Asbest etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Asbest etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kanal İstanbul ve Asbest Tehlikesi

Özgür Gürbüz-BirGün / 3 Mart 2023

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “İstanbul'da 1,5 milyon riskli konutu belirlediğimiz iki rezerv alana, hem Anadolu hem Avrupa Yakası'na taşıyacağız” dedi. İnsan “nereye acaba” diye merak ediyor. İstanbul’un güneyinde yer yok. Ya kentin su ve temiz hava kaynağı Kuzey Ormanları’na doğru ilerlenecek ya da batı ve doğusu iyice betona gömülecek. Bu konutların nasıl saptandığı da belli değil. Ortada bilinen bir tarama yok diyen Gezi Davası’ndan tutuklu şehir plancısı Tayfun Kahraman, amacın kent merkezindeki değerli arazileri boşaltmak olduğunu söylüyor. İşin en akıl almaz kısmı ise hükümetin bu planından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin haberinin olmaması.

İstanbul’daki riskli konutların boşaltılmasına ihtiyaç var ama betonlaşmamış alanları korumaya, kenti küçültmeye ondan daha fazla ihtiyaç var. İstanbul’dan Anadolu’ya göçü teşvik edecek politikalar şart. Yapmamız gereken İstanbul’dan hangi sektörleri başka kentlere taşıyabiliriz, onu konuşmak. Yapmamamız gerekense ‘finans merkezi’ gibi projeler. İstanbul’a en az 100 bin kişiyi daha çekecek, günlük yoğunluğu artıracak bu tip fikirlerin acilen durdurulması gerekiyor. İstanbul’dan Anadolu’ya iş götürülmesi gerekirken rant nedeniyle tersi yapılıyor.

***

Kanal İstanbul sevdalılarına bir sorum var. Kanal İstanbul yapıldı ve İstanbul’da beklenen deprem yaşandı diyelim. Muhtemelen elektriksiz, susuz kalacak kentten sağ kalanları güvenli bölgelere nasıl çıkaracaksınız? Bir tarafı İstanbul Boğazı bir tarafı Kanal İstanbul’la çevrili adaya dönen alandaki 17 ilçede 8 milyon insan mahsur kalacaktı. Bu insanlar deprem riski az Trakya’ya 3-4 köprü üzerinden geçebilecekti. Yolların ve köprülerin sağlam kaldığını düşünsek bile trafiği, keşmekeşi bir hayal edin. Kanal İstanbul’un özellikle Marmara Denizi’ne açıldığı bölgenin zayıf olduğu, olası bir depremde buradan başlayarak kanal ve beraberindeki yapılarda ciddi hasar meydana geleceğini de uzmanlar zaten belirtiyor. Kanal İstanbul’un ne kadar ‘çılgın bir proje’ olduğunu aklı başında herkes artık görüyor olmalı. Finans Merkezi gibi acilen iptal edilmesi gereken ikinci bir proje de Kanal İstanbul.

***

Deprem bölgesinde barınma, gıda, eğitim ve sağlık sorunları devam ediyor. Çözülmesi gereken bir başka mesele ise enkaz kaldırma sonrası biriken inşaat atıkları. Çevre Mühendisleri Odası, deprem bölgesinden en iyimser tahminle 104 milyon ton inşaat ve yıkıntı atığı çıkacağını hesaplıyor. En büyük tehlike de asbest! 2013 yılından sonra kullanımı yasaklanan asbest kansorejen bir madde. Solunum yoluyla akciğere yerleşen asbest lifleri kansere neden oluyor.

Normal koşullarda inşaat atıkları yetkili geri dönüşüm merkezlerine gönderilir, orada plastik, metal ve beton yeniden kullanılmak üzere ayrılır. Hafriyattaki beton yol yapımında, kaldırımlarda yeni binaların güvenlikle ilgili olmayan kısımlarında bile kullanılabiliyor. ÇMO İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi Utku Fırat, öncelikle bölgedeki tüm geri dönüşüm ve bertaraf tesislerinin kontrol edilerek tespitin yapılması, yetersizlik durumunda da en azından 2. sınıf düzenli depolama kriterlerine uygun yeni tesislerin yapılması gerektiğini söylüyor. Tesisler, önemli doğal alanlardan, su kaynaklarından ve tarım bölgelerinden uzak olmalı diyor.

İnşaat atıklarının özellikle asbest tehlikesi yüzünden insan yerleşimlerinden uzak, rüzgarla dağılmayacak bölgelere taşınması gerektiğini belirten Fırat, enkazların yanında kalanların ve hafriyat işinde çalışanların sürekli FFP3 tipi maske takmasını, yetkililerin de bu konuda gerekli tedbirleri alması gerektiğini vurguluyor. Atık taşıyan kamyonların branda kullanması, düzenli sulama yapılarak asbest liflerinin havada dağılmasının önlenmesi de kritik. Sürecin kamu eliyle yürütülmesi gerektiğini vurgulayan Fırat, “Başımıza bu felaketi açan kamu denetiminin etkisiz kılınmasıydı. Ya rantı ve kârı ya da insan ve diğer canlıların sağlığını savunacağız” diyor.

Ankara’nın asbestle imtihanı

Özgür Gürbüz-BirGün/6 Mart 2017

Türkiye’de asbest üretimi, kullanımı ve satışı 31 Aralık 2010’dan beri yasak. Avrupa Birliği ile uyum sürecinde getirilen bu yasakla, kansere ve akciğer hastalıklarına yol açan asbestin hayatımızdan çıkış süreci başlamıştı.   

