elektrik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
elektrik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

İspanya’yı kim elektriksiz bıraktı?

Özgür Gürbüz-BirGün / 1 Mayıs 2025

Foto: Red Electrica
İspanya, Portekiz ve Fransa’nın bazı bölgelerindeki büyük elektrik kesintisinin ardından herkes suçluyu aramaya koyuldu. Enerji dönüşümüne karşı çıkan nükleer ve termik santral savunucuları araştırma sonuçlarını beklemeden yenilenebilir enerjiyi suçlu ilan etti. Medyayı da kontrol eden bu güçler sayesinde yenilenebilir enerjiyi sorumlu kılan haberler yayılmaya başladı. Halbuki bu kesinlikte bir suçlamayı yapabilecek bilgi şu anda kimsede yok. İddialar mantıklı bir temele de dayanmıyor. 2015’de Türkiye’de, 2003’te ABD ve Kanada’da, aynı yıl İtalya ve İsviçre’de benzer şebeke çökmeleri oldu. Nedeni de yenilenebilir enerji değildi.

Elektrik üretiminde yenilenebilir enerjinin payının çok yüksek olması şebekenin çökme nedeni olarak gösteriliyor ancak bu İspanya ve Portekiz için yeni bir durum değil. Elektrik şebekesi çökmeden önceki üretimlere baktım. Güneş enerjisinin üretimdeki payı yüzde 52,67, rüzgârın ise yüzde 14,64’tü. Baz yük olmayan diğer yenilenebilir enerji kaynaklarını da eklesek yüzde 70’i buluyor. Oranlar yüksek ama ilk değil.

İspanya 16 Mayıs 2023’te tam dokuz saat boyunca yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle elektrik talebini karşılamıştı. Bu yılın 16 Nisan’ında da yine birkaç saat boyunca sadece yenilenebilir enerji ile elektrik üretimi yapmıştı. Portekiz 2023 yılında altı gün boyunca yüzde 100 yenilenebilir enerjiyle hayatını sürdürdü. Nükleer santralı olmayan Portekiz’de termik santralların elektrik üretimindeki payı geçen yıl sadece yüzde 10’du. Bu deneyimler yenilenebilir enerjinin çok olmasının şebekeyi çökerttiği iddiasına kuşkuyla bakmamıza neden oluyor.

İspanya Başbakanı Pedro Sanchez, sistemin çökmesinin fazla yenilenebilir ya da az nükleer santralla bir ilgisi olmadığını açıkça söyledi. Bağımsız araştırmaların sonuçlarını bekleyip şebekede reform yapacaklarını da ekledi. Bir parantez açıp elektrik kesintisi nedeniyle nükleer santrallara ne olduğunu da anlatalım. İspanya’daki yedi nükleer reaktörün dördü kesinti sırasında çalışır durumdaydı. Şebekenin çökmesiyle dışardan aldıkları elektrik kesildi ve acil durum ilan edildi. Pek bilinmez ama nükleer santrallar için şebeke bağlantısı elzemdir. Elektrik kesilince santrallardaki dizel jeneratörlerle durumu kontrol altına aldılar. O jeneratörler çalışmasa Fukuşima ya da Çernobil’de yaşananları İspanya’da da görebilirdik.

Resmi analizler olmadan tahminde bulunmak hoş olmasa da sorunun elektrik üretim biçiminden değil şebekenin bu üretime hazır olmamasından kaynaklandığını söylemek mümkün. İspanya’dan bu yönde çağrılar da geldi ama herhalde içinde kamulaştırma geçtiği için ana akım medyada çok da yer almadı. Ecologistas en Acción, özelleştirilen ve beşte bir hissesi kamuda kalan Red Electrica’nın yenilenebilir enerji üretimini büyük firmalarının kaderine bıraktığına dikkat çekiyor. Planlama, elektrik depolama, yer ve kaynak seçimi gibi tercihlerin şirketlere bırakılması sonucu bazı bölgelerde yığılma olduğunu, bunun da sistemdeki dalgalanmalara yanıt vermeyi zorlaştırdığını belirtiyor. İspanya’da olan bitenden dolayı güneşi rüzgârı suçlamak yerine gerekli dersleri çıkarıp, özelleştirilmesi 2026 sonuna bırakılan TEİAŞ’a sahip çıkmaya ne dersiniz?

İklim ve çevre sorunları nedeniyle elektrik üretiminde kullanabileceğimiz kaynaklar belli. Bu kaynakları kullanmak için mikro şebekelere, tüketimle üretimi birbirine yakınlaştırmaya, elektrik depolama sistemlerine ihtiyacımız var. Teknik açıdan bakarsanız bu yapılabilir. Almanya Federal Ağ Ajansı’nın (BNetzA) İspanya ve Portekiz'i karanlığa sürükleyen elektrik kesintisinin bir benzerinin Almanya'da yaşanmasının mümkün olmadığını, elektrik tedarik sistemlerinin birçok koruma mekanizmasına sahip olduğunu söyleyen açıklaması buna işaret ediyor. Ben biraz farklı düşünüyorum. Sorun sadece teknik olsaydı çözümü de bulunurdu elbet ama işin içinde kendimizi kaptırdığımız tüketim toplumu, giderek artan enerji tüketimi ve bunu modern bir dünyayla eş tutan tutarsız bir insan davranışı da var. Sorunun o kısmını çözmek yapay zekadan çok samimi bir devrim gerektiriyor.

Devlet desteği yazılır kaynak transferi okunur

Özgür Gürbüz- BirGün / 17 Nisan 2025

Elektrik ve gaz faturaları artık ödenmesi zor meblağların yanında bir de mesajla evimize geliyor. Faturanın sonunda, “devlet desteği sonrasında ödenmesi gereken fatura tutarı” adlı bir yazı var. Hükümet, aslında sizin enerji bedeliniz daha çok ama ben karşılıyorum diyerek hem siyasi mesaj veriyor hem de ileride yapacağı zamlara sizi hazırlamaya çalışıyor. Önümüzdeki günlerde iddia edilen devlet desteğinin giderek azalacağını ve faturaya yansıyan kısmın büyüyeceğini göreceğiz.

Bir devlet desteği var ama halka değil, birkaç şirkete yapılıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) 22 Mart’ta aldığı bir kararla bu defa da elektrik tedarikçisi şirketlere kaynak transferinin yolunu açtı. 13400 sayılı EPDK kararıyla, elektrik tedarik şirketlerine Son Kaynak Tedarik Tarifesi’ndeki (SKTT) tüketicilere satacakları elektriğin o yıl içinde en az yüzde 50’sini EÜAŞ’tan temin etme fırsatı verildi. Satacağınız elektriği kamudan alabilirsiniz dendi. EÜAŞ artık görevli tedarik şirketlerine aktif elektrik enerji bedelini kilovatsaati 48,21 kuruştan satabilecek.

Son Kaynak Tedarik Tarifesi’ne bağlı faturalara yansıyan elektrik bedeli ise serbest piyasada ortaya çıkan fiyata bağlı bir hesaba dayanıyor, sürekli değişiyor. Dönemlik PTF (Piyasa Takas Fiyatı) ile YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekenizması) birim maliyeti toplamı, EPDK tarafından belirlenen KBK katsayısı ile çarpılarak bulunuyor. KBK, enerji tedarik maliyeti dışındaki diğer tüm maliyetlerle birlikte makul kâr katsayısı’ olarak tanımlanıyor.

Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) bu formüle dayanarak Mart ayı son kaynak tedarik tarifesindeki enerji fiyatlarının meskenler için kilovatsaat başına 2,68 TL, diğer abone grupları içinse 2,8 TL olacağını tahmin diyor. Tedarik şirketi piyasadan ve EÜAŞ’tan (devletten) 48 kuruşa aldığı elektriği meskenlerde oturanlara 268 kuruşa, diğer abonelere de 280 kuruşa satıyor. Tedarik şirketleri piyasadan aldığı elektriğin üzerine kar koyup satacakken bir de EÜAŞ’tan ucuz elektrik verilerek destekleniyor. Sonuçta, 184 kuruşu bulan dağıtım bedeli ve vergiler de eklendiğinde bir kilovatsaat elektriğin bedeli SKTT tarifesinde olanlar için 511 kuruşa kadar çıkıyor. Devletin ucuza sattığı elektrik dağıtım ve tedarik şirketlerinin paylarıyla pahalı hale geliyor. SKTT tarifesinde artık apartmanlar, siteler ve birçok ticarethane var. Zamlı elektrik halkın birçok ürün ve hizmeti de zamlı alması demek. Faturada yazan devlet desteğinin halka ulaşmadığı kesin.

Elektrik piyasasını yakından takip eden elektrik mühendisi Olgun Sakarya, “EÜAŞ’tan düşük fiyatla satın alınan enerjinin son kaynak tedarik tarifesi kapsamındaki mesken, sanayi ve ticarethane abonelerine yüksek fiyattan satılması kamunun görevli tedarik şirketlerine kaynak aktarmasından başka bir şey değil. Kaldı ki ulusal tarifede görevli tedarik şirketleri için yüzde 2,38 olan kar oranının, son kaynak tedarik tarifesindeki abonelerde gerçek maliyetleri yansıttığı ifade edilse bile, meskenler için yüzde 5, diğer abone grupları için ise yüzde 9,38 gibi farklı bir katsayıyla çarpılarak elde edilmesi anlaşılır bir durum değil” diyor.  

Aynı EÜAŞ, dağıtım şirketlerine aydınlatma bedeli için kilovatsaati 380 kuruşluk bir tarife uyguluyor. Kayıp kaçak içinse istediği miktar 175 kuruş. Kayıp enerji bedelini faturalarımıza gizleyip bizden tahsil ediyorlar. Aydınlatma bedelini ise kamu ödüyor. EÜAŞ, kâr amacıyla kurulmuş özel şirketler olan tedarikçilere elektriği kamuya verdiğinden sekiz kat, yurttaşlara verdiğindense üç kat daha ucuza satıyor.

EMO bir fatura hesabıyla vurgunu ortaya koymuş. 1000 kilovatsaat elektrik tüketen bir konutun faturası 4 bin 591 lirayı buluyor. Bunun 2 bin 675 TL`si görevli tedarik şirketine, 1.365 TL`si dağıtım şirketine ve 551 TL`si ise vergilere gidiyor. EMO, konut kullanıcısına sunulan enerji için tedarik şirketinin EÜAŞ`a 482 TL ödeyeceğini vurguluyor. 2200 TL şirketin cebine giriyor. Dağıtım şirketinin masraflarının maliyeti de ayrıca tartışılmalı. Onlar da fatura bedelinin üçte birini kendi kasalarına aktarıyor.

Elektrik sektöründeki özelleştirmeler ve alınan yanlış kararlarla şirketleri zengin eden hükümet, bir de faturanızın şu kadarını biz ödedik diye mesaj gönderip bizi yeni zamlara hazırlıyor. Herhalde teşekkür etmemizi bekliyorlar.

Elektrik faturasındaki adaletsizlik

Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Nisan 2025

7 Kasım 2024 tarihinde Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) bir karar aldı. Yıllık elektrik tüketimi 5 bin kilovatsaati geçen mesken abonelerinin ve yıllık tüketimi 15 bini geçen ticarethane ve sanayi abonelerinin faturalarını neredeyse iki katına çıkaracak zamlı bir tarifeye geçirdi. Bunu yaparken de örneği görülmemiş bir adaletsizliğe imza attı. Fazla tüketimin gerekçesine bakmadan cezalandırmakla kalmadı, uygulamayı yıl sonunda duyurduğu için kimseye tüketimini azaltarak bu cezadan kaçma şansı da tanımadı. İnsanlar çaresizce bu zamlı tarifeye en az bir yıl katlanmak zorunda kaldı.    

Bana ulaşan yukarıdaki fatura da bu adaletsizliğin en somut örneği. 2024 yılında sadece 0,8 kilovatsaat fazla tükettiği için zamlı tarifeye geçirilen bu tüketici, Elektrik Mühendisleri Odası’nın hesabına göre 1 Şubat 2025’ten itibaren yüzde 90’ın üzerinde zamlı bir elektrik faturası ödeyecek. “Son Kaynak Tedarik Tarifesi” üzerinden faturalandırılacak. Aynı tüketimi yapsa bile bin 274 TL’lik faturası bir anda 2 bin 400 TL’yi bulabilecek. Bulabilecek diyorum çünkü bu tarife sabit değil. Tüketim aynı kalsa da elektrik piyasasında oluşan fiyatlara göre her ay fatura bedeli değişecek. Enerji fiyatları artarsa bu tarifedeki tüketici bunu hemen hissedecek.  

Türkiye’de tüketimi 5 bin kilovatsaatin altında olan mesken aboneleri için 1 kilovatsaat elektriğin maliyeti vergiler dahil 2,07 TL. Tüketiminiz biraz daha yüksekse 3,1 TL. Yukarıda örnek gösterdiğim tüketicinin faturası, 2024 yılında sadece ve sadece 2,79 TL değerinde fazla elektrik tükettiği için 2025 yılında yaklaşık iki katına çıkacak. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti. 

EPDK bu düzenlemeyi 2024 başında haber verse, evindeki bir lambayı ayda sadece bir saat kapatarak tasarruf yapar, yıllık tüketimi 5 bin kilovatsaatin altına çekebilirdi. Ama EPDK zam yapacağını yılın sonunda haber verdi, kimseye önlem alma şansı tanımadı. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti. 

Şimdi bu tüketici hemen tasarruf yapmaya başlasa bile tarifesini değiştirme şansı yok çünkü bu tarifeye geçiş için yıllık tüketim esas alınıyor, yani 2025 sonuna kadar mecburen zamlı tarifeden ödeme yapmaya devam edecek. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti. 

Türkiye’nin sıcak bölgelerinde evlerin çoğunda doğalgaz yok. Elektrik hem ısınmada hem soğutmada kullanılıyor. Hükümet yalıtım standartlarını da düşük tuttuğu için birçok bina yazın çok ısınıyor, kışın çok soğuyor. Antalya, Mersin, Adana, Muğla ve Güneydoğu’daki birçok bina bu durumda. Oralarda oturanlar mecbur daha çok elektrik kullanıyor ve hiçbir hataları olmamasına rağmen pahalı bir tarifeyle cezalandırılıyor. Hükümet aslında onları ithal doğalgaz kullanmadığı için de cezalandırıyor. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti. 

Apartman ve sitelerimizin çoğunda asansör, hidrofor ve aydınlatma bir elektrik saatine bağlı ve o saatin yıllık tüketimi de sınır değeri aşacak düzeyde. Birçok apartman ve site bu yüzden pahalı tarifeye geçirildi. Halbuki, elektrik kullanımı daire sayısı dikkate alınarak hesaplansa tarifeleri değişmeyebilir, yüksek faturalar ödemek zorunda kalmayabilrdi. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti. 

Ticarethaneler için de sınır 15 bin kilovatsaat olarak belirlendi. Buzdolabı gibi çok elektrik tüketen aletlere sahip işletmeler çaresizce bu tarifeye geçiş yaptı. Terzi ile market, tuhafiyeciyle kasap ne iş yaptıklarına bakılmaksınız benzer bir değerlendirmeye tutuldu. İşte size Adalet ve Kalkınma Partisi’nin adaleti.

