Sera gazında OECD şampiyonuyuz!

1990’da atmosfere 170 milyon ton sera gazı salan Türkiye’de bu rakam 2006 sonunda 331.8 milyon tona ulaştı. Bu artış hızı, Türkiye’yi OECD ülkeleri arasında birinci sıraya yükseltti...

Özgür Gürbüz - Para Dergisi /10-16 Ağustos 2008

KYOTO Protokolü’ne imza atmaya hazırlanan Türkiye’nin atmosfere saldığı sera gazı oranı her geçen yıl katlanarak artıyor. 1990 yılında 170 milyon ton olan toplam sera gazı (karbondioksit eşdeğeri) oranı 2006 sonunda 331.8 milyon tona ulaştı. Bu rakam, yüzde 96 artışa işaret ediyor ve Türkiye’nin OECD ülkeleri arasındaki birinci sırada yer almasına neden oluyor.
İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması gereğince her yıl açıklanmak zorunda olan emisyon envanteri raporuna göre, 2006 yılı sonunda sera gazı emisyonlarında en büyük payı yüzde 78’le enerji kaynaklı emisyonlar aldı. Enerjiyi yüzde 9’la atık bertarafı, yüzde 8’le de endüstriyel prosesler izliyor.

Sektörel bazda bakıldığında ise 1990 yılına göre en yüksek artışı yüzde 166’yla çevrim ve enerji sektöründe görüyoruz. Bunu yüzde 105’le imalat sanayi, yüzde 69’la ulaştırma, yüzde 42’yle de diğer sektörler izliyor...

Enerji kaynaklı artış düşündürüyor
Enerji kaynaklı karbondioksit (CO2) emisyonları özel olarak incelendiğinde, toplam karbondioksit emisyonunun yüzde 33’ünün çevrim ve enerji sektöründen kaynaklandığı görülüyor. Bunun nedenleri arasında artan kömür santrallerinin payı büyük. Kömür santralleri doğalgaza göre aynı elektriği üretmek için daha çok sera gazı salıyor. Sanayide kullanılan enerjiden kaynaklanan karbondioksit miktarı ise enerji içinde yüzde 28’e denk düşüyor. Sanayiyi yüzde 16’yla ulaştırma, yüzde 15’le de diğer enerji sektörleri izliyor.

Türkiye’nin artan enerji talebi ve bu talebi bir dizi yeni kömür ve doğalgaz santraliyle karşılamaya hazırlanıyor olması, gelecekte başımızı daha da ağrıtacağa benziyor. Bir başka sorun ise son açıklanan rakamlarla kişi başına düşen emisyon oranının 4.7 tona ulaşmış olması. Türkiye, 4 ton civarında olan dünya ortalamasını, hatta Çin ve Hindistan gibi ülkeleri bile geçmiş durumda. ABD’de bu oran 20 tonlara yaklaşırken, Avrupa ortalaması 9 ton civarında. Uzun yıllardır Türkiye’nin müzakerelerde kozu olan bu rakamın hızla artması, AB’ye giriş için belirlenen tarihlerde AB ortalamasının yakalanmasına neden olabilir. Bu da bir başka pazarlık kozunun kaybedilmesine yol açabilir.

Kyoto Protokolü, gelişmiş ülkelerin 2012 yılı sona kadar emisyonlarını 1990 yılı seviyelerinin yüzde 5.2 aşağısına çekmesini öngörüyor. Türkiye protokole 2012 yılından sonra dahil olacağı için bu hedefe tabi tutulmayacak. Ancak olası bir indirim hedefinde 1990 yılı baz alınırsa bir hayli zorlanacak. Bu nedenle, hükümet yetkilileri bir an önce protokolü imzalamak ve müzakere masasına oturmak için karar alarak, ilgili yasayı onaylanması için TBMM’ye gönderdiler.
Kulislerde, Türkiye’nin müzakerelerde 1990 yılından farklı bir yılı temel almayı önereceği konuşuluyor. Baz yıl olarak 2000 ya da daha geç bir tarih alınırsa Türkiye’nin işinin daha kolay olacağı tahmin ediliyor. Yine de yıllık ortalama yüzde 10’a varan artış, Türkiye’nin bu işi daha ciddiye alması gerektiğini gösteren önemli bir işaret.

***
Türkiye’nin sera gazı emisyon seyri (Milyon ton CO2 eşdeğeri)

1990 170.06
1995 220.72
2000 279.96
2004 296.60
2005 312.42
2006 331.76

Hiç yorum yok: