Dt. İlhami Gürbüz |
O bir diş
hekimiydi. İlhami Gürbüz. Babamdı elbette ama diş
hekimi bir babaydı. Her şeyden önce hastaları gelirdi. Muayenehanesi onun
eviydi. “Bize yatmaya gelirdi ama o muayenehanede yaşardı” desem abartmış
olmam. Zorla emekli ettik onu ama direndi. Aramızdan ayrılana dek
muayenehanesini kapatmadı. Geçen yıl, 13 Temmuz’dan iki hafta önce, ağabeyim dişlerime
bakarken babamdan da gelip duruma bakmasını istedim. Eldivenleri eline
geçirmesi, önlüğü giymesi ve koltuğa yerleşmesi birkaç dakika sürdü. Halbuki,
kliniğe gelirken çok zor yürümüştü. Son hastası ben oldum. Şimdi bir yıl oldu.
Son hastası onu çok özlüyor.
Merzifon’da hastaları ona “Efsane Diş Hekimi”
diyorlardı. Babalar Günü’nde siparişini verdiğim mezar taşına öyle yazdık.
Anlatırlar...
Merzifon’da muayenehanesini ilk açtığı zamanlar haftanın bir günü, durumu zorda
olanlara ücretsiz bakarmış. Kasası boş olur ama randevu defteri 3-4 ay boş
olmazdı. Hiç anlamazdık bu işi. Babamın
gönül zenginliğini şimdi daha iyi anlıyorum. Gönlü zengin, gerçekten seven
dostlarının neden bu kadar çok olduğunu da…
Dedim ya, babam diş
hekimiydi. Benim için hâlâ sırlarla dolu biri o. Hayatımda bir kez de olsa
bisiklete bindiğini görmesem, Van’da birinci geldiğine inanmazdım. O diş
hekimliğinden başka bir şey yapmamış derdim. Pinponu böylesine iyi bildiğini gözlerimle görmesem, Macaristan-Türkiye
maçının kadrolarını defalarca ezbere saydığını duymasam, sporla ilgilendiğine
bile inanmazdım. Keşke bir de yüzmeyi öğrendiği "Van Denizi'nde" kulaç atarken görseydim babamı. Politikaya girişi de anlatılacak bir başka hikaye elbette ama
belki başka bir zaman.
Yazılarımın
hepsini okurdu. Bunu okuyamayacak. Elbet bir gün anlatacağım.
Efsane diş
hekimine, babama saygı ve özlemle.