Hükümet tarife değişikliğini ‘enerjide sübvansiyonu kaldırıyoruz’ diye açıklamaya çalışıyor ve sessiz kalırsak aynısını doğalgazda da yapmayı planlıyor. Yapılan aslında faturalar üzerinden kaynak yaratmaktan başka bir şey değil. Sübvansiyonları kaldırmaya gerçekten niyetliyseniz, uçak inmeyen havalimanlarına, araç geçmeyen köprülere, vergisini yok saydığınız şirketlere verdiğiniz sübvansiyonları (alım garantileri, teşvikler, vergi indirimleri) kaldırın. Bu adaletsiz tarifeyi de hemen geri çekin.

Hükümetin elektrik zammı da adaletsiz

Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Ocak 2025

Foto: YZ_Canva
2025 yılına yeni bir elektrik zammıyla başladık. Ay sonunda faturalar gelmeye başladığında, bu gizli zammın kimi vurduğu belli olacak. Ay sonuna kadar sabredemem diyorsanız son elektrik faturanıza bakabilirsiniz. Aylık elektrik tüketimi ortalamanız 417 kilovatsaatten (kWh) fazlaysa yeni yılda elektrik faturanızın neredeyse iki katına çıktığını göreceksiniz. Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) hesabına göre 1048 TL’lik faturanız tüketiminiz aynı kalsa da bir anda 2048 TL’ye çıkacak. EMO zammın iptali için dava açtı ama sonuç ne zaman belli olur, ne karar verilir bilinmez. Bizi bekleyen tehlike ise net.

Uygulama, tek sayaca bağlı apartmanların ortak tüketimlerini de kapsıyor. Hidrofor, asansör ve aydınlatma tüketimleri 417 kilovatsaati geçen her apartmanın ortak gideri de ciddi oranlarda artacak.

Ticarethanelerde ise yüksek faturaya geçme sınırı yıllık tüketimi 15 bin kWh’i geçen işyerlerinde uygulanacak. Hem de 2024 tüketiminize bakılarak bu sınıflama yapılacak. Geçen yıl bu sınırları aşan bir tüketiciyseniz, bu yıl faturanız yeni tarifeden ücretlendirilecek. Size önceden söyleselerdi belki önlem alabilirdiniz ama söylenmedi tabii ki. Bir ürünün girdi maliyetleri artarsa zam da maliyetler oranında yapılırsa bu anlaşılabilirdi ama yapılan bu değil. Elektrik üretiminde kullandığımız gaz ve kömür fiyatlarında bu zammı haklı gösterecek bir artış olmadı hatta birkaç yıl önceki kriz dönemine kıyasla fiyatlar daha aşağıda.

1 Ocak 2025 tarihiyle hayatımıza giren bu son elektrik zammında kimin, ne için elektrik tükettiğine bakmadan yapılan bir cezalandırmadan bahsediyoruz. Kış aylarının kısa, yaz aylarının sıcak olduğu birçok ilde elektrikli ısıtıcılar soğuk günlerde de kullanılıyor ve bu evlerin toplam elektrik tüketimini artırıyor. Yazın da klima kullanımı devreye giriyor. Burada israftan ya da lüks tüketimden bahsedemeyiz. O zaman neden başta güneydeki iller olmak üzere buralarda yaşayanları cezalandırıyoruz?

Aynı soru, işi gereği çok sayıda elektrikli alet kullanmak zorunda kalan işyeri sahipleri için de geçerli. Kasap, market, şarküteri gibi 24 saat çalıştırmak zorunda olduğu buzdolaplarına sahip bir işletmeyle diğerlerini bir tutup, cezalandırmanın adaletli bir açıklaması olabilir mi? Artan maliyetlerin, temel ihtiyaçları satan bu işletmelerce maliyetlere yansıtılacağı ve sonuçta herkesi etkileyecek yeni bir zam furyasının başlayacağı görülmüyor mu?

Son zam kararı caydırıcı, son tüketicileri enerji tasarrufuna ya da çözüm bulmaya iten bir mekanizmaya da benzemiyor. Zamlı faturalar sonucunda kışın klima veya elektrikli ısıtıcı kullanmaktan vazgeçenlerin ilk adresi doğalgaza geçmek olacak. Pahalı ve dışa bağımlı doğalgazdan şikayet ediyorsak, binlerce evi gaz kullanmaya mecbur bırakarak söylediğimizin tam tersini yapmış olmuyor muyuz? Isıtma ve soğutma ihtiyacı nedeniyle çok elektrik tüketen konutların çözümleri güneş enerjisi, ısı pompası veya daha iyi yalıtım olabilir. Ancak mevcut binaların ne kadarı buna uygun inşa edildi, devletin meskenlerin kendi elektriğini üretmesi adına sunduğu teşvikler (varsa) bu dönüşüm için yeterli mi? Bu soruların yanıtı “evet” değilse yapılan çaresizce elektrik faturalarını ödemek zorunda kalacak yurttaşları cezalandırmaktan başka bir şey değil. Balık tutmayı öğretmeden, tutamayanı aç bırakmaktan bahsediyoruz.

Bir başka adaletsizlik de yeni tarifelerin her ay elektrik piyasasındaki fiyata bağlı olarak değişecek olması. Yanlış duymadınız, elektrik tüketiminiz belirtilen sınırların üzerindeyse, bu aydan itibaren aynı miktarda elektrik tüketseniz de faturanız piyasa koşullarına göre değişecek ve her ay farklı bir meblağ ile karşılaşacaksınız. Gazın veya kömürün fiyatı artarsa, sizin faturanız da artacak. Yenilenebilir enerji veya kömür santrallarına verilen teşvikler artarsa bu faturalara da yansıyacak. Enerji Bakanlığı yüksek elektrik maliyetinden şikayet ediyor ama maliyeti oluşturan kalemlerin tercihini halka bırakmıyor. Güneş ülkesi Türkiye’yi ithal kömür ve gaza biz mi mahkum ettik? Kentsel dönüşüm adıyla yapılan binalarda yalıtım standartlarını mı biz mi düşük tuttuk? Yeni ve eski binalarda güneşten elektrik üreten panellerin olmasını biz mi engelledik? Halkın kendi elektriğini üretmesini sağlayacak enerji kooperatifleri mevzuatını biz mi yetersiz kıldık? Tam tersi biz bunları talep ettik ama mevcut hükümet 23 yıldır yürüttüğü enerji politikalarıyla hem dışa bağımlılığı hem de enerji israfını körükledi. Şimdi de faturayı bize kesmeye çalışıyor.

‘Rekortmen halka’ enerji faturası cezası!

Özgür Gürbüz-26 Eylül 2024 / BirGün

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar bir süredir elektrik ve gaz faturalarında değişiklik yapılacağını ve çok tüketenlerden devlet desteğini keserek daha fazla tahsilat yapılacağının sinyallerini veriyor. Bayraktar, “Desteği tüketim esaslı ortaya koymak gerekiyor” diyor ve destek gruplarını doğru tanımlamaktan bahsediyor. Bu iş nasıl yapılacak, işin o kısmı ise hiç net değil. 

Öncelikle daha çok enerji tüketmenin nedenlerinin doğru analiz edilmesi gerekir. Örneğin, kalabalık bir ailenin daha fazla elektrik tüketmesi nedeniyle cezalandırılması doğru olmaz. Bahsedilen tedbirler hanelerin enerji faturalarına kadar uzanacaksa, kişi başına düşen enerji tüketimi gibi yeni ölçümlerin yapılması gerekir ki misafir kovalamaya kadar varır bu iş. 

Tedbirler ya da pahalı fiyatlandırma, şirketleri de kapsayacaksa, işletmelerin çalışma alanlarına göre detaylı sınıflandırma yapılması gerekir. Enerji yoğun bir alanda çalışan işletmeyle (dondurulmuş gıda ürünleri satan bir market gibi) bir terzinin elektrik faturaları haliyle aynı olamaz. Bu yüzden işyerleri için sadece tüketim miktarına bakarak, “sen daha fazla tüketiyorsun, o yüzden de daha fazla ödeyeceksin” denemez. Zenginsin, senin elektrik bedelin daha fazla olacak diyen bir yöntem de gelir vergisindeki adaletsizliğin enerji faturaları üzerinden düzeltilmeye çalışılması anlamına gelir. Hükümet 22 yılda yarattığı gelir adaletsizliğini böyle çözemez. Görüldüğü gibi ‘tüketim esaslı faturalandırma’ öyle kolayca çözülecek bir konu değil.

Enerji fiyatlarını halka yansıtmamak için sübvanse ediyorum, bu da ekonomiye büyük bir yük oluyor deyip, yapılan gizli açık zamları haklı çıkarmaya çalışmak ilk bakışta anlaşılır gelse de o hükümete, “Sen neden halkını enerji faturalarını karşılayabilecek düzeyde zenginleştiremedin de devlet desteğine muhtaç ettin” diye sorarlar.

Hükümet her zaman yaptığı gibi yükü yurttaşların omuzlarına atmaya çalışıyor ve sorumluluk almaktan kaçınıyor. Asıl yapması gereken ise enerji tasarrufunu ve enerjinin verimli kullanılmasını teşvik edecek yapısal değişiklikleri hayata geçirmek olmalı. Elektrik tasarrufu yapılsın, konutlarda daha az elektrik tüketilsin ve enerjide dışa bağımlılık azalsın mı istiyorsun? O zaman buyurun size bir çözüm önerisi. Elektrik faturalarının üçte birini oluşturan buzdolaplarının enerjiyi verimli kullananlarından KDV’yi kaldır veya makul bir seviyeye indir de halk 15-20 yıl kullanacağı buzdolabını alırken daha az elektrik tüketenini tercih etsin. Hanelerde elektrik tüketimi düşerse, devletin desteklediği faturaların da tutarı azalır. 

Gaz çok pahalı, herkes kullanabilsin diye biz destekliyoruz mu diyorsun? O zaman konutlarda yalıtım standartlarını arttır, denetimleri sıklaştır da insanlar evlerinde daha az gaz yakarak ısınabilsinler. Yeni binalarda ısı pompasını zorunlu tut. Balkonlara güneş paneli kurulmasına izin ver. Her yeni apartman elektrik tüketimini belli bir oranda güneşten karşılamak zorunda olsun; çatısına, otoparkına güneş paneli koymayana ruhsat verme. Enerji kooperatiflerinin önünü aç, halk kendi elektriğini üretsin. Gerekiyorsa bu önlemleri uygun faizli, uzun geri ödeme süreli kredi paketleriyle destekle. Bunların hangi biri yapıldı da iş faturaya geldi? 

Enerji tüketiminin azaltılmasına kimsenin itirazı olmaz. Türkiye gibi enerjisinin yüzde 80’den fazlasını fosil yakıtlardan (petrol, kömür ve gaz) sağlayan ve dışa bağımlı bir ülkede daha az enerji tüketmenin hem ekonomiye hem de iklim krizini durdurmaya faydası var. O yüzden de hükümetin, uygun politikalarla enerjinin tasarruflu ve verimli kullanılmasını sağlayacak araçları şirketlerin, kamu kuruluşlarının ve yurttaşların kullanımına sunması beklenir. Balık tutmayı öğretmeden herkesten balık tutmasını istemek olmaz! 

24 Ağustos’ta Enerji Bakanı Bayraktar, “Temmuz’da hem elektrik tüketiminde hem de elektrik üretiminde rekor seviyelere ulaştık” diyordu. Klima tüketimi nedeniyle her yıl yaz aylarında yaşanan bu ‘elektrik israfını’, elektrik tüketiminde rekor kırdık diyerek bir başarı öyküsü gibi değerlendiren bu açıklamanın ardından, çok elektrik tüketenden devlet desteğini keserek daha fazla para alacağız denmesi bir çelişki değil mi? 

Bırakın halkımız rekor kırmaya devam etsin Sayın Bayraktar, rekortmenleri cezalandırmayın!