Asbestin kaynağı doğa. Türkiye’nin bazı bölgelerindeki toprakta asbest var. Badanaya karıştırılıyor, ısıya dayanıklı olduğu için ocakların yalıtımında kullanılıyor. Asbest karışımlı ‘aktoprak’ kullanımının özellikle Kütahya, Diyarbakır, Eskişehir, Elazığ ve Sivas’ta hastalıklara yol açtığı biliniyor. Asbestli gemileri de yaşanan çevre skandallarından biliyoruz. Bu gemilerin Türkiye’ye getirilip, kontrolsüz sökümü hem çevreyi hem de çalışan işçilerin hayatını riske atıyordu. Çevreciler duyurdu, önlemler arttı. Tüm bunlar, gemi sökümcülerden idarecilere kadar herkesin asbest konusunda bilinçlenmesine yol açtı. 2010’daki yasakla, fren balatası ve çimento üretimi gibi birçok alandan asbest çıkarıldı. Geriye asbestin kullanılmış olduğu eski yapılar ve sanayi ürünleri /tesisler kaldı. Ankara’daki Maltepe Havagazı Fabrikası da onlardan biri.

Asbest sorununu 7 yıl önceki yasakla hallettik derken, bu fabrikanın yıkılmasıyla eski bela yeniden karşımıza çıktı. Fabrikada 350 ton asbest olduğu ihalenin idari şartnamesinde yazıyor. Zaten, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek dahil herkes, “asbest var” diyor. Çevre Mühendisleri Odası (ÇMO) ise şartnamede yazan rakamın esas alınmamasını, asbest miktarının söküm öncesi yapılan incelemeyle belirlenmesi gerektiğini söylüyor. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nden varsa, bu analizi yaptıklarını gösteren raporu açıklamasını istiyorlar.

Havagazı fabrikasının önlem alınmadan yıkımına başlanması üzerine Mimarlar Odası ve Tabip Odası’nın Ankara şubeleri yürütmenin durdurulması için itirazda bulunuyor. Ankara Bölge İdare Mahkemesi de, örnek bir hızla, sabah yapılan başvuruyu öğleden sonra karara bağlayarak yıkımı durduruyor. Yıkım duruyor ama yanıt bekleyen bir sürü soru var. Hakkında suç duyurusunda bulunulan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ise bu soruları belgeleriyle yanıtlamak yerine şikayette bulunan grupların ideolojik saplantı içinde bulunduğunu söylüyor.

İşin ideolojik olduğu konusunda Gökçek haklı olabilir. Havagazı fabrikasının yıkımını yapanla, bu yıkımı kuralına uygun yapılmasını isteyenler arasında bir ideoloji farkı olduğu kesin. Yaşananlar aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu politik durumun bir özeti gibi. Halkın sağlığını tehdit eden bir konuda, yönetmeliklere uymadığı iddia edilen belediye başkanı, “hayır her şey kuralına uygun işte belgeler, analizler” diyeceğine, “ideolojik” deyip geçiştiriyor. Biliyor ki hesap vermeyecek. 16 Nisan’da sandıktan tek adamı isteyenler galip çıkarsa, denetlenme, yargılanma korkusu olmayan tek adam ve yanındaki tek adamlar, itirazları aynen böyle “ideolojik” diyerek ciddiye almayacak. Ölen ölecek, hesap verilmeyecek. İşte bu yüzden, Ankara’nın asbestle imtihanı aslında Türkiye’nin demokrasiyle imtihanına benziyor.

***

İşçilerin sağlığı tehlikede mi?
Yıkımı gerçekleştirilen işçilerin sağlığı nasıl etkilendi; bu bilinmiyor. Halbuki, 25 Ocak 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan ‘Asbestle Çalışmalarda Sağlık ve Güvenlik Önlemleri Hakkında Yönetmelik’ bu konuda net. Sökümü yapacak kişinin özel eğitim alması, işin başında yine özel eğitimli bir Asbest Söküm Uzmanı bulunması şart (Madde 4). İşe başlamadan önce bir iş planı hazırlanması (Madde 9) ve söküm sırasında düzenli numune alınması (Madde 10) gerekiyor. Çalışanların sağlık gözetiminin nasıl yapılacağı da Madde 16 da açıkça belirtilmiş. 2016 yılında Türkiye’de 1970 işçi hayatını kaybetmişti. Başkentin göbeğinde olanlar neden bu ölümlere ‘kader’ değil ‘cinayet’ dendiğini açıklıyor.

Hava numunesi alınmalı
Mimarlar Odası ile Kimya Mühendisleri Odası yıkım alanından ve yıkımı yapan kepçelerden numune alarak analize gönderiyor. Alınan sonuçlar gösteriyor ki sahada asbestin en tehlikesi diye tabir edilen ‘amphibole’ var. Bu yüzden de Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, bölgenin karantinaya alınmasını istiyor. ÇMO ise bunun yeterli olmayacağını asbest liflerinin havadaki yoğunluğunun belirlenmesi için hava numunesi alınması gerektiğini söylüyor. Odalar uyarıyor ama asıl sorumlu Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin şu ana kadar böyle bir analiz yaptığına dair bilgi yok. Yıkımdaki işçiler de bölgede yaşayanlar da neyle karşı karşıya kaldıklarını bilmiyor.

Atıklar ne olacak?
Asbest içeren inşaat malzemeleri tehlikeli atık sınıfında yer alıyor ve 1. sınıf düzenli depolama alanına gömülmeleri gerekiyor. Üstü kapalı, tehlikeli atık taşıma lisansına sahip araçlarla taşınmaları da gerekiyor. Çevre Mühendisleri Odası, atıkları taşıyan araçların lisanslarıyla, asbestli hafriyatın 1. sınıf depolama sahasına iletildiğine dair belgelerin kamuoyuyla paylaşılmasını istiyor.