Özgür Gürbüz-BirGün/18 Haziran 2018
Sakarya’da
patileri kesilen ve hayata veda eden köpeğin haberini gördüğümde aklıma
rahmetli Cemal Şener’in anlattığı olay geldi. Alevilik-Bektaşilik üzerine
yaptığı çalışmalarla bilinen Cemal Şener’le Sivas Katliamı’nın hemen sonrasında
bir kitap fuarında tanışmıştım. Nefes dergisini çıkarmışlardı. Yerel bir
gazeteye ve sağa sola yazdığımı öğrenince yazılarımı istemiş, sonra da dergide
yazmamı istemişti.
Bir gün Cemal
Şener’le sohbet ediyorduk. Bana Malatya’da bir cemevinde yaşananları anlattı.
Bilenler bilir, ‘cem’ ibadetine ‘rızalık alınarak’ başlanır. Önce ‘dede’ ya da ‘ana’ “benden razı mısınız”
diye sorar sonra da ceme katılanlar birbirinden ‘rızalık’ alır. Şikayeti olan
ve ceme getirmeden çözemeyen orada derdini söyler. Malatya’da da öyle olur.
Biri kalkar ama şikayeti kendi adına değildir. Şu kişi benim köpeğimi incitti (tekmeledi), ondan razı değilim der.
Köpeğe zarar veren kişi kalkar ve özür diler ama dede araya girer. “Senin rızalığını biz veremeyiz, köpeği
getirin” der. Köpeği ceme alırlar, köpek kendisine zarar veren insanı
görünce hırlamaya başlar. Dede, köpeğe kötü davranan kişiye bir sonraki ceme
kadar o köpeğin gönlünü alması gerektiğini söyler. Bu süre boyunca köpeğe zarar
veren kişi, hayvana yaklaşmaya çalışır, onu besler ve sever. Yeniden cem
ibadeti için toplanıldığında köpek tekrar içeri alınır ve kendisine kötü
davranan kişinin yanına getirilir. Bakarlar ki, köpek o insanı affetmiştir,
kendisini sevdiriyor; herkes razı gelir.
Malatya’da
yakın tarihte yaşanmış bu olayı aklımda kaldı kadarıyla anlatmaya çalıştım. Bu
ülkenin hamurunda neler olduğunu hatırlatmak için verebileceğim onlarca
örnekten biri bu. Hiçbir zaman şiddetsiz, barışçıl bir toplum olmadık ama son
yıllarda şiddetin dozu arttı. Sokaklarda insana saldıran taksici çetelerden,
akademisyenlerin kanında duş almak isteyen mafya babalarına kadar her şey var.
Yanı başımızda böyle öğretiler, kültürler ve dini inançlar varken ne oldu da
biz pati kesen, hayvanlara tecavüz eden, öldüren bir topluluk olduk?
Her şeyden
önce şiddetin bireysel bir eylem olmadığını anlamamız gerek. Sokakta biri bir
başkasını dövüyorsa bilin ki aslında toplum o kişinin ardındadır. İnsanların
herkesçe yanlış kabul edilen eylemlerde bulunmayacağına inanıyorum. Ufak
destekler bile suça motive eder. Bu yüzden de şiddeti öğretmeyi, övmeyi,
normalleştirmeyi hayatımızdan çıkarmak ilk yapılacak iş. Televizyonlardaki
dizilerde bugün ne övülüyorsa sokakta gördüğümüz o. Kurtlar Vadisi izleyen, yarışma programlarında birbiriyle kavga
edenlere bakıp gülen, siyasi liderlerden nefret söylemi ve ötekileştirmeyi
öğrenen çocukların, başkalarına farklı davranmasını beklemeyin.
Televizyonlarından banka numarası takip eder gibi, ‘etkisiz hale getirilen terörist sayısını’ takip
eden bir nesil öldürmenin kötü bir şey olduğunu unutur.
Şehit dendiği
için bir insanın aslında ölmesi gereken yaştan çok önce öldüğünü algılayamayan
gençler ölümün acısını anlayamaz. Yaşam değersizleşir.
14 yaşındaki
Berkin’in annesi yuhalatılırsa toplum acılarını paylaşamaz; insanlar
yalnızlaşır.
Barış istediği
için hapse atılan 14 öğrenciye sahip çıkamayanlar, tüm hayatını koca bir
hapiste geçirmeye başlamıştır ama fark edemez. Halbuki bu ülkenin John
Lennon’larıydı o çocuklar.
Kavga
edenlerin karşı tarafı suçlaması ya da mazeret bulması hep o ‘şiddeti haklı çıkarma ihtimaline’
yapılan bir göndermedir. Toplum şiddeti kayıtsız şartsız reddetmedikçe, “o başlattı”, “tahrik etti” gibi binlerce mazeretten birine prim verdikçe şiddet
uygulayanlar toplumdan aldıkları bu güçle başkalarına zarar vermeye devam eder.
Bu yüzden de yapılacak ikinci iş mazeret kültürünü yok etmek olmalıdır. Yoksa
yarın biri çıkar, “o köpek bana havladı,
pati attı, çocuğumu korkuttu” der.
Devletlere
düşen ise başkadır. Şiddete yardım ve yataklık eden mazereti, öğretiyi ve mağdur edebiyatını toplumların hafızasından
çıkarmak, yasalardan silip atmak, suça fırsat tanıyan her koşulu ortadan
kaldırmak devletlerin ve onların icracı organları hükümetlerin görevidir.
Türkiye’nin en büyük sorunu da burada yani hükümettedir. Köpeği insanla eş
tutan kutsal öğretiler unutulduysa, televizyonlarda bunlar değil küçük
çocuklara tacizi onaylayan, suça mazeret bulmaya çalışan, bir kere olduysa boş
verin diyenler boy gösteriyorsa Sakarya’daki köpeğin başına gelenlerden hükümet
sorumludur. Oy atarken Sakarya’daki meleği, yurtlarda tacize uğrayan çocukların
ve şiddete maruz kalan insanları düşünün. Tüm canlılar için şiddetsiz, başka
bir dünya için oy verin.
1 yorum:
Mazeret üretmek yeteneği UTANMA DUYGUSUndan nasiplenmemiş bunun doğal sonucu olarak PİŞMANLIK DUYMAK yerine aynı eylemleri tekrarlamakta sakınca görmeyen toplumlara has özelliklerdir..Elbette toplumu yönetenlerin görmezden gelmelerinin yeterli önlemler ve yaptırımlar geliştirmemiş olmalarının da yanlışların tekrarında payı varsa da kendine saygısı olmayanın başkasına saygılı olmasını hiçbir yasa sağlayamaz.Biz toplum olarak yalancı,hain,ikiyüzlü kalleş ve korkak olduğumuz için bize benzeyenleri seçiyoruz.
Yorum Gönder