Özgür Gürbüz-BirGün/11 Kasım 2016
Avrupa
Komisyonu her yıl Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) sürecindeki performansını
değerlendiren bir “ilerleme raporu” hazırlıyor. 2016 yılına ait rapor da
açıklandı. Rapra göre Türkiye’nin performansı olumsuz. İfade özgürlüğünden
gazetecileri hedef alan saldırılara kadar birçok eleştiri var. Sadece
özgürlükler değil ekonomi de kırık not almış. Vergi ve mali konularla ilgili
kurumların eleştirel medya ve iş insanlarına baskı yapması nedeniyle Türkiye’deki
iş ortamının bozulduğu yazıyor. İstanbul’daki park sayısı bile rapordaki olumlu
vurgudan fazla. O halde yazının sonunda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim; raporun
adı değişmeli. Bundan böyle AB, her yıl Türkiye için ‘gerileme raporu’
hazırlasın, daha doğru olur.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ve AB Bakanı Ömer Çelik |
İklim
değişikliği konusunda Paris Anlaşması’nın imzalanması gerektiği açık seçik
yazılmış. Türkiye ise hiç oralı değil. İklim hedeflerinin bölük pörçük ve
özellikle enerji konusunda yapılanlarla tutarsız olduğu belirtilmiş. AB’nin
2030 için belirlediği enerji ve iklim politikalarıyla tutarlı bir ulusal plan
ortada yok. Ozon tabakasına zarar veren gazlarla ilgili uyumlaştırma
tamamlanmamış. Yeni otomobiller için AB emisyon standartlarının uyumuna ilişkin
çabaların başlatılması isteniyor. Ankara için tercümesi şu: “Yapıyormuş gibi
yapma, yap”.
Enerjide
AB’nin hoşuna giden birkaç nokta var. Avrupa elektrik şebekesine (ENTSO_E)
bağlantı, Türkiye’nin Avrupa’dan elektrik alıp verebilecek olması, enerji
güvenliğini arttıran bir hamle kabul edildiği için beğenilmiş. TANAP ve Türk Akımı olumlu
değerlendiriliyor. Bu boru hatları yapılırsa, Avrupa’ya farklı yollardan
gaz gidecek. Olumlu değerlendirmeli bu kapsamda anlaşılır ama bu boru
hatlarının geçeceği yer konusunda, özellikle Trakya’da ciddi endişe duyanlar
var. AB’ye ses gitmemiş anlaşılan. Yenilenebilir
enerjideki kapasite artışından memnunlar. Atık su ve çöp yönetiminde bazı
ilerlemeler olduğunu da belirtmişler. Her güzel öykünün bir sonu var. Enerji ve
çevre konularına ait güzel haberler bu kadar. Bundan sonrası olumsuz. İşin kötü
tarafı, halkı daha yakından ilgilendiren kısımlar bu olumsuz bölümlerde yer
alıyor.
Aynen böyle
yazmışlar: “Enerji verimliliği konusunda
hiçbir ilerleme olmadı”. AB’nin Binaların Enerji Performansı ve Enerji
Verimliliği yönergeleriyle uyum için bir zaman planının bile olmadığının altı
çizilmiş. Eleştiride haklılar çünkü plansız, rant amaçlı kurulan santraller
yüzünden elektrik fazlası var ülkede. Özellikle elektrikte tasarruf ve
verimlilik hükümeti ve yandaş şirketleri çarpar.
Bir konudan daha sıfır almışız. Kalın harflerle şöyle yazmışlar: Nükleer enerji, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma konusunda da ilerleme yok. Avrupalı bilmiyor tabii. TÜBİTAK öğrencileri isterse ‘radyasyondan korunma duası’ okuyan bir robotla sorunu çözebilecek kapasitede. ‘Okunmuş fasulye’, ‘salavat makinesi’ ve ‘hacı robot’ ekipleri el ele verirse neden olmasın? Rapora bu potansiyelimiz girmemiş, o ayrı. Onlar, daha çok Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer santral kurmaya çalışan kurumlardan (hükümet gibi) özerk çalışamadığına takmış. Diplomatik dilde söylediklerinin anlamı şu: Nükleer santral projelerinde ortaya çıkacak bir aksiliği halka söyleyebilecek bağımsız bir kurum ortada yok. Bu olmadan olmaz diyorlar.
Bir konudan daha sıfır almışız. Kalın harflerle şöyle yazmışlar: Nükleer enerji, nükleer güvenlik ve radyasyondan korunma konusunda da ilerleme yok. Avrupalı bilmiyor tabii. TÜBİTAK öğrencileri isterse ‘radyasyondan korunma duası’ okuyan bir robotla sorunu çözebilecek kapasitede. ‘Okunmuş fasulye’, ‘salavat makinesi’ ve ‘hacı robot’ ekipleri el ele verirse neden olmasın? Rapora bu potansiyelimiz girmemiş, o ayrı. Onlar, daha çok Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer santral kurmaya çalışan kurumlardan (hükümet gibi) özerk çalışamadığına takmış. Diplomatik dilde söylediklerinin anlamı şu: Nükleer santral projelerinde ortaya çıkacak bir aksiliği halka söyleyebilecek bağımsız bir kurum ortada yok. Bu olmadan olmaz diyorlar.
Bizim çok
canımızı yakan bir konu AB’nin Türkiye raporunu hazırlayanların gözünden de
kaçmamış. ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) yönetmeliklerinin doğru
uygulanması isteniyor. Uyduruk ÇED’e son
deniyor. Atık yönetimi, endüstriyel kirlilik ve su konularında da AB
yönergeleriyle uyumun tamamlanması gerekiyor. Hükümetin hoşuna gitmeyecek diğer
talepler ise halkın katılımı ve halkın bilgiye erişimi konularında AB
müktesebatına uyumlu hareket edilmesi ve iklim değişikliği alanında şeffaflığın
arttırılması.
AB’nin liberal
ekonomideki ısrarını bir kenara bırakırsak yaptığı diğer eleştirilere
katılmamak mümkün değil. İlginç olan, 2016 Türkiye İlerleme Raporu’nda
eleştirilen konuların çoğunun halkın da sıkıntı çektiği, düzeltilmesi halinde
herkesi memnun edecek meseleler olması. Olumlu görülen tarafta ise şirketleri
ilgilendiren meseleler var. Tesadüf mü yoksa bizi yönetenlerin önceliği biz
değil şirketler mi bilemedim. Raporun özeti yukarıda, kararı siz verin.