Özgür Gürbüz-BirGün/5 Nisan 2015
2013 yılında
Almanya’da toplam elektrik kesintisi süresi 15 dakika 32 saniye*. Bir başka deyişle, deprem gibi doğal afetler
dışında, üç dakikadan uzun süren kesintilerin toplamı yılda 15 dakika. 31
Mart’taki yaklaşık 10 saatlik (bazı yerlerde daha fazla) kesintinin nedenlerini
araştıran Ankara’daki hükümet için bir kez de yazıyla yazayım. On beş dakika otuz iki saniye.
2014 yılında
Almanya’da üretilen elektriğin dörtte birinden fazlası yenilenebilir enerji
kaynaklarından elde edildi. Toplam elektrik üretimin yüzde 9’a yakını
rüzgardan, yüzde 8’i biyokütleden, yüzde 6’sı güneşten ve yüzde 3’ü de
hidroelektrik santrallerden sağlandı. Aniden kesilen rüzgardan, bulut arkasında
kalınca sizi karanlıkta bırakan güneşten, ottan çöpten, tavuk dışkısından
elektrik üreten biyokütleden. Ben söylemiyorum, memleketin üniversitelerinde,
sokakta ve sosyal medyada yenilenebilir enerji hakkında anlatılanlar bunlar. 31
Mart bu palavraların da sonu oldu.
Almanya’nın en güneşli yeri Karadeniz kadar güneş alıyor. Rüzgar enerjisinde de bizim kadar şanslı değiller. Ege ve Marmara’daki rüzgar türbinleri verimlilik açısından dünyanın en iyileri arasında. Buna rağmen Almanya’da güneş ve rüzgardan üretilen elektrik miktarı Türkiye’nin toplam tüketiminin dörtte birinden fazla. Her yıl payları artıyor. Hedefleri 2050’de elektrik tüketiminin yüzde 80’ini yenilenebilir enerjiden sağlamak. Dünyanın en büyük sanayi ülkelerinden Almanya güvenilemez denen rüzgar ve güneşe geçiyor.
Almanya’nın en güneşli yeri Karadeniz kadar güneş alıyor. Rüzgar enerjisinde de bizim kadar şanslı değiller. Ege ve Marmara’daki rüzgar türbinleri verimlilik açısından dünyanın en iyileri arasında. Buna rağmen Almanya’da güneş ve rüzgardan üretilen elektrik miktarı Türkiye’nin toplam tüketiminin dörtte birinden fazla. Her yıl payları artıyor. Hedefleri 2050’de elektrik tüketiminin yüzde 80’ini yenilenebilir enerjiden sağlamak. Dünyanın en büyük sanayi ülkelerinden Almanya güvenilemez denen rüzgar ve güneşe geçiyor.
Türkiye’de ise
dünya tersine dönüyor. Rüzgar diyorsunuz, “rüzgar
esmezse elektriksiz kalırsınız” diyorlar. Güneş diyorsunuz, “akşamları mum ışığında mı oturacaksınız”
diyorlar. Nükleer termik gibi baz yük santraller olmazsa sistem çöker deyip eski
düzeni sürdürmeye çalışıyorlar. Dağ taş termik santral dolu Türkiye’de durmadan
elektrikler kesiliyor ama dağ taş rüzgar ve güneşle dolu Almanya elektrik
kesintisi tarih derslerinde okutuluyor. Bizim bir günde yaşadığımız elektrik
kesintisi Almanların 40 yılda yaşayacakları elektrik kesintilerinin toplamından
daha fazla.
Mesele eldeki
kaynakları yönetmek. Adana’da rüzgar yoksa, Bandırma’da var. Güneş battıysa
büyokütle santralleri, jeotermal var. Koca koca barajlar yapmışsın. Rüzgar
eserken kapakları kapat, suyu yani enerjiyi depola. Rüzgar kesilince aç. Çok mu
zora düştün komşudaki rüzgar tarlasından elektrik al, ertesi gün sen ona güneş
sat. Son çare de bizde onlarcası kurulmuş doğalgaz santralleri. Almanya işte
bunu yapıyor. Yıl sonunda alacaklı bile çıkıyor. Net elektrik ihracatçısı. Büyük ve hantal iletim hattını terk
ediyor, değişime çabuk ayak uydurabilen ‘akıllı
şebekeleri’ kuruyor. Yeni depolama sistemleri geliştiriyor. Bir yandan da
nükleer santralleri bir bir kapatıyor. Öyle yaşı geldiği için falan değil.
Pahalı ve riskli oldukları için.
Kesinti
konusunda nükleer de çözüm değil. Fransa elektriğinin yüzde 70’den fazlasını
nükleerden sağlıyor ama yıllık kesinti süresi Almanya’nın dört katı. Nükleersiz
Avusturya, İtalya ve Almanya, Fransa’dan çok daha iyi durumda. Zaten, 31
Mart’taki karanlığın temelinde nükleer gibi büyük santraller var. Bir büyük
santral arıza yaptı mı, yerine o büyüklükte başka bir santral koymanız lazım. Koyamazsanız
sistem çöküyor. Halbuki bir rüzgar türbini arızalansa kimsenin ruhu duymaz.
Elektriği küçük ama çok sayıda santralden üretme dönemindeyiz. Merkezi, tek bir
yerden değil.
Yenilenebilir
enerji kaynaklarından, küçük santrallerle yapılan üretim merkezi sistemlerin
yerini alıyor. Türkiye’yi yönetenler ise
hâlâ 40 yıl öncesinin enerji sistemini savunuyor. İktidardaki Adalet ve
Kalkınma Partisi’nin sembolü ampul. O ampulü Edison 1879’da bulmuştu. Avrupa’da
üretimi yasaklandı çünkü verimsiz. Aynı elektriği harcayıp 8-10 kat daha fazla
ışık vereni var. 31 Mart’taki kesinti bize ders olsun. Sizi karanlıkta bırakan
ampulü verimlisiyle değiştirme vakti geldi. Türkiye’nin enerjisini boşa
harcamayın.
*SAIDI ortalama.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder