Limon'un yüzde 68'i, hıyarın yüzde 13'ü...


Özgür Gürbüz-BirGün / 14 Ağustos 2011

Limon'un yüzde 68'i, portakalın yüzde 18’i, mandalinanın yüzde 16'sı, greyfurtun yüzde 14’ü, elmanın yüze 2,6’sı, kayısının yüzde 9,2'si...

Bitmedi, liste uzun. Çileğin yüzde 53,7’si, şeftalinin yüzde 15,1’i, zeytinin yüzde 6,5’i, sakız kabağının yüzde 18'i ve taze soğanın yüzde 2,6’sı bir ilimizde yetişiyor. Bulmaca gibi ama atarak bulmanız zor, 81 tane seçenek var. En iyisi ben size biraz daha ipucu vereyim. Muzun yüzde 58’i, üzümün yüzde 4,7'si, taze sarımsağın yüzde 3,2’si ve sevseniz de sevmeseniz de ıspanağın yüzde 5,7’si yine bu ilde yetişiyor.

Devamı var... Portakalın yüzde 18'i, pırasanın yüzde 8,7'si, fasulyenin yüzde 4'ü, yeni dünyanın yüzde 24,78'i, marulun göbeklisinin yüzde 7,3'ü, kıvırcığının da yüzde 21,1'i, kirazın yüzde 1,1’i yine bu ilde üretiliyor. Trabzon Hurması'nın yüzde 12,25'i de bu ilde büyüyor, toplanıyor, hasat ediliyor. Trabzon hurmasına bakıp aldanmayın burası Trabzon değil. Geriye kaldı 80 il.

Keçiboynuzu üretiminin yüzde 60,3'ü, baklanın yüzde 18,6’sı, bezelyenin yüzde 8,36’sı, bamyanın (ben severim) yüzde 4,7’si, patlıcanın yüzde 10,6'sı, domatesin yüzde 5,6'sı, dolmalık biberin yüzde 15,8'i, sivri biberin yüzde 11,2'si, karnabaharın yüzde 6'sı ve hıyarın da yüzde 13'ü bu il sınırları içerisindeki topraklarda yetişiyor. Meyve sebze türlerine bakanlar ve limon başlığından uyananlar ilin Mersin olduğunu çoktan bilmiştir. Evet, tüm bu sebze ve meyve Mersin'de yetişiyor. Türkiye’nin yaş meyve ve sebze üretiminin yüzde 6,69’unu bizim hükümetin nükleer santral kurmaya heveslendiği Mersin ili karşılıyor. Listenin en önemli ürünü de herhalde limon. Hem Türkiye üretiminin yüzde 68'ini tek başına üretiyorlar hem de ihracat yapıyorlar. Çilek, keçiboynuzu ve muz gibi ürünlerin de yarıdan fazlası sofalarımıza buradan geliyor. Bu liste elime, Tarım Orkam Sen (KESK'e bağlı Tarım, Orman, Çevre ve Hayvancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası) 'Radyoaktif Limon İstemiyorsan Nükleere Hayır' başlıklı kampanyalarını başlattıklarında ulaşmıştı. Sendika, Türkiye limon üretiminin yüzde 68'ini karşılayan Mersin'de kurulacak bir nükleer santralın yalnızca Mersinlileri değil tüm Türkiye'yi tehdit edeceği görüşünde. Haksız sayılmazlar, geçmiş örnekler durumun tam da böyle olduğunu gösteriyor. Birleşmiş Milletler İnsani İşler Koordinasyon Ofisi, İtalya’nın yarısı kadar bir alanın, (yaklaşık 150 bin kilometrekare) kirlendiğini ve yaklaşık 52 bin kilometrekare, Danimarka’dan biraz daha büyük tarımsal alanın da harap olduğunu belirtmişti. Varın hesabını siz yapın. Fukuşima'dan sonra et ve süt üretiminde yaşanan sorunları da biliyoruz.

Yukarıda tek tek belirttiğim sebze ve meyve listesi geçen hafta basına yansıyan bir haberden sonra daha da önemli hale geldi. Haber, Türkiye Ziraatçiler Derneği (TZD) Genel Başkanı İbrahim Yetkin'in yaptığı açıklamayla, hatta uyarıyla ilgili. Türkiye'nin 126 ülkeden 133 değişik meyve ve sebze ithal ettiğini belirten Yetkin, ''Marul, sivri biber, taze ve kurusoğan bile ithal ediyoruz, bunu anlamakta güçlük çekiyorum'' diyor. Her ne kadar bu ülkede anlamadığımız birçok konu olsa da, limonla başladığımız listedeki kalemlere bakınca Yetkin'in bu uyarısının “es” geçilmemesi gerektiği ortada. Çünkü Mersin'e nükleer santral kurmak istiyorlar. Olası bir kaza veya sızıntıda yukarıdaki listeyi unutun. Çernobil sonrası bize yedirilip içilen fındık ve çayı unutmadım, şimdi buna benzer şeyler yapılmaz da demiyorum, malum Türkiye pek değişmedi. En azından aklı olan tüketicilerin bu ürünleri almayacağı ortada. İthalatın duracağını söylemek de falcılık sayılmaz.

Türkiye 2011 yılının ilk yedi ayında muz ithalatına 59 milyon dolar ödemiş. Portakala ise 11 milyon 900 bin dolar. 59 milyon dolar ödenen muzun yüzde 58'i Mersin'de üretiliyor. Yaklaşık 12 milyon dolar ödenen portakalın yüzde 18'i yine Mersin'de...

İbrahim Yetkin yıl sonuna kadar meyve ve sebze ithalatına verilecek paranın 700 milyon doları bulabileceğine dikkat çekiyor. Yetkin, Türkiye'nin son 4,5 yılda sebze ve meyveye 4,5 milyar lira ödediğine de dikkat çekiyor. Demek ki cari açıkta sadece enerjinin payı yok. İthal nükleer santralle cari açıın kapatılamayacağı zaten biliniyor. Bir de bu maceraya girip elektrikten daha çok ihtiyacımız olan sebze ve meyvede de dışa bağımlı hale gelmek ne kadar akıllıca?

Mersin kadar olamayacaklarını biliyorum, gözüm Mersin'in limon rekorunda da değil. Yüzde 68'leri geçtim ama şu ülkenin ihtiyacı olan aklı başında projelerin yüzde 1'ini Ankara üretse öpüp başıma koyacağım! Mersin elden giderse Meclis'in bahçesine limon, hıyar veya dolmalık biber ekmek zorunda kalabiliriz. Söylemedi demeyin.

Hiç yorum yok: