Foto: www.whenisawyou.com |
Annemarie
Jacir’in, “Seni Gördügümde” adlı bu filmi bizi görüntü ve ses
efektleriyle süslenmiş egemen sinemanın dilinden bir buçuk saatliğine de olsa uzaklaştırıyor
ve bağımsız sinemayı bir kez daha
hatırlamamıza yardımcı oluyor. Jacir’in filmi, kendisinin de şair olmasından
olsa gerek, şiirsel ve sade bir anlatıma sahip. Bizi 40-45 yıl öncesinin
Filistin’ine götürüyor. Mülteci kampalarını, fedailerin duygularını ve evine
dönmek isteyen 11 yaşındaki bir çocuğa evinin yolunu gösteremeyen bir annenin
çaresizliğini sakin bir dille anlatıyor. Tarif edilmesi imkânsız acıları
tebessümle izletiyor. Bir bakıyorsunuz ki, İsrail’in çitlerinin yerini dev
duvarlar, ciplerinin yerini insansız hava araçları almış. Filistin Kurtuluş
Örgütü’nün fedailerinin yerini kim almış, o hiç belli değil. Türkiye’den
bakınca, Arafat’ın ölümüyle etkisizleşen direnişin yerini bu işten çıkar
sağlamak için nutuk atan politikacılar almışa benziyor. Çok yakından
tanıyorsunuz bu isimleri. Film, belki bilerek belki de bilmeyerek, FKÖ’nün
militanlarının zaman içerisinde ne kadar değiştiğine de işaret ediyor.
Foto: www.whenisawyou.com |
***
“Emek”siz olmuyor
“Emek”siz olmuyor
İstanbul
Kültür ve Sanat Vakfı’nın düzenlediği otuz ikinci film festivalini de geride
bıraktık. Festivalin bu yılki havasını tarif etmek zor. Beyoğlu’nda festival
filmlerini gösteren sinema sayısı ikiye düştü (Atlas ve Beyoğlu). Eskiden,
festival zamanı Beyoğlu’nda sadece film konuşulurdu. İstiklal caddesinde
tanıdıklara rastlar, ellerinde festival kitapçıklarıyla dolaşan insanlar
görürdünüz. Nişantaşı’ndaki sinemada elinde patlamış mısırla film izlemeye
gelen ve ona “popcorn” demeyi tercih eden bir güruhla film izlemeye çalışmak
hoş değildi. Gel de “Emek Sineması”nı
arama.