Özgür Gürbüz-BirGün/25 Mayıs 2014
Bu hafta size iyi bir haberim var. Anayasa Mahkemesi’ne CHP’nin
açtığı dava sonucunda Elektrik Piyasası Kanunu'nun geçici 8. maddesi iptal edildi.
Geçici 8. madde, kamunun elindeki termik santrallerin çevre mevzuatına uymaları
için sahiplerine 2019 yılına kadar ek süre tanıyordu. Bakanlar Kurulu onay
verirse üç yıllık ek süre de verilebiliyordu. Kamunun elindeki bu santrallerin
özelleştirilmesi halinde yeni sahipler de bu ‘gizli’ teşvikten yararlanabiliyordu. Asıl amaç da buydu. Kamu
elindeki termik santralleri kolayca satabilmek için, alıcıları çevre
cezalarından muaf tutuyordu. Filtre yok, kontrol yok. Olan doğaya ve canlılara
olacak ama bizim memlekette şirketin karının yanında hayatın ne kıymeti var ki?
Tarihe geçecek bir teşvik, bir anlamda şirketlere öldürme izni veriyorsunuz. Bu
maddenin getireceği sakıncaları yanlış anımsamıyorsam ilk BirGün, yine bu
köşede duyurmuştu. 3 Şubat 2013’teki yazının başlığı ‘Bir termik alana bir orman bedava’ idi.
O günden bu yana özelleştirmeler hız kazandı. Hamitabat, Kemerköy,
Yeniköy, Çatalağzı (B) ve Seyitömer ihalelerle yeni sahiplerine devredildi. Anayasa
Mahkemesi’nin kararından sonra işler karıştı. Örneğin, Çatalağzı-B’de baca gazı
arıtma tesisi yok. Santrali alan şirket bakalım şimdi ne yapacak? İşler karıştı
çünkü ihaleye giren şirketler en azından 2019’a kadar böyle bir yatırımı
öngörmüyordu. Türkiye’deki termik santrallerin çoğunda ne kül tutucu elektromanyetik
filtre var, ne de kükürdü tutup asit yağmurlarının oluşmasını engelleyecek baca
gazı arıtma tesisleri. Bu tesisler santrallere ek maliyet getiriyor. Ucuz
kömürün sırrı da burada. Tüm dünyada kömüre verilen teşviklerin bedeli 400
milyar doları geçiyor.
Kömür cenneti Türkiye’de tarladaki ürünü yakmak,
insanların sağlığını tehdit etmek, solunum yolu hastalıklarına, kansere mahkum
etmek serbest. Bu ülke uzayda olduğu için küresel iklim değişikliğinin bir
numaralı yakıtı kömürü yakmanın da bir cezası, vergisi yok. Göz göre göre çevrenin,
insan hayatının üzerinden rant elde ediliyor. Sonra bakıp kalıyorsunuz, Soma
Holding gibi şirketler bu kadar kısa sürede köşeyi nasıl dönmüş diye. Ucuz
kömürün hikayesi sadece madenlerle sınırlı değil. Yeraltında işçiler,
yerüstünde doğa ve yaşam sömürüsü kömürü ‘ucuza’
getiriyor. Çünkü bizim buralarda hayat sudan ucuz.
YAZIN BİR KENARA
Soma’daki iş cinayetinden sonra size dünyanın en büyük
endüstriyel kazalarına imza atmış, binlerce insanın hayatına mal olmuş nükleer
enerjiyi çözüm diye yutturmak isteyenleri.
Adını “Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği” koyup,
İstanbul’da 30-31 Mayıs tarihlerinde ‘Nükleer Santraller Zirvesi’ düzenleyen,
bir yıl sonra da ‘Uluslararası Temiz Kömür Forumu’ düzenleyecek sözde
çevrecileri.
1 gram uranyum 2,5 ton kömüre eşdeğer enerji üretir
diyerek, o 1 gramın Fukuşima’da şimdiden 28 milyon metreküpü bulan radyoaktif
toprağa neden olduğunu söylemeyenleri.
Nükleer santral yapımı için Fransa, Japonya ve Rusya ile
anlaşma yapan Türkiye’de, “Nükleer
santral yapmamızı dış güçler istemiyor” diye sağa sola demeç veren nükleer
fizikçileri.
Soma’da siyasi sorumluluğu üstüme alıyorum deyip hâlâ
istifa etmeyenleri, “Bunun yapısında, fıtratında bunlar var” diyenleri yazın
bir kenara.