Cüceler devlere karşı

Özgür Gürbüz-BirGün/5 Aralık 2014 

İrlandalı yazar Jonathan Swift’in masal kahramanı Gulliver gizemli yolculuklar yapar, gemi kazaları onu önce cücelerin sonra da devlerin ülkesine gönderir. İlk öyküde cücelerin Gulliver’i sımsıkı bağlayıp esir ettikleri yerin hep bir ada olduğunu sanırdım. Meğer orası İspanya’nın Valensiya kentinde bir çocuk parkıymış. Dev adamın üzerinde cücelerin tepindiğini gözlerimle görmesem inanmazdım.

Parktaki, her bir tarafı kaydıraklarla dolu dev Gulliver maketi, çocukları mutlu etmek için birebir. Başına, karnına tırmanıp, her yere akıllıca yerleştirilmiş kaydıraklardan kendilerini aşağıya bırakan çocuklar çok mutlu. Gulliver’in karnından hatta ayakkabısının içinden bile kaymak mümkün. Çocuklar ya da Gulliver’e göre cüceler, devi alt edişlerini doyasıya kutluyorlar o parkta.

İspanya’da cücelerin devlere karşı kazandığı tek zafer bu değil. Yeşil Ekonomi sitesinin haberine göre 2013 yılında ülkedeki elektriğin yüzde 21,1’ini rüzgar santralleri sağlamış. Ülkedeki sekiz nükleer reaktör ise elektriğin yüzde 20’sini üretmiş. Tek tek bakıldığında dev kömür santrallerinin ve nükleer reaktörlerinin yanında cüce gibi kalan pervaneler İspanya’da elektrik üretiminde bir numaralı kaynak oldu. Devlerin küçümsediği güneş enerjisi de elektrik talebinin yüzde 5’ini karşıladı. İspanya Avrupa’daki ikinci büyük rüzgar kurulu gücüne sahip. En güney ucu rüzgar tarlalarıyla kaplı. Cadiz-Tarifa arasında en eski model türbinleri görmeniz mümkün. Bugün hepsi ülkenin doğalgaz, kömür ve nükleere bağımlılığını azaltıyor. Elektrik sektöründeki karbondiksit emisyonları da bir yılda yüzde 23 azaldı. 

İspanya teknolojiye erken yatırım yaptığı için kendi türbinlerini de üretebiliyor. Dünyanın en büyük 10 türbin üreticisinden biri Gamesa. 1994 yılında rüzgar enerjisine girme kararı alan firma şimdi teknoloji ihraç ediyor. 1994’te “nükleer değil rüzgar” dediğimizde bize “fırıldaktan elektrik mi üreteceksiniz” diye gülen ‘devler’, Türkiye’nin yoluna koca bir taş koydular. O devler hâlâ masa başında aynı oyunu oynuyor ama bu defa durum farklı. Küçük fırıldaklar ve güneş ekip elektrik biçen tepsi büyüklüğünde paneller, bir araya geldiklerinde devleri alt edebiliyor. İspanya, Almanya, Danimarka, İtalya, Portekiz… Devamı da geliyor.

Don Kişot’un memleketinde 23 bin megavatlık bir rüzgar kurulu gücü var. Türkiye İspanya’dan daha yüksek bir potansiyele sahip ancak kurulu güç 3 bin megavatın altında. Buna rağmen elektrik üretiminde rüzgarın payı yüzde 2,5’ları buldu. Pervaneler anlayana göz kırpıyor adeta. Türkiye’de kurulmak istenen sekiz nükleer reaktörün üreteceği elektriğin çok daha fazlasını biz üretebiliriz diyor. 

Henüz yerli türbin üreticimiz yok çünkü İspanya’nın yaptığı gibi sektöre net hedeflerle girmedik. İç pazarımızı yaratmakta geciktik. Ucuz denilen nükleere rüzgardan daha fazla alım garantisi ödemeyi taahhüt ederek, yerli türbin üreticilerini değil Rusya ve Japonya’nın nükleer firmalarını desteklemeyi tercih ettik. Tübitak’ın yerli türbin projesi bir sektör efsanesi oldu. Aynı hataları şimdi güneş enerjisi için yapıyoruz. Yarın dalga enerjisinde geride kalacağız, öbür gün hidrojende. Cücelerin kolektif aklı devlerin iktidarını alaşağı etmedikçe bu hikaye böyle gidecek.

Cücelerin bir araya geldiğinde devleri nasıl çaresiz bıraktığını Gezi Parkı direnişinde görmedik mi? Devler güçlü, heybetli ama kötü niyetli olduklarında kaybetmeye mahkumlar. En güzel masallar en umutsuz anlarda yazılır. Bizimkisi de o hesap. Cüceler tarih yazmak için 2014’ü seçmişler, ayak seslerini hepimiz duyuyoruz.

Hiç yorum yok: