Özgür Gürbüz-BirGün/26 Nisan 2015
|
25 Nisan 2015, Sinop. Foto: O. Gurbuz |
Sinop’a
defalarca geldim. Bu izlediğim kaçıncı miting hatırlamıyorum ama bu kadar
kalabalık bir nükleer karşıtı mitingi ilk kez görüyorum. Sadece binlerce insan
görmedim dirençli insanlar gördüm. Nükleere memleket toprağını vermemek için
İstanbul’dan, İzmir’den kalkıp gelen Sinoplular vardı. Nükleer reklamlarla
kandırılmaya çalışıldıkları için kızgın insanlar vardı. Gençler vardı, “rüzgar, güneş bize yeter” diye
bağırıyorlardı. Emeklisi de vardı, hayata adımını yeni atmış bebeği de. Yaşam
mücadelesi nedir görmek isteyenin Sinop’a bakması gereken bir gün yaşandı
burada.
Sinop
Uğur Mumcu Meydanı’nı dolduran binlerce kişinin bir tek mesajı vardı: Nükleere hayır! Sinop’un nükleere hayır
demek için birçok nedeni var. Burası Karadeniz’in en gözde turizm noktası,
sahil yolunun yok etmediği nadide kumsallarına sahip. 2013’te kente gelen turist sayısı 870 bini geçti. Sadece turizmin
değil balıkçılığın da Karadeniz’deki en önemli merkezlerinden biri. İlin tek
başına Karadeniz’in yüzde 30 balıkçılık
potansiyeline sahip olduğu belirtiliyor. Nükleer santralin soğutma suyu
ihtiyacının balık larva ve yumurtalarını tehdit edeceğini bilen balıkçılar
takalarını nükleer karşıtı bayraklarla donatmıştı. Balıkçılar, mitingin başında
Uğur Mumcu Meydanı’na bakan limanda turlayarak korteje katıldılar. Sinop esnafı
da vitrin camlarına astıkları afişlerle nükleer karşıtı şenliğe günler
öncesinden hazırlanmış gibiydi. Yürüyüşe bu yıl daha çok Sinoplu’nun katılması,
Japonya ile yapılan nükleer santral anlaşmasının Meclis’ten geçerek daha somut
bir hale gelmesine verilmiş bir yanıt gibiydi. Sadece Sinoplular değil, Artvin,
İzmir, Bartın, Tunceli, Amasya, Samsun, İstanbul, Çanakkale ve Tokat gibi
farklı illerden gelen çevre dernekleri, öğrenci birlikleri, sendikalar ve
siyasi partiler hükümetin seçim öncesi aceleyle geçirdiği bu yasaya adeta, “siz
geçirdiniz ama biz geçirmeyiz” dedi.
|
25 Nisan 2015, Sinop. Foto: O. Gurbuz |
Sinop
nükleeri bundan 29 yıl önce Çernobil’le tanıdı. Kentte kime sorsanız kanserden
kaybettiği bir yakını var. 26 Nisan 1986 yılında meydana gelen kazanın izleri
ne yazık ki Sinop’ta her ailenin hafızasına kazınmış. O dönemde söylenen
yalanları herkes hatırlıyor. Çayda radyasyon yok deyip, kendi içtiği çayı
analize gönderen Kenan Evren’i (o çayda da yüksek oranda radyasyon çıkmıştı),
Eski çayla kirlenmiş çayı birbirine karıştırarak radyasyon dozunu düşürdüğünü
öne süren ve o çayın dağıtımını onaylayan dönemim Atom Enerjisi Kurumu Başkanı
Ahmed Yüksel Özemre’yi ne Sinoplular ne de Türkiye unuttu. Unutmadı çünkü bugün
konu nükleer olunca yalan söyleme hastalığı da beraberinde geliyor. Nükleer
reklamlarında oynattığı pilota bile gerçeği söyleyemeyen şirket, olası bir kaza
veya sızıntıda bizlere kim bilir ne masallar anlatacak. Akkuyu için ‘dünyanın en güvenli santrali’
iddiasını ortaya atan hükümet yetkililerinin hâlihazırda Sinoplulara bir
açıklama borcu var. Mersin’deki santral dünyanın en güvenlisiyse Sinop’takinin
daha az güvenli olacağı ortada. İki ayrı teknolojiden sadece biri en güvenli
olabilir. O halde daha az güvenli olanını neden Sinop’a layık gördünüz? Yoksa
Karadeniz Çernobil’den beri kobay vazifesi görmeye devam mı ediyor? Gördüğünüz
gibi konu nükleer olunca daha ilk dakikadan itibaren yalanlar, bol keseden
atmalar başlıyor.
Bu
yalanlara karnım tok diyen Sinoplu bugünden itibaren evlerini, dükkanlarını
nükleer karşıtı bayraklarla donatacağını söylüyor. Sustuğunuzda onayladığını
sananlara çok akıllı bir mesaj vermeye hazırlanıyor Sinoplular. Darısı Mersin
ve tüm Türkiye’nin başına.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder