Rüzgar enerjisi sektörü 13 milyar euroluk ciroya ulaştı

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi ve Greenpeace, 2050 yılında dünyanın ihtiyacı olan elektriğin üçte birinin rüzgar enerjisiyle karşılanabileceğini öne süren bir rapor yayınladı. Raporun en büyük dayanağı cirosu 13 milyar euroyu bulan rüzgar enerjisi sektörü.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / Ekim 2006

Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi ve Greenpeace tarafından açıklanan "Küresel Rüzgar Enerjisi Görünümü 2006 raporuna göre, rüzgar enerjisi 2050 yılına kadar dünya elektrik ihtiyacının yüzde 34'ünü karşılayabilecek potansiyele sahip. Bu hedefe ulaşıldığı takdirde yine 2050 yılına kadar toplam 113 milyar ton CO2'in atmosfere salınmasını da engellenmiş olacak. Uluslararası Enerji Ajansı'nın tahminlerini baz alarak hazırlanmış raporun en büyük dayanağı da hızla büyüyen rüzgar enerjisi sektörü.

1995'te 4 bin 500 megavat (MW) olan dünyadaki toplam kurulu güç bugün 59 bin MW. Rüzgar enerjisi sektörünün yıllık cirosu ise 13 miyar euro ve dünya çapında 150 bin kişiye iş sağlamış durumda. Raporun hazırlayıcılarından Küresel Rüzgar Enerjisi Konseyi Başkanı Arthouros Zervos, elektrik talebindeki artışı karşılamaya yetecek kadar rüzgarın estiğini ve bu raporun rüzgar enerjisinin gelecek için bir rüya olmadığını ispatladığını belirtiyor. Zervos, "Önümüzdeki yıllarda alınacak politik kararlar dünyanın ekonomik ve çevresel durumunu belirleyecek" yorumunu yapıyor. Raporun hazırlayan iki kuruluştan biri olan Greenpeace'in Yenilenebilir Enerji Direktörü Sven Teske, "Rüzgar enerjisi küresel ısınmayla olan savaşta anahtar olan CO2 emisyonlarını hissedilir derecede indirir. 2020 yılına kadar 1990 rakamlarının üçte biri, 2050 yılına kadar da yarısı kadar olan gerekli emisyon indirimi ancak rüzgar enerjisinin enerji sektöründe önemli bir rol oynamasıyla sağlanabilir" diyor. Teske, rüzgar enerjisinin bu rolü dünyanın ortalama sıcaklığının 2 dereceyi geçmesinden önce oynamasının önemli olduğunun da altını çiziyor.

Yılda yüzde 28 büyüme
2005 yılı rüzgar enerjisi için yine bir rekor yılı oldu. 60 bin MW sınırına dayanan kurulu güç sadece 2005'te bir önceki yıla göre yüzde 28 arttı. Kümülatif artış hızı ise yüzde 24'lerde. Aşırı talep yüzünden türbin bulmakta zorlanan ve fiyat artışıyla karşılaşan yatırımcılar buna neden olarak ABD'de artan talebi gösteriyor. 2005 yılını 9 bin 149 MW'ı bulan kurulu güçle ABD, Almanya (18428 MW) ve İspanya'nın (10027 MW) ardından üçüncü bitirdi. Aşırı talepten doğan fiyat artışına rağmen rüzgar enerjisinin büyümesinin ardında 20 yıl öncesine göre üretilen her kilovatsaat elektriğin yarı yarıya ucuzlamış olması yatıyor. Kürese Rüzgar Enerjisi Raporu, tüm bu rakamlar, ülkelerin hedefleri ve gerekli politikaların hayata geçirilmesi durumunda 2050 yılında dünya elektriğinin üçte birinin rüzgardan sağlanabileceğini ileri sürüyor. Raporda referans senaryonun yanısıra orta ve yüksek olmak üzere 3 ayrı senaryo üzerinden tahminler yapılıyor. Referans senaryoya göre 2020'de 11 bin megavatın üstünde yeni rüzgar gücü ilave edilirken, orta dereceli senaryoda bu rakam 73 bin, yüksek senaryoda ise 186 bini buluyor.

Referans senaryoya göre rüzgar enerjisi yatırımları ve istihdam

2007 2008 2010 2015 2020
Eklenen kapasite(MW) 10.371 10.713 11.506 11.784 11.784
İlk yatırım maliyeti (Kw) 968 955 933 900 879
Yıllık yatırım (milyon euro) 10.041 10.232 10.732 10.610 10.355
Toplam istihdam 197.208 234.698 241.484 280.866 322.729

Doğa dostu kumaşa ilgi Yeşim Tekstil'i organik ürüne yöneltti

Özgür Gürbüz-Referans Gazetesi / 14 Ekim 2006

Doğa dostu ürünlere olan talebin giderek artması Yeşim Tekstil'i de organik ürün üretimine yöneltti. Toplam üretimi içinde organik ürünlerin oranını yüzde 5'e getiren Yeşim Tekstil, ilk organik üretimine 2001 yılında Nike için başlamıştı. Soya ve bambu gibi ürünlerden de kumaş üreten firma, Control Union adlı firma tarafından yapılan inceleme sonucunda Sürdürülebilir Tekstil Sertifikası'nı (Sustainable Textile Certificate) almaya da hak kazandı.
Yeşim İşletme Müdürü Mustafa Demiralay, tarımdan sonra tekstil sektöründe de organik üretimin önem kazandığını ve Yeşim Tekstil’in bu tarz kumaş üretebilmek için gerekli olan bilgi ve teknolojiye sahip olduğunu söylüyor.

Organik pamuk üretimi artıyor
Demiralay, son yıllarda müşterilerin talepleri doğrultusunda organik pamuktan yapılmış ipliklerden kumaş üretimi yaptıklarını belirterek “Organik pamuk üretimi her geçen gün daha fazla artıyor ve Türkiye şu an dünyanın en büyük üreticisi durumunda. Organik pamuk elyafı, doğal ortamda, hiçbir kimyasal kullanılmadan yetiştirilen pamuklardan üretiliyor" dedi.

Organik pamukta Türkiye en büyük üretici olurken bambu ve soya elyafı Asya’da yetişiyor, Türkiye'de iplik haline getiriliyor. Demiralay, "Bambu ağacından çekilen liflerden oluşan iplik, pamuktan daha parlak, dökümlü, su emiciliği yüksek ve doğal anti-bakteriyel özelliğe sahip kumaşa dönüşüyor. Soya da bitkinin liflerinden elde ediliyor. Bu bitkiden oluşan iplikle örülen kumaş, kaşmire ve yünlü kumaşa benzeyen, yumuşak, dökümlü, ultraviyole ışınlarına karşı dayanıklı, vücut ısısını regüle eden ve doğal anti-bakteriyel özellik taşıyor” açıklamasını yapıyor.

Yeşim Tekstil'de bu ürünler birbirine karıştırılarak yeni kumaşlar da üretiliyor. Bambu ve soya bitkileri Türkiye'de yetişmediği için bu kumaşların yüzde 30 ile 50 oranlarında daha pahalıya mal olduğunu belirten Demiralay, "Talep artarsa üretim de artar ve fiyatlar düşer" diyor. Firma yetkilileri, başta Nike ve GAP olmak üzere birçok müşterilerinin doğa dostu kumaşları tercih ettiğini belirtiyor.

Sinop'a yer lisansı için uluslararası heyet gidiyor

Sinop'a yer lisansı için uluslararası heyet gidiyor

Sinop'a kurulması düşünülen nükleer santral için alınması zorunlu olan yer lisansının ön araştırmalarını yapmak için Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan bir heyet önümüzdeki hafta Sinop'a gidecek.

Özgür Gürbüz - Referans Gazetesi / Ekim 2006

AKP Hükümeti'nin tekrar gündeme getirdiği nükleer santral projesi için adı ön plana çıkan Sinop'a yer lisansı alınması için çalışmalar başlatılıyor. Önümüzdeki hafta içinde Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'na (UAEA) bağlı bir heyet Sinop'a giderek ön çalışmalara başlayacak. Ankara'da Türkiye Atom Enerjisi Ajansı (TAEK) ve ilgili kuruluşlarla da temaslarda bulunacağı beliritlen heyet, öncelikle Sinop'a yer lisansı verilmesi konusundaki kriterleri değerlendirecek.

Sinop'a nükleer santral kurulması için en temel kriterlerden biri Birleşmiş Milletler'e bağlı olarak çalışan UAEA'nın onayladığı yer lisansına sahip olmak. Türkiye adına başvuruyu TAEK yapmakla yükümlü. UAEA, başvuruya olumlu yanıt verirse Sinop'a nükleer santral kurulması yönündeki çalışmalar daha da netlik kazanacak. Mersin il sınırları içerisinde yer alan Gülnar ilçesine bağlı Akkuyu beldesi, şu an için Türkiye'de nükleer santral kurmak için yer lisansına sahip olan tek alana sahip. Buna rağmen AKP hükümeti, Akkuyu'nun Akdeniz gibi önemli bir turizm bölgesinde olması, soğutma suyu olarak kullanılacak deniz suyunun Karadeniz'e göre daha sıcak olması ve stratejik kaygılar nedeniyle lisans işlemleri tamamlanmış Akkuyu'dan vazgeçip nükleer santral için Sinop'a yöneldi. Son zamanlarda Enerji Bakanı Hilmi Güler'in açıklamalarında Akkuyu'nun tekrar gözden geçirildiği ima edilse de yer lisansı çalışmalarının başlaması, Sinop için çalışmaların devam ettiğini gösteriyor.

Öte yandan nükleer karşıtları, 1976'da Akkuyu için alınan yer lisansının eski olduğunu öne sürerek geçerli sayılamayacağını öne sürüyor. 1976'da Çevre ve Orman Bakanlığı'nın dahi olmaması ve santrale 25 kilometre öteden geçtiği öne sürülen Ecemiş fayı ile ilgili tartışmalar bu konudaki temel argümanlar olarak göze çarpıyor.