Özgür Gürbüz-BirGün / 1 Ağustos 2024
Her gün irili ufaklı
birçok yangın haberiyle güne başlıyoruz. Biraz hesap kitap yaptım. 2000-2010
tarihleri arasında kayda geçen orman yangını sayısının yıllık ortalaması 2 bin 90’mış.
2010-2020 arasında yıl başına düşen orman yangını sayısının ortalaması 2 bin
477’ye çıkmış. 2020 ila 2023’ü kapsayan dört yılın ortalaması ise 2 bin 732. Bu
yılın ilk yedi ayındaki yangın sayısı da 2086’yı bulmuş. Orman yangınlarının
sayısının giderek arttığını resmi istatistiklerden aldığımız bu veriler
gösteriyor. Foto: Landon Parenteau on Unsplash
Aynı yıl aralıklarında, orman yangınlarında yanan alan miktarları da şöyle. 2000-2010 arasında yılda ortalama 11 bin 45 hektar, 2010-2020 arasında ise 7 bin 330 hektar orman alanı yanmış. Son dört yılın ortalaması ise felaket. Her yıl ortalama 47 bin 198 hektarlık orman alanını kaybetmişiz. 2021 yılındaki yangının son dönemdeki yükselişte payı büyük ancak diğer üç yılda da ortalamaların çok üstünde alan yanmış. Eğilim hayra alamet değil.
Yangın sayısının ve yanan alanın artmasında birçok uzmanın vurguladığı, ormanlara insanın daha fazla girmesi diye özetleyebileceğimiz durumun etkisi var. Madenlerle, enerji tesisleriyle, elektrik iletim hatlarıyla hatta dinlenme amaçlı ziyaretlerle bile bu riski artıyoruz. Bunun üzerine iklim krizinin orman yangını riskini artırmasını da ekleyebilirsiniz.
Sıcak hava dalgalarının sıklığının ve şiddetinin artması, nemin azalmasına ve yangın olasılığının artmasına yol açıyor. İklim krizi nedeniyle orman yangını tehdidine maruz kalan alanlar büyüyor. Yangın mevsimi de uzadı, eskiden yangın beklenmeyen yerlerde, beklenmeyen zamanlarda bile orman yangını görülebiliyor. Bilim insanları da bunun farkında olmalı ki Doç. Dr. Oğuz Kurdoğlu bir söyleşisinde, “Türkiye’de artık her türlü planlamada iklim değişikliği en başa konulmalı ve yangın sezonu 12 aya çıkarılmalı” diyordu.
Orman yangını başladıktan sonra söndürmek hiç kolay değil. O yüzden iklim krizini durdurmak, ormana müdahaleyi azaltacak gerekli tedbirleri alarak yangınların çıkmasını önlemek çok daha kolay ama işin içine para girdiği için bir türlü oraya gelemiyoruz.
Orman yangını tehlikesi büyüdüğüne göre bizim de daha büyük düşünmemiz gerek. Orman yangınları uçak ve helikopterlerle söndürülemez ama ilk müdahalede, kara ekiplerine yol açmada ve yangını yavaşlatmada etkili olabilirler. Oldukça maliyetli bir yöntem olduğu için de çoğu ülke ideal hava filosu sayısını bulmaya çalışır. Türkiye’de çoğu zaman spekülasyona neden olan, Karadeniz’de veya Doğu Anadolu’da yeterli hava aracı olmaması durumu da aslında bununla ilgili. Orman yangınları genelde Batı bölgelerinde görüldüğü için mevcut hava filosu da buralarda bulunur. O filoyu batıdan doğuya veya kuzeye götürmek zaman aldığı gibi, ilk müdahale avantajının da kaybedilmesine yol açar.
İklim krizi nedeniyle artık daha önce görmediğimiz yerlerde de yangınlar görmemiz, hava filosuna olan ihtiyacı artırıyor, dolayısıyla daha büyük bir bütçeye ihtiyaç duyuluyor. Orman Genel Müdürlüğü’nün 2021 yılında 3 uçak ve 39 yangın söndürme helikopterinden oluşan bir filosu vardı. Bu yıl filonun 26 uçak ve 105 helikoptere çıkarıldığı belirtiliyor. Her yıl kiralanan uçak ve helikopter sayısı artıyor.
Önerim, bizimle aynı sorunu yaşayan komşu ülkelerle işbirliğine gidilerek yangın söndürme filolarını ortak kullanıma hazır hale getirmek. Batıda Türkiye ile Yunanistan ve Bulgaristan’la; doğuda İran, Azerbaycan ve Gürcistan’la orman yangınlarıyla mücadele için ortak filolar kurulması her ülke için maliyet avantajı yaratacağı gibi, ülkelerin daha büyük yangın söndürme filolarına kavuşmasını da sağlayabilir. Kiralamanın yanı sıra kalıcı ortak filolar büyütülebilir ve bölgeyi tanıyan personelle sürekli çalışma imkanı sağlanabilir.
Bayrak kavgası yapacağımıza ülkeleri var eden doğayı korumak için işbirliği yapalım. Bu barışı ve dostluğu da beraberinde getirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder