Türkiye yılın fosili ödülüne aday

Özgür Gürbüz-BirGün/2 Ekim 2015

Yıl sonunda Paris’te çok önemli bir iklim konferansı var. Kyoto’nun yerini alacak anlaşmanın şartları belirlenecek, imzalar atılacak. Birleşmiş Milletler bu defa işi daha sıkı tutuyor. Bütün ülkelerden Paris’e gitmeden önce iklim değişikliğine yol açan seragazı emisyonlarını ne kadar azaltacaklarını ve bunu nasıl yapacaklarını açıklamalarını istiyor. Türkiye de iki gün önce hedefini açıkladı. Tarihinde ilk kez, iklim değişikliğini durdurmak için ne yapacağını söyledi; aslında ne yapmayacağını. “İşleri oluruna bırakırsak, 2030’a kadar 1175 milyon ton seragazı emisyonu (karbondioksit eşdeğeri) üretiyoruz ama merak etmeyin o kadar üretmeyeceğiz 929 milyon tonda sınırlayacağız” dedi. Yani, ‘arttıracağız ama daha az arttıracağız’. Bu neden iklim hedefi sayılmaz, madde madde anlatalım.

Yatağan Termik Santrali-Foto: O. Gurbuz
Türkiye 1990 yılından bu yana seragazı emisyonlarını yüzde 110 arttırdı. Ek-1 denilen gelişmiş ülkeler içinde bu Türkiye’yi listenin en başına koyuyor. Türkiye birçok ülkeye göre ekonomik büyümesine sonra başladığı için bu artış oranı biraz anlaşılabilir. Ancak bundan sonraki yıllarda da neredeyse aynı hızla arttıracağım demek kabul edilebilir bir şey değil. Önerilen plana göre, Türkiye iklim değişikliğini ‘durdurmak’ için 1990-2030 arasında emisyonlarını yüzde 426 oranında arttırmayı öneriyor. Bir süre daha arttıracağım ama daha sonra düşecek bile demiyor!

Ülkelerin sorumlulukları ve hedefleri belirlenirken sadece toplam emisyon rakamına bakılmıyor. Daha adil bir hesaplama için kişi başına düşen emisyon miktarına da bakılıyor. Dünyada en çok seragazını Çin üretiyor ama Katar’da kişi başına düşen emisyon miktarı Çin’den çok daha fazla. Türkiye’de kişi başına düşen yıllık seragazı emisyonu miktarı 2013 sonunda 6 tonu buldu. Yani, her birimiz uçağa binerek, kömürlü santrallerden elektrik satın alarak, petrol yakarak yılda 6 ton seragazı ürettik (kimimiz az kimimiz fazla). Türkiye’nin açıkladığı 2030 hedefi bu rakamı azaltmıyor. 2030’da Türkiye nüfusu tahmin edildiği gibi 86 milyon olursa, kişi başına düşen seragazı emisyonu 11 tona yaklaşacak. Bugünkü AB ortalamasının bile üstüne çıkacak. Açıklanan hedef sadece gelişmiş ülkelerin değil gelişen ülkelerin taahhütlerinin de gerisinde. Meksika’yı ele alalım. Ekonomisi bize benziyor, kişi başına düşen milli gelir hemen hemen aynı. Meksika’da kişi başına düşen emisyon miktarı ise yılda 5,9 ton. Meksika 2030 için şartsız öne sürdüğü hedefe ulaşırsa bu rakamı bizim gibi artmayacak aksine yaklaşık 5,6 tona düşürecek.  

Türkiye’nin seragazı emisyonlarını arttırma hedefine ulaşması için yapmayı taahhüt ettiği işler de ilginç. Ülkedeki tüm hidroelektrik potansiyelini kullanmak gibi bilimsellikten, çevresel kaygılardan uzak bir hedef var. Liste, 2030’a kadar nükleer santral kurmak, eldeki santralleri rehabilite etmek, enerji verimliliğini yükseltmek gibi bildik sloganlarla devam ediyor. Rakamsal veri ve yaptırım yok. Tüm bu maddelerin içinde sadece güneş ve rüzgar enerjisi için kurulu gücü 2030’a kadar sırasıyla 10 ve 16 gigawata çıkarmak gibi sayısal, ölçülebilir hedefler var.

Bir de elektrikte kayıp-kaçak oranını yüzde 15’e düşürme hedefi konmuş. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim çünkü 2014 yılı Bütçe Sunumu’nda eski Enerji Bakanı Taner Yıldız, kayıp-kaçak oranının ülke genelinde yüzde 15’e düşürüldüğünü zaten açıklamıştı (sayfa 24). Hedefi tutturmuşuz bile! Demek ki önümüzdeki 15 yıl yerimizde saymak için bir plan yapmışız. Gelişmiş ülkelerde bu oranın yüzde 3 ila 7 arasında değiştiğini ve yüzde 10’luk kaybın neredeyse Akkuyu’da kurulmak istenen nükleer santralin üreteceği elektriğe eşit olduğunu hatırlatalım. Görüldüğü gibi iklim hedefine yazılan rakamlar bile şaibeli.

Asıl komedi, bu göstermelik bile diyemeyeceğim hedefe ulaşmak için Yeşil İklim Fonu gibi mekanizmalardan yararlanarak finansal yardım talebinde bulunulması. Türkiye bu talebini 2011 yılında Güney Afrika’daki iklim konferansında da dile getirmiş, sivil toplum örgütleri Türkiye’ye günün fosili ödülünü vermişti. Paris’te bu hedefle masaya oturulursa yılın fosili ödülünü alıp eve dönebiliriz.

Hiç yorum yok: