Özgür Gürbüz-BirGün/8 Ocak 2018
Türkiye enerjide dışa bağımlı ve bağımlılık giderek
artıyor. Herkes bunu söylüyor söylemesine de asıl soruna parmak basan çok az.
Belli ki birileri “cıss” diyor. Bizim işimiz ezber bozmak, o halde söyleyelim.
Türkiye’nin başı petrolle belada.
2016 sonunda, petrolün birincil enerji talebi
içerisindeki payı yüzde 31’e çıktı. Onu yüzde 28 ile kömür ve doğalgaz izliyor.
Doğalgazın neredeyse yüzde 99’u, petrolün de yüzde 93’ü dışarıdan geliyor.
Doğalgaz daha kritik gibi görülebilir ama onun çaresi var. Türkiye isterse
elektrik üretiminde doğalgazın payını daha da azaltacak güneş gibi
yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelebilir. Binalarda doğalgazın payını
azaltmak için de enerjiyi verimli kullanabilir ya da Dikili ve Sandıklı’da
olduğu gibi jeotermal enerjiden faydalanabilir. İşe doğru binalar ve kentler
kurarak başlarsak doğalgazın payı daha da aşağılara iner.
Petrolde dışa bağımlılığı azaltmak ise daha zor.
Türkiye’nin birincil enerji tüketiminin sektörlere göre dağılımına baktığımızda
ulaştırmanın payının yüzde 20’ye çıktığını görüyoruz. 2012’de bu rakam yüzde
17’ydi. Sanayinin payı yüzde 25, kömür ve doğalgazla çalışan termik
santralların payıysa (çevrim sektörü) yüzde 23. Özetlersek, bir yerden bir yere
gitmek, ticaret ve mal taşımak için harcanan enerji neredeyse ülkenin
sanayisinin harcadığı miktara eşit ve hemen hemen hepsi ithal petrole muhtaç.
Elektrikli araçlar çözüm gibi görünse de, yenilenebilir enerji üretimi topluma
yayılmadıkça, merkezi santrallara bağımlılığı artırması ve rant ilişkilerini
desteklemesi gibi başka sorunları beraberinde getirebilir. Ortada bir hedef de
yok zaten.
Türkiye’nin 22 milyonluk araç filosunun yüzde 54’ü
otomobillerden, yüzde 3,8’i ise kamyonlardan oluşuyor. Bu tablo da gösteriyor
ki, petrolün çoğu bireylerin ister ticari ister keyfi, bir yerden bir yere
ulaşması için harcanıyor. Uçaklarda da durum aynı. Avrupa’da ise iş
insanlarından politikacılara toplu taşıma kullanımı yaygın. Bisikletle işine
giden başbakanlar var. Bizde makam aracından geçilmiyor. Toplu taşımanın
özendirilmesi için başta siyasetçilerin otomobil sevdasından vazgeçmesi gerek.
Özellikle de her yere metro yaptık diyen belediye başkanları bizler gibi
otobüse, metrobüse binsin de görelim samimiyetlerini...
Türkiye’nin enerji ithalatı
faturasında petrolün doğalgazın önünde olduğu da pek dile getirilmez. 2012’de
60 milyar dolarlık enerji ithalatının
31,5 milyar doları ham petrol ve petrol ürünleri, 23 milyar dolarıysa doğalgaz
kaynaklıydı. Öyle olsa da hem çevreyi kirleten hem de bütçeyi delen petrolün
adını pek duymazsınız.
Karadeniz Sahil Yolu. Foto: O. Gurbuz |
Birilerinin petrole dokunmak istemediği ortada ama iş
giderek kötüleşiyor. Petrolün enerji tüketimindeki payıyla beraber petrol
fiyatları da artıyor. Brent petrolünün varil fiyatı 70 dolara geliyor. Altı ay
önce 48 dolardı. Ülkede ulaşım kara ve havayoluna bağlanmış, kentlerde ise
toplu taşıma, sağlıklı kentleşme ihmal edilmiş. Herkes otomobil alma peşinde.
Ülke ekonomisi adeta otomobil ve petrol üzerinden alınan vergilerle yürüyor. İnsanlar
trafikte sıkıştıkça daha fazla petrol tüketiyor, böylece daha fazla vergi
ödüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder