Hep “yeni” bir buluşun sorunlarımızı çözmesini bekleriz. Hidrojen enerjisi ise yeni
değil ama bu ezberi bozmaya niyetli.
Özgür Gürbüz-Digital Age/Mart 2021
Doğanın ve yaşamın değeri sıfıra yakın olduğunda,
yerin yüzlerce metre altındaki petrolü çıkarmak, mavinin derinliklerindeki gaz
ile ısınıp iklimi değiştirmek ya da havayı kirletme pahasına kömürü yakmak
insana hep “ucuz” geliyor. İklim krizinin sadece kutup ayılarının sorunu
olmaktan çıkıp yaşadığımız kente gelmesiyle hesaplar değişmeye başladı.
Fosil yakıtlar (petrol, kömür ve doğalgaz) iklim krizi
nedeniyle gözden düşerken yıllardır rafta bekletilen hidrojen enerjisi de
yeniden hatırlandı. Hidrojenin araçlardan evlere kadar hayatın birçok yerinde
kullanılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla üretilerek seragazı
emisyonlarını azaltması umuluyor. Hidrojen raftan indirildi ama bu defa ona giydirilmek
istenen elbise oldukça büyük.
Soruların
yanıtı hidrojende mi gizli?
Güneş ve rüzgarın önderliğinde yenilenebilir enerji
kaynakları özellikle elektrik üretiminde paylarını hızla artırıyor. Bu yeterli
mi? Hayır. Gezegenin ortalama yüzey sıcaklığındaki artışı 1,5 derecenin altında
tutmak için enerji dönüşümünü her alana yaymak gerekiyor. O zaman zor sorular
birbirini izliyor. Ulaşımda petrolsüz araçlarla yol almak mümkün mü? Tren,
metro, otobüs, kamyon, gemi ve uçak gibi ağır ulaşım araçları ne olacak?
Binaları doğalgazla ısıtmazsak ne yapacağız? Son zamanlarda bu soruların
birçoğunun yanıtında hidrojenin adı geçmeye başladı. Birçok ülkenin hidrojen
enerjisi stratejilerini ve hedeflerini açıklamasıyla dikkatler dünyanın en çok
bulunan bu elementine çevrildi. Hidrojenin, 2021 yılında enerji alanında en çok
konuşulan konulardan biri olacağı kesin.
Yeşil
hidrojen çağı
Hidrojen enerjisi aslında 200 yıldır hayatımızda.
Sanayide hidrojen kullanımı uzun yıllardır devam ediyor. Uluslararası Enerji
Ajansı’na (UEA) göre hidrojenin rüştünü ispatlaması binalarda, ulaşımda ve
elektrik üretiminde kullanılmasıyla olacak. Hidrojen hemen hemen her yerde ama
yalnız değil. Onu diğer elementlerden ayırmak gerek. Hidrojen elde etmenin de
dolayısıyla farklı yolları var. Sudaki hidrojeni elektroliz yoluyla ayrıştırmak
bunlardan biri. Biyokütle ya da fosil yakıtlardan da hidrojen elde etmek mümkün
ama çevreci bir yakıt istiyorsak, hidrojen elde ederken kullandığınız enerjinin
yenilenebilir kaynaklardan gelmesi şart. Bu koşullarla elde edilen hidrojene
“yeşil hidrojen” adı veriliyor. Yeniden gündeme gelen hidrojeni geçmişinden
ayıran en önemli fark, bu yüzyılda “yeşil hidrojen”in öne çıkması.
Artış
hızı ve hedefler yüksek
Hidrojenin yükselişi rakamlara da yansıyor. UEA’nın
verilerine göre 2019 yılı elektroliz kapasitesindeki artışta rekor yıl oldu ve
üretim kapasitesi 25 MW’a ulaştı. 2010 yılında bu rakam 1 MW’tan azdı. 2023’te ise
yeni kapasite artışının 1500 MW’a ulaşacağı tahmin ediliyor. Yakıt hücreli
elektrikli araç pazarı da 2019’da neredeyse ikiye katlandı. En büyük artış da
Çin, Japonya ve Kore’de gerçekleşti. Düşük karbonlu hidrojen üretiminin de
2023’te duyurulan projelere bakıldığında beşe katlayacağı görülüyor.
Öncü
ülkeler hedeflerini belirledi
Kendisinden bu kadar çok şey beklenen bir enerji
kaynağının politik destek olmadan büyümesi mümkün değil. Birçok ülke hidroejene
verdiği desteği ölçülebilir hedefler ve politikalarla gösteriyor. Öncü
ülkelerden Japonya, 2025 yılına kadar yakıt hücreli 200 bin aracı yollarda
görmeyi planlıyor. 2030 yılında ise bu rakamı 800 bine, otobüs sayısını da
1200’e çıkarmayı hedefliyor. Japonya’nın hedeflerinin arasında, belki de en
önemlisi, mikro kombine ısı ve güç üniteleri de var. Kesintisiz elektrik ve ısı
üretecek bu “hidrojen santralları”nın sayısının 2030’da 5 milyon 300 bini
bulması ve hane sayısının yüzde 10’una erişmesi hedefleniyor. Bu hedefe
ulaşılırsa konutların enerji talebinin, mevcut kombi ve elektrik şebekesi
kaynaklı sitemlere oranla, yüzde 3, emisyonlarının ise yüzde 4 oranında azalacağı
düşünülüyor (Hydrogen and Fuel Cells in Japan, Jonathan Arias). Hollanda’dan
İspanya’ya, Almanya’dan Fransa’ya kadar birçok ülke hedeflerini belirledi.
Kore’nin ulaşımın dışında, elektrik enerjisinde kullanılacak 15 GW’lık yakıt
hücresi hedefinin 1,5 GW’ı önümüzdeki yıl sonuna kadar hayata geçecek. 15 GW,
Türkiye’nin mevcut elektrik üretim kurulu gücünün yaklaşık yüzde 20’sine denk;
ayrıca belirtmeye değer bir hedef.
|
Kaynak: Eco Institute
|
Maliyet
engeli aşılacak mı?
Hidrojenin önünü açacak en büyük değişim, teknolojik gelişimden
önce maliyetlerin düşmesi olacak. Öko Enstitüsü’nün güncel ve detaylı bir
çalışması işin ekonomisini anlamak açısından ufuk açıcı. “Gri hidrojen”
dediğimiz doğalgazla hidrojen elde edilen ve karbondioksitin atmosfere
verildiği üretim modellerinde MWh için maliyet 40 avro civarında. Çevre için
katkısı olmayan bu yöntemin maliyeti Türkiye elektriğin piyasa fiyatının (48
ABD Doları) biraz üstünde. Karbon gömme yöntemiyle desteklenen ve doğalgazdan
elde edilen hidrojenin maliyeti ise günümüzde MWh saat başına 50 avro
civarında. Gri ve mavi hidrojenin maliyetlerinin karbon piyasasındaki fiyat
artışlarıyla yukarı çıkması beklenirken, üçüncü seçenek yeşil hidrojenin karbon
fiyatlarının yükselmesiyle maliyet avantajı yaşayacağı düşünülüyor.
İklim açısından ciddi katkıda bulunacak “yeşil
hidrojen”in günümüzdeki maliyeti ise 100 avroyu buluyor. Şu an için oldukça
pahalı görünen bu seçenekle üretilecek elektriğin maliyetinin 2030’da 70, 2050
yılında da 50 avroya kadar düşmesi bekleniyor. Bu da kilovatsaat başına
sırasıyla 8,5 ve 6 dolar sente denk düşüyor ki, Türkiye’deki çevre açısından
sorunlu kömür, nükleer ve gaz santralıyla rahatlıkla baş edebilecek seviyelere
geleceği görülüyor. Hidrojen enerjisine politik destek sürdüğü takdirde
önümüzdeki 10 yılda adını daha fazla duyacağımız kesin.
***
Hidrojen
enerjisi nerede kullanılır?
Hidrojen, yeşil enerjinin ulaşmakta zorlandığı
alanlara merhem olabilir. Uçakları, gemileri dev elektrik bataryalarıyla
donatmak oldukça zor; ağırlıkları da ayrı bir problem. Hidrojen enerjisi ise
hem hafif hem de enerji yoğun bir seçenek olduğu için bu sorunu çözebilir.
Doğalgaz altyapısını kullanarak konutların ısınma sorununa da çare olabilir.
Sıvı halde borularla veya gemilerle taşınabilir. Elektriğe ya da metan
çevrilebilir. Güneşin çok olduğu zamanlarda fazla üretim hidrojen eldesinde
kullanılarak depolanabilir, akşam saatlerinde güneşin açığını kapatabilir.
Enerji depolama sorununu bataryalarla, yakıt hücreleriyle çözmesi, bildik
enerji sisteminin tamamen vedasına yol açabilir. Hidrojenin yeniden konuşulmaya
başlamasının ardında bu esneklik yatıyor.