmezsek trafik sorunu çözülür mü?
İstanbul’daki trafik sorunu herkesi çıldırtıyor. 20 yıldır kenti idare eden zihniyet, seçimler yaklaşınca her yere metro yapacağız diye reklamlara başladı. 20 yıldır uyuyanlar birden uyandı; inanırsanız. Gariptir, bu toplu taşıma sevmemezlik sadece İstanbul’a has değil. Ankara’da aynı durumda. Kentte metro öyle nadir görülen bir şey ki, metro gören gençler sevinçten ne yapacağını şaşırıp birbirlerini öpüyor. Otomobil ve petrol lobisi ellerini ovuştururken, çılgın kentlerin çılgın başkanları seyrediyor. Halbuki acil alınacak önlemler var.   

Çin’in başkenti Pekin de trafikten dertli bu nedenle özel araç sayısını kısıtlıyor. Birkaç yıl önce alınan kararla kentte her yıl dağıtılan yeni plaka sayısı 240 binle sırlandırılmıştı. 2014’ten itibaren bu rakam 150 bin olacak. Pekin’de plakalar kurayla dağıtılıyor. Şansınız yaver gitse bile uymanız gereken bir kural daha var. Plakanızın son rakamına göre, hafta içi iş saatlerinde trafiğe çıkamadığınız günler var. Bu yasak nedeniyle hafta içinde bir gün araçlar evde bırakılıyor.

İstanbul’da otomobil kullanımına kısıtlama getirmek yerine özel araç kullanımını teşvik edecek yeni tüp geçitten bahsediliyor. Enerjide açıktan yakınıyorlar ama petrol ve otomobil lobilerine diş geçiremiyorlar. Otomobil satışları düşse ihracat tehlikeye girecek ve petrol üzerinden aldıkları vergiler de azalacak. Yanlış ve sürdürülemez büyüme politikaları yüzünden bizi trafik sıkışıklığına mahkum ediyorlar. Önce insan* diyecek cesur bir hükümete ihtiyaç var.
  
Not: Yazımdaki son cümlede, rantın değil insanın ihtiyaçlarına yanıt verilmesi gerektiğini yazmak istemiştim ama bu haliyle, "insan merkezli" bir bakış açısıyla yazılmış gibi duruyor. Okuduğumda beni rahatsız ettiği için en azından e-günlüğe bu notu düşmek istedim.