Özgür Gürbüz-BirGün/19 Haziran 2015
Türkiye’de
mevcut hükümet otoyollarla, köprülerle, kent merkezlerine araç girişine
herhangi bir sınırlama getirmeyerek özel otomobil kullanımını teşvik ediyor.
Benzer politikalar kentlerde de toplu taşıma yatırımlarını arka plana itiyor.
Geciken sadece yatırımlar olsa iyi, algı da değişiyor. Otomobilin bir ihtiyaç
olduğu hatta sizi özgür kıldığı bile iddia edilebiliyor. Halbuki sizi
yalnızlaştıran, trafik sıkıştığında bırakın özgürlüğü, tam tersine aracınızı
bırakıp hiçbir yere gidemediğiniz için sizi kentin göbeğinde, otoyol içine hapseden
bir araçtan bahsediyoruz.
İstanbul’daki
Avrasya Tüneli projesi de çözümden çok sorun üretecek. İstanbul’un iki yakasını
birbirine bağlayacak bu tünel projesi sadece ve sadece motorlu taşıtlar için yapılıyor. Toplu taşımaya yer yok. Hedef, köprüden
trafik yoğunluğu nedeniyle araçlarıyla geçmek istemeyenleri tünele yönlendirmek.
Göztepe’den Kazlıçeşme’ye 15 dakikada geçileceğini öne süren bu proje, aynı 3.
Köprü gibi özel otomobil kullanımını özendirmekten başka bir şeye yaramayacak.
Tünelden çıkan araçlar yine İstanbul trafiğinde sıkışacak. Araç sayısının
artmasıyla tünelin içinde bile trafiğin sıkıştığını görebileceğiz. Boğaziçi Köprüsü
sıkışık olduğu için ikinci köprüyü tercih edenlerin tüneli tercih etmesi bile
bu senaryoyu gerçekleştirebilir. Tünelde kaza olasılığı ise ayrı bir dert. Ülkede
nasıl araç kullanıldığını hepimiz biliyoruz. Kaza veya yoğunluk nedeniyle trafik
kitlendiğinde kuyrukların oluşması nasıl önlenecek? 600 metrede bir olacağı
söylenen emniyet şeritlerine araçlar çekilirken trafik durmayacak mı?
Zincirleme bir kaza olursa bu şeritler, çekici araçlar yeterli olacak mı? Hele
bir de klostrofobiniz varsa tam anlamıyla yandınız. Köprüde beklemeyi yerin
altında beklemeye tercih ederim.
Asıl
sorulması gereken soruya gelelim. Madem İstanbul’da Avrupa ve Asya’yı birbirine
bağlayabilecek Marmaray gibi ikinci bir proje yapmaya yetecek kaynak var, bunu
neden yeni bir metro geçidine harcamıyorsunuz? Kadıköy veya Üsküdar’dan
Beşiktaş’a yeni bir metro tüneli insanların araçlarını evde bırakmalarını
sağlamaz mıydı? Böylece Anadolu yakası ile Avrupa yakasının diğer ayağı da
raylı taşımacılıkla birbirine bağlanırdı. Veya Boğaz’ın daha kuzeydeki iki
noktasını birbirine kavuşturamaz mıydık? O hattı da mevcut metro hatlarına
bağlayarak İstanbul’da otomobille ulaşımın önünü tıkamış olurduk.
Tünel
projesi de aynı 3. Köprü gibi bir siyasi
tercih, zorunluluk değil. Otomobil lobisi adeta Marmaray’ın öcünü almak
istiyor. Dikkat ederseniz, Marmaray açılmadan hem yeni köprü hem de Avrasya
Tüneli projeleri ortaya çıktı; garantilendi. Belki de bu vesileyle petrol ve
otomotiv sektörlerinden gizli bir onay alındı. İstanbul, araç satışları ve
petrol satışı için Türkiye’de kritik bir kent. Trafik sıkışması, toplu
taşımanın konforsuz olması bu iki sektörün ekmeğine de yağ sürüyor. Bizi
yönetenlerse halkın rahatı ve konforu yerine hep akaryakıt ve otomobil
şirketlerinin kârını düşünen projelere imza atıyor. Seçimlerden önce ‘birden’
ortaya çıkan Büyük İstanbul Tüneli ne kadar gerçekçiydi bilinmez ama o bile
kara taşımacılığından vazgeçmemişti.
3.
Köprü gibi bir ucube yerine, eskiyen ve sürekli bakım gerektiren Boğaziçi
Köprüsü’nü içinde raylı taşımacılığa da yer verecek bir şekilde yenilemek bile
çok daha mantıklı bir proje olurdu. Böyle yapılsaydı İstanbul’un Kuzey
Ormanları talan edilmez, toplu taşımayla trafiğin en yoğun olduğu güzergah
rahatlatılırdı. Uzunçayır’dan sizi Zincirlikuyu’ya götüren ve köprünün alt
katından geçen bir metro hattı düşünün. İstanbul’u ve Türkiye’yi yönetenler ise
tercihlerini üçüncü bir sektörü daha rant paylaşımına dahil etme yönünde
yaptılar. İnşaatçılara İstanbul’un kuzeyinde arsa açtılar. Şimdi,
oksijenimizin, ağaçlarımızın ve geleceğimizin üzerine beton döküyorlar.
Trafikte
geçirdiğiniz saatleri kornaya basarak geri kazanamazsınız ama siyasi
tercihlerinizi doğru kullanırsanız trafik sıkışıklığından kurtulabilirsiniz.