Özgür Gürbüz-BirGün/1 Ekim 2015
Tüm dünyayı
sarsan Volkswagen çevre skandalının Türkiye ayağındaki gelişmeler, ABD’de
skandala yol açan emisyon ölçümlerini Türkiye’de yapan bir kurum olmadığını
gösteriyor. Çevre Bakanlığı ve egzoz emisyonu yapan kuruluşların yaptığı
açıklamalar ve gümrükteki uzmanlardan aldığımız bilgiler, Türkiye’ye getirilen
ithal araçların üretici şirketlerin beyanlarındaki emisyon rakamlarıyla ülkeye
kabul edildiğine ve ayrı bir ölçüm yapılmadığına işaret ediyor. İthal edilen
araç AB kurallarına uygunsa, bu uygunluğu gösteren belgeleri Türk Standartlar
Enstitüsü’ne göndermeniz yetiyor.
BirGün’de
gündeme getirdiğimiz sorulara verilen yanıtlar, başta azotoksit olmak üzere
skandala neden olan söz konusu gazların ölçümünden kimsenin sorumlu olmadığını
gösteriyor. Volkswagen grubunun Türkiye temsilcisi Doğuş Otomotiv yaptığı
açıklamada emisyon ölçümünden bahsetmiyor. Grup, Türkiye’de bu skandaldan
etkilenen araçların detaylarını Volkswagen’in merkezinden gelen bilgilere göre
açıklayacağını belirtiyor. Şu ana kadar Almanya’dan gelen açıklamalar da, 5
milyonu Volkswagen olmak üzere toplamda 11 milyon aracın emisyon ölçümlerini
yanıltan yazılıma sahip olduğuna işaret ediyor. Doğuş Otomotiv Türkiye’ye
getirdiği araçların emisyon ölçümünü yapmıyor, Volkswagen ve ithal ettiği diğer
araçların verilerini kullanıyor.
Türkiye’de 2
milyon 700 bin aracın egzoz emisyonunu ölçtüğünü belirten TüvTürk ise Volkswagen
skandalına konu olan emisyonların ölçülmesinden kendilerinin sorumlu olmadığını
belirtiyor. Yaptıkları egzoz emisyon testinin bu olayla bir bağlantısı
olmadığını söyleyen kurum yetkilileri, BirGün’e yaptığı açıklamada, “Her ülke,
kendi araç parkına, ülkede satılan yakıt cinsine göre farklı ve tavan sınırlar
belirler. Tüm araçlar bu tavan sınırlarla test edilir. Ülkemizde de tavan
değerler T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından satılan akaryakıtın
niteliğine ve yaş ortalaması 13 olan toplam 19 milyon adetlik araç parkı göz
önüne alınarak insan sağlığına zararlı olmayacak değerler göz önüne alınarak
belirlenmektedir” diyor.
Gözler ister
istemez konuyla ilgili bakanlıklardan Çevre ve Orman Bakanlığı’na yöneliyor.
Çevre Bakanlığı’ndan ismini vermeyen bir yetkili Reuters’e yaptığı açıklamada,
“Volkswagen olayı yeni bir süreçtir. Egzoz ölçümleri bizde genelde araç muayene
istasyonlarında yapılıyor” diyor. Bakanlık yetkilisi, “Amerika'da seyir halinde
ve rölantide emisyon ölçümü yapılmış ve bu ölçümler arasında kırk kat fazla
değer ortaya çıkmış. Eğer hareket halindeki değerlerle sabit değerler arasında
böyle farklılıklar varsa biz dahil bütün ülkeler egzoz ölçümünde yeni konsepte
geçmek zorundayız” diye de ekliyor. Bu da gümrükten gelen haberleri doğruluyor.
Konuştuğumuz uzmanlar, ithal araçların beyana dayalı bir sistemle ülkeye
sokulduğunu, AB standartlarına uygunluğun yeterli olduğunu belirtiyor. Çevre
Bakanlığı da periyodik egzoz ölçümlerinden farklı bir ölçüm yapıldığına dair
bir açıklama yapmıyor. Tüm bu açıklamalar, hava kirliliğine yol açan ve akciğer
kanseri gibi birçok hastalığa yol açan azot oksit emisyonlarının ölçümünün
tamamen otomobil firmalarının eline bırakıldığını gösteriyor.
Tüm bu
tartışmalar, Türkiye’de egzoz ölçümlerinin ne kadar güvenli yapılıp yapılmadığını
da gündeme getirdi. Araç muayenesi konusunda tek yetkili TüvTürk yaptığı
açıklamada, egzoz emisyonlarının yüzde 35’ini kendilerini kalan yüzde 65’inin
ise TSE 12047’ye sahip otomotiv servisleri tarafından yapıldığını açıklamıştı.
Bunların içinde otomotiv bayileri de var. Tüm bu yetkili servisler otomotiv
sektörüyle yakından ilgili ve zincirin bir parçası. Volkswagen skandalından
sonra sektör oyuncularının bir parçası olduğu bu denetim sistemi de
tartışılmaya başlandı. İşin ilginç tarafı, bağımsız ve hatta işi çevreyi,
toplum sağlığını korumak olan kuruluşların denetim ayağında daha aktif rol almak
için ortaya çıkmamaları. Türkiye’de üniversiteler ve meslek odaları neden
sessiz, yeterli teknik kapasiteye mi sahip değiller; anlamak zor.