Özgür Gürbüz-BirGün/17 Eylül 2014
Uluslararası Hrant
Dink Ödülü’nün bu yılki sahiplerinden Angie Zelter, hayatı boyunca nükleer
silahlara ve savaşa karşı mücadele etmiş bir eylemci. 100 defadan fazla
tutuklanan Zelter, NATO’nun lav edilmesini ve dünyadaki tüm nükleer silahların
imhasını savunuyor. Gezi eylemlerinde iş makinalarına zarar verilmesi konusunda
ise, “Eğer o makinelerin gerçekten de çok değerli bir şeye zarar vereceğini
düşünüyorsan buna hakkın var” diyor.
Şebnem Korur Fincancı, Rakel Dink ve Angie Zelter. Foto: Berge Arabian |
Angie Zelter: Kamerun’dan yeni dönmüştüm. Orada konuştuğum bir
köylü bana “neden buradasın” diye sormuştu. Ona, “Çünkü yardım etmek istiyorum”
dedim. O da bana, “Eğer yardım etmek istiyorsan İngiltere’ye geri dön ve
İngiltere’nin burada yaptıklarıyla uğraş” dedi. Bir başka deyişle, Kamerun’un
birçok problemi sömürge dönemiyle ilgiliydi. Kamerun’da üç yıl kaldım, beni
değiştirdi. Irkçılığın hâlâ sürdüğünü fark etmemiştim. Britanyalıların çok
uluslu şirketleri aracılığıyla sömürgeci faaliyetlerini sürdürdüğünden haberim
yoktu. İngiltere’ye geri döndüm. Dünyayı daha iyi bir yer yapabilmek için kendi
ülkemde ne yapabilirim diye düşünüyordum.
-Kartopu kampanyası nasıl başladı?
AZ: İngiltere’ye dönünce daha aktif oldum. Soğuk Savaş dönemiydi. En önemli
sorun da nükleer silahlardı. Evimin yakınında ABD’nin nükleer silahlarını
tuttuğu Sculthorpe üssü vardı. Ben de kartopu kampanyasını başlattım.
Kampanyayı basit tutmaya çalıştım. Üssün tel örgülerinden bir parça kesip,
hükümete mektup yazıyorsunuz ve bir sonraki eyleme daha çok kişi bulmaya
çalışıyorsunuz. İlk başta birilerini bulmak çok zordu. Önce kayınvalidemi ikna
ettim. Bir sonrakinde 9 kişi, daha sonra 27 olduk ve ülkedeki tüm üslere
yayıldı. Birkaç yıl önce de ülkedeki son ABD üssü kapandı çünkü insanlar tel
örgüleri kestiler, yüksek güvenlikli alanlara girdiler. ABD’ye çok pahalıya mal
oluyordu ve nükleer silahları koruyamıyorlardı. Sadece Kartopu Kampanyası
sayesinde değil, ülkedeki birçok yerde nükleer silahlara karşı kampanya vardı.
Eğer yeterince ‘sade vatandaş’ hayır derse olmaması için bir neden yok. Bir
başka önemli konu da eylemlerin şiddet içermemesi, açık ve hesap verilebilir
olması. Bence hareketin bir parçası mutlaka açık olmalı. Böylece halkla
tartışmak için bir şans olur. Mahkemeler de bunun için bir fırsat. Yaptığımdan
utanmıyorum, buradayım diyorsun.
-Amerikan üslerinden sonra İngiltere’nin nükleer
silahlarını hedef aldınız.
Trident Pulluk
Demiri Kampanyası’na başlamadan önce hükümete nükleer silahları terk etmesi
için bir yıl süre tanıdık. Bir yıl içinde yapmazsanız biz yapacağız dedik.
Tutuklamak isterlerse diye de isimlerimizi verdik, 100 kişi kadardık. aramızda
daha sonra İngiltere Başpiskoposu da olan Rowan Williams da vardı. İstediklerimizi
yapmayınca eyleme başladık.
-Türkiye’de ana akım medya bankanın camlarının
kırılmasını ağır bir dille eleştirir. Siz bu kampanya sırasında bir savaş
uçağına 2 milyon pounda varan bir hasar verdiniz.
İngiliz
hukukunda daha büyük bir suçu önleyecekseniz sizin suç unsuru taşıyan bir hasar
vermenize izin veren bir vurgu var. Kartopu Kampanyası’nı yaparken kısa süreli,
sık sık hapse giriyordum. Bir tanesinde hakim bana “bir uçağı tahrip etseydin
daha fazla savunma şansın olurdu” dedi. Açıklamadı ama aslında o telleri
kesmekten daha direkt, savaşı önleyebilecek bir eylemden bahsediyordu. 10
kadındık. Altı kadın bizi destekledi, dördümüz ise açık bir şekilde uçağa hasar
vermeye gittik. 10 yıla varan hapis cezası vardı. Jüriye bir video gösterdik ve
sonunda Doğu Timor’lu bir kadın, “Eğer insansanız bu uçakların ihraç edilmesine
izin vermezsiniz” diyordu. Sanırım bu jüriyi ikna etti.
-Gezi’yi düşünürsek. Parkı yok edecek bir dozere
hasar verir miydiniz?
Evet, büyük
bir olasılıkla verirdim. Eğer o makinelerin gerçekten de çok değerli bir şeye
zarar vereceğini düşünüyorsan buna hakkın var. Ancak, öncesinde diğer tüm
seçenekleri denemelisin. Ve bundan etkilenecek, orada yaşayan insanların
seninle aynı fikirde olduklarından emin olmalısın. Aynı zamanda açık olmalı ve
sorumluluğu kabullenmelisin. Anneanne ve dedene bunu neden yaptığını açıklayabilmelisin.
-NATO hakkında ne düşünüyorsunuz?
Genelde
NATO’nun feci bir yapı olduğunu düşünüyorum. Varşova Paktı dağıldığında
NATO’nun da dağılacağı söylenmişti ama tersine genişlediler. Sadece Avrupa’da genişlemediler,
Avrupa dışında da müdahalelerde bulunuyorlar. Özetle, onları bir terör ve suç
çetesi olarak görüyorum. Eğer dünyaya barış getirmek istiyorsan, ki öyle yaptıklarını
söylüyorlar, birilerini toplu katliamla tehdit etmemelisin. Askerle katili
birbirinden ayıran tek şey, askerlerin uluslararası savaş hukukuna bağlı
olmasıdır. Bu da hastaneleri, sivilleri hedef almamak demek. Nükleer silahlar
hedefleri vurma konusunda ne kadar hassas olursa olsun etkilerini hedefle
sınırlama konusunda o kadar hassas değiller. Bu nedenle de yasadışılar. Nükleer
silahlarla kendini savunamazsın, bu bir tehdittir.
-Orta Doğu nükleer silahlanmaya çok yakın. Çözüm?
Batının tavrı
çok ikiyüzlü. Pakistan ve Hindistan’ın da nükleer silah elde etmesini
istemiyorlardı ama sonrasında iki ülkeyle ticarete devam ettiler. Bu dünyanın
geri kalanına ne diyor? Biz yeterince kalabalık veya güçlüysek, cezasız
kalabiliriz. İsrail’i destekleyerek nükleer silahları destekliyorlar. Halbuki
bunu önlemek için nükleer silahsızlanma anlaşması vardı. Böyle giderse bir nükleer
soykırım kaçınılmaz. Durdurmanın tek yolu insanların hükümetlerine nükleer
silah istemediklerini söylemeleri.
-Bir barış eylemcisi olarak Suriye sorununu nasıl
çözerdiniz?
Şiddet şiddeti
önlemez. Sorunları bir anda çözebileceğimizi düşünmekten de vazgeçmeliyiz. Gücü
kötüye kullanma yüzlerce yıldır sürüyor. Suriye krizini bir anda çözemeyiz ama
silah ticaretini durdurmalıyız. Hiçbir ülkenin başka ülkeye müdahalesine izin
vermemeliyiz. Barış ve insan hakları konusunda gerçekten samimiysek Saddam
Hüseyin’e neden silah sattık? Uzun vadeli bakmak lazım çünkü benim ülkem
İngiltere gibi, dünyadaki diğer ülkeleri sömüren ülkeler var. Çok uluslu
şirketlerini kontrol etmiyorlar. Birçok yapısal değişiklik yapmamız gerekiyor.
-Teşekkürler
***
Angie Zelter Kimdir?
1951’de
Londra’da doğan Angie Zelter, 1980’lerde iki kişi ile birlikte başlattığı
Kartopu (Snowball) kampanyasında binlerce kişinin İngiltere’deki ABD askeri
üsleri etrafındaki dikenli telleri kesmesini teşvik etti.
1996’da, Umut Tohumları-Doğu Timor Pulluk Demiri eylemleri kapsamında, soykırım boyutunda sonuçlar yaratacak Doğu Timor bombardımanında kullanılacak BAE Hawk savaş uçağının silahsızlandırılmasında yer aldı. Eylem, yaklaşık 2 milyon pound (7 milyar TL) değerinde maddi zarara yol açtı ve Endonezya’ya ihracatının durdurulmasını sağladı.
1996’da, Umut Tohumları-Doğu Timor Pulluk Demiri eylemleri kapsamında, soykırım boyutunda sonuçlar yaratacak Doğu Timor bombardımanında kullanılacak BAE Hawk savaş uçağının silahsızlandırılmasında yer aldı. Eylem, yaklaşık 2 milyon pound (7 milyar TL) değerinde maddi zarara yol açtı ve Endonezya’ya ihracatının durdurulmasını sağladı.
1997’de, İngiliz Trident nükleer silah sistemini şiddetsiz, açık ve barışçıl bir şekilde etkisiz kılmayı amaçlayan Trident Pulluk Demiri (Trident Ploughshares) kampanyasını başlatan altı aktivistten biri oldu. 1999’da iki kadın eylemciyle birlikte Trident Radar test istasyonu Maytime’a girdi; bilgisayarlara ve elektronik ekipmanlara zarar verdi, makineleri bozdu.
2002’de Uluslararası Kadın Barış Hizmeti-Filistin’i başlattı. WikiLeaks’ten sızan bilgilerin de gösterdiği İsveç ve NATO arasındaki sıkı işbirliğine karşı, İsveç birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi için kampanya başlattı. Jeju Adası’ndaki ihtilaflı Jeju-do Deniz Üssü’nün yapımını engellemeyi amaçlayan direnişe katıldığı için Mart 2012’de, Güney Kore’de tutuklandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder