Su olmazsa tasarruf da olmaz

Özgür Gürbüz - Haber Ekoloji / 7 Eylül 2007

Küresel ısınma artık her yerde karşımıza çıkıyor. Nereye bakarsanız bakın küresel ısınma, daha doğrusu insan etkisiyle oluşan iklim değişikliklerinin yol açtığı ekolojik felaketlerle karşı karşıya geliyorsunuz. Kentlerde insanlar, göllerde kuşlar içecek su bulamıyor. Barajlar elektrik üretmek için, çiftçi yanan buğdayını kurtarmak için su arıyor. Tek etken küresel ısınma değil elbette ancak yaşadığımız su kıtlığı bir prova adeta. Küresel ısınma nedeniyle su kaynaklarının azalacağını, topraktaki nem oranının düşeceğini bilim insanları yıllardır söylüyor.

Bir büyükşehrimizin belediye başkanı çıkıp “Küresel ısınma yeni bir şey” dese bile, biz bu konunun en azından 1992’deki Rio Zirvesi’nden beri ciddi ciddi tartışıldığını biliyoruz. Küresel ısınmayı durdurmak için ortaya atılan tek uluslararası protokolün bundan 10 yıl önce 1997 yılında hazır hale getirildiğini ve 2005’in Şubat ayında yürürlüğe girildiğini de bilen biliyor. Kyoto’ya 178 ülkenin imza atıp Türkiye’nin atmadığını da…Dünyanın telaşa düştüğünü bilmeyen yöneticilerin kentinde bu yüzden el çantasıyla değil elde bidonlarla dolaşılıyor. İşin daha da trajik yanı, hala küresel ısınmanın nedenleri ve çözüm yolları hakkında kafamız karışık ya da kasıtlı olarak karıştırılmış durumda.

İşe temelden başlayalım. Su tasarrufu yaparak ya da park ve bahçeleri sulamayı keserek küresel ısınmayı durduramayız. Bu yaptıklarımız “pansuman tedbirlerin” ötesine geçemez. Küresel ısınmanın hızı kesilmezse bir sonraki yıl tasarruf edecek su bile bulamayabilirsiniz. Suyu, elektriği akıllıca kullanmayı öğrenelim ama insanlara küresel ısınmayı su tasarrufuyla durdururuz mesajını vermekten de kaçınalım. Küresel ısınmanın bir numaralı nedeni enerji kullanımında yaptığımız tercihlerdir. Eğer, dünyayı yöneten bu enerji devleri firmalara bir çift laf edecek cesaretimiz yoksa küresel ısınmayı da durduramayacağımız apaçık ortada. Gelişmiş ülkelerde ortaya çıkan ve küresel ısınmaya yol açan seragazlarının yaklaşık yüzde 64’ü enerji sektöründen kaynaklanıyor. [1]Çoğunlukla petrol kullanıldığı için buna ulaşım sektörünü de eklersiniz fosil yakıt kaynaklı seragazlarının payı yüzde 83’ü buluyor. Kısaca, fosil yakıtlar üzerine kurulu bu ekonomik düzen değişmedikçe küresel ısınmayı durdurmak mümkün değil.

Küresel ısınmaya yol açan seragazları artışında geçtiğimiz yıl başı çeken Türkiye’de de durum farklı değil. 1990-2004 arasında seragazı salımında yüzde 72,6 artış gerçekleştiren Türkiye, 2005 sonunda bu rakamı yüzde 84'e çıkardı. 1990 yılından bu yana toplam seragazı artışı da böylece 296 milyon tondan 312,4 milyon tona çıkmış oldu. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan veriler, Türkiye'nin seragazları içerisindeki aslan payının yüzde 77 ile enerji sektöründe olduğunu gösteriyor. Bu sektörde son 15 yılda meydana gelen artış yüzde 160'ı buluyor.

Su tasarrufunu, verimli ampulleri desteklemek hoş ama bunları küresel ısınmayı durduracak önlemler olarak göstermeye çalışmak başka sonuçlara yol açar. Çevrecilere düşen görev, sorumluları bilerek ya da bilmeyerek gizlemek değil ortaya çıkararak değişime yöneltmek olmalı.

[1] Anex I Fact Sheets, Malte Meinshausen 2004. Sf. 13

2 yorum:

........................... dedi ki...

Tesekkurler yazlıarınla aydınlattın bizleri

Adsız dedi ki...

ödevime yardımcı oldun