Çıralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çıralı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni Ayşe Oruç: Sorunun kaynağı insan

Foto: WWF-Türkiye
Özgür Gürbüz-BirGün/18 Ağustos 2017
Bodrum’da deniz kaplumbağalarının insanlara saldırdığı haberi, herkesin deniz kıyısına koştuğu tatil günlerinde en çok okunanlar arasına girdi. Geçen yıl da benzer haberler çıkmıştı. Süreç iyi yönetilmezse, insanlarla deniz kaplumbağaları arasında büyümeye müsait bir sorunla karşı karşıya olduğumuz ortada. Saldırıya uğrayanların panikle söylediğini tahmin ettiğim, “yüzgeciyle benim başımı aşağı indirip, beni boğmaya çalıştı” gibi abartılı sözler ve medyanın “jaws” vari haberleri durumu gerçeklikten daha da uzaklaştırıyor. Korku, bilimin ve mantığın ötelenmesine neden oluyor. Bu nedenle konuyu, hayatını deniz kaplumbağalarını korumaya adamış, yıllardır bu konuda çalışmalar yürüten WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni Ayşe Oruç’a sorduk. Oruç, “Doğada nasıl davranmamız gerektiğini bilirsek, insan ve yaban hayvanları birbirlerini rahatsız etmeden aynı ortamlarda birlikte yaşayabilir” diyor.
  • Deniz kaplumbağaları 100 milyon yıldır gezegenimizde yaşıyor ama insanlara saldırma haberleri son birkaç yıla mahsus. Kaplumbağalar vahşileşmediğine göre neden bu haberleri daha sık duyuyoruz?
Deniz kaplumbağaları, diğer yaban hayvanları gibi normal koşullarda insanları ısırmaz. Ancak elle beslenmeye alıştırıldıklarında, insanlar tarafından sevilmek için etrafları sarıldığı için stres altına girdiklerinde, deniz kaplumbağası görünce panikle kaplumbağalara tekme atıldığında veya fiziksel temas sağlandığında savunma amacıyla insanları ısırabilirler.
  • Ayşe Oruç (WWF-Türkiye)
    Deniz kaplumbağaları neyle besleniyor? İnsanları ısırması onlara verilen yiyeceklere alıştığını veya tercih ettiğini gösterir mi?
Deniz kaplumbağaları, yumurtadan çıkış ve yumurtalarını kumsallara bırakmak üzere yine kumsallara dönüşleri dışında hayatının büyük bölümünü denizde geçiren canlılar. Türkiye kıyılarında iki tür deniz kaplumbağası yuvalama yapıyor. Biri hepimizin yakından tanıdığı Caretta caretta türü. İkincisi de daha az bilinen yeşil deniz kaplumbağası (Chelonia mydas)Yeşil deniz kaplumbağasının ergin bireyleri deniz bitkileri ile besleniyor, Caretta ise daha çok deniz kabukluları, bunlar içinde boyları 1 m’ye kadar varan ve Pinna olarak bilinen devasa midyeler, yengeçler gibi sert kabuklu türler de var. Dolayısıyla etçil bir tür. Tur teknelerinden atılan balık ve tavuk atıkları, deniz kaplumbağaları yüzeye çıksın ve turistler görsün diye yengeçlerin elle veya misinaların ucuna bağlanarak deniz kaplumbağalarına verilmesi, türün elle beslenmeye alışmasına ve insan gördüğünde davranış değişikliği göstermesine neden oluyor.
  • Deniz kaplumbağalarını kim besliyor?
Deniz kaplumbağalarını genellikle turistik faaliyet gösteren yerel işletmeler, tur teknelerinin personeli, bazı dalış kulüpleri besliyor. Bu tip davranışları doğru bulmayan ve yapanları uyaran çok sayıda işletme, tur teknesi ve dalış kulubünün de olduğunu da belirtmek isterim. Özellikle deniz kaplumbağalarının yuvalama ve beslenme alanlarına yakın turistik bölgelerde hizmet verenlerin, turistlere deniz kaplumbağalarını beslememeleri, denizde karşılaştıklarında şiddete yönelik hareketlerde bulunmamaları gerektiği konularında bilgi vermesi, koruma çalışmalarının desteklenmesi açısından önemli.
  • Kaplumbağaların beslenmesini nasıl durdurabiliriz? İlgili kurumların uyarıları sizce yeterli mi? Bu konuda cezai bir yaptırım var mı?
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü bu konuda uyarılarını yapmaya ve özellikle yerel birimleriyle denetim yapmaya devam ediyor. Deniz kaplumbağalarının avlanması, toplanması, gemilerde bulundurulması, karaya çıkarılması ve nakledilmesi yasak. Yani, bir deniz kaplumbağasının ısırdığını düşünerek ilgili makamlardan izin almadan onu yakalamak, tekneye almak, başka bir yere nakletmek yasak ve cezai işleme yol açacak bir durum. Deniz kaplumbağaları, 1980’li yılların sonlarından beri merkezi ve yerel yönetimlerin, akademisyenlerin/uzmanların, sivil toplum kuruluşlarının, bazı bölgelerde yöre halkının ve çok sayıda insanın koruma çalışmalarına katkısıyla doğa korumanın sembolü haline gelmiş türler. Yaban hayvanlarını elle beslemeyi önlemek ve gelecek dönemlerde aynı sorunla karşılaşmamak için yine hep birlikte çözüm üretmeliyiz.
  • İnsanlar deniz kaplumbağalarının tercih ettiği alanlara girmez, kaplumbağaları besleme sona ererse bu ve benzeri haberleri duymayacağımızı söyleyebilir misiniz? Kaplumbağaların yaşadığı bölgelerde denize girenlere ne önerirsiniz?
Deniz kaplumbağalarının doğal yaşam alanı denizler. Beslenmek, göç etmek ve diğer yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için denizde güvenle yaşamlarına devam etmek durumundalar. Deniz kaplumbağalarının yaşam alanlarına giren ve onları rahatsız eden bizler olduğumuza göre, hepimiz davranışlarımızda daha dikkatli olursak bu tip sorunların çok nadiren ortaya çıkabileceğini söyleyebiliriz. Bugüne kadar bu tip vakalar çok nadiren meydana gelirdi. Özellikle son yıllarda artan elle besleme vakaları türün beslenme alışkanlıklarını bozmaya başladı. Deniz kaplumbağalarının yaşam alanlarında denize girenlere öncelikle türleri tanımalarını, kaplumbağaların normal koşullarda insan veya tekne gördüğünde onlara yaklaşmak yerine uzaklaşmayı tercih ettiğini hatırlatmak isterim. Kaplumbağaların peşinden yüzmemeleri, beslememeleri, suda gördüklerinde panikle saldırgan davranışlarda bulunmamaları gerekiyor. Bunları unutmasınlar. Doğada nasıl davranmamız gerektiğini bilirsek, insan ve yaban hayvanları birbirlerini rahatsız etmeden aynı ortamlarda birlikte yaşayabilir.
  • Saldırgan kaplumbağaların rehabilite edildiğine dair de haberler okuduk. Bu mümkün mü? Bir davranış bozukluğundan mı bahsediyoruz burada?
Yaralanma veya elle beslenmeye alışma nedeniyle bazı bireylerde davranış değişikliği gelişebiliyor. Saldırgan deniz kaplumbağalarının rehabilite edilmesiyle ilgili DEKAMER’deki uzmanlar çalışıyor. Ancak şunu hatırlatmakta yarar var, rehabilitasyon merkezleri gerçekten davranış bozukluğu olabilecek ve sayıları çok fazla olmayan bireylerin rehabilitasyonu için çalışırlar. Kişisel korkularımızı yenemediğimiz için gördüğümüz her deniz kaplumbağasının toplanması ve rehabilitasyon merkezlerine nakledilmesi için yersiz ihbarlarda bulunmak rehabilitasyon merkezlerini de zor durumda bırakıyor. Unutmayalım ki bu bir uzmanlık işi, hangi bireyin saldırgan özellik gösterdiğini en iyi o konuda çalışan uzmanlar belirleyebilir.

***
Deniz kaplumbağalarının sayısı arttı mı?
Foto: WWF-Türkiye
Uluslararası Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Deniz Kaplumbağaları Uzmanlar Grubu, 2015 yılı sonunda, iri başlı deniz kaplumbağası (Caretta caretta) için küresel ölçekte yaptığı değerlendirme sonuçlarını açıkladı. 1996 yılında IUCN Kırmızı Listesi’nde ‘tehlikede (EN)’ statüsünde yer alan Caretta caretta türü deniz kaplumbağasının yeni statüsü, popülasyon açısından tehlikenin biraz daha azaldığını gösteren ‘duyarlı (VU)’ oldu. Akdeniz Havzası ölçeğinde ise Caretta carettaların yeni statüsü, yine nüfus artışına dayanarak ‘düşük riskli (LC)’ ilan edildi. Deniz kaplumbağaları göç eden türler arasında yer alıyor. Yumurtadan çıkan her bin yavrudan ortalama biri erişkin olabiliyor. Bir bireyin ergin hale gelmesi ve yumurta bırakabilmesi için yaklaşık 20 yıla ihtiyaç duyması, koruma çalışmalarının sonuçlarını değerlendirebilmek için en az 20 yıllık sürekli bir çaba gerektiriyor. Bu yüzden de Caretta carettalar açısından tehlike geçti demek için erken. Yeşil deniz kaplumbağası halen ‘tehlikede’ statüsünde.

Olimpos ve Çıralı’ya otel yapılırsa sorumlusu biziz

Olimpos Foto: O. Gurbuz
Özgür Gürbüz-BirGün/7 Ağustos 2017

Çok değil, bundan altı yıl önce Antalya Çıralı’da, Ormanspor’a tesis yapılması gündeme gelmişti. Bölgenin yapılaşmaya açılmasının ilk sinyali gibiydi. Sürdürülebilir turizmin Türkiye’deki en iyi örneklerinden biri sayılabilecek Çıralı-Olimpos’u korumak isteyen herkes sesini yükseltti. Çıralı sahilindeki 18 dönümlük alanın orman içi dinlenme tesisi yapılması kararı mahkemece iptal edildi. Hepimiz sevindik. Şimdi ise öyle işler yapıyoruz ki güzelim sahili kendi elimizle betonculara teslim edebiliriz.

Çıralı ve güney ucundaki Olimpos Antik Kenti’nin önündeki kıyı şeridi, Türkiye’nin nispeten bozulmamış nadir bölgelerinden biri. Köylüler turizmi kendilerine iş edinmiş, örnek bir model oluşturmuşlar. Büyük oteller yok. Yarısı çöpe giden açık büfeler yok. İzbandutların gölgesinde, bir ton para sayarak girdiğiniz plajlar yok. Cicili biçili kıyafetlerini giyip, Instagram için fotoğraf çektirenler yok. Aramıyorsan gürültü de yok. Deniz, tarih, pansiyonlar ve ağaç evler var. Burası neden böyle korunabilmiş diye sorarsanız benim yanıtım net. Deniz kaplumbağalarının sayesinde. Türkçe’de iribaşlı deniz kaplumbağası dediğimiz Caretta carettalar koruyor Çıralı ve Olimpos’u. Burası onların Akdeniz’deki önemli yuvalama alanlarından biri. O yüzden de sahilde yapılaşmaya izin yok.

Ne var ki, son yıllarda carettaların başı belada. Kaplumbağaları korumak için yıllardır bölgede çalışmalar yürüten Çevre Koruma, Geliştirme ve İşletme Kooperatifi Yönetim Kurulu Üyesi Bayram Kütle, yuva sayısının bir yıl içinde 141’den 68’e düştüğünü söylüyor. Yuva sayısında dönemsel düşüşler olabilir ancak uyarı yerinde. Benim gibi her yıl yolunu o bölgeye düşürenler bilir. Son yıllarda, tatilcilerin kumsalda ateş yakması, kamp yapması ve gürültü çıkararak deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bırakmak için karaya çıkmalarını engellemesi gözle görülür bir şekilde arttı.
Caretta caretta Foto: WWF
Jandarma eskiden akşam 9’da antik kente ve kumsala geçişi kapatır, plajda kalanları da dışarı çıkarırdı. Özellikle 15 Temmuz sonrasında jandarma kalıcı görevi bıraktı devriye görevi yapmaya başladı. Birkaç kez uğruyorlar o kadar. Mangalını, sucuğunu alan kumsalda. Geride bıraktıkları plastik torbalar, şişeler ile gece boyunca devam eden müzik ve kamp ateşleri kaplumbağaların milyonlarca yıldır yuva yaptıkları bu kumsalı onlar için riskli hale getiriyor. Oraya gelen kitlenin çoğu genç ve üniversite öğrencisi ama fark etmiyor. Tek dertleri sucuğu ateşe vermek. Sorsan hepsi çevreci ama cahillikten mi, vurdumduymazlıktan mı yoksa bencillikten mi bilinmez, uyarıları dikkate almıyorlar. Okuma yazmaları da yok. Yoksa, her tarafta ‘ateş yakılmaz’, ‘kamp kurulmaz’ tabelaları var. Önünde çadır kuruyor ya da ateş yakıyorlar.

Aklıma ilk gelen çözüm önerisi, Çıralı’da denetim yetkisinin, kolluk kuvvetlerinin de desteğini alan bir sivil toplum kuruluşuna verilmesi. Yaz aylarında orada gönüllü çalışarak geceleri kumsalın korunmasını sağlamak için mücadele eecek onlarca genç bulunacağına eminim.

Çıralı Foto: O.Gurbuz
Çıralı Kumsalı’nın uzunluğu 3 km’den fazla. Bir ucunda Olimpos antik kenti var, 1. ve 2. derecede arkeolojik sit alanı. Kumsal ise 1. derecede doğal sit alanı. Bölgenin ciddi bir koruma statüsü var ancak Türkiye’yi biraz biliyorsanız bunların oraya büyük bir tatil köyü kurmak isteyen şirketleri durdurmaya yetmeyebileceğini de bilirsiniz. Bu yüzden de koruma statüsünü güçlendiren Caretta carettaların varlığı çok önemli. 

Kaplumbağaları yok ederseniz, o kumsala gelmekten vazgeçirirseniz bilin ki Çıralı-Olimpos’u kaybederiz. Kaplumbağalar orada olduğu sürece kimse o kumsala dokunamaz, dev holdingler betondan bloklar çakamaz. Orayı seviyorsanız kurallara uyun ve bölgenin doğasını koruyun yoksa kendinizi bir beş yıldızlı otelin açık büfe kuyruğunda bulursunuz.

***
Çıralı’da kaplumbağaları korumak için ne yapmalı?
WWF-Türkiye Doğa Koruma Yönetmeni Ayşe Oruç, Çıralı’da deniz kaplumbağalarının korunması gereken acil tedbirleri şöyle sıralıyor:
·       Kumsalın taşıma kapasitesine uygun bir turizm politikası belirlenmeli. Yeni işletme ve turist sayısının artışı kontrol altına alınmalı.
·       Çıralı Kumsalı’ndaki koruma çalışmalarının devamlılığı sağlanmalı, yerel STK ve yöre halkı tarafından yürütülen doğa koruma çalışmaları desteklenmeli.
·       Kumsala kuzeyden ve ortadan iki yol iniyor. Kaplumbağaların yuvalama zamanında araçların bu yollarla sahile yaklaşmaları ve ışıklarıyla kumsalı aydınlatmaları önlenmeli.
·       Çıralı’da sabit şemsiye ve şezlong sayısı artıyor. Gece tatilciler şezlongları deniz kıyısına kadar indiriyor hatta orada bırakıyor. Kumsaldaki şezlongların güneş batımından itibaren işletmeciler tarafından toplanması gerek.

Kumsal sıcaksa yavrular dişi oluyor
Caretta caretta 100 milyon yıldır dünyada yaşayan deniz kaplumbağalarının varlığı kabul edilmiş yedi türünden biri. Modern insanın varlığının 200 bin yıl öncesine dayandığı düşünülürse bizim misafir onların ev sahibi olduğu söylenebilir. Akdeniz’de Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, Libya ve İsrail’de yuvalıyorlar. 100 yaşına kadar yaşayabilirler. Yumurtalarını doğdukları kumsala bırakıyorlar ve yumurtaların çatlayıp kumun 60 santimetre altından çıkması yaklaşık 2 ay sürüyor. Yuvanın olduğu kumsalın sıcaklığı yavru deniz kaplumbağalarının cinsiyetini belirliyor. Yüksek derecelerde dişi kaplumbağa sayısı artıyor.

Çıralı’da neler oluyor?

Özgür Gürbüz-Birgün/13 Mayıs 2012

Antalya’nın Kemer ilçesi sınırlarındaki Çıralı kumsalında geçen hafta alışılmadık ziyaretçiler vardı. Dozerler, oraya denize girmek için gelmedikleri belli olan çevik kuvvet ile jandarma birlikleri ve Antalya Orman Bölge Müdürlüğü’ne bağlı ekipler gibi...

Çıralı'da yıkım protesto ediliyor.
Güvenlik kuvvetlerinin eşliğindeki dozerler Çıralı’daki dört pansiyonu yıktı. Yaşanan arbedede 25 kişi gözaltına alındı. Çıralı, sadece zenginlere hizmet eden, kumsalları halka kapatan otellere henüz boyun eğmemiş Türkiye’deki birkaç sahilden biri. Çok katlı yapılaşmaya kurban gitmemiş, çok uluslu şirketlerin eline geçmemiş turizm köylünün geçimini sağlar olmuş. Sorumlu ya da sürdürülebilir turizmin nadir örneklerinden, üniversitelerde ders niyetine okutulacak türden. Sosyal sorumluluk naraları atan dev şirketlerin hiçe saydığı değerleri köylü benimsemiş, kumsala yumurta bırakan deniz kaplumbağalarına (Caretta Caretta) bile sahip çıkmış.

Peki sahilde, Çıralı’da bu dozerlerin işi ne? Sahi, Çıralı’da neler oluyor?

Çıralı’da olan biteni yorum yapmadan anlatayım. Hukukun ‘guguk’ olduğu ülkemde kendime ve gazeteciliğe saygım bunu gerektiriyor. Öncelikle Çıralı’daki yıkımın arkasında bir mahkeme kararı olduğunu ve bu işlemin hukuken doğru olduğunu söyleyerek işe başlamalıyız. İşlem hukuka aykırı değil ancak akla, vicdana ve mantığa aykırı. Çıralı devletin adeta papatya falına kurban gitmiş bir yer. Burası için bir bakıyorsun devlet ‘orman’ diyor, bir bakıyorsun ‘orman değil’. 1941 yılında bölgedeki bir parsel, orman alanı dışına çıkarılıyor ve Ulupınar köyünde yaşayanlar burada tarım ve hayvancılık yapmaya başlıyor. Sonrası yaz-boz tahtası gibi. 1976’da orman oluyor, 1989’da ise tekrar kadastro çalışması yapılıyor ve 2B arazisi olarak kabul görüyor. 1989’da bölgenin 2B olmasıyla köylüler pansiyonculuğa başlıyor, turizm ön plana çıkıyor. Öyle oteller, lüks restoran saçmalıkları falan değil; çoğu kendi halinde alçakgönüllü ev işletmeleri. Bu ülkenin koşulları içerisinde örnek sayılabilecek bir model kendiliğinden şekilleniveriyor. Devletin karşı çıktığı falan da yok. Pansiyonlara elektrik, su veriliyor. Daha da ilginci, birkaç yıl önce köylüler 5 bin TL karşılığında işletme ruhsatlarını bile alıyor. Yazar kasaları var, okul var, cami var, vergi ödüyorlar.

Yapı ruhsatı yok ama işletme ruhsatı var. Maliye bir süre önce köylülere 2B listesinde isminiz var, başvuru yapın hakkınız kaybolmasın diyor. Orman Bakanlığı ise tam tersini söyleyip, yıllarca 2B dediği yere bir anda ‘ormandır’ damgası vuruyor. Nisan ayında söz konusu arazinin 2B olmadığı iddiasıyla dava açıyor ve kazanıyor. Ardından dört pansiyon için yıkım kararı çıkıyor. Mahkemesi süren 90-100 pansiyon daha var. Çıralı’da evi yıkılan Mehmet Çetin 1940 doğumlu. Doğduğu, 72 yıldır oturduğu ev şimdi bir moloz yığını. Diğer pansiyonlar da yıkılırsa yüzlerce kişi sokakta kalacak. Köylüler nereye gidecek, nerede yaşayacak ve ne iş yapacak belli değil.

Bu ülkede orman ve kırsal alan üzerinde çalışan onlarca STK ‘2B Yasası’ olarak bilinen Orman Arazileri Kanunu’na çok sert tepki gösteriyor. Tema Vakfı, Doğa Derneği gibi sivil toplum örgütleri, Bakanlık’ın orman vasfını yitirmiş dediği birçok yerin basbayağı orman olduğunu söylüyor. 2B arazileri orman vasfını yitirmemiştir deyince kızanlar şimdi üzerinde 100-200 pansiyon olan araziye ormandır diyor. Ormandır diyor hem de yıllar sonra! Afyon’da istediği kadar içkiyi yasaklasınlar, ‘kafayı bulmak’ için memlekette malzeme çok. Hükümetin icraatları, gençleri alkole teşvik ettiği gerekçesiyle yasaklansa kimse itiraz edemez bence.

Şimdi sormak lazım, Üçüncü Köprü için ormanların yok edilmesine ses çıkarmayanlar Çıralı’da ormanı neden hatırladı?

Kiminle konuşsam aynı şeyi söylüyor. Ortak fikir, buradaki pansiyonlar yıkılıp, köylü göçe zorladıktan sonra bölgenin turizm alanı ilan edileceği ve 49 yıllığına kiraya verileceği yönünde. Hükümete yakınlığıyla bilinen Rixos’a söz verildi söylentileri ortalıkta dolaşıyor. Birkaç ay önce yine Çıralı’da 397 numaralı parselin bir bölümünün Ormanspor üzerinden bir şahsa kiralanması da bu şüpheleri arttırıyor. Parçalar birleştirilince insan bu önemli kumsal için ranta dayalı planlar mı yapılıyor diye sormadan edemiyor.

Antalya Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Tuncay Koç da Çıralı’nın turizme açılmasına giden yolda çalışmalar yapıldığına inanıyor. “Geçen ay 2B davaları açılmamış olsa bunu söylemezdim” diyen Tuncay Koç, “Acil yıkım kararlarına, ek süre vermeden jandarmanın köylüyle karşı karşıya bırakılmasına anlam veremiyoruz. Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın (WWF) yaptığı bir plan var. O plana ve Çıralı’daki doğal yapıyı, köylüyü koruyacak yeni bir modele göre bir çözüm üretilebilir. Mevcut yapı korunarak mülkiyet sorunları halledilmeli” diyor.

***
2B SORUNU SANILDIĞINDAN DAHA BÜYÜK
Yeri gelmişken 2B yasası ile ilgili bazı tespitlere de yer vermek isterim. Tasarının tamamının yasallaşması ve uygulanması halinde Türkiye’de ilk etapta 410 bin hektarlık orman alanı satışa çıkacak. KKTC’nin 1,5 katı büyüklüğünde bir alandan bahsediyoruz. Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz, “Bu Meclis’ten çıkan ‘yararlı olmayan orman’ kavramı gelecekte ibretlik bir söz olarak hafızalara kazınacaktır. Doğa ve biyoçeşitlilik üzerinde geri dönülemez tahribatlara neden olacağı açık bir gerçek olan bu yasayı ve yasalaştıranları tarih unutmayacaktır” diyor.

Bu işin bir boyutu. İkinci boyutu ise rantla ilgili. Dönümü 20-30 bin TL eden arazilere 100-130 bin TL rayiç bedel biçiliyor. Köylü şaşkın, alma şansı yok. O alamazsa başta inşaat şirketleri olmak üzere malum rantçılar devreye girecek. Köylünün tarım, gecekondu yaparak işgal ettiği orman arazileri bu defa oteller ve toplu konutlarca hem de ‘yasal’ bir işgale maruz kalacak.

Tarih ve bu ülkenin çocukları gerçekten de bu yapılanları unutmayacak. Bu beton yığını ülkede olan biteni hatırlayacak kadar uzun yaşarlarsa tabi.

Çıralı'yı kurtarmak için bir dilekçe de sen yaz!

Çıralı'da işletme ruhsatına sahip, elektrik ve suyu bağlı, yıllardır turizme hizmet veren pansiyonların yıkılmak istenmesi çevrecilerin tepkisine neden oldu. Köylülerle güvenlik güçleri arasında arbade yaşandı, gözaltılar var. Türkiye'deki çevre örgütleri ise bölgenin yapılaşmaya açılacağı kaygısını taşıyor. Bu kaygının nedeni de yaklaşık üç ay önce Çıralı'da yaşananlar. Lütfen hatırlayın: 

2B arazileri orman vasfını yitirmemiştir deyince kızdılar. Şimdi de üzerinde pansiyon olan araziye ormandır diyorlar. Ne garip bir ülkede yaşıyoruz!
Çevreciler, Çıralı'daki yıkımı durdurmak için bir dilekçe kampanyası başlattı. Kampanyaya katılmak istiyorsanız aşağıdaki dilekçeyi imzalayıp Antalya Valiliği'ne fakslayabilir veya e-posta ile gönderebilirsiniz.

