Özgür Gürbüz-BirGün/28 Aralık 2014
Soma’nın Yırca
köyündeki termik santral karşıtı mücadeleyi artık hepimiz biliyoruz. Danıştay,
Kolin Termik Santrali’nin yapılması için alınan acele kamulaştırma kararını 7
Kasım 2014’te iptal etmişti. Kararı beklemeyen şirket ise bir gün önce 6 bin
zeytin ağacını kesmişti. Geçtiğimiz Perşembe günü Danıştay, kamulaştırma
kararını esastan iptal etti. Olan zeytinlere oldu ama direnen Yırca halkı
kazandı, toprağına yeniden kavuşacak. Greenpeace ve köylülerin avukatı Deniz
Bayram, “6 bin ağacın kesilmesinden
sorumlu şirket yetkilileri ve bu kesime engel olmayan, tedbirleri almayan idari
birimler hakkında gerekli soruşturmalar yapılmalı ve cezalar verilmeli”
diyor. Şirketin derdi ise başka. Şu sıralar Soma’da ‘yılbaşı paketi’ dağıtmakla meşgul.
Yırca’da
termik santral kurmak isteyen Hidro-Gen A.Ş. dağıttığı bu hediye paketlerinin
içinde bir de mektup var. “Çok kıymetli
hemşehrimiz” diye başlayan mektup, kömür santraline karşı çıkanları ‘dış güçler’ ilan edip, bir de müjde
veriyor. Şirket, 60 bin zeytin fidanının dikimi için Soma Belediyesi ve Soma
Ziraat Odası ile bir protokol imzalamış. Amaç Soma’da zeytinciliğin gelişmesine
katkıda bulunmakmış. Bir gecede 6 bin zeytin ağacını kökleyince şirketin aklı
yerine mi geldi acaba? Şok tedavisi böyle bir şey herhalde.
Mektupta
termik santralin 30 yıl boyunca bin kişiye istihdam sağlayacağı ve projenin
iptali halinde esnafın da mağdur olacağı iddia ediliyor. “Hemşehri” olduğunu
söyleyen Hidro-Gen şirketi sanırım Yırca’da kaç kişinin zeytinden ekmek
yediğinin farkında değil. Sadece Yırca köyünün nüfusu zaten 300’den fazla.
Dışarıda okuyan çocukları, zeytin toplayan işçileri, aracıları, o zeytini satıp
para kazanan esnafı bir araya getirin termik santralde çalışacak bin kişiden
fazla eder. Üstelik termik santral gibi 30 yıl sonra bitecek bir işten de bahsetmiyoruz.
Ben diyeyim 300, siz deyin 3 bin yıl meyve veren ağaçlardan bahsediyoruz. Kaldı
ki, 450 megavat gücünde bir termik santralde bin kişinin işi ne, onu da anlamak
zor. Adana’daki İsken Termik Santrali Soma’ya yapılmak istenenin üç katı
büyüklüğünde. Dolaylı ve geçici işçileri saysanız bile çalışan sayısı ancak
bini bulur. Yılbaşı paketi diye istihdam
hediyesinin ambalajı biraz abartılmışa benziyor.
“Soma için
hayati değeri olan bu yatırımımız, Soma dışından gelen ve ilçemiz gerçeklerini
bilmeyen bazı gruplar tarafından engellenmeye çalışılmakta” diye yazan Hidro-Gen’in
nereli olduğunu da merak ettim. Mektubu okuyan doğma büyüme Somalı sanır ama
şirketin menşei Ankara. Gönderdikleri mektuptaki adresleri bile Ankara’da. 2007
yılında kurulmuş şirketin bağlı olduğu Kolin Grubu’nun da bölgeyle ilgisi yok.
Şirketin patronu Celal Koloğlu Elazığ doğumlu. Soma’nın dışından gelenler
diyerek şirket kendi kendini ihbar ediyor olmasın? Altı bin zeytin ağacını kesmenin bir yan etkisi de herkesi ‘hemşehri’
sanmak olabilir mi acaba? Tabipler Odası’ndan bu konuda bir açıklama
bekliyorum.
Soma’da
yılbaşı paketinin içerisine sıkıştırılan bu mektup Kolin’e özel değil. Başta
maden şirketleri olmak üzere, Türkiye’de çevre suçu işleyen şirketlerin
Bergama’dan beri izlediği bir taktik bu. Önce oraya desteğe gelen çevrecileri
bahane ederek, itiraz edenlerin ‘yabancı’
olduğunu öne sürerler. Sonra işi daha da ileri götürerek, itiraz eden herkesi
vatan haini, Alman-Fransız ajanı ilan ederler. Ardından yerelde çalışma başlar.
Köylerde iş ve çeşitli vaatlerle bilinen simaları yanlarına çekmeye, kaba tabiriyle
‘satın almaya’ çalışırlar.
Arkasından yerel medyaya ziyaretler başlar. Civarda okul ve camilere bağışlar
yapılır. Kaymakamlık ve valiliklerin desteğiyle şirket geziler, piknikler
düzenler, evlere hediye paketleri gönderilmeye başlanır. İş bitince herkes
unutulur. İş vaadiyle kandırılanlar sokakta kalır. Olan hem çevreye hem de
yerinden yurdundan edilen yerel halka olur.
Süslü püslü
her yılbaşı paketini iyi sanıp evinize almayın. İçinde dünyanın en tehlikeli
zehri olabilir.