Faks
0 242 248 93 95

Dilekçe örneği aşağıdaki gibidir:

                   İVEDİ İŞTİR

ANTALYA VALİLİĞİ’NE
KONU:  Çıralı’daki yıkımın derhal durdurulması hakkında.

Kemer kaymakamlığına bağlı Çıralı sahilinde ve çevresinde bugün yaşanan yıkım olaylarını endişe ile izliyoruz. Turizm sezonunun açıldığı bu günlerde, bölgenin en önemli geçim kaynağı olan turizmin, pansiyonların yıkılması nedeniyle adeta çökertilmesini doğru bulmuyoruz. Ayrıca bölgedeki pansiyonlardaki yerli ve yabancı turistler yaka paça pansiyonlardan çıkartılmıştır. Bu durum, bölgenin yerli ve yabancı turistler nezdindeki vizyonunu yok eden bir gelişmedir. Türkiye’nin en önemli ekolojik alanlarından biri olan Çıralı sahilinin bütün medyanın gözü önünde göz göre yıkılmasını içimize sindiremiyoruz. Bizler, Çıralı’yı, ekolojik yaşamı, dogayı, çevreyi seven insanlar olarak, bu yıkımın derhal durdurulmasını talep ediyoruz.

Ayrıca bir yandan işletme ruhsatı verilen pansiyonlar hakkında, diğer yandan yasal olmadığı gerekçesi ile yıkım kararı verilmesini çelişkili buluyor ve idarenin birliği ve sürekliliği ilkesi ile bağdaşmaz görüyoruz.

Diğer yandan unutulmamalıdır ki: her yasal olan, meşru değildir. Bu yıkım kararı halkın nezdinde meşru değildir ve derhal durdurulmalıdır.

08.05.2012
isim:

imza:

Ormanspor atakta, seyircilerin sahaya inmesi şart


Özgür Gürbüz-Birgün/19 Şubat 2012

Bu haftaki öykümüz Antalya Ormanspor ile başlayan bir çevre katliamı girişiminin öyküsü. Ormanspor adından da anlaşılacağı gibi Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın kurduğu bir spor kulübü. Birçok ilde benzer isimde faaliyet gösteriyorlar ama Antalya’daki Ormanspor diğerlerinden daha farklı. Attığı son çalımla diğer Orman Bakanlığı takımlarına ciddi bir fark attı. Sportif başarıdan söz etmiyoruz tabii. Antalya’nın Kemer ilçesine bağlı Çıralı kumsalının bir şahısa kiralanmasında üstlendikleri rolden bahsediyoruz. Çıralı kumsalı ‘Caretta Caretta’ diye bildiğimiz deniz kaplumbağalarının Akdeniz’deki en önemli yuvalama alanlarından biri. Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF-Türkiye) ve Ulupınar Çevre Koruma, Geliştirme ve İşletme Kooperatifi deniz kaplumbağalarını koruma çalışmalarını hâlâ sürdürüyor. Çıralı aynı zamanda 1. Derece Doğal Sit Alanı. Yani, en ufak bir yapılaşmaya bile izin verilmeyen bir kumsal. Bir ucu da 1. Derece Arkeolojik Sit alanı Olimpos zaten. Bu nedenle de el değmemiş bir bölgeden bahsediyoruz, Türkiye’de beton girmemiş birkaç sahilden biri burası.

2011 sonunda işler biraz değişmiş. Antalya Orman Bölge Müdürlüğü, T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ve Antalya Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun 19 Aralık 2011’de verdiği olur ile 18 dönümden fazla bir alan Ormanspor’a tahsis edilmiş. Ne diye? Futbolcu kardeşlerimiz antrenman yapsınlar diye. Ormanspor’ın merkezi Antalya’da, Çıralı’ya 70 km uzakta. Futbolcular oradan kumsalda idman yapmaya gelip, idman sonrası duş almaya Antalya’ya geri mi dönecek? Bu sorunun üzerinde fazla düşünmenize gerek yok. Gelmeyecekleri zaten bir süre sonra anlaşıldı…

Ormanspor bu alanı sponsorluk karşılığında Çıralı’da turizm işiyle uğraşan Hüseyin Gedik’e yıllığı 55 bin TL karşılığında 10 yıllığına kiraladı. Çıralı’daki köylüler ve bölgeyi bilen herkes ayaklandı. Yıllardır o bölgede turizmden ekmek yiyen ve kumsalı koruyanlar da isyanda. Ulupınar Çevre Koruma ve İşletme Kooperatifi, Çıralı Dolmuşçular Kooperatifi, Çıralı Doğal Hayatı Koruma Derneği... Liste uzayıp gidiyor. Köylüler mahkeme kapısına da dayandı. Ulupınar Köyü Muhtarı Sami Ilgaz kiralama işleminin yasal olmadığını ve iptali için dava açtıklarını söylüyor. İkinci bir dava da yürütmeyi durdurma talebiyle açılmış. Ilgaz, olası bir yapılaşmanın Caretta Caretta’ların sonu olacağını vurguluyor. Muhtar, yıllık 55 bin lira olan kiranın da çok düşük olduğuna, o paranın alandan birkaç gün içinde çıkarılabileceğine de dikkat çekiyor.

Antalya Isparta Burdur Denizli Kaş Platformu Sözcüsü Hediye Gündüz ise olayın bir başka boyutuna dikkat çekiyor. Bölgede 18 endemik bitki bulunduğunu belirten Gündüz, kiralanan alana çit çekileceğini duyan halkın ayağa kalktığını, o gün bugündür sahilde çadırlarda yatıp kalktığını söylüyor. Hediye Gündüz’e göre bölgenin doğal değerlerinin yanında bir başka özelliği daha var, o da örnek teşkil etmesi. Gündüz, “Çıralı Türkiye’nin yüz akıdır. Çevrecilerin hayalindeki yaşam tarzıdır. Gelecek kuşaklara doğayla uyum içinde yaşamı biz buradan örnek vererek göstereceğiz. Hava temiz, gürültü yok, su temiz. Bu kadar önemli bir örneği korumamız lazım. Burayı örnek alacak, turizmi doğal değerlere saygılı, insancıl bir yaklaşımda sunacaksak Çıralı örneği çok önemli” diyor.

Gelin size bu doğa katliamı öyküsünü özetleyeyim...

Ormanspor, Orman Bakanlığı’nın takımı, 1. Amatör Küme’de başarılı maçlar çıkarıyor 1. Derece Sit Alanı falan tanımıyor. Köylülerin ve çevrecilerin deyimiyle kumsalın ve ağaçlık arazinin adeta peşkeş çekilmesine aracılık ediyor.

Antalya Ormanspor’un formasında bir inşaat şirketinin, Ulu İnşaat’ın reklamı var. Şirket turizme sektörüne hiç yabancı değil. Mardan Palace, Limak Lara Hotel, Venezia Palace Hotel, Libya’daki Rixos Al Nasr oteli ve daha niceleri Ulu İnşaat tarafından yapılmış. Orman Bakanlığı’nın takımı Ormanspor’un formasında bir inşaat şirketinin reklamına rastlamak başka hangi ülkenin yurttaşlarına nasip olur acaba?

Ormanspor, 150 yıllık fıstık çamlarının da içinde olduğu kumsal ve ağaçlık alanı kiralayana kadar bir kez bile gidip o alanda idman yapmamış. Zaten Çıralı’da öyle boş alan da yok. İlla Çıralı’da idman yapacağız diyorlarsa Çıralıspor’un sahası profesyonel bir takım için tek uygun yer, buyursun orada çalışsın Ormanspor.

Ormanspor sessiz ama ilk 11’i tehlikeli. Kalede Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu var. Geri dörtlü de Orman, orta sahada ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan oyuncular var. Hücum hattında ise inşaat firmaları mevzilenmiş. Carettaspor’da ise kalede kaplumbağalar, önlerinde yöre halkı ve orta sahada ise çevreciler var. Hücum hattı ise bu cennet mekânı gözü dönmüş inşaat firmalarından kurtarmak için oyuna girecek yeni oyuncuları bekliyor. Maç başladı, doğanın kazanması için bu maçta izleyicilerin sahaya inmesi şart. Olimpos’ta, Çıralı’da tatil yapanlar, haydi, top sizde.

Yazıyı Birgün'den okumak için tıklayınız...